Yeni Devrim Dinamikleri
Prof.Dr.Sait Yılmaz
02 Aralık 2023
Giriş
“Devrim” denilince akla önce bir ülkedeki rejimin ayaklanma veya şiddet yolu ile
değiştirilmesi gelir. Devrim aslında toplum hayatında köklü ve hızlı değişimleri ifade eder. Bu
yüzden, sadece rejim değişikliği için değil, toplum hayatına köklü etkileri bakımından
teknoloji, bilgi, yapay zekâ gibi kavramların arkasına da devrim kelimesini ekliyoruz. Bir
toplumsal hareket, çeşitli reformlar yapmak ve devletin bir ölçüde kontrolünü ele geçirmek
isteyebilir, ancak “belirli” bir kontrolü amaçlamadığı sürece üyeleri devrimci değildir. Sosyal
hareketler daha radikal ve devrimci hale gelebilir veya “tersi” olabilir - devrimci hareketler
taleplerini küçültebilir ve güçlerini başkalarıyla paylaşmayı kabul ederek, sıradan bir siyasi
parti haline gelebilir.
Bazen rejim değişikliği, Mahatma Gandhi örneğinde olduğu gibi şiddet içermeden de
olabilir. Nitekim günümüzde bazı rejim değişiklikleri artık sessiz sedasız, yönetim içinde
anayasal değişikliklerle de olmaya başladı. Ülke rejimini değiştirmek için, devleti içten içe ele
geçiren, sinsi ağların ülke demokrasilerini işlemez hale getirdiği ve gittikçe otokratik hale
dönüşen rejim örnekleri ortaya çıkıyor. Rejim değişiklikleri sadece otokrat ülkelerin
kaçınılmaz kaderi değildir. Örneğin ABD’de Teksas, Vermont gibi eyaletler, federal
sistemden ayrılmak için kendi kaderini tayin hakkını yani özerk bir devlet rejimi bekliyor 1.
Günümüzde devlet yönetimleri ile ilgili en tehlikeli gelişme, demokrasilerin gittikçe
sessizleşmesi ve açık birer diktatörlüğe dönüşmesidir. Sırada büyük ayaklanmalar var2.
Gerçekçi olmayan fikirler yobazlığı, yobazlık ise peşine taktığı cehalet ile isyanları
doğurur. Bunların arkasında inanç sömürüsü ile güç peşinde olan kanun tanımaz insanlar
vardır. Bu kişiler gücü elde etmeyi bilirler ama kullanmayı bilmezler. Döngü hep aynıdır;
sistem zamanla yozlaşır, dışarıda şantajcılar içeride rüşvetçiler, aç gözlülük, işsizlik, borçlar
ülkeyi sarar. Böyle bir yolda toplumsal ilerleme büyük zorluklarla gelişir hatta geriler.
Politikacı gereğinden fazla zorlanmaya başlar. Diktatörlükle çıkış yolu arar. Sonra diktatörlük
bir muhalefet doğurur3. Muhalefet dışarının da yardımıyla bir darbe örgütler. Diktatör ya
kurduğu baskı rejimi ile ya da muhaliflerin bir kanadı ile anlaşarak kendini kurtarmaya çalışır.
Sonunda yeni bir rejim ve düzen gelir ama döngü yeniden başlar.
Her devrim, bir devrimci durumun sonucudur. Ama bir devrimi öngörmek zordur.
1789 Fransız Devrimi öncesi de durum böyleydi. Devrim öncesi Fransa’yı ziyaret eden pek
çok siyasi düşünür, ülke yönetimi ile ilgili sıkıntıları tespit etmiş ama bunun bir devrim
rüzgârı olduğunu yazmamıştı. Rus Devrimi öncesi Ocak 1917’de Bern’de bir konferans veren
Vladimir Lenin, kitlelerin toplanacağına ilişkin oldukça kötümserdi ve çevresinde kendisi
kadar heyecanlı biri yoktu. Ama bir ay sonra her şey Şubat Devrimi ile değişmeye başladı ve
yıl sonunda Bolşevikler iktidarı ele geçirdi. Bugün de dünyanın hemen her yerinde yeni
devrimci durumlar doğru zamanı bekliyor. Devrimci durum nedir? Devrime giden yol nasıl
açılır? İşte bugün bunları anlatacağız; yeni devrimler nerede saklı ve devrimin yeni yolu ne?
