ISSN: 1304-4796
Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi
Celal Bayar University Journal of Social Sciences
2019; 17 (4); 249-267
Küresel Sağlık Politikasının Aktörleri
Burcu Gediz Oral a, b, Tuğba Arpazlı Fazlılar c
Özet
Anahtar Kelimeler
Küresel sağlık politikası oluşturma alanları kamusal alanlardan ulusötesi kâr
amaçlı sektörü içeren alanlara doğru kaymaktadır. Bu süreçte bulaşıcı
olmayan hastalıklar ve sağlık sistemlerini geliştirme konuları ihmal edilmiştir.
Öte yandan bulaşıcı hastalıklar küresel sağlık öncelikleri olarak gündeme
gelmiştir. Günümüzde sağlık sorunlarının üstesinden gelmeye yönelik
yaklaşımlarda teknolojik çözümlere daha sıcak bakılmaktadır. Bunun sonucu
olarak ticaret ve sanayi çıkarları daha fazla ön plana çıkmaktadır. Bu nedenle
küresel sağlık politikası günden güne parçalanarak dikey bir yapıya
dönüşmüştür. Bu çalışmada küresel sağlık politikası aktörleri, küresel sağlık
öncelikleri ve sağlık önceliklerini ele alma araçları olmak üzere üç konu ele
alınmıştır. Çalışmada, uluslararası örgütlerin, kamu özel sektör işbirliklerinin
(KÖSİ1) ve sivil toplum örgütlerinin düşük ve orta gelirli ülkelerde sağlık
hizmetleri ve sağlık politikası hazırlama konusundaki değişen politika
yönergeleri deskriptif yöntemle analiz edilmektedir.
Küresel Sağlık
Uluslararası Kuruluşlar
Küresel Kamu Özel Sektör
İşbirlikleri
Küresel Kamusal Mallar
Makale Hakkında
Geliş Tarihi: 03.04.2019
Kabul Tarihi: 20.11.2019
Doi: 10.18026/cbayarsos.548710
Actors of Global Health Policy
Abstract
Areas of global health policy-making are shifting from public sphere to areas
that include transnational profit-making sectors. In this process, non-infectious
diseases and health system development issues have been neglected. On the
other hand, infectious diseases have emerged as global health priorities.
Nowadays, technological solutions are taken care of in approaches to
overcome health problems. As a result of this trade and industry interests
became more prominent. Therefore global health policy has turned into a
vertical structure. In this study, three topics were discussed: global health
policy actors, global health priorities, and instruments to defined health
priorities. In this study, the changing policy guidelines of international
organizations, public private partnerships (PPPs) and non-government
organizations in preparing health care and health policy in low and middleincome countries are analyzed bu using descriptive method.
Keywords
Global Health
International Organizations
Global Public Private
Partnerships
Global Public Goods
About Article
Received: 03.04.2019
Accepted: 20.11.2019
Doi: 10.18026/cbayarsos.548710
İletişim Yazarı: burcu.gediz@cbu.edu.tr
Doç. Dr., Manisa Celal Bayar Üniversitesi, Uygulamalı Bilimler Fakültesi, Şehit Prof. Dr. İlhan Varank Yerleşkesi, ORCID: 0000-0001-7096-9288.
c Arş. Gör., Manisa Celal Bayar Üniversitesi, Uygulamalı Bilimler Fakültesi, Şehit Prof. Dr. İlhan Varank Yerleşkesi, ORCID: 0000-0001-8838-8959.
a
b
Küresel Sağlık Politikasının Aktörleri
Giriş
Dünyanın dört bir yanında çevre sorunları, uluslararası terör ve bulaşıcı hastalıklar gibi tek
bir aktör tarafından çözülemeyecek tehditler vardır. Bu sorunlar küreselleşmenin yol açtığı
genel zorluklarla, vatandaşların davranışlarıyla ve aynı zamanda ulusal devletlerin otoritesi
ve meşruluğuyla artmaktadır. Bu bağlamda asıl sorun, hangi zorlukların ele alınacağı, hangi
aktörün burada görev alması gerektiği ve hangi araçların kullanılabileceği olmaktadır. Bu
zorlukları yönetmek için hangi tür yönetişimin gerekli olduğu belirlenirken, dikkat edilmesi
gereken unsur, geleneksel bir devletin tek başına hedeflere ulaşmasının neredeyse imkânsız
olduğudur. Bu noktada, ulusal aktörlerin geleneksel yaklaşımını genişleten çözümler gerekli
olabilir. Bununla birlikte bu tehditlerde, genel güvenlik, sağlık ya da politik istikrar gibi
altyapıların sağlanmasıyla bireylerin ve toplumların yararının hedeflenmesinin önemi inkâr
edilemez (Gediz Oral ve Arpazlı Fazlılar, 2018; Schomaker, 2017: 121-122).
Doğası gereği, sağlık sorunları dünyanın karşı karşıya olduğu diğer sorunlara nazaran biraz
daha özeldir: Bir yandan, hastalıkların kontrolü, bu tehditler düzgün bir şekilde
hedeflenmeden önce yeni ilaçlar veya aşıların bulunması gerektiğinden, araştırma ve
teknolojiye çok bağlıdır. Diğer yandan bu zaman, beceri ve yatırım gerektiren bir süreçtir.
Ancak bu yatırımların geri dönüşü, ürünün nihai onayına kadar açık değildir (Schomaker,
2017: 130). Sağlık ekonomistleri, sağlık hizmetlerinin sunumunun genellikle bir piyasa
başarısızlığıyla sonuçlandığını kabul etmektedirler. Piyasa başarısızlığı, piyasa mal ve
hizmetlerinin verimli bir şekilde tahsis edilmediği durumlarda ortaya çıkmaktadır. Bu
durumda hükümetler, kamu mallarını doğrudan vergilendirmeyle ya da lisans yoluyla
finanse ederek sunmaya çalışmaktadır (Smith, 2003: 475). Hükümetler, özellikle gelişmekte
olan ülkelerde, genel nüfus sağlığı için mali veya örgütsel kapasiteden yoksundurlar.
Hükümetin başarısızlığı sonucunda sağlık ürünleri ve hizmetleri yetersiz kalmaktadır. Bu
nedenle, bu toplulukların sağlığını korumak için diğer aktörlerin desteğinin alınması
gerekmektedir (Brown, 2008).
II. Dünya Savaşı'ndan sonra, Dünya Sağlık Örgütü (WHO), uluslararası sağlık çalışmaları
konusunda koordinasyonu sağlama göreviyle kurulmuştur. 1980'li yıllardan beri, neo-liberal
politikaların ortaya çıkması ve küreselleşmeyle birlikte, sağlığa bütünsel yaklaşım ortadan
kalkmış, dikkat sadece hastalıkların kontrolüne odaklanmış, kamunun sistem içindeki rolü
sorgulanmış ve düzenleyici rolü ön plana çıkartılmıştır (Gediz Oral, 2016a). Dünya Bankası
(WB) bu durumdan giderek artan bir şekilde etkilenmiş, WHO’nun düzenli bütçesi
dondurulmuş ve örgüt zengin ülkelerin ve diğer aktörlerin “gönüllü” katkılarıyla ilerlemeye
başlamıştır. 2000’li yılların başında, yeni güçlü aktörlerin ortaya çıkmasıyla birlikte, küresel
sağlık yönetişimi farklı ilgi ve güçlere sahip oyuncularla dolmuştur. Hem Birleşmiş Milletler’e
(UN) hem de sisteme dâhil olan aktörler (özel sektör, G8, KKÖSİ-Küresel KÖSİ-, küresel
politik ve ekonomik çevre), küresel politika yapıcılığını etkileyen unsurlar haline gelmiş,
sağlığın ticarileştirilmesi yönünde zorlayıcı tavırlara bürünmüşlerdir (Missoni, 2008). Mevcut
örgütsel ortamların karmaşıklığı, Uluslararası Organizasyonlar (IO’lar), ulusal devletler ve
özel sektör tarafından oluşturulan işbirliklerinin genel olarak bir analizini yapmayı
imkânsızlaştırmaktadır. Bu çalışmadaki amacımız, teorik bir bakış açısıyla küresel sağlık
aktörlerinin hangi şartlar altında sağlık hizmetlerinin sağlanmasında yer aldığının ve IO’ların
amaçlarının etkin bir şekilde sağlanmasına ne kadar katkıda bulunduğunun tespitidir. Bu
amaç çerçevesinde çalışma deskriptif yöntemle ele alınacaktır.
2019; 17 (4); Beşerî Bilimler – İktisadi İdari Bilimler Ortak Sayısı| Sayfa 250
Gediz Oral & Arpazlı Fazlılar
Küresel Sağlık Öncelikleri
1977 yılında, Dünya Sağlık Asamblesi “Herkes için Sağlık 2000” hedefini benimsemiştir.
Kararı izleyen yıl 1978’de Kazakistan’ın Başkenti Alma Ata’da toplanan Uluslararası Sağlık
Konferansı’nda 2000’li yılların sağlık politikasını şekillendirecek olan Alma Ata Deklarasyonu
kabul edilmiştir (Topkaya, 2016: 714). Deklarasyon, Temel Sağlık Hizmetlerini, her ülkenin
sağlık sisteminin ayrılmaz bir parçası olarak değil, aynı zamanda sosyal ve ekonomik
kalkınmanın tamamı olarak, eşitlik ve toplum katılımına dayalı bir bakış açısıyla, en iyi strateji
olarak belirlenmiştir. Bu, neo-liberal politikaların ortaya çıkması ve hüküm sürmesi, bütünsel
bir öneriyi önemli sistemsel toplumsal çıkarımlarla çözme ihtiyacı ile de uyumlu olmuştur.
Fakat zamanla dikkatler sağlıktan uzaklaştırılmış ve tek tek hastalıkların kontrolüne
odaklanmıştır. Bu durum, IO’ların ve ikili bağışçıların 2 güçlü etkisi altında, kısa zamanda
“dikey programlar”da sağlık sistemlerinin yeniden düzenlenmesi, kamu sağlığı faaliyetlerinin
parçalanması, maliyetlerin çoğalması ve kaynak israfıyla sonuçlanmıştır. Sağlık-odaklı
olmayan bu tür bir yaklaşım, hastalıktan ziyade, ana donör ülkelerin ve kurumların politik ve
idari amaçları ile daha uyumlu olmuştur. Tüm insanların sağlığı, dünya barışı ve güvenliği
için vazgeçilmez bir şarttır. Farklı ülkelerde sağlık ve hastalıkların kontrol altına alınmasında
eşit olmayan imkânlar, sağlığın ortak bir tehlike olarak ele alınmasının gerekliliğini ortaya
çıkarmıştır. Bu durum hem sağlıkla ilgili konuların küresel doğasını hem de uluslararası
ilişkiler ile bağlantılarını açıkça ortaya koymuştur. Dikey programlar piyasa stratejilerine ve
“sosyal pazarlamaya” daha iyi uyum sağlamış ve göreceli olarak ucuz ancak oldukça göze
çarpan kampanyaların ardında, insanların sağlık koşullarını iyileştirmek için gerçek bir siyasi
iradenin yokluğunu maskelemeye hizmet etmiştir (Missoni, 2008).
