[go: up one dir, main page]

Academia.eduAcademia.edu

KOCAELİ SANCAĞI'NDA ÇİNGENELER VE CİZYE MESELESİ

KOCAELİ SANCAĞI’NDA ÇİNGENELER VE CİZYE MESELESİ Emine DİNGEÇ* Bildirimde Kocaeli ve çevresinde Çingene toplumunun sosyal yapısını ve bu vesile ile Çingenelerden alınan cizye meselesini ele almak istiyorum. Bu konuyu seçmemdeki neden özellikle Kocaeli’nin mekân olarak, Osmanlı’nın başkenti İstanbul’a yakınlığı, İstanbul’un Anadolu’ya açılan güzergâhında yer alması vesilesiyle birbirinden farklı etnisitelerden, dinî inançlardan olan cemaatlere rastlamanın mümkün olmasıdır. Bu toplumlar içinde Çingeneler kendilerine özgü yaşam tarzları ve yerleşiklerin onları algılama biçimleri bakımından özel bir grup oluştururlar. Kocaeli ve Çingeneleri konusunda monograik bir çalışma bulunmamaktadır.1 Bildirimin, Kocaeli’nin Osmanlı’nın Anadolu yakasında olması dolayısıyla Osmanlı Çingeneleri üzerine yapılan çalışmalarda ihmal edilen Anadolu’daki Çingenelerin toplum içindeki konumlarını anlamlandırmaya kısmen katkı sağlayacağı kanaatindeyim. Bildirim iki soruya cevap arayacaktır. Birincisi, incelediğimiz bölgede Çingeneler topluma entegre olmuş mudur? İkincisi ise Müslüman olmalarına rağmen neden “cizyegüzar” stat üde tutulmuşlardır? Çingeneler Osmanlı öncesinde bu coğrafyadaki toplumun bir parçasıydı. Özel mesleklere sahip olmalarıyla nüfus olarak sayısal değerleri az olsa bile, şehrin yaşamsal alandaki dağılımları “yaygın”dır. Yerleşiklerle ilişkileri“faydacılık” esasına dayanır. Yaşam tarzları “arada kalmış toplum” izlenimini uyandırır. Bununla bağlantılı olarak dinî inanışlarına göre “cizyegüzar” sayılmaları nedeniyle devlet onları “kripto” olarak algılar. 19. yüzyılda aile yapısı açısından, “geniş aileden” “çekirdek aileye” dönüşüm içindedirler. Bu değerlendirmeleri Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan nüfus ve cizye defterlerinden çıkartmaktayız. * 1 Doç. Dr., Dumlupınar Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü. e-mail: emine.dingec@dpu.edu.tr Alexandre G. Paspati, Etudes Sur Ies Tchinghianes: ou, Bohemiens De L’empire Ottoman, Osnabrück 1973; Tayyib Gökbilgin, “Çingeneler”, İA, C.3, ss. 420-427; Enver M. Şerifgil, “XVI. Yüzyılda Rumeli Eyaleti’ndeki Çingeneler”, Türk Dünyası Araştırmaları, S. 15, İstanbul 1981, s.117-144; Elena Marushiakova- Vesselin Popov, Osmanlı İmparatorluğu’nda Çingeneler,(Çev. Bahar Tırnakçı), Homer Kitabevi, İstanbul, 2006. Kitabın İngilizce baskısı; Elena Marushiakova, Vesselin Popov, Gypsies in the Ottoman Empire: A Contribution to the History of the Balkans, (Bristol: Great – Britain by 2001); Emine Dingeç, Rumeli’de Geri Hizmet Kurumu İçinde Çingeneler (XVI. Yüzyıl), Anadolu Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, Eskişehir, 2004; İsmail Altınöz, Osmanlı Toplumunda Çingeneler, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul, 2005; İsmail Altınöz, Osmanlı Toplumunda Çingeneler, TTK, Ankara 2013. 