KOCAELİ SANCAĞI’NDA
ÇİNGENELER VE CİZYE MESELESİ
Emine DİNGEÇ*
Bildirimde Kocaeli ve çevresinde Çingene toplumunun sosyal yapısını ve bu vesile ile
Çingenelerden alınan cizye meselesini ele almak istiyorum. Bu konuyu seçmemdeki neden
özellikle Kocaeli’nin mekân olarak, Osmanlı’nın başkenti İstanbul’a yakınlığı, İstanbul’un
Anadolu’ya açılan güzergâhında yer alması vesilesiyle birbirinden farklı etnisitelerden,
dinî inançlardan olan cemaatlere rastlamanın mümkün olmasıdır. Bu toplumlar içinde
Çingeneler kendilerine özgü yaşam tarzları ve yerleşiklerin onları algılama biçimleri
bakımından özel bir grup oluştururlar.
Kocaeli ve Çingeneleri konusunda monograik bir çalışma bulunmamaktadır.1 Bildirimin,
Kocaeli’nin Osmanlı’nın Anadolu yakasında olması dolayısıyla Osmanlı Çingeneleri üzerine
yapılan çalışmalarda ihmal edilen Anadolu’daki Çingenelerin toplum içindeki konumlarını
anlamlandırmaya kısmen katkı sağlayacağı kanaatindeyim.
Bildirim iki soruya cevap arayacaktır. Birincisi, incelediğimiz bölgede Çingeneler topluma
entegre olmuş mudur? İkincisi ise Müslüman olmalarına rağmen neden “cizyegüzar” stat
üde tutulmuşlardır?
Çingeneler Osmanlı öncesinde bu coğrafyadaki toplumun bir parçasıydı. Özel mesleklere
sahip olmalarıyla nüfus olarak sayısal değerleri az olsa bile, şehrin yaşamsal alandaki
dağılımları “yaygın”dır. Yerleşiklerle ilişkileri“faydacılık” esasına dayanır. Yaşam tarzları
“arada kalmış toplum” izlenimini uyandırır. Bununla bağlantılı olarak dinî inanışlarına göre
“cizyegüzar” sayılmaları nedeniyle devlet onları “kripto” olarak algılar. 19. yüzyılda aile yapısı
açısından, “geniş aileden” “çekirdek aileye” dönüşüm içindedirler. Bu değerlendirmeleri
Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan nüfus ve cizye defterlerinden çıkartmaktayız.
*
1
Doç. Dr., Dumlupınar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü. e-mail: emine.dingec@dpu.edu.tr
Alexandre G. Paspati, Etudes Sur Ies Tchinghianes: ou, Bohemiens De L’empire Ottoman, Osnabrück 1973;
Tayyib Gökbilgin, “Çingeneler”, İA, C.3, ss. 420-427; Enver M. Şerifgil, “XVI. Yüzyılda Rumeli Eyaleti’ndeki
Çingeneler”, Türk Dünyası Araştırmaları, S. 15, İstanbul 1981, s.117-144; Elena Marushiakova- Vesselin
Popov, Osmanlı İmparatorluğu’nda Çingeneler,(Çev. Bahar Tırnakçı), Homer Kitabevi, İstanbul, 2006. Kitabın
İngilizce baskısı; Elena Marushiakova, Vesselin Popov, Gypsies in the Ottoman Empire: A Contribution to the
History of the Balkans, (Bristol: Great – Britain by 2001); Emine Dingeç, Rumeli’de Geri Hizmet Kurumu İçinde
Çingeneler (XVI. Yüzyıl), Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, Eskişehir,
2004; İsmail Altınöz, Osmanlı Toplumunda Çingeneler, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul, 2005; İsmail Altınöz, Osmanlı Toplumunda Çingeneler, TTK, Ankara 2013.