Küresel sağlık öncelikleri çeşitli süreçler, çeşitli aktörler ve çeşitli forumlarda tanımlanmış,
HIV / AIDS, tüberküloz ve sıtma, çeşitli forumlarda tartışılmış, Birleşmiş Milletler’in (UN) yanı
sıra G8, Dünya Bankası (WB), Dünya Ekonomik Forumu ve Avrupa Komisyonu tarafından
ele almıştır. Binyıllık Kalkınma Hedefleri (2000), uluslararası kuruluşlar arasında yapılan
istişarelerin bir ürünüdür, aynı zamanda UN tarafından da benimsenmiştir. Binyıllık
Kalkınma Hedefleri çocuk ölümleri, anne sağlığı, HIV / AIDS, sıtma ve diğer hastalıklar
şeklinde üçü sağlık odaklı olmak üzere sekiz hedefe sahiptir. Küresel ölüm ve hastalık yükü
hesaplamalarına göre, yukarıda belirtilen öncelikler aslında, Sahra-altı Afrika'daki ölümleri ve
kötü sağlığı temsil etmektedir. Ancak başka herhangi bir bölgedeki sağlıksızlığı temsil
etmemektedir. Bu hedefler küresel sağlıksızlığın üçte birinden daha az kısmını
kapsamaktadır. Günümüzde, bulaşıcı olmayan hastalıklar, gelişmekte olan ülkelerde
sağlıksızlığın temel nedenidir ve önemli bir hızla artmaktadır. Bu hastalıklar bütün
sosyoekonomik grupları etkilemektedir ve birçok durumda en büyük risk toplumun en fakir
kesimlerinde olmaktadır (Ollila, 2005).
Bununla birlikte, dünyada örneğin pandemiden3 etkilenmemiş hiçbir ülke ya da bölge yoktur.
Dahası, hastalığın küreselleşmesi HIV/AIDS ile sınırlı değildir. Sıtma, tüberküloz ve diğer
bulaşıcı hastalıklarda görülen salgınlar, sağlık altyapıları üzerinde muazzam baskılar
yaratmakta, hastalık ve ölüm artışlarını tetiklemektedir. SARS ve kuş gribi gibi bulaşıcı
hastalıkların salgın oranlarına ulaşma potansiyeli her zaman bulunmaktadır. Gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkelerde kardiyovasküler hastalıklar ve kanser dâhil olmak üzere bulaşıcı
olmayan hastalıklar da endişe verici oranlarda artmaktadır (Missoni, 2008).
Sağlık yönetimi geleneksel olarak ulusal hükümetlerin alanı olmuştur. Hükümetler sağlık
sistemlerini düzenler ve gerektiğinde, sağlık ve hastalıkları kendi sınırları içinde izleme ve
Sayfa 251 | 2019; 17 (4); Beşerî Bilimler – İktisadi İdari Bilimler Ortak Sayısı
Küresel Sağlık Politikasının Aktörleri
kontrol etme amacıyla WHO gibi uluslararası örgütlerle koordine ederler. Uluslararası Sağlık
Yönetişimi (IHG), WHO gibi kuruluşlar aracılığıyla, hastalık salgınlarını izleme ve bunlara
yanıt verme, sağlık raporlaması için standartlar oluşturma ve küresel sağlık konularında ülke
bilgisi ve teknik uzmanlık için bir veri tabanı oluşturma konusunda uzun bir geçmişe sahiptir.
IHG’nin temel dayanağı, devletlerin sağlık sorumluluğu taşımasıdır. Bununla birlikte,
küreselleşme sağlığa yeni zorluklar getirmiş ve küresel sağlık yönetişiminin ortaya çıkan
biçimlerinin ardındaki itici güç olmuştur. Zacher (1999), küreselleşmenin devletlerin kendi
halklarının sağlığını sağlama kapasitesini azalttığını savunmaktadır. Nüfusun, bilginin,
ürünlerin, dışsallıkların artan akışları, hane halkı için sağlık risklerinde artışlar yaratır ve
böylece ulusal sağlık yönetimi için yeni zorluklar oluşturur. Buna ek olarak küreselleşmenin
devletler içinde ve ülkeler arasında ekonomik eşitsizlikleri ve yoksulluğu devam ettirdiği
hatta şiddetlendirdiği de iddia edilmiştir (Dodgson vd., 2002). Bu nedenle küreselleşmenin
HIV/AIDS, sıtma, tüberküloz ve benzeri hastalık salgınlarının şiddetlenmesine yol açtığı iddia
edilebilir. Birleşmiş Milletler Programı (UNAIDS/WHO), bulaşıcı hastalıkların bazı ülkelerde
ve bölgelerde görülme sıklığı ve yaygınlık oranlarında düşüşler olsa da, henüz bu düşüşlerin
istikrarlı olmadığını bildirmiştir (Brown, 2008; Missoni, 2008).
Dünyanın her yerinde hükümet kurumları, sivil toplum örgütleri, bilim adamları ve ilaç
firmaları HIV / AIDS, sıtma ve küresel sağlık yükünün çoğunluğunu oluşturan tüberküloz
gibi halk sağlığı tehditleriyle mücadele etmek için işbirliği yapmaktadır. Batı Afrika'daki
Ebola'nın mevcut durumu bu tehdidi göstermektedir. Bu ve diğer hastalıklara bir süredir
odaklanılmasına rağmen, bugüne kadar, uluslararası toplum bu tehditleri hafifletmek için
gerekli olan tıbbi tedariği geliştirememiştir. Bu sorunun IO'ların yükümlülüğü olup olmadığı
sorusu devam etmektedir (Schomaker, 2017). Ulusal öncelikler genellikle küresel
önceliklerden farklı olduğundan, meseleyi küresel kamusal mallar etrafında düşünmek bunu
bir başlangıç noktası olarak kabul etmek gereklidir. Küresel programlara ve küresel
önceliklere daha fazla vurgu yapılması, ulusal egemenlik ve yetkilendirme açısından sorun
yaratmaktadır (Ollila, 2005). Küresel sağlık sorunları birçok durumda küresel kamu malları
için özel örnekler olarak görülebilir.
Küresel Kamusal Mal Olarak Sağlık
Bir malın kamusal mal olup olmadığını belirlemek için “tüketimde rekabet” ve “ödeme
yapmayan kullanıcıların dışlanabilirliği” olmak üzere iki gösterge kullanılır. Yüksek rekabet
derecesi, bir kullanıcının tüketiminin, başka bir kişi için kullanım şansını etkileyebileceğini
gösterirken, dışlanabilirlik ise maliyete katılmayanın tüketimden ve faydadan mahrum
edilmesi anlamına gelmektedir. Rekabet ve dışlanabilirlik varsa, mal özel bir mal olarak
sınıflandırılabilir (Schomaker, 2017). Bu bağlamda, sunulan malların coğrafi kapsamı
önemlidir. Kamu malları, vatandaşlarının çıkarları için ulusal hükümetler tarafından sağlanır
ve malın potansiyel kullanıcıları vergiye tabi olarak malın finansmanı için ödemede bulunur.
Ancak, güvenlik ve sağlık gibi bazı kamu mallarının faydası veya zararı tek bir ulus ya da
bölgenin sınırlarında kalmadığından bu mallar, belirli bir coğrafi bölge veya toplumla sınırlı
olmayan, dünya çapında yayılan yararlar veya olumsuz dışsallıklar üretir (Nordhaus 2005).
Dolayısıyla, küresel kamusal mallar (KKM) olarak tanımlayabileceğimiz bu mallar ulusal
sınırları aşan kamu mallarıdır ve tüketimlerinde rekabet ve dışlamadan söz edilemez
(Kirmanoğlu vd, 2006: 170; Schomaker, 2017: 123).
2019; 17 (4); Beşerî Bilimler – İktisadi İdari Bilimler Ortak Sayısı| Sayfa 252
Gediz Oral & Arpazlı Fazlılar
KKM sınırları aşan, tüm ülkelere, nüfus gruplarına ve nesillere fayda veya zarar sağlayan
mallardır (Yalçın, 2009: 290; Türmen, 1999: 9). KKM arasında temiz hava, barış ve güvenlik de
vardır. Bunlar gibi KKM’ler uluslararası anlaşmalar, protokoller ve diğer toplu eylem
biçimleriyle sağlanabilir. Kamu mallarını sağlamak için vergi alma gücüne sahip devlete
eşdeğer bir kurum küresel düzeyde mevcut değildir (Brown, 2008).
Hizmet sunumundaki verimsizlikler, “geleneksel” kamu mallarına kıyasla KKM’lar için daha
fazla kabul edilebilir. Çünkü bunların sağlanması yer ve zaman bakımından daha geniş alana
yayılır. Bir KKM sadece mevcut nesillere değil, aynı zamanda daha sonraki nesillere
geleneksel kamu mallarından daha yüksek bir düzeyde fayda sağlayabileceği için de
önemlidir. Bu özelliklere dayanarak, KKM’nin verimli üretimi, küresel bir işbirliğini ya da
“kolektif eylemi” gerektirmektedir (Nordhaus 2005). Bu bağlamda ana zorluk, doğrudan
kamu mallarını finanse edebilecek ve/veya sağlayabilecek bir idarenin eksikliğine rağmen
kolektif eylemi sağlamaktır (Smith ve MacKellar 2007). Bu boşluk, belirli IO’lar tarafından
kapatılabilir. Bu da, doğası gereği temsil ve yürütme gücüne sahip aktörleri olan kolektif
eylemleri mümkün kılacaktır. KKM’lerin IO’lar veya diğer işbirliği rejimleri gibi küresel
aktörler tarafından sağlanması bir ihtiyaç ve ekonomik gereklilik olabilir (Schomaker, 2017:
124) .
Bazı sorunların küresel etkilere sahip olabileceği gerçeği, bu sorunların çözümünü hedefleyen
mal ve hizmetlerin sağlanması anlamında önlemler söz konusu olduğunda birlikte hareket
etme kararı için yeterli bir kriter değildir. Her küresel etki, küresel eylemin gerekliliğini ortaya
çıkarmaz; doğasında hiçbir otomatizm yoktur. Aksine mesele, eylemin gerçekte tek bir aktör
tarafından gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceğidir. Ayrıca faydaların artırılıp
artırılamayacağı sorusu bu noktada önem kazanmaktadır. Maliyetler, ortak faaliyetler yoluyla
ilgili malların sağlanmasında etkinliğin ve verimliliğin artırılmasıyla azaltılabilir. Bu nedenle,
farklı türde malların kimin tarafından üretildiği, kimin faydalandığı ve kimin bedelini ödediği
iyi bir şekilde anlaşılmalıdır. Bu bir içerik sorunundan çok, küresel etkiye sahip hedeflere
ulaşmak için ne tür bir işbirliğine ihtiyaç duyulduğuna dair metodolojik bir sorundur. Bu
nedenle aynı anda çok sayıda özelliği bünyesinde barındırmalıdır (Schomaker, 2017: 122).