547 Emine DİNGEÇ Kocaeli Sancağı coğrai konumu bakımından hem karadan hem denizden payitaht için tampon bölge pozisyonundaydı. Özellikle Anadolu’dan yapılan göç hareketlerinin kontrolü buradan sağlanmaktaydı. İşsiz, güçsüz ve İstanbul’da asayiş sıkıntısı çıkarabileceklerin geçişi daha İstanbul’a gelmeden engellenmekteydi.2 Nüfus, büyük merkezlere akım eğilimi gösterir. Bu durum Kocaeli bölgesini, İstanbul’un güvenlik şeridi haline getirmekteydi. Tablo I. 17.Yüzyılın Sonu 18. Yüzyılın Başında Anadolu’da Kıpti Nüfusu3 H.1108 / M.1696-1697 Müslim Zimmi Bolu 4 30 Haleb 180 3 Sivas 250 50 Kastamonu, Kangırı 19 10 Ankara 160 80 Kütahya, Karahisar-ı Sahip, Sultanönü 29 4 Kocaili, Hüdavendigar, Biga, Kütahya H.1110 / M.1698-1699 H.1111 / M.1699-1700 Müslim Zimmi 180 3 1360 85 Koca-ili, Hüdavendigar, Biga, Karesi Kütahya, Karahisar-ı Sahip Adana, Sis, İçil 21 8 Kayseri 66 34 Aydın, Saruhan 96 8 Sığla, İzmir 90 - Maraş, Malatya, Ayntab 32 53 Haleb, ?, Maraş, Malatya Müslim Zimmi 45 20 1250 50 35 15 80 - 233 3 Kaynak: BOA, DMMK, 23769, s. 1-43. 17. yüzyılın sonu, 18. yüzyılın başında Çingenelerin Anadolu’nun diğer yerlerindeki nüfus yoğunluğu durumuna göz attığımızda Kocaeli ve çevresinde bir yığılmadan söz edebiliriz (Bkz. Tablo I). Yukarıdaki tablo 17. yüzyılın sonunda hazırlanan bir cizye defterine göre düzenlenmiştir. Sayımlar “cizye evrakı” üzerinden yapılmıştır. Görüldüğü üzere, her yıl farklı yerleşim yerlerinin kayıtlara geçmesi, Çingene nüfusunun şehirlere göre dağılımında net bir bilgiye ulaşılmasını engellemektedir. 1699 yılında Koca-ili, Hüdavendigar, Biga ve Kütahya ile birlikte toplam Kıptîyan cizye evrakı adedi bin dört yüz kırk beş iken, iki yıl sonra Kütahya 2 3 548 Yahya Koç, 149 Numaralı Mühimme Defteri (1155-1156/1742-1743) İnceleme-Çeviriyazı-Dizin, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2011, Hüküm, 209, s. 334335. Veriler kaynağı belirtilen “cizye” defterinden olup, evrak adedi üzerindendir. Tahmini nüfusu belirlemek için bu rakamları 5 ile çarpmak gerekir. ve Karahisar-ı Sahip’teki Çingeneler ayrı kaydedilmişler ve onların cizye evrak adedi kırk beş olarak sayılmıştır. Kocaeli Çingene nüfusunun çıplak değerine yakın olmak için Kütahya ve Karahisar değerlerini çıkardığımızda bin dört yüz evrak kalır. Bu rakam üzerinden değerlendirme yaparsak ve üç vilayette eşit dağılım olduğunu varsayarsak vilayet başına 466,6 gibi bir rakam ortaya çıkar. Bu rakam Anadolu’nun diğer yerlerine göre oldukça yoğundur ve bu tablodaki en yüksek değerdir (Bkz. Tablo I). Liman ve ticaret kenti olan gerek İzmir ve çevresinde, gerekse İçil ve çevresinde nüfusu buna göre azdır. Koca-ili, Hüdavendigar, Biga gibi vilayetlerin İstanbul’a yakınlığı, İstanbul’un iş olanağı sunma çekiciliği, bu nüfus fazlalığının gerekçesi olmalıdır. Emine DİNGEÇ 19. yüzyılda Kocaeli Sancağı’nın kazalarını, Kıptîleri içinde barındırıp barındırmama özelliğine göre üç grupta irdeleyebiliriz. Bunlardan birincisi; Müslüman nüfusun yanında Ermeni, Rum ve Kıptî nüfusu barındıran “heterojen” yapıya sahip olan kazalardır.