547
Emine
DİNGEÇ
Kocaeli Sancağı coğrai konumu bakımından hem karadan hem denizden payitaht için
tampon bölge pozisyonundaydı. Özellikle Anadolu’dan yapılan göç hareketlerinin kontrolü
buradan sağlanmaktaydı. İşsiz, güçsüz ve İstanbul’da asayiş sıkıntısı çıkarabileceklerin
geçişi daha İstanbul’a gelmeden engellenmekteydi.2 Nüfus, büyük merkezlere akım eğilimi
gösterir. Bu durum Kocaeli bölgesini, İstanbul’un güvenlik şeridi haline getirmekteydi.
Tablo I. 17.Yüzyılın Sonu 18. Yüzyılın Başında Anadolu’da Kıpti Nüfusu3
H.1108 / M.1696-1697
Müslim
Zimmi
Bolu
4
30
Haleb
180
3
Sivas
250
50
Kastamonu,
Kangırı
19
10
Ankara
160
80
Kütahya,
Karahisar-ı Sahip,
Sultanönü
29
4
Kocaili,
Hüdavendigar,
Biga, Kütahya
H.1110 / M.1698-1699 H.1111 / M.1699-1700
Müslim
Zimmi
180
3
1360
85
Koca-ili,
Hüdavendigar,
Biga, Karesi
Kütahya,
Karahisar-ı Sahip
Adana, Sis, İçil
21
8
Kayseri
66
34
Aydın, Saruhan
96
8
Sığla, İzmir
90
-
Maraş, Malatya,
Ayntab
32
53
Haleb, ?, Maraş,
Malatya
Müslim
Zimmi
45
20
1250
50
35
15
80
-
233
3
Kaynak: BOA, DMMK, 23769, s. 1-43.
17. yüzyılın sonu, 18. yüzyılın başında Çingenelerin Anadolu’nun diğer yerlerindeki
nüfus yoğunluğu durumuna göz attığımızda Kocaeli ve çevresinde bir yığılmadan söz
edebiliriz (Bkz. Tablo I).
Yukarıdaki tablo 17. yüzyılın sonunda hazırlanan bir cizye defterine göre düzenlenmiştir.
Sayımlar “cizye evrakı” üzerinden yapılmıştır. Görüldüğü üzere, her yıl farklı yerleşim
yerlerinin kayıtlara geçmesi, Çingene nüfusunun şehirlere göre dağılımında net bir bilgiye
ulaşılmasını engellemektedir. 1699 yılında Koca-ili, Hüdavendigar, Biga ve Kütahya ile
birlikte toplam Kıptîyan cizye evrakı adedi bin dört yüz kırk beş iken, iki yıl sonra Kütahya
2
3
548
Yahya Koç, 149 Numaralı Mühimme Defteri (1155-1156/1742-1743) İnceleme-Çeviriyazı-Dizin, İstanbul
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2011, Hüküm, 209, s. 334335.
Veriler kaynağı belirtilen “cizye” defterinden olup, evrak adedi üzerindendir. Tahmini nüfusu belirlemek için
bu rakamları 5 ile çarpmak gerekir.
ve Karahisar-ı Sahip’teki Çingeneler ayrı kaydedilmişler ve onların cizye evrak adedi kırk
beş olarak sayılmıştır. Kocaeli Çingene nüfusunun çıplak değerine yakın olmak için Kütahya
ve Karahisar değerlerini çıkardığımızda bin dört yüz evrak kalır. Bu rakam üzerinden
değerlendirme yaparsak ve üç vilayette eşit dağılım olduğunu varsayarsak vilayet başına
466,6 gibi bir rakam ortaya çıkar. Bu rakam Anadolu’nun diğer yerlerine göre oldukça
yoğundur ve bu tablodaki en yüksek değerdir (Bkz. Tablo I). Liman ve ticaret kenti olan
gerek İzmir ve çevresinde, gerekse İçil ve çevresinde nüfusu buna göre azdır. Koca-ili,
Hüdavendigar, Biga gibi vilayetlerin İstanbul’a yakınlığı, İstanbul’un iş olanağı sunma
çekiciliği, bu nüfus fazlalığının gerekçesi olmalıdır.