Belirli hastalıkların ekonomik kriterleri yerine getirmemesine rağmen, hastalık kontrolünün
küresel bir kamu yararı olarak kabul edilmesi ve bu nedenle KKM alanına dâhil edilmesi çeşitli
yaklaşımlarla açıklanabilir. Bu yaklaşımlar (Schomaker, 2017: 134):
•
Kalkınma Yaklaşımı: Yoksul ülkeler için genel bir ekonomik gelişme birçok IO'nun
ana hedefidir. Bununla birlikte sürdürülebilir bir kalkınma için halk sağlığı ve hastalık
kontrolü oldukça önemli faktörlerdir. Ancak yine de bu ülkeler, IO kendi gelişim
hedeflerini gerçekleştirme sorumluluğunu ve maliyetlerini üstlenmektedir.
•
Bürokrasi Teorisi Yaklaşımı: Bürokrasi, kurumun bütçesi ve kapsamı açısından
tanımlanan hedefleri en üst düzeye çıkarmaya çalışır. Bu nedenle bir IO için üye
ülkelerden veya özel sektördeki finansal kaynaklardan, ek sorumlulukların
üstlenilmesinde güçlü bir teşviğe ihtiyaç vardır.
•
Rekabet Yaklaşımı: Son yıllarda, IO'larla, özel kuruluşlar ve sivil toplum kuruluşları
arasında bazı işbirlikleri ortaya çıkmıştır. Bunlar hayırsever kuruluşlar olarak da ayrıca
örgütlenmektedir. Ürünleri sağlamak için belirli bir gerekçelendirme yapıldığı
KKM’lar olarak etiketlemek, kalkınma yardımı için IO'ların “pazar payını” arttırabilir.
Sayfa 253 | 2019; 17 (4); Beşerî Bilimler – İktisadi İdari Bilimler Ortak Sayısı
Küresel Sağlık Politikasının Aktörleri
Bu görev için doğal adaylar, tanım gereği birden fazla devleti içeren ve sadece tek ülkeyi değil
ülke gruplarını, bölgeleri veya bir bütün olarak dünyayı etkileyen zorlukları hedefleyen IO’lar
olabilir. Ancak, hem bütçe kısıtlamalarından hem de gerçek bir yürütme gücüne sahip
olmamalarından dolayı IO'ların kapsamı genellikle sınırlıdır. Birçok durumda, özel
teşebbüsler ve ulusal idareler arasındaki ortaklıklara benzer şekilde, özel firmalar veya
kuruluşlar da yer almaktadır. İşbirlikleri sadece finansal kaynakları değil, aynı zamanda
ortaklığa özgü bilgi ve becerileri de sağlayarak, genel hedeflere ulaşma olasılığını arttırırlar
(Schomaker, 2017: 123).
Küresel sağlık sorunları için tartışılması gereken bazı senaryolar vardır. Bunlardan ilki; sınır
ötesi bir hastalığın yayılmasını engellemeye yönelik tüm tedbirlerin, o hastalıkla en az
mücadele eden ülkedeki kadar önemli olduğunu göstermektir. Yalnızca bir ülkede bile zayıf
bir hastalık kontrolü varsa ve karantina önlemleri veya ilaçların yeterli bir şekilde dağıtılması
garanti edilemiyorsa, tüm ülkeler bu başarısızlık için bedel ödemek zorunda kalacaklardır.
Diğer ülkelerdeki sağlığı artırıcı önlemler bile toplam faydaya önemli ölçüde katkıda
bulunmayacaktır. Bu senaryo, bir tedavi veya bağışıklamanın (henüz) eksik olduğu ve
KKM'nin esas olarak önleyici tedbirler ile sağlanmasının gerektiği tüm sağlık sorunlarına
uygulanabilir. İkinci senaryo, kamu yararı sağlama konusundaki genel başarının, en büyük
bireysel tedarik düzeyinin kalitesine bağlı veya eşit olduğu gerçeğiyle karakterize edilir.
Böylece kaynakların bir araya getirilmesi verimli bir hal alır. Bir tedavi arayışında, en büyük
çabayı harcayan araştırma ekibinin başarması büyük olasılıktır. Tedavi bulunduğunda veya
bir keşif yapıldıktan sonra, ek çabalar gereksiz hale gelecektir. Potansiyel tedarikçilerin başarı
olasılığı eşit olsa bile, birden fazla sağlayıcı mantıklı olabilir (Schomaker, 2017: 130). Her iki
senaryo da ulusal ve bölgesel düzeydeki kamu mallarının yanı sıra KKM'lar için de geçerlidir.
KKM konsepti, özellikle küreselleşme bağlamında sağlık risklerinin ulusal sınırları aştığını
göstererek; küresel toplumu, hastalıkların yok edilmesi, sağlığın geliştirilmesi ve korunması
için çabaları desteklemeye teşvik etmektedir. KKM kavramı, Birleşmiş Milletler Kalkınma
Programı (UNDP) tarafından desteklenen (Woodward vd., 2001) gündemin bir parçasıdır ve
eylem için bir çerçeve, normatif bir öncül ve “halk sağlığının kavramsallaştırılmasında”
paradigmatik bir değişime hizmet etmiştir (Brown, 2008).
Küresel Sağlık Politikası Aktörleri
Bu kısımda sağlık yönetiminde rol alan devlet dışı kurumlar ele alınacaktır. Belirtmemiz
gerekir ki; uluslararası sağlık politikası işleyişi hakkında ampirik veri eksikliği bulunmaktadır.
Aynı zamanda çoğu araştırma, büyük organizasyonlara odaklandığından, teorik
araştırmaların odağı daralmaktadır. Uluslararası ve ulusal sağlık politikalarının
oluşturulmasında IO'lar (Uluslararası Organizasyonlar), KKÖSİ'ler (Küresel Kamu Özel
Sektör İşbirlikleri) ve STK'ların (Sivil Toplum Kuruluşları) konumu net değildir ve bu
kuruluşların başarılarını ve başarısızlıklarını değerlendirmek için genel kabul görmüş ortak
ölçütlerde ve analitik çerçevede eksiklikler söz konusudur (Okma vd., 2015).
Uluslararası Organizasyonlar (IO)
Küresel amaçlara sahip her kurum, belirli amaç ve hedeflerden bağımsız olarak, uluslararası
bir kuruluş olarak tanımlanabilir. Örneğin; belli bir hastalığın ortadan kaldırılması gibi sadece
tek bir hedefe odaklanmış ancak dünya çapında etkin olmayı amaçlamış bir kuruluş ya da
2019; 17 (4); Beşerî Bilimler – İktisadi İdari Bilimler Ortak Sayısı| Sayfa 254
Gediz Oral & Arpazlı Fazlılar
benzer şekilde yoksulluğun azaltılması gibi genel bir amaçla bir dizi eylem için bir yetki
alanına sahip olan bir organizasyon IO olarak kabul edilebilir. Buna göre, IO'ların büyüklüğü,
organizasyonel yapısı ve etkisi önemli ölçüde farklılık gösterebilir, bu da sunulan hizmetleri
etkileyebilir. Bununla birlikte, IO'lardaki geleneksel küresel işbirliği biçimlerinin çoğunda
birçok özellik tanımlanabilir ve bu nedenle IO'lar kurucu mekanizmalar olarak görülebilir
(bkz. Buse ve Walt 2000a). IO’ların görevleriyle ilgili şu iki ayrımdan söz edilebilir:
•
Temsil ve Örgütsel Görevler: Neredeyse tüm IO'larda, tek tek ulusal devletler ile
uluslararası düzeydeki temsilleri arasında hiyerarşik, bürokratik bir ilişki olan dikey
temsil biçimi vardır. Çoğu IO'nun organizasyonel yapısı, “üyelerin” IO'nun kurallarını
oluşturmasına ve doğrudan bir yönetici seçmesine izin verir. Bu nedenle, sadece ulusal
devlet değil, aynı zamanda vatandaşların da karar almada bir dereceye kadar temsil
edildiği bu IO'lar temel demokratik bir yaklaşım olarak görülebilir. Buna karşılık,
belirli bir amaç için lobi grupları olarak hareket eden birçok kâr amacı gütmeyen
kuruluş, bu tür bir temsil ve meşruiyete sahip değildir ve bu nedenle dışlanmışlardır.
•
Finansman: Genel olarak, IO'lar kendi ulusal üyelerinden gelen katkılarla finanse
edilmektedir. Bu nedenle, organizasyon ilgili ülkenin GSYİH'sine dayalı olarak, belirli
bir ödeme planı ile hükümetler tarafından finanse edilmektedir. Ek olarak, üçüncü
taraflardan yapılan bağışlar, bu kuruluşlarda kalıcı bir ortaklık teşkil etmeden veya
IO'nun yapısı ve politikaları üzerinde herhangi bir etki oluşturmadan, bir finansman
kaynağı olabilir. Yine de, düzenli ödeme ulusal devletlerden geldiği için konu, ilgili
ülkelerin vatandaşlarının vergi ödemeleri ile ilgilidir.
a. Dünya Sağlık Örgütü (WHO)
1948'de, UN’nin üye ülkeleri WHO'yu oluşturmak için bir araya gelmiş; uluslararası toplum,
“uluslararası sağlık çalışmasında yetkilendirme ve koordinasyonu üstlenme” görevini alan
yeni örgütün hedefi olarak “tüm halkların mümkün olan en yüksek sağlık düzeyini kazanımı”
olarak belirlemiştir. Görev süresi nedeniyle WHO, önemli bir uluslararası sağlık yetkilisidir
(Missoni, 2008).
Gönüllü fonların genel bütçesindeki ağırlıklı payı, WHO'nun özerkliğinin en gözle görülür
engeli olmaya devam etmektedir. Bütçe dışı fonlar toplam gelirinin %50'sinden fazlasını
oluşturmaktadır. Bazı yazarlar bütçe dışı fonlamanın, WHO’nun bölgesel yapısının ve
organizasyonun farklı yönetim düzeyleri arasındaki ilişkilerin çalışmasını zayıflatabileceğini
iddia etmişlerdir. Bu aynı zamanda bu fonların WHO aktiviteleriyle potansiyel müdahalesini
azaltmak için doğru yaklaşım olabilir. Ne var ki, sanayileşmiş ülkeler çıkarlarının tehlikede
olduğunu hissettiklerinde, katkılarını geri çekme konusunda kuruluşa baskı yapma
potansiyeline de sahip olacaklardır (Missoni, 2008).
b. Dünya Bankası (WB)
Mayıs 2007'de, WB tarafından başlatılan yeni Sağlık, Beslenme ve Nüfus Stratejisi
memnuniyetle karşılanmış ve bankanın yönetim kurulu tarafından resmi olarak onaylanan
stratejisi, yoksul ülkeleri desteklemede önemli bir adım olarak gösterilmiştir. Sağlık sistemleri,
insanlara sunulan sağlık hizmetlerini iyileştirir ve yoksulluğu azaltır. Aslında, bu stratejisi ile
Banka, uzun vadeli ülke güdümlü ve ülke liderliğindeki desteğe yeniden odaklanmaktadır.