1
Greg Guma, Peaceful Revolutions and the Power of Disobedience, Vermont Council for Democracy,
(December 01, 2017).
2
Rudolf Hansel, Civil Disobedience: As Long As I Breathe, I Hope, (November 25, 2021).
3
Crane Brinton, The Anatomy of Revolution, Norton, (New York, 1938), 106.
1
Devrim ve Rejim Değişikliği
Rejim değişikliği hedefleyen devrim pratiği düşüncesi yeni değildir. Basit anlamı ile
devrim, eski rejimin yasal olmayan yollarla devrilmesi ve yerine yeni siyasi ve belki de sosyoekonomik düzen kuracak yeni bir rejim kurulmasıdır4. Devrimler; sistematik krizler, yapısal
sorunlar ve uluslararası, ekonomik, siyasi ve sembolik faktörlerin tetiklediği kolektif eylemler
ile ortaya çıkarlar5. Ancak, bütün devrimler rejim değişikliğini hedeflemez. Devrimler,
normal olarak toplumsal hayattaki evrimsel değil, hızlı değişimleri temsil eder.
Rejim değişikliği; devletin hâkim elitini, onun idari araçlarını veya kurumsal yapısını
büyük ölçüde değiştirerek, siyasi liderliğinin yerini almayı, egemenliği ele geçirmeyi
hedefler6. Rejim değişikliği şiddeti de içeren bir olaylar dizisidir ve genellikle aşağıdaki
durumlar içinde ortaya çıkar7;
(1) Ortak bir muhalif siyasi referans çerçevesi oluşması (demokrasi isteği, ideoloji vb.).
(2) Sevilmeyen bir yönetimin çaresizlik içinde olması.
(3) Elitlerin yozlaşması ve yetersizliği.
(4) Yeni bir rejim gerektiren yapısal koşulların ortaya çıkması.
Pek az devrimci durum, devrimci sonuç doğurur: Birçok durumda, devlet iktidarının
mevcut sahipleri kendilerine meydan okuyanları yenilgiye uğratır; çoğunlukla iktidar
sahipleri, yeni taleplerle ortaya çıkan bazı kesimlerle işbirliğine girip denetimleri altına alırlar.
Şekil 1: Devrimci Durumların Sonuçlarının Bir Fonksiyonu Olarak Devrim Tipleri
Kaynak: Charles Tilly, European Revolutions, 1491-1992, Basil Blackwell, (Oxford, 1993), 34.
Bazen de iç savaş, yönetimin kalıcı biçimde bölünmesine yol açar. Ayaklanmalar
büyük devrimlere dönüşebilir. Darbeler, iktidarın önemli ölçüde el değiştirmesine neden
4
Mark N. Katz (Ed.), Revolution: International Dimensions, CQ Press, (Washington D.C., 2001), 5.
George Lawson, Within and Beyond the ‘Fourth Generation’ of Revolutionary Theory, Sociological Theory 34,
No. 2 (June 16, 2016), 106.
6
Lindsey A. O’Rourke, The Strategic Logic of Covert Regime Change: U.S.-Backed Regime Change
Campaings During the Cold War, Security Studies 29, No. 1 (January 1, 2020), 95.
7
Henry E. Hale, Regime Change Cascades: What We Have Learned from the 1848 Revolutions to the 2011 Arab
Uprisings, Annual Review of Political Science 16, No. 1 (May 11, 2013), 331.
5
2
olabilir. Yukarıdan aşağıya devlete el konması, iktidarın önemli ölçüde el değiştirmesi
(devrimci sonuç) doğurabilirse de, yönetimde esaslı bir bölünme (devrimci durum) yaratmaz.
Ancak, bütün bu durumlar öyle ya da böyle devrimci özellikler taşır.
Devrimci durumlar ve ittifaklar, her zaman devrimci sonuçlar doğurmaz ya da başka
devrimler doğurur. Örneğin 1826’da Osmanlı’da Yeniçerilerin elde ettikleri muazzam gücü
kısıtlamaya çalışan Sultan’a karşı direniş, Yeniçerilerin kıyımdan geçirilip, dağıtılması
sonucunu vermiştir. Öte yandan, 1991’de Sovyetler Birliği’nin parçalanması da, eski
bürokratik devleti savunan merkezi güçlerin darbe girişimi ile başlamış ama birbirini izleyen
ulusal devrimlerle sonuçlanmıştır.