İzmid, Kaymas, Şeyhler, Adapazarı ve Sapanca, İznik kazaları bu kategoriye girmektedir. Bu yapılanmada Çingene nüfusu diğer kazalara göre daha fazladır (Bkz. Tablo I). Şehirleşmenin temel ölçütlerinden biri; farklı unsurların birlikteliğidir. Benzerliklerin azalması, farklılıkların artması, büyümenin ve globalleşmenin adeta sembolü olmuş, bu durum benzeşmeyen unsurların daha rahat barınmasını sağlamıştır. Formülleşen bu tez, Çingene nüfusunun da bu kazalardaki yoğunluğunu açıklamaktadır. İkinci kategoride ise Müslüman nüfusun yanında sadece etnik olarak Çingene nüfusunun bulunduğu yerleri saymak gerekir. Bu yerler; Kandıra ve Gençli, Hendek ve Akyazı, İpsai, Saruçay, Taşköprü, Bazarköy ve Karasu kazalarıdır. Diğer etnik nüfusun olmamasına rağmen sayıları az da olsa Çingene nüfusunun varlığı, ayrıcalıklı meslekleri sayesinde toplumların onlara olan ihtiyacı ile açıklanabilir. Üçüncü kategoriye Çingene nüfusunun yer almadığı kazaları koyabiliriz. Gölpazarı, Lefke, Yenice-i Taraklı, Akabad, Beşdivan, Ağaçlı, Akhisar, Yalova ve Geyve’de Çingene nüfusu yoktur. Bu kazalar içinde Ağaçlı, Beşdivan, Akabad ve Yenice-i Taraklı nüfus olarak az olduğu gibi “homojen” bir yapıya sahiptir.4 Kocaeli Sancağı dâhilinde Rum ve Ermeni nüfusun oranı birbirine çok yakındı (Bkz. Graik I).Geyve, Yalakabad, Karamürsel kazalarında Müslümanların yanında Rum ve Ermeniler bulunurken Kıptî nüfus bulunmamaktadır. Çingene yerleşimin olmadığı bu yerlere muhtemelen göçebe Çingeneler uğrayarak ürün ve hizmetlerini ulaştırmaktaydı. Çingeneler, Kocaeli Sancağı’nda nüfus dağılımının yaygınlığı açısından Müslümanlardan hemen sonra gelmektedir. 598 nolu nüfus defterine göre Kocaeli’ne bağlı yirmi beş kaza bulunmaktadır. Bu kazaların on yedisinde Çingene yerleşimi mevcuttur. Çingenelerin Kocaeli Sancağı’nın nüfusuna göre oranı %1’dir (Bkz. Graik I). Bu sonuç, Çingene nüfusunun yoğun olmasa da, yaygın olduğunu gösterir. Örneğin Yahudi yerleşimi sadece bir kazada, Rum ve Ermeni yerleşimi on iki kazadadır.5 Bu yaygınlık, Çingenelerin icra etmekte oldukları mesleklerle ilgili olup toplumun özel yetenekli bu insanlara duyduğu ihtiyaç ile bağlantılıdır. 4 5 BOA, NFS 670, s. 2-3. BOA, NFS 670, s. 2-3. 549 Graik I. 19. Yüzyılda Kocaeli Sancağı Nüfusu Emine DİNGEÇ Kaynak: BOA, NFS, No. 670, s. 2-3. Genelde işsiz güçsüz olarak algılanan Çingene grupları, aksine kaliiye meslek sahibiydi. Demirci, sepetçi, elekçi, burgucu6 gibi meslekler tamamen tarım toplumunun temel malzemelerini üretmeye yönelikti (Bkz. Tablo III).Bu ihtiyacı karşılama onları aranılan insan konumuna getirmekteydi. El yetenekleri ve marifetleri sayesinde toplumun “kaliiye” insanları haline geliyorlardı. Bu anlamda özellikle bir mesleğe sahip Çingene, topluma yük olmak yerine toplumda işlerin düzenlenmesinde aranjördü. Tarım toplumlarının Çingenelere ihtiyacı olduğu gibi, Çingeneler de spesiik işlerle uğraşıyor olmalarından dolayı başka toplumlara muhtaç idiler. Bu muhtaçlık, Çingeneleri yerel toplumlara yakın kıldı. Çingenelerin yerel toplum arasındaki ilişkileri bir anlamda “karşılıklı faydacılık” ilişkisinden doğdu. Bu durum Çingenelerin bir bölgeye yerleşmesini de açıklamaktadır. Bunun yanında Çingenelerin icra ettikleri meslekler arasında “çiftçi” kaydının olması, onların yerleşikliğinin ve topluma adaptasyonun simgesiydi. Fakat yerleşik hayata geçmiş