Banka özellikle sağlık sistemindeki konumunu güçlendirme, sağlık finansmanı ve ekonomi
Sayfa 255 | 2019; 17 (4); Beşerî Bilimler – İktisadi İdari Bilimler Ortak Sayısı
Küresel Sağlık Politikasının Aktörleri
konularında karşılaştırmalı avantajlarını artırmaya karar vermiştir. İlk adımlar arasında
uluslararası yardımın uyumlaştırılması ve ülke düzeyinde “işbirliği” için WHO ve Küresel
Fon ile özel anlaşmaların kurulmasını öngören WB, öncelikli hastalık operasyonlarına yönelik
sistemin yaygınlaştırılmasının gereğini kabul etmektedir. Hastalık kontrolünün teknik
yönleri, insan kaynakları eğitimi ve hizmet sağlayıcılığı ile diğer kuruluşlardan (WHO,
UNICEF, UNFPA4) ayrılan Banka, sağlık sistemi politikalarının geliştirilmesi için lider küresel
kuruluş konumundadır. Yeni stratejinin uygulanmasına yönelik tecrübe ne olursa olsun,
uluslararası harcamaların sağlık üzerindeki payının % 10'undan fazlası ile WB, şüphesiz
küresel sağlık yönetiminin merkezi bir oyuncusu olmaya devam etmektedir (Missoni, 2008).
c. Sağlık 8 (H8)
Sağlıkta yeni bir küresel aktör grubu artık “H8” olarak tanımlanmaktadır. Grupta WHO ve
WB'ın yanı sıra Gates Vakfı, GAVI İttifakı, Küresel Fon, UNAIDS, UNFPA ve UNICEF H8’de
yer almaktadır. Bunlar arasında Gates Vakfı dışındakilerin tamamı uluslararası kurumlar ya
da farklı konular arasında ittifaklardan oluşan çok taraflı yapılardır (Missoni, 2008).
1992'den beri toplam resmi kalkınma yardımlarında düşüşe rağmen, sağlıkta kalkınma
yardımı büyük ölçüde büyümeye devam etmiştir. Çok taraflı kurumlar sağlığa toplam
kalkınma yardımının üçte birini sağlamaktadır ve bu yardımın % 80'i Uluslararası Kalkınma
Derneği'nden gelmektedir. Yeni bir finansman kaynağı olarak, Bill ve Melinda Gates Vakfı'nın
(BMGF) Küresel Sağlık programı, sadece boyut bakımından değil, aynı zamanda sağlık
politikasının belirlenmesinde de önemli bir yer tutmaktadır (Ollila, 2005).
Sağlık için kalkınma yardımı büyük ölçüde bulaşıcı hastalıklarla mücadeleye
yönlendirilmektedir. ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID), otuz yılı aşkın süredir aile
planlaması dâhil olmak üzere nüfus programlarını finanse ederken, sağlık konularına verdiği
önem daha yenidir. 2002 yılında USAID’in sağladığı finansman nüfusu, sağlık ve beslenme
fonu, HIV/AIDS, aile planlaması/üreme sağlığı, anne/çocuk sağlığı ve bulaşıcı hastalıkları
kapsamıştır. BMGF ise küresel sağlık politikası yapımı için GAVI (Aşı ve Bağışıklık İçin
Küresel İttifak) gibi yeni yapıların kurulması için stratejik fon sağlamıştır. Küresel Sağlık
programı, tekrarlayan maliyetler ya da kronik koşullar finanse edilmemekle birlikte,
teknolojilerin geliştirilmesi ve uygulanmasına vurgu yaparak, bulaşıcı hastalıkların
önlenmesi, aşı araştırma ve geliştirme, üreme ve çocuk sağlığı üzerine odaklanmaktadır.
GAVI, ciddi oranda BMGF finansmanı ile yeni aşıları da hedeflemiştir. Küresel Sağlık girişimi
kapsamında BMGF tarafından finanse edilen yeni sağlık teknolojisi araştırmaları ve kalkınma
fonları yoluyla sağlık sorunlarının üstesinden gelmek için çaba sarf edilmiştir (Ollila, 2005).
Küresel Kamu Özel Sektör İşbirlikleri (KKÖSİ)
Pareto optimalitesinden sapmalar ve sağlık hizmetlerinin temel özellikleri gibi argümanlarla,
sağlık hizmetinin kamu kesimi tarafından sunulmasının gerekliliğini savunan görüşlere
karşın (Ertürk Atabey, 2012; 22; Gediz Oral, 2016b: 141: Stiglitz, 1994; 350) kamunun kaynak
ihtiyacı, etkinlik, verimlilik ve kalite taleplerine cevap verebilmek için, alternatif hizmet
sunum arayışları KÖSİ’lerin süreçteki rolünü giderek yaygınlaştırmıştır (Gediz Oral, 2016b:
187).
KKÖSİ’ler, devlet ve devlet dışı aktörleri, ürün geliştirme, tanıtım, kalite sertifikasyonu, teknik
destek, yardım hizmetleri sunmak ve finansman gibi amaçlarla sağlık, eğitim ve teknoloji gibi
belirli işlevleri yerine getirmek için bir araya getiren gönüllü ve işbirlikçi ilişkilerdir (Brown,
2008; Missoni ve Pacileo, 2015: 202-203). KKÖSİ’lerin ekonomik açıdan kabul edilebilir
2019; 17 (4); Beşerî Bilimler – İktisadi İdari Bilimler Ortak Sayısı| Sayfa 256
Gediz Oral & Arpazlı Fazlılar
olabilmeleri için; küresel kamusal bir malın varlığı, sektöre özgü teknik becerilere ihtiyaç
duyma, uluslararası kuruluşlar veya üye devletler tarafından tek başına sağlanamayan
finansman ihtiyacı gereken önkoşullardır (Rangan vd., 2006: 738).
Bu hususları takiben, sağlık konularıyla ilgili KKÖSİ’leri sınıflandırmanın birkaç yolu vardır
(Schomaker, 2017: 130):
•
Yasal statüye göre: Yasal olarak bağımsız olanlar kuruluşlar veya sözleşme
anlaşmaları, geleneksel bir IO, özel bir şirket veya geleneksel kâr amacı gütmeyen bir
organizasyonda (lobi grupları, kiliseler) barındırılan işbirlikleridir.
•
Hastalık odağına göre: HIV/AIDS gibi belirgin hastalıklara, ihmal edilmiş hastalıklara
veya daha genel olarak sadece bir hastalığa odaklanmalarına göre KKÖSİ’ler farklı
sınıflandırılabilirler.
•
Sektör odağına göre: KKÖSİ’ler, Ar-Ge odaklı, şeffaf mali destek veya politika
uygulaması için teknik yardım ve hizmet odaklı, küresel veya ulusal düzeyde lobi
faaliyetlerine odaklı olarak da sınıflandırılabilirler.
1990'ların sonunda, kamu ve özel kuruluşlar arasında bir reform çağrısı yapılmıştır. UN Genel
Sekreteri Kofi Annan, Birleşmiş Milletler bünyesinde kurumsal reform yapmış ve ekonomik,
sosyal ve ekolojik sektörleri entegre etme idealleri üzerine hareket etmeye çalışmıştır (Buse ve
Walt, 2000a). Annan, Uluslararası Ticaret Odası'na (ICC), UN kurumları ve özel sektör
arasında küresel bir işbirliği aracılığıyla daha fazla ortaklığa teşvik etmek için başvurmuştur.
ICC, özel sektörün kr elde etme güdüsünü dikkate aldığı sürece, prensipte mutabakata
varmıştır (Buse ve Walt 2000a). Girişim, BM Küresel İlkeler Sözleşmesi'nin lansmanı ile
Temmuz 2000'de gerçekleşmiştir. Özel sektöre, sosyal ve çevresel olarak sorumlu bir şekilde
hareket etmek için çağrıda bulunulan bu işbirliği, kamu ve özel sektör aktörlerinin küresel
sürdürülebilir kalkınma amacıyla birlikte çalışabilmeleri için bir politika çerçevesi sunmuş ve
on işletme ilkesini5 sağlamıştır (Johnson, 2017: 180).
Değişen senaryoya göre, KKÖSİ’ler, sağlık hizmetlerinin bir takım sağlık sorunları için
uygulanmasını iyileştirmek için yeni bir yaklaşım olarak ortaya çıkmıştır. 1990'ların
sonlarında birçok KKÖSİ kurulmuş, ancak çoğu HIV/AIDS, tüberküloz ve sıtma gibi belirli
hastalıklara odaklanmıştır. KKÖSİ’lere olan istek dikkate alınmaksızın, bu bağlamdaki
başarıları karışık görünmektedir ve etkinliğini değerlendirmek için az sayıda veri
bulunmaktadır. Gerçek durum kamu yararının azaltılması ve uluslararası yardımın ileri
derecede özelleştirilmesi iken; KKÖSİ modeli “kamunun kaynak sıkıntısını çözmek” amacı
öne sürülerek her zirvede çeşitli ve dramatik dünya sorunlarına cevap olarak defalarca
önerilmiştir. Sağlıkla ilgili KKÖSİ’lerin sayıları hızla artarak 100’ü aşmıştır. Ancak bu
girişimler hem ulusal hem de küresel düzeyde sağlık yönetişimi açısından ve faydalanıcı
ülkelerde sağlık hizmetlerinin sağlanmasıyla ilgili ağır sonuçlar doğurmuş, sağlık için
yinelenen müdahaleler ve küresel eylemin daha fazla parçalanmasıyla sonuçlanmıştır.
KKÖSİ’lerin çeşitli hastalık ve sağlık sorunlarını çözmesi nedeniyle uygulanması açıkça
desteklenmiştir. Örneğin; başından beri Aşılar ve Bağışıklıklar Küresel İttifakının (GAVI)
kuruluşu güçlü bir şekilde desteklenmiştir. Bu KKÖSİ modeli daha sonra Küresel Fon ve
HIV/AIDS, Sıtma ve Tüberküloz (GFATM) ile mücadele için referans olarak kabul edilmiştir
(Missoni, 2008).
Sayfa 257 | 2019; 17 (4); Beşerî Bilimler – İktisadi İdari Bilimler Ortak Sayısı
Küresel Sağlık Politikasının Aktörleri
Bütçe dışı fonlara olan artan bağımlılığı sayesinde, WHO'yu etkileyen “bağışçı” ülkelerin
ağırlığı artmakta ve bu ülkelerin önemli bir kısmı, KKÖSİ'lerin yönetimine ve açıkça diğer UN
kurumlarının yönetimine katılmaktadırlar. Bununla birlikte, daha az sayıda bağışçı ülke,
küresel sağlık yönetişim mimarisini değiştirmede liderlik rolünü üstlenmiş görünmektedir.
Sonuç olarak, hem KKÖSİ'ye yönelik iki taraflı destekleri hem de giderek daha ilgili
uluslararası gruplaşmaların kolektif eylemleri yoluyla daha etkili bir rol edinmektedir.
Bunlardan en önemlisi G8’dir (Missoni, 2008).