Emine
DİNGEÇ
19. yüzyılda Kocaeli Sancağı’nın kazalarını, Kıptîleri içinde barındırıp barındırmama
özelliğine göre üç grupta irdeleyebiliriz. Bunlardan birincisi; Müslüman nüfusun yanında
Ermeni, Rum ve Kıptî nüfusu barındıran “heterojen” yapıya sahip olan kazalardır.İzmid,
Kaymas, Şeyhler, Adapazarı ve Sapanca, İznik kazaları bu kategoriye girmektedir. Bu
yapılanmada Çingene nüfusu diğer kazalara göre daha fazladır (Bkz. Tablo I). Şehirleşmenin
temel ölçütlerinden biri; farklı unsurların birlikteliğidir. Benzerliklerin azalması, farklılıkların
artması, büyümenin ve globalleşmenin adeta sembolü olmuş, bu durum benzeşmeyen
unsurların daha rahat barınmasını sağlamıştır. Formülleşen bu tez, Çingene nüfusunun da
bu kazalardaki yoğunluğunu açıklamaktadır.
İkinci kategoride ise Müslüman nüfusun yanında sadece etnik olarak Çingene nüfusunun
bulunduğu yerleri saymak gerekir. Bu yerler; Kandıra ve Gençli, Hendek ve Akyazı, İpsai,
Saruçay, Taşköprü, Bazarköy ve Karasu kazalarıdır. Diğer etnik nüfusun olmamasına
rağmen sayıları az da olsa Çingene nüfusunun varlığı, ayrıcalıklı meslekleri sayesinde
toplumların onlara olan ihtiyacı ile açıklanabilir.
Üçüncü kategoriye Çingene nüfusunun yer almadığı kazaları koyabiliriz. Gölpazarı,
Lefke, Yenice-i Taraklı, Akabad, Beşdivan, Ağaçlı, Akhisar, Yalova ve Geyve’de Çingene
nüfusu yoktur. Bu kazalar içinde Ağaçlı, Beşdivan, Akabad ve Yenice-i Taraklı nüfus olarak
az olduğu gibi “homojen” bir yapıya sahiptir.4 Kocaeli Sancağı dâhilinde Rum ve Ermeni
nüfusun oranı birbirine çok yakındı (Bkz. Graik I).Geyve, Yalakabad, Karamürsel kazalarında
Müslümanların yanında Rum ve Ermeniler bulunurken Kıptî nüfus bulunmamaktadır.
Çingene yerleşimin olmadığı bu yerlere muhtemelen göçebe Çingeneler uğrayarak ürün ve
hizmetlerini ulaştırmaktaydı.
Çingeneler, Kocaeli Sancağı’nda nüfus dağılımının yaygınlığı açısından Müslümanlardan
hemen sonra gelmektedir. 598 nolu nüfus defterine göre Kocaeli’ne bağlı yirmi beş kaza
bulunmaktadır. Bu kazaların on yedisinde Çingene yerleşimi mevcuttur. Çingenelerin Kocaeli
Sancağı’nın nüfusuna göre oranı %1’dir (Bkz. Graik I). Bu sonuç, Çingene nüfusunun yoğun
olmasa da, yaygın olduğunu gösterir. Örneğin Yahudi yerleşimi sadece bir kazada, Rum
ve Ermeni yerleşimi on iki kazadadır.5 Bu yaygınlık, Çingenelerin icra etmekte oldukları
mesleklerle ilgili olup toplumun özel yetenekli bu insanlara duyduğu ihtiyaç ile bağlantılıdır.
4
5
BOA, NFS 670, s. 2-3.
BOA, NFS 670, s. 2-3.