olsalar bile “cemaat” yaşam alışkanlıklarını bırakmadıkları izlenir. Bunun iki göstergesi vardır. Birincisi mesleklerin babadan oğula geçmesi, ikincisi ise aynı yerleşim alanında yaşayanların toplu olarak aynı mesleği icra etmeleridir (Bkz. Tablo III). Tablo II. 19. Yüzyılda Kocaeli Sancağı’nda Çingene Nüfus Dağılımı 6 550 Kaza Kıbtî Müslim Hane Nüfus Kıbtî Reaya Hane Nüfus İzmid 19 50 - - Kaymas 7 22 - - Şeyhler 38 97 - - Adapazarı ve Sapanca 76 193 8 18 Geyve - - - - Akhisar - - - - Yalakabad (Yalova) - - - - Karamürsel - - - - Ağaçlı - - - - Beşdivan - - - - Burgu: Tahta gibi sert maddelerde delik açmaya yarayan alet. Bkz. İlhan Ayverdi, Misalli Büyük Türkçe Sözlük,C. I,Kubbealtı Neşriyat, İstanbul 2006, s. 427. Akabad - - - - Kandıra ve Gençli 48 131 - - Hendek ve Akyazı 33 65 - - İpsai 23 46 - - Saruçay 8 22 - - Şile 31 72 - - Taşköprü 6 13 - - Muradiye? 3 5 - - Gekbüzü (Gebze) 17 35 _ Yoros nam-ı diğer Beykoz 8 10 - - Yenice-i Taraklı - - - - Tuhurgan? 4 7 - - Bazarköy 8 21 - - Karasu 8 20 - - İznik 15 39 - - Lefke - - - Gölpazarı - - - - 352 894 8 18 Toplam Emine DİNGEÇ Kaynak: BOA, NFS 670, s. 2-3. Kıptîlerin genel görüntüsü hakkında ortak bir kanı bulunmaktadır. Öyle ki, bu ortak kanı bir dönem nüfus cüzdanlarına “esmer vatandaş” olarak kaydedilmelerine bile vesile olmuştur.7 Oysa Kocaeli Sancağı örneğinde Çingeneler sadece esmer değildi. Kumral ve sarışın Çingeneler kayıtlarda yer almaktaydı.8 Adapazarı ve Sapanca yöresindeki eşkâlleri belirtilen nüfusun % 82’si esmer, % 18’ü ise kumral ve sarışındı. Tablo III. 19. Yüzyılda Adapazarı ve Sapanca’da Çingene Meslekleri Sapanca Cabacı Demirci Sepetçi 11 1 1 1 47 Dağrıcı Doğancılar Beğlik Kışla 6 Elekçi Çiftçi Burgucu9 5 Mehter Bakkal 1 1 2 1 5 Karye-i Cedid 13 Söğütlü 15 Uzanlar 11+8 2 Kaynak: BOA, NFS 598, s.1-15. Adapazarı ve Sapanca çevresinin nüfus defterlerindeki yaş verileri, Çingenelerin dinamik ve üretken bir toplum olduklarını göstermektedir. Yaşlar incelenirken göze çarpan nokta yaşların, bugünkü kullandığımız anlamda çocukluk, ergenlik, gençlik, orta yaşlılık, yaşlılık kavramlarını kapsayacak nitelikte yuvarlanarak yazılmasıdır. Bu yuvarlamalar, iş verimliliğini anlamlandırmada ve vergi toplanmasında kolaylık sağlıyordu. 7 8 9 1950’li yıllar. Bkz. Ceyhun Suvari, Artakalanlar: Anadolu’dan Etnik Manzaralar, E Yayınları, İstanbul 2006, s. 295. BOA, NFS 598, s.1-15. Mehter: Osmanlı’da askeri mızıka takımı. Ayverdi, age, C.III, s. 1984. Müzik ile uğraşanlar için bu terim kullanılmış olmalı. Kocaeli Sancağı’na bağlı başka bir defterde “mehter” olarak kayıtlı olanların yanında ayrıca “zurnacı” olarak kaydedilenler de yer almaktadır. Bkz. BOA, NFS 656, s. 3-4. 551 Emine DİNGEÇ Defterlerde on iki yaş altı “sagir” olarak belirtilmişti. Sagir olarak kayıtlara geçenler, henüz üretime katkısı olmayan çocuklardı. Çocuklar toplumun dinamikliğinin en önemli göstergesidir. Nüfus defterin birini örnek olarak alırsak, doksan dokuz hanede altmış dokuz çocuk kayıtlı ve bu çocukların on biri “bir” yaşında idi.10 % 50’den fazlası beş yaş altı olup bakıma muhtaç çocuklardı. 