G8'in kolektif bir organ olarak küresel sağlık ajandası üzerindeki etkisi, 2000 yılında,
Japonya’nın liderliğinde önemli bir itici güç kazanmış ve Genova Zirvesi’nde HIV/AIDS,
Tüberküloz ve Sıtma ile Mücadele Küresel Fonu'nun başlatılmasıyla önemli ölçüde artmıştır.
GFATM'in başlatılmasından bir süre önce bu tür bir inisiyatifin uyumsuzluğu konusunda
anlaşmaya varılmış olan G8 Sağlık uzmanları da dâhil olmak üzere, ilave bir küresel inisiyatife
duyulan ihtiyaç tartışılmaktaydı. Yeni bir inisiyatif için bir anlaşma olmadığı bildirilse de,
birçok üye ülkenin eleştirileri, GFATM'nin ABD veya WB tarafından idare edilmesine karşı
yönelmiştir. Bazı yazarlar, KKÖSİ'nin taraftarlarının bir amacının da “politika oluşturmada
UN sisteminin rolünü zayıflatmak” olduğunu iddia etmiştir. Ancak politik düzeyde önceden
belirlenmiş olan bir gündem, nihayetinde Genova'daki G8 toplantısında Küresel Fon'un
başlatılmasına yol açmıştır. Bunu takip eden yıllarda çok sayıda özel ek taahhütler ardı ardına
gelmiştir. Bunların arasında, çocuk felcini ortadan kaldırmaya ilişkin taahhütler verilmesi,
uygun fiyata ilaçlar dâhil olmak üzere sağlık hizmetlerine daha iyi erişim sağlanması,
gelişmekte olan ülkeleri etkileyen hastalıkların araştırılması, SARS gibi yeni salgın hastalıklara
karşı uluslararası işbirliğinin sağlanması, HIV aşısı geliştirilmesini hızlandırmak için Küresel
HIV Aşı Girişiminin kurulması, sağlık sistemlerinin güçlendirilmesi (tedarik zinciri yönetimi
ve raporlaması, sağlık çalışanlarının eğitimi dâhil), HIV, tüberküloz, sıtma ve diğer
hastalıklara yönelik aşı ve ilaçlar için yenilikçi klinik araştırma programları ve diğer yenilikçi
mekanizmalarının araştırma-geliştirme çalışmaları olarak sayılabilir (Missoni, 2008).
GFATM'ye “tam destek” tekrar tekrar yenilenmiş, ancak sadece St Petersburg Zirvesi'nde
(2006) G8, üç salgın HIV/AIDS, tüberküloz ve sıtma ile mücadele çalışmalarını düzenli olarak
gözden geçirmeyi kabul etmiştir. İzleme çalışması ilk kez Heligendamm G8 Zirvesi'ne göre
gerçekleştirilmiş ve Ekim 2007'de bir rapor yayınlanmıştır. 2008’de Toyako'da G8, bu durumu
izlemek için düzenli bir izleme mekanizması kurmaya karar vermiş, taahhütlerini yerine
getirme konusunda ilerleme kaydedilmiştir. G8 zirve gündeminde sağlık konularının artan
bir şekilde dâhil edilmesi, girişimlerin başlatılması ve fonların artırılması ile grup, ister iyi ister
kötü olsun, yine de tartışmaların konusu olan dünya sağlık yönetiminde giderek artan bir rol
oynamaktadır (Missoni, 2008).
UNDP gündeminde, KKM kavramı küresel sağlığın sonuçlarının iyileştirilmesi, aynı zamanda
kolektif eylem yoluyla ara ürün ve hizmetlerin sağlanması amacını taşımaktadır. Hastalık
gözetimi, hastalık kontrolü, hastalıkların ortadan kaldırılması, hastalık tedavisi gibi ara
malları sağlamada KKÖSİ’ler önemli bir rol üstlenmişlerdir. Bununla birlikte, KKÖSİ
aracılığıyla ara malların tedarik edilmesi, küresel sağlık sonuçlarında ve sağlıkta küresel
işbirliğinin elde edilmesinde çeşitli olumsuz dışsallıklara sahiptir (Brown, 2008).
Sivil Toplum Kuruluşları (STK)
STK'lar yeni bir olgu değildir. Avrupa misyoner toplulukları 16. yüzyılın sonlarından bu yana
din ihracını eğitim ve sağlık desteğiyle birleştirmiştir. Batı Avrupa'daki işçi hareketleri, dinsel
2019; 17 (4); Beşerî Bilimler – İktisadi İdari Bilimler Ortak Sayısı| Sayfa 258
Gediz Oral & Arpazlı Fazlılar
ve diğer hayır kurumu tarafından desteklenen dernekler, 19. yüzyılın sonlarından bu yana
sınırların ötesinde faal duruma geçmiştir. Bazı büyük STK’lar, örneğin Rockefeller (1911) ve
Ford Vakıfları (1936) gibi uzun yıllardır var olmuşlardır. Ancak, sağlık odaklı mevcut
STK'ların çoğunluğu 20. yüzyılın son otuz yıllında yaratılmıştır. STK faaliyetleri, sanat ve
eğitim (özellikle Amerikan STK'ları için önemlidir), çevre ve sosyal kaygı gibi geniş bir
yelpazeye yayılmaktadır (Okma vd., 2015).
STK'lar hükümetler ve piyasalar arasındaki boşluğu doldurmakta ve hükümetler veya
uluslararası kuruluşlar tarafından sunulmayan hizmetleri sunmaya yönelmektedirler. STK
gelirleri, gönüllü katkılardan ve (bazen önemli miktarda) devlet sübvansiyonundan oluşur.
STK’ların popülaritesi, dolandırıcılık ve istismar üzerine medya haberleri ve endişelerin
ardından son on yılda bir miktar gerilemiştir. STK’ların şeffaflığını ve hesap verebilirliğini
artırmak için baskı uygulanmaktadır. Büyük STK'ların IO'lerden farklı olmak için, kökten bir
yön değişikliğine ihtiyaç duydukları ve hizmete erişemeyen nüfusa odaklanmaları gerektiği
savunulmaktadır (Okma vd., 2015).
Bill & Melinda Gates Vakfı (BMGF)
Küresel Sağlık Programı için 1,97 milyar dolarlık bir harcama ile 2007'de Bill & Melinda Gates
Vakfı, OECD ülkelerinin sağlığı için Uluslararası Kalkınma Derneği'nin taahhütlerini ve
ABD'yi geride bırakmıştır (Missoni, 2008). Buna ek olarak, bağışlarla yıllık gelirlerinin yaklaşık
3.474 milyar dolara çıkacağı ve şüphesiz Gates Vakfı'nın küresel sağlığın en önemli
aktörlerinden biri olarak sınıflandırılacağı öngörülmektedir (Missoni, 2008).
Çeşitli küresel sağlık inisiyatifleri, araştırma enstitüleri ve STK'lar aracılığıyla IO’lara fonlarını
kanalize eden Gates Vakfı, bir dizi yönetim organında yer almakta ve böylece karar verme
sürecine etki etmektedir. Gates Vakfı, 2000 yılında başlatılan KKÖSİ modeli olan GAVI
ittifakının kurucusu ve büyük ortağıdır (Missoni, 2008). Bill & Melinda Gates Vakfı'nın 750
milyon dolarlık ilk beş yıllık katkısıyla Ocak 2000'de kurulan GAVI, gelişmekte olan ülkelerde
aşılama kapsamını ve kalitesini artırmaya odaklanmış ve ortakları arasında UN kurumları
(UNICEF, WHO, WB), sivil toplum kuruluşları (Uluslararası Pediatri Derneği), halk sağlığı
enstitüleri (Johns Hopkins Bloomberg Kamu Sağlığı Okulu), bağışçı ve uygulayıcı ülke
hükümetleri, Bill & Melinda Gates Vakfı, diğer özel hayırseverler, aşı sanayi temsilcileri ve
finans topluluğunu içermektedir (Missoni, 2008).
Sınır Tanımayan Doktorlar (Médecins Sans Frontières -MSF)
Savaştan etkilenmiş ve/veya gelişmekte olan ülkelerdeki endemik hastalıklarla mücadele
eden, insani yardım amaçlı bir organizasyondur. MSF 20 Aralık 1971’de Dr. Kouchner
öncülüğünde iki bağımsız doktor ve gazeteci grubu tarafından Paris’te kurulan, desteğini özel
girişimcilerden sağlayan bağımsız bir sivil toplum kuruluşudur (Gediz Oral, 2014). MSF
32.000'den fazla sağlık personeli ile dünya çapında ofisleri olan 24 ulusal MSF birliği
bulunmaktadır. MSF'nin dünya çapındaki bağışlarla 5 milyon dolar civarında geliri
bulunmaktadır. MSF'nin ana hedefi, insan ya da doğa kaynaklı felaket mağdurlarına acil tıbbi
bakım sağlamak ve ekonomik kriz ya da diğer nedenlerle doğan istikrarsız durumlara
müdahale etmektir. MSF, düşük gelirli ülkelerdeki sağlık gelişimini esas hedef olarak görmez,
ancak tıbbi projelere katkıda bulunur. MSF, kendisini, sokak çocukları, seks işçileri ve
göçmenler gibi yetersiz ve marjinalize olmuş nüfus için, farklı uluslararası platformlarda
küresel ve ulusal sağlık politikalarını etkilemek konusunda da bir ses olarak görmektedir.
Uluslararası sağlık politikası gündemine ihmal edilen hastalıkları (sıtma, HIV/AIDS,
Sayfa 259 | 2019; 17 (4); Beşerî Bilimler – İktisadi İdari Bilimler Ortak Sayısı
Küresel Sağlık Politikasının Aktörleri
tüberküloz ve zihinsel sağlık) getirmiştir. Kronik hastalıkların tedavisinde ise aktif hale
gelmiştir. Son olarak, MSF, aşıların, örneğin grip aşısı geliştirilmesi ve dağıtımını
desteklemektedir. 2010 yılında MSF, rutin çocuk felci aşılaması ve düşük aşı fiyatları için bir
kampanya başlatmıştır. MSF'nin personeli zaman zaman çok zor koşullarda çalışmaktadır.
Hatta 2013'te, MSF personeli tehdit edildiği, kaçırıldığı ve öldürüldüğü için Somali’den
çekilmiştir.
Bununla birlikte, örgüt, "yüksek standartlar" yaratma konusunda eleştirilere maruz
kalmaktadır. Çünkü yüksek standartlar, maliyetleri de yükselttiğinden yerel örgütler veya
hükümetler daha sonra bu maliyetlerin üstesinden gelemediklerinde projenin çökmesine
neden olmaktadır. Hesap verebilirlik açısından, MSF finansal paydaşlarına göre daha fazla
dikkat etme eğilimindedir (Okma vd., 2015).
Küresel Sağlık Yönetişimi
Küresel sağlık politikasındaki başlıca aktörler değişmiş, politika alanına yeni aktörler girmiş
ve eskileri güç kaybetmiştir. Genel değişim, küresel ulus temelli sağlık politikası oluşturma
yapılarından, özel sektör aktörlerine vurgu yapan daha fazla çeşitliliğe doğru gerçekleşmiştir.