İngiltere’de kapitalistlerin iktidarı gibi birkaç örnekte devrimci durum oluşmadan
devrimci sonuç ortaya çıkmış, devrimci durum olmaksızın iktidar geniş çapta el değiştirmiştir.
Devrim’i devlet iktidarının kuvvet yoluyla el değiştirmesi olarak ele alırsak; bu süreçte
çekişme halinde iki ayrı blok devlet egemenliğini ele geçirmek için uzlaşmaz talepler içinde
iken, devlet egemenlik alanı içinde yaşayan nüfus da blokların taleplerini benimseyerek kendi
içinde bölünür. Yöneticiler ve meydan okuyanlar arasındaki ayrımlar ve ittifaklar zamanla
değişim geçirir.
Egemenliğin birden çok odağa dağılmış olduğu dönemin başlangıcından bitimine
kadar geçen mücadeleyle yaşanan değişim, devrim sürecini oluşturur. Büyük devrimlerde;
bölünmeler derin, mücadeleler kitleseldir. İktidar kapsamlı bir şekilde el değiştirir, bunu
izleyen toplumsal hayatta dönüşümler geniş ölçekli ve kalıcıdır. Ancak, geleneksel alt sınıfın
dışarıda bırakılması veya unutulması bir sonraki devrimin kaynağını barındırır.
Rejim Değişikliğinin Tarihsel Arka Planı
Tarihçiler yüzyıllardır devletlerle devrimler arasındaki ilişkileri incelemektedir. Rol
oynayan başka süreçler ne olursa olsun, devrimlerde devlet iktidarının kuvvet yoluyla el
değiştirmesi söz konusudur. Bu yüzden, devrimler analiz edilirken, başka şeylerin yanında,
devletlerin ve kuvvet kullanma biçimlerinin zamana, yere, toplumsal ortama göre nasıl
değişiklik gösterdiği üzerinde durulmalıdır.
İbni Haldun’a göre; siyasi tarih, ekonomik değişim ve sosyal dayanışma çürümesi ülke
rejimlerinin katalizörüdür. Elitlerin üretimi ve zenginliğin sınıflaşması, ülkenin dış politikaya
bakışını (ulusal çıkar, yaptırımlar, müdahalecilik, askeri güç oluşumu vb.) etkiler. Ancak, bu
durum sonu gelmeyen savaşlara ve içeride sosyal istikrarsızlıklara da yol açabilir. Osmanlı
İmparatorluğu gibi tarihte pek çok ülke aşırı genişlemenin tehlikelerini göremediler.
1905 ve 1917’deki Rus devrimlerinde, devlet, her ikisinde de savaşı kaybettiği için
bütün kredisini kaybetmiş, devletin iflası siyasal çöküşü getirmişti. 1905’de Japonya, Rus
ordusunu yenmekle devrime katkıda bulunmuştu, tıpkı 1917’de Almanya’nın yaptığı gibi.
1905 yılında da Lenin ve arkadaşları devrim için pusudaydı ama oluşturdukları ittifak Çar’ın
ordusuna üstün gelemedi. Lenin, bundan büyük ders almış ve devrimin ancak şiddetle yani
silahlanmış devrimci güçle geleceğini öğrenmişti. 1917’de Troçki’nin Kızıl Ordusu bu sefer
fırsatı iyi kullanacaktı. Ancak, bugünün devletleri ve içinde yaşadıkları devrim koşulları
oldukça farklıdır.
Devrimci bir ağın oluşturulması zaman alır. Öncelikle halka doğrudan etki edecek
dinamik yapılar seçilir; işçi sendikaları, öğrenci federasyonları, NGO’lar, sivil toplum
örgütlenmeleri, belediye konseyleri vs. Bunlar genellikle uluslararası güçler ve şirketler
tarafından kolayca fonlanacak yapılardır.
3
Bir devrimin önünde iki en büyük engel vardır8;
(1) Halkın devrimle uğraşamayacak kadar müreffeh ve kendi çıkarını düşünür hale
gelmesi,
(2) Hükümetlerin devrime izin vermeyecek kadar baskıcı, yurttaşların ise fazla
parçalanmış durumda olması.