12-18 yaş aralığındakiler “şabb-ıemred” olarak nitelendirilmişti. Şabb-ı emred’ler henüz ekonomik döngüye katkı sağlamıyorlardı. Eşkâlleri tarif edilmediği gibi meslekleri de belirtilmemişti. Bunlar muhtemelen babalarının yanında yardımcı olarak çalışıyorlardı.11Ergenlik dönemini kapsayan bu yaş grubu kendisini bir mesleğe hazırlamakta ve kısa bir zaman içinde kendi hanesini oluşturmaktaydı. Graik II. 19. Yüzyılda Adapazarı ve Sapanca’da Bulunan Kıptî Nüfusun Yaş Graiği Kaynak: BOA, NFS 598. 19-39 yaş grubu genç ve üretkendi. Bu gruba dâhil ettiklerimizin eşkâlleri genellikle “bıyık” üzerinden yapılmıştı. Ergenlikten çıkmış yirmili, yirmi beşli yaşlar “ter” bıyıklı ifadesi ile tanımlanmış, bu yaşın üstündekiler ise bıyığın rengine göre “kara”, “kumral”, “sarı” olarak nitelendirilmişti. Otuzlu yaşlardan itibaren “sakal”, belirleyici bir unsur olarak dikkat çekmektedir. Yine sakallar, “kara”, “kırca”, kumral” ve “köse” olarak belirtilmiştir. “Bıyık” ve “sakal” tanımlamasına dâhil olanların icra ettikleri meslekler de belirtilmiştir. Bu anlamda “bıyık” ve “sakal” yaş tarif etmede belirleyici bir unsur iken, meslekteki kariyeri de ifade etmektedir. 40-64 yaş aralığında, mesleğinin doruğunda olan Çingenelerin gerek mesleki ve gerekse yaştaki olgunlukları “ak sakallı” ifadesinde anlam bulmuştur.65 yaş üzeri olanlar dinç ve çalışmalarına devam ederler.12 Ortalama ömrü belirlemek zor olsa da; 65 yaş üzeri kayıtlı olanlar ile babaları olmadan “karındaşları” ile birlikte kaydedilenleri karşılaştırdığımızda; %39’unun 40-65 yaş ve civarında öldüklerini varsayabiliriz. Aile yapısı olarak “çekirdek aile” tipi görülmekle birlikte “geniş aile” tipine de rastlanmaktaydı. Torunları ve damatları kayıtlara geçenler “geniş aile” geleneğini hala devam ettirenlerdi. Fakat bunun yanında yirmi yaşında olup kendi hanesi kuranlar da mevcuttu.13 Verilerden çok eşliliğe dair bir sonuca ulaşmak zordur. Fakat “üvey oğul” ve “üvey baba” ifadeleri çok eşlilik olmasa da birden fazla evliliklerin gerçekleştiğini söylemek 14 mümkündür. Bu durum sadece erkekler için değil, kadınlar için de geçerlidir. ____________________ 10 BOA, NFS 598, s.1-15. 11 Başka bir defterde “şabb-ı emred” kayıtlı gençler “demirci çırağı” olarak kaydedilmiştir. Bkz. BOA, NFS 656, s.4-5. 12 BOA, NFS 598, s.1-15. 13 BOA, NFS 598, s.1-15. 14 BOA, NFS 598, s.1-15; BOA, NFS 656, s. 6. 552 Yukarda bahsettiğimiz saptamalar dışında Çingene toplumunun Osmanlı toplumuna entegrasyonunu iki noktadan değerlendirebiliriz; “dinî inanış” ve “göçebe yaşam tarzı”.Bu noktalardan baktığımızda 19. yüzyılda Kocaeli Sancağı’nda bulunan Çingeneler, Osmanlı toplumuna adaptasyon sağlamış görünmektedirler. Emine DİNGEÇ Graik III. 19. Yüzyılda Kocaeli Sancağı’nda Bulunan Kıptîyanların Dinî İnanışları Kaynak: BOA, NFS 670, s. 2-3. Kıptîyan nüfusun sadece %2’lik kesimi Hristiyan’dır (Bkz. Graik III). % 98’lik kısmı Müslüman olsa da Kıptîyanların yaşam şekli ve dine bakışı, onları “cizye” ödeme yükümlülüğünden kurtarmıyordu.15 Bu durum yukarda bahsettiğimiz Osmanlı toplumuna adaptasyon meselesinin kısmen kâğıt üzerinde olduğunu düşündürmektedir. Osmanlı