1980'lerde ve 1990'larda, UN kurumlarından finansal kurumlara doğru küresel sağlık
politikası yapımında bir değişim olmuştur. Bu değişim, özel aktörlerin sağlık politikasına
dâhil edilmesine gösterilen ilginin artması anlamına gelmektedir. 20. Yüzyılın sonlarına doğru
UN, iş dünyasıyla giderek daha fazla işbirliği yapmıştır. Bu gelişme kısmen, OECD ülkelerinin
özellikle UN'e olan kalkınma yardımlarının azalmasından kısmen de genel politika yapımında
güç kazanmış olan ve kurumsal sektörle işbirliğini arttırmadığı takdirde marjinalleşmesinden
korkulan UN'den duyulan endişeden kaynaklanmaktadır (Ollila, 2005).
UN, sivil toplumun küresel politika yapımında önemli bir aktörler topluluğu olarak
tanınmasına katkı sağlamıştır. Sağlık meseleleriyle ilgili olarak, sivil toplumun kâr amacı
gütmeyen kuruluşları, özellikle temel ilaçlar, anne sütü yerine geçen gıdalarla ilgili
tartışmalarda çok daha önemli bir rol oynamışlardır. Halk sağlığı STK'ları, örneğin, ilaç
politikalarını şekillendirmede ve HIV ile enfekte kişilerin ihtiyaçlarını ve haklarını
vurgulamada önemli olmuştur (Ollila, 2005:1).
Yeni ortaklık biçimlerinin ortaya çıkışını açıklamaya yönelik ortak varsayım; dünyanın geldiği
noktada durumun IO'ların sınırlarını aşmış olduğudur. Çünkü küresel ve ulus ötesi kamu
mallarında bir artış olmuştur ki bu da ek kaynak ve becerilere olan ihtiyacı artırmaktadır. Yeni
ihtiyaçların daha karmaşık olması, küreselleşmeyle birlikte dünya ekonomilerinin ve
toplumlarının artan entegrasyonu, yeni teknolojilere olan gereksinimin artması gibi
sebeplerle, bu ihtiyaçların tek başına kamu sektörü ve/veya IO’larca sağlanması mümkün
değildir (Schomaker, 2017: 125) .
Küresel Sağlık Yönetiminde Kamu-Özel Sektör Rollerinde Kaymalar
1970'lerin sonuna kadar, UN veya uluslararası kalkınma sisteminde özel sektör ve kamu
sektörleri arasında çok az işbirliği yaşanmış ve ilişkiler her iki tarafa da az güven vermiştir.
Var olan ortaklıklar, büyük ölçüde bağışçı kurumlar ve alıcı ülke hükümetleri arasındaki
kamu sektörü ilişkileri ile sınırlı kalmıştır. UN, kâr amacı gütmeyen sivil toplum
kuruluşlarıyla istişare için uygun düzenlemelere izin vermesine rağmen, UN kurumları ve
2019; 17 (4); Beşerî Bilimler – İktisadi İdari Bilimler Ortak Sayısı| Sayfa 260
Gediz Oral & Arpazlı Fazlılar
STK'lar arasında neredeyse hiç ortaklık oluşturmamıştır. STK'lar genellikle zorlayıcı “baskı
grupları” olarak tanımlanmıştır (Buse ve Walt, 2000b).
1980'lerin başında, neo-liberal ideolojiler kamu politikasını ve tutumlarını etkiledikçe ilişkiler
değişmeye başlamıştır. Etkili IO’lar, özel sektör için daha büyük bir rol üstlenmiş ve onları
desteklemiştir. Bağışçı ülkeler, proje çalışmalarında ortak çalışanlar için devletin ötesinde
daha geniş ilişkiler kurmaya başlamıştır. Örneğin, WB 1981'de STK'lar hakkındaki ilk
“Operasyonel Politika Notu”nu kabul etmiş ve 1982'de bir STK-Dünya Bankası komitesi
kurulmuştur. Bağış yapan kuruluşlar, STK'lar aracılığıyla fon artırımına yönlenmiş ve 1998
yılına kadar toplam yurt dışı kalkınma yardımlarının % 15'i STK'lar aracılığıyla sağlanmıştır.
UNICEF ve WHO gibi UN kurumları ile Bebek Maması Eylem Ağı gibi sivil toplum
kuruluşları arasındaki ortak eylem, Uluslararası Meme Kanseri Değiştirme Kanunu gibi
adımlar temel ilaç politikalarına karşı endüstriye meydan okumuştur (Barr, 2007; Walt, 1998;
Missoni, 2008). Bu karşılaşmaların bir kısmı başlangıçta çatışmalardan kurtulamamış ve
güvensizlikle karakterize edilmişken, 1980'lerin sonunda bu polemikler, STK'ları, sanayiyi ve
kamu sektörünü birbirine bağlayacak araştırmalara yol açmıştır (Buse ve Walt, 2000b).
Özellikle kâr amacı gütmeyen kuruluşlar ve kamu sektörü arasındaki ittifak, sağlık için
uluslararası işbirliği bağlamındaki bazı değişikliklerin sonucudur. Birincisi, 1990'larda
yaşanan ideolojik kayma ile ''tıpta saf kamu hizmeti çağının bittiği'' iddia edilirken, serbest
piyasa savunucuları özellikle sağlık alanında çoğu zaman piyasaların verimsiz olması ve
eşitliğin sağlanmasını zorlaştırması gibi sebeplerle kamu sektörünün devam eden rolünü fazla
görerek, pozisyonlarını değiştirmişlerdir. Bu nedenle, saf bir serbest piyasa durumu
yaratmaktansa, tüm seriyi bir araya getiren, tüm tarafları koruyan tedbirlerin alındığı bir
modifiye edilmiş piyasa mekanizması yaratılmaya çalışılmıştır. Bu ideolojik değişim
bağlamında, UN'nin sanayi ortaklığının faydaları vurgulanmış, UN'i “yeniden
meşrulaştırmak” hedeflenmiş ve bu sayede de UN’nin küresel politika yapımında daha
merkezi bir konuma kavuşmasının sağlanabileceği düşünülmüştür (Buse ve Walt, 2000, Buse
ve Harmer, 2007; Missoni, 2008). UN olarak biçimlendirilmiş IO'lara yapılan atıfın temel
sebebi, UN çerçevesinin, küresel bir yaklaşımla IO'lar için örnek teşkil etmesi değil, ekonomik
gelişmeyi teşvik etmenin UN genel amacı olmasıdır. Dahası UN, dünya çapındaki özel
sektörle yapılan ortaklık anlaşmalarının çoğunu kapsamaktadır (Schomaker, 2017: 125).
Küresel Sağlık Yönetişimi'nin mimarisini tanımlamak ve şekillendirmek amacıyla, “liderlik ve
otorite” mesafesine göre bakıldığında, merkezi dairede WHO, WB ve ABD yer almaktadır
(Missoni, 2008).
Küresel Sağlık Yönetişiminde Koordinasyon Arayışı
Küreselleşme, küresel hastalıkları ve sağlık hizmetleri yükünü artan bir oranda yoksul
ülkelere yüklemekte ve böylece sağlık sektöründe daha fazla eşitsizliğe neden olmaktadır.
Gelişmekte olan ülkelerin bulaşıcı ve bulaşıcı olmayan hastalıkların artmasıyla çift taraflı bir
yük yaşaması beklenmektedir. Bu eğilimler, küreselleşen dünyada ulusal sağlık yönetişiminin
sınırlarını ortaya çıkarmıştır. Hükümetler, anlaşmalar, küresel kamu politikası ağları,
KKÖSİ’ler ve diğer düzenlemeler gibi yeni işbirliği biçimlerine gitgide daha fazla sıcak
bakmaktadır. Sağlığın teşviki ve geliştirilmesi, yönetimden yönetişim6 yöntemlerine geçiş ile
giderek daha fazla karakterizedir (Missoni, 2008).
Son yıllarda devlet dışı aktörlerin sağlık yönetimindeki sayısında ve nüfuzunda bir artış
olmuştur (Besley ve Ghatak, 2007; Dodgson vd., 2002). Sivil toplum kuruluşları, özel şirketler,
Sayfa 261 | 2019; 17 (4); Beşerî Bilimler – İktisadi İdari Bilimler Ortak Sayısı
Küresel Sağlık Politikasının Aktörleri
danışmanlar, araştırma enstitüleri ve dinsel hareketler; politika oluşturma, politika uygulama,
hizmet ve ürün sağlama, araştırma ve geliştirme alanlarında rol alarak sağlık yönetimine
katılmaktadır. Dahası, devletin geleneksel sağlık yönetişim işlevlerinin çoğu devlet dışı
aktörlere (örneğin, sağlık hizmetlerine ait mülkiyet veya sorumluluğun özel sektöre ya da sivil
toplum kuruluşlarına devredilmesi) ya da devlet ve devlet dışı aktörlerin birleşimlerini içeren
“kamu yönetiminin özel sektörle büyüyen işbirliklerine-kamu özel sektör işbirlikleri (KÖSİ)”
dönüşmektedir.
Bu
dönüşüm literatürde “yönetişimin melezlenmesi” olarak
adlandırmaktadır (Brown, 2008; Dodgson vd., 2002; Missoni, 2008).
Küresel sağlık yönetiminin merkezi oldukça kalabalık görünmekte ve koordinasyona ihtiyaç
duyulmaktadır. Eylül 2007'de, İngiltere Başbakanı Gordon Brown sağlıkla ilgili Binyıl
Kalkınma Hedefleri'ne ulaşmak için acilen bir sadeleşmeye gidilmesi gerektiğini ilan etmiş ve
mevcut durumdaki hiper-parçalanmış ortama yol açan çok sayıda tekil inisiyatifin
başarısızlığını örtük olarak tanıyan yeni bir “Uluslararası Sağlık Ortaklığı”nın (IHP)
başlatılmasına öncülük etmiştir. IHP, yedi hükümet (Kanada, Fransa, Almanya, İtalya,
Norveç, Portekiz, Hollanda) ve on bir çoktaraflı ortak (Afrika Kalkınma Bankası, Bill &
Melinda Gates Vakfı, Avrupa Komisyonu, GAVI, GFATM, UNAIDS, UNICEF, UNFPA WHO,
Dünya Bankası, UN Kalkınma Grubu temsilcileri) tarafından imzalanmıştır. İlginç bir şekilde,
başta ABD, Japonya ve Rusya Federasyonu olmak üzere üç G8 ülkesinin temsilcileri, kurulda
yer almamıştır (Missoni, 2008).
IHP, yoksul ülkeler için sağlık yardımını daha iyi hale getirmeyi ve üç şey yaparak ilerlemeyi
hızlandırmayı hedeflemektedir: (ı) bağışçılar arasında daha iyi bir koordinasyon sağlamak; (ıı)
sağlık sistemlerini bir bütün olarak iyileştirmeye odaklanmak ve (ııı) sadece bireysel
hastalıklar veya meseleleri değil; ülkelerin kendi sağlık planlarını geliştirmek ve desteklemek.