549
Graik I. 19. Yüzyılda Kocaeli Sancağı Nüfusu
Emine
DİNGEÇ
Kaynak: BOA, NFS, No. 670, s. 2-3.
Genelde işsiz güçsüz olarak algılanan Çingene grupları, aksine kaliiye meslek sahibiydi.
Demirci, sepetçi, elekçi, burgucu6 gibi meslekler tamamen tarım toplumunun temel
malzemelerini üretmeye yönelikti (Bkz. Tablo III).Bu ihtiyacı karşılama onları aranılan
insan konumuna getirmekteydi. El yetenekleri ve marifetleri sayesinde toplumun “kaliiye”
insanları haline geliyorlardı. Bu anlamda özellikle bir mesleğe sahip Çingene, topluma yük
olmak yerine toplumda işlerin düzenlenmesinde aranjördü.
Tarım toplumlarının Çingenelere ihtiyacı olduğu gibi, Çingeneler de spesiik işlerle
uğraşıyor olmalarından dolayı başka toplumlara muhtaç idiler. Bu muhtaçlık, Çingeneleri
yerel toplumlara yakın kıldı. Çingenelerin yerel toplum arasındaki ilişkileri bir anlamda
“karşılıklı faydacılık” ilişkisinden doğdu. Bu durum Çingenelerin bir bölgeye yerleşmesini
de açıklamaktadır. Bunun yanında Çingenelerin icra ettikleri meslekler arasında “çiftçi”
kaydının olması, onların yerleşikliğinin ve topluma adaptasyonun simgesiydi. Fakat yerleşik
hayata geçmiş olsalar bile “cemaat” yaşam alışkanlıklarını bırakmadıkları izlenir. Bunun iki
göstergesi vardır. Birincisi mesleklerin babadan oğula geçmesi, ikincisi ise aynı yerleşim
alanında yaşayanların toplu olarak aynı mesleği icra etmeleridir (Bkz. Tablo III).
Tablo II. 19. Yüzyılda Kocaeli Sancağı’nda Çingene Nüfus Dağılımı
6
550
Kaza
Kıbtî Müslim
Hane
Nüfus
Kıbtî Reaya
Hane
Nüfus
İzmid
19
50
-
-
Kaymas
7
22
-
-
Şeyhler
38
97
-
-
Adapazarı ve Sapanca
76
193
8
18
Geyve
-
-
-
-
Akhisar
-
-
-
-
Yalakabad (Yalova)
-
-
-
-
Karamürsel
-
-
-
-
Ağaçlı
-
-
-
-
Beşdivan
-
-
-
-
Burgu: Tahta gibi sert maddelerde delik açmaya yarayan alet. Bkz. İlhan Ayverdi, Misalli Büyük Türkçe Sözlük,C. I,Kubbealtı Neşriyat, İstanbul 2006, s. 427.
Akabad
-
-
-
-
Kandıra ve Gençli
48
131
-
-
Hendek ve Akyazı
33
65
-
-
İpsai
23
46
-
-
Saruçay
8
22
-
-
Şile
31
72
-
-
Taşköprü
6
13
-
-
Muradiye?
3
5
-
-
Gekbüzü (Gebze)
17
35
_
Yoros nam-ı diğer Beykoz
8
10
-
-
Yenice-i Taraklı
-
-
-
-
Tuhurgan?
4
7
-
-
Bazarköy
8
21
-
-
Karasu
8
20
-
-
İznik
15
39
-
-
Lefke
-
-
-
Gölpazarı
-
-
-
-
352
894
8
18
Toplam
Emine
DİNGEÇ
Kaynak: BOA, NFS 670, s. 2-3.