Devleti Çingenelerin “ehl-i perde” oluğuna inanıyordu. Bu kapsamda onların görünüşte Müslüman gibi, ama gerçekte kendi inanışlarını devam ettirdiği kanaatindeydi. Osmanlı’nın Çingene’yi “kripto” olarak algılaması bir yerde olağandı. Birçok yazar Çingenelerin “dâhil oldukları toplumun dinini göreceli” olarak kabul ettiklerini dile getirir.16 Osmanlı, Çingeneleri dinî inanışları bakımından üç kategoride değerlendiriyordu. Bunlardan birincisi Hristiyan Çingeneler; ikincisi Müslüman ismini almış “ehl-i perde” olanlar; sonuncusu ise“ehl-i islam” olduğunu kanıtlayan Çingenelerdi. Hristiyan Çingeneler cizye vergisini gerektiği gibi öderken “ehl-i perde” grubundakiler kısmen indirime tabi idiler. Son gruptakiler ise Müslümanlar ile camiye giden, namaz kılan, çocuklarına İslamiyet’i öğreten, bir anlamda İslam dininin gereklerini, adabına göre uygulayanlardı.17 Bu gruptakiler padişahın beratı ile cizyeden muaf tutuluyorlardı.18 ____________________ 15 H. 1110/ M. 1698-99 yılına ait Kocaeli, Hüdavendigar, Biga ve Kütahya ve çevresinden 1360 Müslüman, 85 zimmi; H. 1111/ M. 1699-1700 yılına ait Kocaeli, Hüdavendigar, Biga ve Karesi ve çevresinden 1250 Müslüman, 50 zimmi Kıptî cizye evrakı düzenlendi. Bkz. BOA, DMMK, 23769,s. 34, 36-37. 16 Osmanlı Devleti’ndeki Çingenelerin dinî inançları konusunda Paspati, dine fazla aldırmadıklarını Müslüman ya da Hıristiyan olmalarının fazla önem taşımadığını belirterek; yerleşik Hıristiyanların vaftiz olmadan öldüklerini, göçebe Müslümanların ise sünnet olmadan öldüklerine dikkat çeker. Bkz.Paspati, age,, s. 26-27. Halliday ise Osmanlı Çingenelerinin Müslüman inancında olanlarının görünüşte sunni olmalarına rağmen daha çok Şii olduklarını belirtir. Bkz. R. Halliday, Folklore Studies Ancient and Modern, London 1924, s. 18. 17 Elena Marushiakova- Vesselin Popov, Osmanlı İmparatorluğu’nda Çingeneler,(Çev: Bahar Tırnakçı), Homer, Kitabevi, İstanbul 2006, s. 56. 18 BOA, İbnülemin, No. 829 (H. 19 Ramazan 1102 /M. 16 Haziran 1691). 553 Graik IV. Adapazarı ve Sapanca’da Yaşayan Göçebe ve Yerleşik Kıptîyanların Oranı Emine DİNGEÇ Kaynak : BOA, NFS 598. 19. yüzyılda Çingenelerden göçebe hayatı devam ettirenler olsa da Adapazarı ve Sakarya çevresinde bunların oranı %7 idi (Bkz. Graik IV). Burada yaşayan Çingenelerin önemli bir kısmı yerleşik hayata geçmişti. Hatta içlerinden tarım ile uğraşanlar mevcuttu.19 Sonuç olarak; Çingeneler toplum içinde sorun çıkaran veonlara külfet olmalarının aksine toplum için elzem olan meslekleri icra eden, bu nedenle toplumun vazgeçilmez unsurları olarak görünmektedirler. Çingeneler, toplumun eksik yanlarını doldurarak, zenginlik katmaktadır. Buna rağmen kendilerinden önceki yerleşiklerle hayatı ve dinî algılayışlarının farklılıkları “arada” kalan toplum statüsünden alıkoymamıştır. Özellikle cizye ödemelerindeki uygulama bunun en önemli kanıtıdır. 19. yüzyılda Kocaeli’nde Çingeneler her ne kadar kendine özgü içsel kurallarını devam ettirmiş olsa da, zamana ayak uydurmuş, bunu gerek aile yaşantısına ve gerekse sosyal yaşantısına taşımıştır. _________________ 19 BOA, NFS 598, s. 10; BOA, NFS 656, s. 3.