Buradaki fikir, donör ülkelerin ve ajansların, yoksul ülkelere uzun vadeli ve daha
öngörülebilir bir finansman sağlama yönünde çalışacaklarıdır. Böylece yoksul ülkeler, yeni
doktorlar ve hemşireler yetiştirmek için gerekli kaynaklara sahip olacaklar uzun vadeli planlar
yapabileceklerdir (Missoni, 2008).
IHP olumlu ve daha önceki uluslararası ortamlarda alınan taahhütler ile uyumludur: Binyıl
Bildirgesi kapsamında ulaşılması gereken hedefler ve ana aktörlerin bağlılığı ile ilgili
gerçekleştirilen Paris Deklarasyonu, 5 temel prensipte düzenlenmiştir: mülkiyet, uyum/
uyumlaştırma, yönetme, sonuçlar ve karşılıklı hesap verebilirlik. Bununla birlikte, küresel
sağlık senaryosunun birbirinden bağımsız çoklu yapısını tek bir çerçevede bir araya getirme
çabaları net bir şekilde sonuçlanamamaktadır (Missoni, 2008).
1990'ların başından beri, UN - WHO, UNICEF, UNDPA, UNFPA ve WB dâhilinde sağlık
sektörüne ciddi katılımı olan çeşitli oyuncular arasında artan bir görev dağılımı
yaşanmaktadır. Gelişmiş ülkeler ve en güçlü ikili bağışçıların çıkarlarına ve vizyonuna daha
yakın ve onların etkisi altında, giderek öncü bir rol kazanmıştır. İlgili UN kurumlarına verilen
desteğin azalması, verimlilik ve etkililiğine olan güven kaybıyla motive olmuştur. Buna
karşılık olarak, pozisyon ve güvenilirliğin yanı sıra yeni gelir kaynaklarına kavuşmayı
hedefleyen UN, bu durumu piyasa güçlerine yönlendirmiştir.
Sağlığa katkıda bulunan küresel aktörlerin sayılarının ve ilgilerinin günden güne artması,
küresel sağlık yönetiminin kalabalık “merkezi” ne farklı oyuncuların dâhil olmasına neden
olmuştur. Küresel normların ve ilkelerin uygun bir çerçevede uygulanması için çıkarlar ve
güçlerin uyumunun yanı sıra uygun bir liderlik yapısı da gereklidir. Küresel sağlık sahnesinde
2019; 17 (4); Beşerî Bilimler – İktisadi İdari Bilimler Ortak Sayısı| Sayfa 262
Gediz Oral & Arpazlı Fazlılar
KKÖSİ’lere artan ilgi ve genel olarak şirketlerin politika oluşturma sürecine katılımı, bazı
endişeleri gündeme getirmektedir. KKÖSİ'ler, küresel politik gündemde bazı sağlık
koşullarının (özellikle bulaşıcı hastalıklar) profilini yükseltmiş ve sonuçta belirli eylemler için
ilave kaynakların üretilmesine, yeni ürünlerin geliştirilmesine prosedürlerin, normların ve
standartların spesifik hastalıkların kontrolünün geliştirilmesine katkıda bulunmuşlardır.
Buna karşın bazı gözlemciler ve yazarlar, KKÖSİ’lerin halk sağlığından ziyade büyük ölçüde
eş güdümlenmemiş ve çoğunlukla yüksek profilli hastalıklara yönelik çabalar için ödeme
yaptığını belirtmektedirler. Yine aynı kesim, KKÖSİ’lerin meşruiyetini sorgulamakta ve
yönetimsel anlamda herhangi bir seçim olmaması, daha geniş bir nüfusu temsil etmemesi,
işbirliği süreçlerinde nispeten zayıf aktörlerin yeterince etkin olmaması yönüyle
eleştirmektedir.
KKÖSİ'lerin kimin kime ve ne için sorumlu olduğu konusunda hesap verme sorumluluğunda
belirsizlik söz konusudur. Bu durum prosedürleri artırmakta ve politika oluşturma sürecini
zorlaştırarak küreselleşmenin etkinliğini baltalamaktadır. Buna ek olarak, kurumlar kendi
aralarında da rekabete girmekte ve finansman mekanizmalarını çarpıtmaktadırlar. Ayrıca
KKÖSİ’ler için bir takım etik kaygılara da vurgu yapılmaktadır. Bunlar arasında, küresel
normlar ve ilkeler çerçevesinin yokluğu, bir ortaklık düzenlemesinde hangi küresel halk
sağlığı hedeflerinin takip edilebileceğinin belirsizliği, kamu sektörünün misyonu ve örgütsel
öncelikleri ile sağlıkta eşitlik ilkesiyle çelişen çağrışımları, sosyal güvenlik ağlarının
sağlanmasında kamu sektörünün rolünün azaltılması, bu durumun laissez-faire (bırakınız
yapsınlar) tutumuna yol açması, en savunmasız grupların menfaati için önyargılı ve halk
sağlığı hedefleri ile özel sektörün uzun vadede ödeme talepleri arasındaki çıkar çatışmaları
yer almaktadır (Missoni, 2008).
Küresel sağlık politikaları, iş dünyası ile birlikte gerçekleştirilmekte, böylece endüstriyel
politikalar ve ticaret politikaları ile giderek daha uyumlu hale getirilmektedir. Bunun sonucu
olarak hem küresel hem de ulusal düzeyde etkili düzenlemeler ve normatif eylemler
gerçekleştirilebilmektedir (Ollila, 2005). Ancak; UN ve özellikle WHO, görev ve amaçlarını
gözden kaçırmış gibi görünmekte ve şirketlerin kâr güdülerine ve piyasa mantığına meydan
okuyan meseleleri ele alamamaktadır. Bu eğilim, az sayıda ülke tarafından tek tek veya toplu
olarak, özellikle teşvik edilmiştir ve bu durum en çok G8 ile ilişkili gibi durmaktadır.
Sektördeki kurumların ve özel vakıfların katkıları sağlıkla mücadelede ve insanların yaşam
koşullarının iyileştirilmesinde büyük bir değere sahip olabilir. Ancak bu amaçla, sadece halk
sağlığının yüksek yararı göz önünde bulundurularak seçilen karar ve yaklaşımların dikkate
alınması gerekmektedir.
Bu ilgiyi yansıtacak meşruiyet ve yeterlilik hala WHO’da bulunmaktadır. Küresel inisiyatif
için küresel çabayı yönlendirmek ve koordine etme kabiliyetindeki UN kurumunu
güçlendirmek küresel toplumun çıkarına olacaktır. Bazı yazarların genel olarak çok taraflı
kurumlar için tartıştıkları gibi, WHO liderlerinin ve savunucularının da meşruiyetini yeniden
oluşturmaya başlaması gerekmektedir. Ayrıca “şeffaflığın, hesap verebilirliğin ve doğrudan
baskının rolünü sınırlayan hükümler gibi demokrasinin belirli yönlerinin, çok taraflı
kurumlara nasıl dâhil edilebileceğinin ve gayri meşruiyet suçlamalarına karşı nasıl daha
sağlam bir hale getirilebileceğinin” araştırılması gerekmektedir. Küresel sağlık yönetiminin
gelecekteki haritasında “herkes için sağlık” açısından, WHO sağlık yönetiminin merkezinde
yalnız kalmalı, ancak daha geniş katılımı sağlamak için gözden geçirilmiş iç mekanizmalara
sahip olmalıdır (Missoni, 2008).
Sayfa 263 | 2019; 17 (4); Beşerî Bilimler – İktisadi İdari Bilimler Ortak Sayısı
Küresel Sağlık Politikasının Aktörleri
Sonuç
Sağlığın kavramsallaştırılması, küresel sağlık işbirliğinde kritik öneme sahiptir. Çünkü
sağlığın nasıl kavramsallaştırıldığı, kullanılan cevapların türleri üzerinde derin etkiler
yaratacaktır. Tarihsel olarak, kamu malları için kolektif eylem elde etmek zor olmuştur.
Küresel kamu malları kavramı, ortak ihtiyaca dayalı olarak kolektif eylemler için bir çerçeve
sağlamaya çalışır. Bununla birlikte, küresel kamu malları kavramı, haklara ya da insan
sağlığına dayalı bir politika modelini geliştirmek için çok az şey yapmaktadır. Küresel sağlık
işbirliğine yönelik alternatif çerçeveleri araştıran sağlık kavramlarının yanı sıra, uluslararası
normatif düzen sırasındaki çeşitli söylemlerin çıkarlarını sorgulayan eleştirel teoriler de dâhil
olmak üzere, küresel sağlık işbirliğinin yeni kavram ve teorilerine ihtiyaç vardır.
Özel vakıfların (örn. Bill & Melinda Gates) ve KKÖSİ’lerin (örn. GFATM, GAVI) küresel sağlık
ortamındaki önemli payı kuşkusuz devam etmektedir. Artan sayıdaki “dikey” girişimlerin
ürettiği parçalanma, belirli hastalıkların tedavisi için ilaç ve hizmetlere ulusal düzeyde erişimi
kolaylaştırıyor gibi görünse de, sağlık hizmetlerindeki sürekliliği zedelemektedir. Çoğulculuk
ve ulusal sağlık planlarına uyumsuzluktan kaynaklanan sorunlar, gözlemciler arasında bu
yaklaşımın etkinliği ve uygunluğu konusunda artan kuşkuları doğurmuştur.
Sürdürülebilirlik, adalet ve eşitlik konularındaki sorunlar, yüksek düzeyde finansman ihtiyacı
ve hızlı sonuç beklentileri hem küresel hem de ulusal düzeydeki yapılanmaları zora
sokmaktadır. Örneğin; GAVI'nin başlangıcında, GAVI finansmanı öncesinde temel aşı
kapsamı dışında kalan çocukların bu şekilde devam edeceği ve yeni aşılara erişemeyeceği
yönünde ciddi endişeler ortaya çıkmıştır. Yeni ve daha pahalı aşılar, ülke düzeyinde
bağışıklama programlarının maliyetlerini yükseltmiş ve programların gelecekteki
finansmanını son derece riskli bir hale getirmiştir.
Küresel sağlık politikalarını geliştirme yaklaşımları ile sağlık politikaları giderek daha fazla
parçalanmış ve dikeyleştirilmiştir. Bu durum, müdahale edilecek hastalıkların seçilmesine,
artan sayıda işbirliklerine ve özellikle de çeşitli sağlık sorunlarına yönelik yeni kurumların
kurulmasına bağlı olarak derinleşen bir sorun halini almaktadır. Bu eğilimler, sağlık politikası
oluşturmanın daha geniş kalkınma gündemi veya kapsamlı sağlık sektörü planlaması ile
entegre edilmesi amaçları ile çelişmektedir. Çalışmamızda, birbiriyle bağlantılı olan bu
faktörler arasındaki denge eşleştirilmeye çalışılmış ve “herkes için sağlık” açısından,
WHO’nun orijinal görevini ve yetkisini geri kazanmasına izin verilmesi gerektiği önerilmiştir.
Kaynakça
Acartürk, E. & Keskin, S. (2012). “Türkiye’de Sağlık Sektöründe Kamu Özel Ortaklığı Modeli”,
Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 17(3), 25-51.