Kıptîlerin genel görüntüsü hakkında ortak bir kanı bulunmaktadır. Öyle ki, bu ortak
kanı bir dönem nüfus cüzdanlarına “esmer vatandaş” olarak kaydedilmelerine bile vesile
olmuştur.7 Oysa Kocaeli Sancağı örneğinde Çingeneler sadece esmer değildi. Kumral ve
sarışın Çingeneler kayıtlarda yer almaktaydı.8 Adapazarı ve Sapanca yöresindeki eşkâlleri
belirtilen nüfusun % 82’si esmer, % 18’ü ise kumral ve sarışındı.
Tablo III. 19. Yüzyılda Adapazarı ve Sapanca’da Çingene Meslekleri
Sapanca
Cabacı
Demirci
Sepetçi
11
1
1
1
47
Dağrıcı
Doğancılar
Beğlik Kışla
6
Elekçi
Çiftçi
Burgucu9
5
Mehter
Bakkal
1
1
2
1
5
Karye-i
Cedid
13
Söğütlü
15
Uzanlar
11+8
2
Kaynak: BOA, NFS 598, s.1-15.
Adapazarı ve Sapanca çevresinin nüfus defterlerindeki yaş verileri, Çingenelerin
dinamik ve üretken bir toplum olduklarını göstermektedir. Yaşlar incelenirken göze çarpan
nokta yaşların, bugünkü kullandığımız anlamda çocukluk, ergenlik, gençlik, orta yaşlılık,
yaşlılık kavramlarını kapsayacak nitelikte yuvarlanarak yazılmasıdır. Bu yuvarlamalar, iş
verimliliğini anlamlandırmada ve vergi toplanmasında kolaylık sağlıyordu.
7
8
9
1950’li yıllar. Bkz. Ceyhun Suvari, Artakalanlar: Anadolu’dan Etnik Manzaralar, E Yayınları, İstanbul 2006, s.
295.
BOA, NFS 598, s.1-15.
Mehter: Osmanlı’da askeri mızıka takımı. Ayverdi, age, C.III, s. 1984. Müzik ile uğraşanlar için bu terim kullanılmış olmalı. Kocaeli Sancağı’na bağlı başka bir defterde “mehter” olarak kayıtlı olanların yanında ayrıca
“zurnacı” olarak kaydedilenler de yer almaktadır. Bkz. BOA, NFS 656, s. 3-4.
551
Emine
DİNGEÇ
Defterlerde on iki yaş altı “sagir” olarak belirtilmişti. Sagir olarak kayıtlara geçenler,
henüz üretime katkısı olmayan çocuklardı. Çocuklar toplumun dinamikliğinin en önemli
göstergesidir. Nüfus defterin birini örnek olarak alırsak, doksan dokuz hanede altmış dokuz
çocuk kayıtlı ve bu çocukların on biri “bir” yaşında idi.10 % 50’den fazlası beş yaş altı olup
bakıma muhtaç çocuklardı.
12-18 yaş aralığındakiler “şabb-ıemred” olarak nitelendirilmişti. Şabb-ı emred’ler
henüz ekonomik döngüye katkı sağlamıyorlardı. Eşkâlleri tarif edilmediği gibi
meslekleri de belirtilmemişti. Bunlar muhtemelen babalarının yanında yardımcı olarak
çalışıyorlardı.11Ergenlik dönemini kapsayan bu yaş grubu kendisini bir mesleğe hazırlamakta
ve kısa bir zaman içinde kendi hanesini oluşturmaktaydı.
Graik II. 19. Yüzyılda Adapazarı ve Sapanca’da Bulunan Kıptî Nüfusun Yaş Graiği
Kaynak: BOA, NFS 598.
19-39 yaş grubu genç ve üretkendi. Bu gruba dâhil ettiklerimizin eşkâlleri genellikle
“bıyık” üzerinden yapılmıştı. Ergenlikten çıkmış yirmili, yirmi beşli yaşlar “ter” bıyıklı
ifadesi ile tanımlanmış, bu yaşın üstündekiler ise bıyığın rengine göre “kara”, “kumral”,
“sarı” olarak nitelendirilmişti. Otuzlu yaşlardan itibaren “sakal”, belirleyici bir unsur olarak
dikkat çekmektedir. Yine sakallar, “kara”, “kırca”, kumral” ve “köse” olarak belirtilmiştir.