Bunlara örnek olarak birincisi için Soğuk Savaş döneminde Batı Avrupa’yı, ikincisi
için ise aynı dönemde Doğu Avrupa’yı verebiliriz. Bu halkların devrimci potansiyeli ile ilgili
bir çalışma alanıdır.
1989 yılına gelindiğinde Polonya, Macaristan, Çekoslovakya ve Doğu Almanya’da bu
potansiyel yaklaşık on yıldır oluşmaya başlamıştı. Polonya’da Dayanışma adaylarının halkın
oyuyla üst meclislere seçilmesi ve Komünist olmayan bir başbakanın seçilmesi,
Macaristan’da Komünist Parti’nin benzer bir süreçle iktidarı kaybetmesi, Çekoslovakya’da
güç kullanılmasına rağmen kitlesel gösterilerin devam etmesi, Doğu Almanya’da ise Batı’ya
göçlerin kan kaybettirmesi ama her bir örnekte Sovyetlerin seyirci kalmayı tercih etmesi,
halkın devrimci potansiyeli sonucu Komünizmin yani eski rejimin sonu oldu. Kısa bir süre
içinde Romanya, Bulgaristan ve Arnavutluk’ta da değişik tarzlarda ve derecelerde baş
gösteren halk ayaklanmaları, Komünist liderlerin iktidardan uzaklaşmasıyla sonuçlandı.
Bunları bağımsızlık ve özerklik talepleri izledi ve 1991 yılının sonuna kadar Sovyetler Birliği
tümüyle ortadan kalktı.
Avrupa dışında ise Moğolistan’dan Etiyopya ve Somali’ye birçok önemli yerde önemli
değişimler yaşandı. Soğuk Savaş döneminde buzlaşmış birer tiranlığa dönüşmüş olan Afrika
devletleri demokrasi veya anarşi doğrultusunda erimeye başladı. Bunların hepsi uzun
zamandır dağınık ve uysal olduğu düşünülen halkların devrimci potansiyelini ortaya
koyuyordu.
Devrim ve Halk
Devrim, çekişme halindeki taraflardan oluşan en az iki ayrı blokun, devletin
denetimini ele geçirmek üzere birbiriyle uzlaşması imkânsız taleplerde bulunduğu ve devletin
egemenlik alanı içinde yaşayan nüfusun önemli bir bölümünü bu blokların talepleri
doğrultusunda böldüğü bir süreç sonucunda, devlet iktidarının el değiştirmesidir.
Bir diktatörü devirmek için genellikle devlet ve güvenlik aparatında kırılma aranır.
Bunun oluşması için söz konusu aparatların sokaktaki halk gücüne ikna olması gerekir.
Ancak, diktatörün devrilmesi ve rejimin değişmesi sonrası göstericilerin talepleri Tunus ve
Mısır’da olduğu gibi daha problematik olabilir çünkü yeni gelenler geçiş döneminde kendi
güçlerini test etmek isteyebilirler.
Kendini ifade edemeyen, dışlanan halk, eğitimden polise ve hukuka gittikçe siyasilerin
keyfi kontrolüne giren rejim içinde kendilerini çıkmazda hissetmeye başlarlar. Sonuçta halk,
mutsuz ve huzursuzdur.
Halkın gücü aşağıdaki kesimlerden meydana gelir9;
- Kurucu ideoloji ve kurumları savunanlar,
- Muhafazakârlar ve dini gelenekleri savunanlar,
- Köylüler,
- İşçiler,
8
9
Crane Brinton, The Anatomy of Revolution, Norton, (New York, 1938), 16.
April Carter, People Power and Political Change, Key issues and Concepts, Routledge, (Abingdon, 2012), 12.
4
- Sosyal gruplar (Kadınlar, hayvan severler, LBGT vb.),
- Etnik ayırımcı hareketler.
Rejim içinde iki siyasi faaliyet birbirine meydan okur; rejim değişikliği talepleri ve
anayasal düzen. Bu yüzden, rejimi korumak ve anayasaya karşı olmak bir madalyonun iki
yüzüdür.
Halkın gücünün kaynakları şunlardır;
- Toplum içinde pek çok insan siyasi rejimi değiştirmek için protestoları sürdürme ve
günlük yaşamlarını riske atmaya hatta yaralanma ve ölümü göze almaya eğilimlidir.