Barr, D. A. (2007). “Ethics in Public Health Research: A Research Protocol to Evaluate the
Effectiveness of Public–Private Partnerships as a Means to Improve Health and Welfare
Systems Worldwide”, American Journal of Public Health, 97, 19-25.
Besley, T. & Ghatak, M. (2007). “Reforming Public Service Delivery”, Journal of African
Economies, 16 (1), 127-156.
2019; 17 (4); Beşerî Bilimler – İktisadi İdari Bilimler Ortak Sayısı| Sayfa 264
Gediz Oral & Arpazlı Fazlılar
Brown, S. (2008). Global public-private partnerships for pharmaceuticals: operational and
normative features, challenges, and prospects. Retrieved from: http://www.eisanet.org/bebruga/eisa/files/events/turin/Brown-Sherri%20Brown%20Turin%202007.pdf, (04.02.2019).
Boz, S. S. (2013). “Kamu Özel İşbirliği Modeli”, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 4(2),
277-332.
Buse, K. & Walt G. (2000a). “Global Public Private Health Partnerships: Part II What Are the
İssues for Global Governance?”, Bulletin of the World Health Organization, 78 (5), 699-709.
Buse, K. & Walt, G. (2000b). “Global Public-Private Partnerships: Part I – A New Development
in Health?”, Bulletin of the World Health Organization, 78 (4), 549-561.
Buse, K. & Harmer, A.M. (2007). “Seven Habits of Highly Effective Global Public-Private
Health Partnerships: Practice and Potential”, Social Science & Medicine, 64, 259-271.
Dodgson, R., Lee, K. & Drager, N. (2002). Global Health Governance. A conceptual Review,
Discussion paper n.1, LSHTM – WHO, February.
Ertürk Atabey, S. (2012). Sağlık Sistemleri ve Sağlık Politikası, Ankara: Gazi Kitabevi.
Johnson, S. A. (2017). Challenges in Health and Development From Global to Community
Perspectives, Second Ed., Springer International Publishing, ISBN 978-3-319-53203-5 ISBN
978-3-319-53204-2 (eBook), (01.02.2019).
Gediz Oral, B. (2014). “Sağlık Hizmetlerinin Küresel Kamusal Mal Olarak Değerlendirilmesi:
Uluslararası Örgütler”, Finans Politik & Ekonomik Yorumlar, 51 (588), 79-96.
Gediz Oral, B. (2016a). “Sağlık Hizmetleri Arzında Bir Alternatif: Kamu Özel Sektör
İşbirlikleri”, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kongresi, ISBN 978-975-8628-48-3, 631-639.
Gediz Oral, B. (2016b). “Marketization of Health Sevices, An Alternative Supply of Health
Services: Public Prive Partnerships in Turkey”, 2016 Sosyo-Economic Strategies, Ed. Ali Rıza
Gökbunar, Birol Kovancılar, Selim Duramaz, Germany: Lambert Academic Publishing,
ISBN: 978-3-330-00679-9, 135-16.
Gediz Oral, B. & Arpazlı Fazlılar, T. (2018). “Sağlık Odaklı Küresel Kamu Özel Sektör
İşbirlikleri”, Maliye Araştırmaları -2, Ed. Selçuk İpek, E-ISBN: 978-605-327-740-8, Ekin
Yayınevi, Bursa, 315-336.
Gürkan, M. F. (2014). Kamu Özel Ortaklığı, Ankara: Adalet Yayınevi.
Karahanoğulları, Y. (2012). “Kamu Özel Ortaklığı Modelinin Mali Değerlendirmesi”, Ankara
Üniversitesi SBF Dergisi, 67(2), 95-125.
Kirmanoğlu, H., Yılmaz, B. E. & Susam, N. (2006). “Maliye Teorisinin Çıkmazı Küresel
Kamusal Mallar (Kalkınma Yardımları İçinde Küresel Kamusal Malların Finansmanı)”, 21.
Türkiye Maliye Sempozyumu: Kamu Maliyesinde Güncel Gelişmeler, Çanakkale Onsekiz Mart
Üniversitesi, Biga İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, 10- 14 Mayıs, Antalya.
Missoni,
E.
(2008).
“Who
Governs
World
Health?”,
http://www.eduardomissoni.net/CV/mieiscrittipdf/080926%2020Who_Governs_World_H
ealth_Martigny.pdf, (10.02.2019).
Sayfa 265 | 2019; 17 (4); Beşerî Bilimler – İktisadi İdari Bilimler Ortak Sayısı
Küresel Sağlık Politikasının Aktörleri
Missoni,
E.
&
Pacileo
G.
(2015).
“Global
Public-Private
Partnerships”,
https://www.aeonprime.net/pdf-2-1-3-global-public-private-partnerships-eduardomissoni-guglielmo-pacileo.html, (25.02.2019).
Nordhaus, W. D. (2005). “Paul Samuelson and Global Public Goods”, Review literature and arts
of the Americas, 36(4), 387-389.
Ollila E. (2005). “Global Health Priorities - Priorities of the Wealthy?”, Global Health, 1, 610.1186/1744-8603-1-6, (04.04.2018).
Rangan, S., Samii, R., & Van Wassenhove, L. N. (2006). “Constructive Partnerships: When
Alliances between Private Firms and Public Actors Can Enable Creative Strategies”,
Academy of Management Review, 31(3), 738-751.
Sarısu, A. (2008). “Altyapı Yatırımlarında Kamu ve Özel Sektör İşbirlikleri-I”, Yaklaşım Dergisi,
181, 199- 205.
Schomaker, R. M. (2017). “Public-Private Governance Regimes in the Global Sphere”, Public
Organization Review, 17(1), 121-138.
Smith, R. D. & MacKellar, L. (2007). “Global Public Goods and the Global Health Agenda:
Problems,
Priorities
and
Potential”,
Globalization
and
Health,
3(9)
http://www.globalizationandhealth.com/content/3/1/9, (15.02.2019).
Smith, R.D. (2003). “Global Public Goods and Health”, Bulletin of the World Health Organization,
81(7), 475.
Stiglitz, J. E. (1994). Kamu Kesimi Ekonomisi, Çev. Batırel, Ö .F., 549, İİBF Yayın No: 396, İkinci
Baskı, İstanbul: Marmara Üniversitesi Yayınları.
Şahin, M. & Uysal, Ö. (2012). “Kamu Maliyesine Etkileri Açısından Kamu Özel Sektör
Ortaklıkları Üzerine Bir Değerlendirme”, Maliye Dergisi, 162, 155- 174.
Topkaya, Ö. (2016). “Sosyal Politika Bağlamında Dünyada Sağlık Politikalarının Tarihsel
Gelişimi”, Süleyman Demirel Üniversitesi İİBF Dergisi, 21(2), 707-722.
Türmen, T. (1999). “Making Globalization Work for Better Health”, Development 42(4), 8-11.
Walt, G. (1998). “Globalization of International Health”, Lancet, (351), 434-437.
Woodward D, Drager N, Beaglehole R. & Lipson, D. (2001). “Globalisation and Health: A 22
Framework for Analysis and Action”, Bulletin of the World Health Organization, 79, 875-881.
Yalçın, A. Z. (2009). “Küresel Çevre Politikalarının Küresel Kamusal Mallar Perspektifinden
Değerlendirilmesi”, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 12 (21), 288-309.
Açıklamalar
1. Türk literatüründe Public Private Partnerships (PPPs- 3P) kavramının karşılığı olarak; Kamu-Özel
Sektör İşbirliği (Sarısu, 2008), Kamu-Özel Sektör Ortaklığı (Şahin-Uysal, 2012), Kamu-Özel İşbirliği
(Boz, 2013), Kamu-Özel Ortaklığı (Gürkan, 2014), Kamu Özel Ortaklığı Modeli (Acartürk-Keskin, 2012),
eksik imtiyaz (Karahanoğulları, 2011) gibi kavramlar kullanılmaktadır. Biz Kamu Özel Sektör İşbirliği
kavramını kullanmayı tercih ediyoruz.
2019; 17 (4); Beşerî Bilimler – İktisadi İdari Bilimler Ortak Sayısı| Sayfa 266
Gediz Oral & Arpazlı Fazlılar
2. Burada ikili bağışçılar veya “iki taraflı yardım” kavramı, ilgili desteğin doğrudan hükümete
sağlanmasını ifade eder. ABD iki taraflı yardımların yaklaşık 1/3’ünü sağlamaktadır. Küresel sağlık
politikası ortamında ABD'nin rolü 1990'larda artmıştır. ABD, aynı zamanda AB'nin başlangıçta daha
kritik olduğu GFATM'nin (AIDS Tüberküloz ve Sıtma ile Mücadelede Küresel Fon) oluşturulmasında
da etkili olmuştur. Bu süreçte, ABD dış politikası UN gibi uluslararası kurumlar aracılığıyla hareket
etmeye veya ortak hedeflere ulaşmak için diğer milletlerle işbirliği içinde çalışmaya daha az meyilli
olmuştur (Ollila, 2005). UN, WB, WHO gibi kuruluşların dâhil olduğu çok taraflı yardımlarda ise
bağışlar bir havuzda toplanır ve yardım buradan gerçekleştirilir.
3. İnsan sağlık sistemi tarafından bilinmeyen, insandan insana kolayca bulaşabilen ve bu nedenle tüm
dünyaya yayılma riski olan viral hastalıklardır.
4. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu
5. WHO, KKÖSİ için ilkeleri ve çalışma çerçevesini tanımlamak üzere bir Çalışma Grubu oluşturmuştur.
Temel etik ilkeler; yararlanma, zararsızlık, özerklik ve eşitliktir (Buse ve Walt 2000a). Bunlar, tıp alanını
destekleyen etik ilkelerle aynı ilkelerdir. WHO ortaklıklarının çerçevesi açısından, Çalışma Grubu,
WHO’nun tarafsız bir sağlık otoritesi olarak itibarını korumanın ve ortaklık faaliyetlerinin
uygunluğunu önemli endişeler olarak değerlendirmenin ve potansiyel çıkar çatışmalarını azaltmaya
yönelik önerilen prosedürleri belirleme ihtiyacını vurgulamaktadır (Buse ve Walt, 2000a). WHO'nun
işbirliği için kılavuz ilkeleri, KKÖSİ’lerin WHO Etik Kurulu ve Kamu Sektörü İşbirliği Komitesi
tarafından gözden geçirilmesine ilişkin hükümler içermiştir (Johnson, 2017: 181).
6. Dodgson vd. (2002) yönetimi yönetişimden ayırır ve yönetişimi “ortak hedefler doğrultusunda
kollektif eylemleri teşvik etmek ve ortak çözümler sunmak için bir toplum tarafından benimsenen
eylemler ve araçlar” olarak tanımlamaktadır. Yönetişim, ortak sosyal hedefler ve amaçlar
doğrultusunda resmi veya gayri resmi faaliyetler ve mekanizmalardır (Missoni, 2008).
Sayfa 267 | 2019; 17 (4); Beşerî Bilimler – İktisadi İdari Bilimler Ortak Sayısı