“Bıyık” ve “sakal” tanımlamasına dâhil olanların icra ettikleri meslekler de belirtilmiştir. Bu
anlamda “bıyık” ve “sakal” yaş tarif etmede belirleyici bir unsur iken, meslekteki kariyeri
de ifade etmektedir. 40-64 yaş aralığında, mesleğinin doruğunda olan Çingenelerin gerek
mesleki ve gerekse yaştaki olgunlukları “ak sakallı” ifadesinde anlam bulmuştur.65 yaş
üzeri olanlar dinç ve çalışmalarına devam ederler.12 Ortalama ömrü belirlemek zor olsa
da; 65 yaş üzeri kayıtlı olanlar ile babaları olmadan “karındaşları” ile birlikte kaydedilenleri
karşılaştırdığımızda; %39’unun 40-65 yaş ve civarında öldüklerini varsayabiliriz.
Aile yapısı olarak “çekirdek aile” tipi görülmekle birlikte “geniş aile” tipine de
rastlanmaktaydı. Torunları ve damatları kayıtlara geçenler “geniş aile” geleneğini hala
devam ettirenlerdi. Fakat bunun yanında yirmi yaşında olup kendi hanesi kuranlar da
mevcuttu.13 Verilerden çok eşliliğe dair bir sonuca ulaşmak zordur. Fakat “üvey oğul” ve
“üvey baba” ifadeleri çok eşlilik olmasa da birden fazla evliliklerin gerçekleştiğini söylemek
14
mümkündür.
Bu durum sadece erkekler için değil, kadınlar için de geçerlidir.
____________________
10 BOA, NFS 598, s.1-15.
11 Başka bir defterde “şabb-ı emred” kayıtlı gençler “demirci çırağı” olarak kaydedilmiştir. Bkz. BOA, NFS 656,
s.4-5.
12 BOA, NFS 598, s.1-15.
13 BOA, NFS 598, s.1-15.
14 BOA, NFS 598, s.1-15; BOA, NFS 656, s. 6.
552
Yukarda bahsettiğimiz saptamalar dışında Çingene toplumunun Osmanlı toplumuna
entegrasyonunu iki noktadan değerlendirebiliriz; “dinî inanış” ve “göçebe yaşam tarzı”.Bu
noktalardan baktığımızda 19. yüzyılda Kocaeli Sancağı’nda bulunan Çingeneler, Osmanlı
toplumuna adaptasyon sağlamış görünmektedirler.
Emine
DİNGEÇ
Graik III. 19. Yüzyılda Kocaeli Sancağı’nda Bulunan Kıptîyanların Dinî İnanışları
Kaynak: BOA, NFS 670, s. 2-3.
Kıptîyan nüfusun sadece %2’lik kesimi Hristiyan’dır (Bkz. Graik III). % 98’lik kısmı
Müslüman olsa da Kıptîyanların yaşam şekli ve dine bakışı, onları “cizye” ödeme
yükümlülüğünden kurtarmıyordu.15 Bu durum yukarda bahsettiğimiz Osmanlı toplumuna
adaptasyon meselesinin kısmen kâğıt üzerinde olduğunu düşündürmektedir. Osmanlı
Devleti Çingenelerin “ehl-i perde” oluğuna inanıyordu. Bu kapsamda onların görünüşte
Müslüman gibi, ama gerçekte kendi inanışlarını devam ettirdiği kanaatindeydi. Osmanlı’nın
Çingene’yi “kripto” olarak algılaması bir yerde olağandı. Birçok yazar Çingenelerin “dâhil
oldukları toplumun dinini göreceli” olarak kabul ettiklerini dile getirir.16
Osmanlı, Çingeneleri dinî inanışları bakımından üç kategoride değerlendiriyordu.