- Genel olarak belirli bir tırmanmadan sonra barışçı yöntemler yerine şiddet ve hatta
silahlı mücadele eğilimi ağır basar.
Halkın gücünü ölçmekte bazı kriterler kullanılabilir;
- Gösterilere veya diğer direniş (grev vb.) yöntemlerine katılanların miktarı,
- Toplumun hangi kesimlerinin katıldığı ve konu ile ne kadar ilgi kurduğu,
- Direnişçilerin sürekliliği,
- Direnişi geliştirmek için kurulan yapılanmanın büyüklüğü ve kapasitesi.
Halk protestosu veya isyanı son elli yılda genellikle anayasal değişim ve (ertelenen)
seçimlere zorlamak için yapıldı (Tablo 2).
Tablo 2: 1975’den Beri Siyasi Baskıya Karşı Önemli Halk Gücü Hareketleri
Ülke
Tarih
Açıklama
Ülke
Tarih
Açıklama
İran
1977-1979
Şahın devrilmesi
Kosova
1990-1998
Bağımsızlık
Bolivya
1977-1982
Askeri yönetime son
Sırbistan
1996-2000
Miloseviç’in devrilmesi
Polonya
1980-1990
Dayanışma
Zambiya
2001
Otokrasi ile mücadele
Uruguay
1980-1984
Gülümse Devrimi
Madagaskar
2001-2001
Hileli seçimler
Filipinler
1983-1986
Marcos’un devrilmesi
Gürcistan
2003
Gül Devrimi
Güney Kore
1979-1987
Demokrasi İsteği
Ukrayna
2004-2005
Portakal Devrimi
Şili
1983-1988
Pinochet’i devirmek
Lübnan
2005
Sedir Devrimi
Tayvan
1977-1989
Demokrasi İsteği
Nepal
2006
Monarşinin Yıkılması
Filistin
1987-1990
İlk İntifada
Burma
2007
Otokrasi ile mücadele
Myanmar
1988-1900
Cuntaya direniş
Zimbabwe
2000-2008
Otokrasi ile mücadele
Çin
1989
Tiananmen Meydanı
Maldivler
2004-2008
Otokrasi ile mücadele
Doğu Avrupa
1989
Kadife Devrimler
İran
2009-2010
Yeşil Hareket
Baltık Ülkeleri
1988-1991
Bağımsızlık-Demokrasi
Kırgızistan
2010
Bakiyev’in devrilmesi
Moğolistan
1989-1990
Çok Partili Hayat
Arap Baharı
2011
Otokrasi ile mücadele
Nepal
1990
Demokrasi
ABD
2011
Occupy Wall Street
Sahra-Afrika
1989-1992
Demokrasi
Türkiye
2013
Gezi Parkı
Tayland
1992
Generallere Direniş
Yunanistan
2017
Kötü ekonomi.
Güney Afrika
1952-1994
Irkçılığa Son
Ermenistan
2018
Kadife Devrim
Endonezya
1987-1988
Suharto’nun devrilmesi
Fransa
2018
Sarı Yelekliler
Doğu Timor
1991
Bağımsızlık
Venezüella
2019
Renkli Devrim Girişimi
Kaynak: April Carter, People Power and Political Change, Key issues and concepts, Routledge, (Abingdon,
2012), Ek-1’den yararlanılmıştır.
5
Halk gücü ve halkın savaşının (özellikle uzun vadeli mücadelede) beş genel stratejik
amacı vardır10;
- Çoğunluğun desteğini sağlamak,
- Nüfusun diğer kesimlerini de harekete geçirmek,
- Asker ve polisi yanına çekmek,
- En alttan itibaren alternatif kurumlar inşa etmek,
- Dayanışma ve korkusuzluğu geliştirmek.
Bunlara ilave olarak, sivil direniş özgün stratejisini zamanla aktif şiddete dönüştürmek
ister. Bu aktif direniş eğer uygun şartları sağlarsa şiddeti gittikçe artan illegal şiddet
olaylarından gerilla savaşına kadar ileri gidebilir.
Ayaklanmalar genellikle önemli bir adaletsizliğe ya da reform isteğinin suiistimal
edilmesine karşı başlar, isyancılar birleşir ve radikal yollara başvurur. Bazı ayaklanmalar
(Rusya’daki köylü ayaklanması gibi) en başından radikal eşitlik haklar ve rejim değişikliği
ister.