Bunlardan birincisi Hristiyan Çingeneler; ikincisi Müslüman ismini almış “ehl-i perde”
olanlar; sonuncusu ise“ehl-i islam” olduğunu kanıtlayan Çingenelerdi. Hristiyan Çingeneler
cizye vergisini gerektiği gibi öderken “ehl-i perde” grubundakiler kısmen indirime tabi idiler.
Son gruptakiler ise Müslümanlar ile camiye giden, namaz kılan, çocuklarına İslamiyet’i
öğreten, bir anlamda İslam dininin gereklerini, adabına göre uygulayanlardı.17 Bu gruptakiler
padişahın beratı ile cizyeden muaf tutuluyorlardı.18
____________________
15 H. 1110/ M. 1698-99 yılına ait Kocaeli, Hüdavendigar, Biga ve Kütahya ve çevresinden 1360 Müslüman,
85 zimmi; H. 1111/ M. 1699-1700 yılına ait Kocaeli, Hüdavendigar, Biga ve Karesi ve çevresinden 1250
Müslüman, 50 zimmi Kıptî cizye evrakı düzenlendi. Bkz. BOA, DMMK, 23769,s. 34, 36-37.
16 Osmanlı Devleti’ndeki Çingenelerin dinî inançları konusunda Paspati, dine fazla aldırmadıklarını Müslüman ya
da Hıristiyan olmalarının fazla önem taşımadığını belirterek; yerleşik Hıristiyanların vaftiz olmadan öldüklerini,
göçebe Müslümanların ise sünnet olmadan öldüklerine dikkat çeker. Bkz.Paspati, age,, s. 26-27. Halliday ise
Osmanlı Çingenelerinin Müslüman inancında olanlarının görünüşte sunni olmalarına rağmen daha çok Şii
olduklarını belirtir. Bkz. R. Halliday, Folklore Studies Ancient and Modern, London 1924, s. 18.
17 Elena Marushiakova- Vesselin Popov, Osmanlı İmparatorluğu’nda Çingeneler,(Çev: Bahar Tırnakçı), Homer,
Kitabevi, İstanbul 2006, s. 56.
18 BOA, İbnülemin, No. 829 (H. 19 Ramazan 1102 /M. 16 Haziran 1691).
553
Graik IV. Adapazarı ve Sapanca’da Yaşayan Göçebe ve Yerleşik Kıptîyanların Oranı
Emine
DİNGEÇ
Kaynak : BOA, NFS 598.
19. yüzyılda Çingenelerden göçebe hayatı devam ettirenler olsa da Adapazarı ve
Sakarya çevresinde bunların oranı %7 idi (Bkz. Graik IV). Burada yaşayan Çingenelerin
önemli bir kısmı yerleşik hayata geçmişti. Hatta içlerinden tarım ile uğraşanlar mevcuttu.19
Sonuç olarak; Çingeneler toplum içinde sorun çıkaran veonlara külfet olmalarının aksine
toplum için elzem olan meslekleri icra eden, bu nedenle toplumun vazgeçilmez unsurları
olarak görünmektedirler. Çingeneler, toplumun eksik yanlarını doldurarak, zenginlik
katmaktadır. Buna rağmen kendilerinden önceki yerleşiklerle hayatı ve dinî algılayışlarının
farklılıkları “arada” kalan toplum statüsünden alıkoymamıştır. Özellikle cizye ödemelerindeki
uygulama bunun en önemli kanıtıdır. 19. yüzyılda Kocaeli’nde Çingeneler her ne kadar
kendine özgü içsel kurallarını devam ettirmiş olsa da, zamana ayak uydurmuş, bunu gerek
aile yaşantısına ve gerekse sosyal yaşantısına taşımıştır.
_________________
19 BOA, NFS 598, s. 10; BOA, NFS 656, s. 3.