Maskeli ve saklı direniş açık isyana dönüşebilir yani fazla su alan bir baraj
patlayabilir. Arap Hareketlerinin bu kadar hızlı yayılmasının arkasında da böyle bir patlama
vardı.
Hükümetler de ayaklanmalar karşısında farklı yöntemler izlemişlerdir. Örneğin Arap
Baharı’nda Fas ve Ürdün’deki monarklar reform sözü vererek, ayaklanmayı boşa çıkardılar.
Bahreyn’de ise Suudi Arabistan’ın desteği ile ayaklanma potansiyeli acımasız bir şekilde
şiddet kullanılarak bastırıldı. Tunus ve Mısır’da ayaklanmalar başarılı olup, otokrat liderler
devrilse de, geçici hükümetler güven sağlayamadı ve eski rejime dönüldü. Libya, Yemen ve
Suriye’de ise halkın kendi mücadelesi değil vekil devletlerin arkasında olduğu mezhep
savaşları ve bölücülük yaşanıyor.
Değişen Devrim Koşulları
Avrupa devletlerinde, ekonomilerinde ve kültürlerinde meydana gelen uzun vadeli
dönüşümler, devrim de dâhil olmak üzere ülke içi siyasi güç mücadelesinin karakterini
derinden etkiledi. Örneğin halkın taleplerini ifade biçimleri değişti; taleplerin açık bir şekilde
dile getirilmesi, tehdit, rica, saldırı ve başka eylem biçimleri ya da teslimiyet. Taleplerin ifade
biçimleri de değişti; ihtilaflı (bir başkasının çıkarları için tehdit oluşturan talepler), kolektif
(bireylerin talepleri arasındaki uyum) ve nispeten “güçsüz” durumdaki kişiler ve onlar adına
dile getirilen talepler.
Halkın taleplerinin ifade edilişinin karakterini ve sıklığını etkileyen çeşitli yapısal
değişimler de söz konusudur. Bunlar 1800’lerden sonra hız kazanan kentleşme, ticari
kapitalizmden sanayi kapitalizmine geçiş, hem kırsal hem de kentli işgücünün hızla
proleterleşmesi, geniş ölçekli nüfus artışı, büyük göçler, büyük ve hırslı bürokratik devletlerin
hâkim duruma gelmesidir. Bu süreçler, taleplerin kolektif olarak dile getirilmesindeki
değişimlerin ve çeşitlenmelerin bağlamını sağlamıştır.
Avrupa’daki temel süreçlere bakıldığında, hem devletlerin geçirdiği dönüşüm hem de
Kapitalizmin gelişmesi, bazı temel çatışmaları beraberinde getirmiştir. Bu çatışma konuları
içinde; zorunlu askerlik, vergilendirmeye karşı direnç, krallarla feodal beyler arasındaki
mücadeleler yatar. Bunların yanında, Kapitalizmin gelişmesi ile şu üç temel çatışma şekli
ortaya çıktı;
10
Carter, ibid, (2012), 23.
6
- Sermaye ile emek arasında,
- Kapitalistlerle toprak, işgücü ve diğer üretim araçları üzerinde hakları bulunan diğer
kesimler arasında ve
- Aynı pazarda (emtia pazarı, işgücü pazarı, sermaye pazarı) birbirine rakip olanlar
arasında.
Bu türden çatışmalar da aynı şekilde talepler doğurdu; grevler ve işçilerin uyanışı,
ortak kullanıma ait arazilerin çitle çevrilip kapatılmasına karşı verilen mücadeleler, dışarıdan
gelenlere karşı şiddet uygulayarak iş tekelini koruma çabaları.
Karşı koyma, direnme, çatışma ve ayaklanma kalıpları yüzyıllar içinde çarpıcı
değişimler geçirdi. Kapitalizmin gelişimiyle devletlerdeki dönüşüm iç içe geçerek taleplerin
ifadesindeki hâkim repertuarları ifade edilen taleplerin niteliğini, talep sahiplerini ve taleplerin
hedeflerini değişime uğrattı.
Ulusal toplumsal hareketler ancak Napolyon Savaşlarından sonra taleplerin ifadesinde
standart bir yol haline geldi. Ulusal toplumsal hareket, siyasal otoritelere örgütlü biçimde
meydan okumada uygulanan eski yöntemlerden gelişti. Devletler, kendilerine tabi olan halka
savaşa (vergi, asker ve malzeme) daha da fazla katkıda bulunması için baskı yaptıkça, siyasal
girişimciler de temelde muhafazakâr nitelik taşıyan eski bir düşüncenin, halkın hakları
düşüncesinin, “halk egemenliği” şeklinde ilerici bir doktrin haline getirilebileceğini
keşfettiler. Bu nedenle, Amerikan ve Fransız Devrimleriyle, Napolyon Savaşları, yeni talep
oluşturma biçimleri için ileri bir önemli bir itici güç oldu.
Ulusal Meclis, polisin, askerin ve mahkemelerin, sokağa dökülerek talep etme
formlarına sınırlamalar getirmede kendisiyle işbirliği yapabilmesi için yasalar hazırladı. Oysa
aslında yetkililer bastırma, pazarlık, sınırlama ve yasama eylemleriyle amaçlarının tersine
hareketin pratikte birbirine kenetlenmesine yardımcı oldular. Üstelik denetim altına alma
çabaları yetkililerin kendi örgütlenmelerinde de değişim yarattı. Örneğin polisin yanında
siyasi muhbirliğin de verimli kullanılması önem kazandı.
Demokratik ülkelerde siyasi çekişmeler tarafların sözcüleri arasında olur ve siyasi
partilerin temsilcileri bu konuda öne çıkar. Halkın karakteristik eylem yöntemleri arasında
yürüyüş, toplantı, gösteri, miting, dilekçe verme ve broşür dağıtma vs. yer alır. Bütün bunlar
siyasi aktörleri seçim kampanyasına yaklaştıran yöntemlerdir. Çoğu zaman da eylemlerinin
büyük bölümünü toplumsal hareket örgütleri aracılığıyla gerçekleştirir; bunlar, belirlenmiş bir
çıkarın ve (bazen değişime uğrasa da) açık biçimde tanımlanmış bir programın etrafında
örgütlenen birliklerdir. Bu örgütlenmeyi yapan sözcüler, sanki tüm hareket kendisinin
kontrolündeymiş yanılgısına düşer.
Toplumsal hareket, çoğunlukla örgütlenmeden uzun sürer. Ulusal toplumsal
hareketler, çoğu zaman örgütler arasında ittifaklar ve eylemci ağları aracılığıyla
gerçekleştirilir. Halkın taleplerini dile getirmek üzere seferber etme çabasının sonucu olarak
ortaya yeni ve yalancı (Sovyetlerin tuzak amaçlı ön cephe örgütleri gibi) örgütler ortaya çıkar.
Toplumsal hareket örgütlenmeleri son 150 yılda Avrupa’da belli sınırlar içinde etkili oldular.
Böylece oy hakkının genişlemesi, refah yardımlarının artması ve yeni siyasi aktörlerin ortaya
çıkmasını sağlamışlardır.
Devrimlerin karakteri de önemli değişimler geçirdi. On altıncı yüzyıl Avrupa’sında sık
sık devrimler oluyordu ve yirminci yüz yıl Avrupa’sında da devrimlere yine oldukça sık
rastlandı. Ama yirminci yüzyıl devrimlerinin karakterinde çok önemli değişimler ortaya çıktı.
On altıncı ve on yedinci yüzyılda toprak-çıkar, himaye eden-edilen tarzı devrimci durumlarda
7
kraliyet ve ona bağlı feodal beyler arasındaki mücadeleler yaşandı. On sekizinci yüzyılda bu
mücadele geçerliliğini yitirdi.
On dokuz ve yirminci yüzyılda, İber Yarımadası, Balkanlar ve Avrupa’nın başka
birkaç yerinde askeri cuntalar daha yaygın hale geldi. Genellikle bunlar, hanedan içindeki bir
hiziple ya da burjuvazinin ilerici veya muhafazakâr bir kesimiyle ittifak halinde iktidar için
mücadele veriyordu. Burada bağlantılı bir çıkar söz konusuydu ama iktidara el koymaya
ilişkin kirli işleri gören askeri birimler arasındaki bağlantılar hırslı subaylar arasında dolaylı
yoldan kurulmaktaydı. Hanedan düzeyinin dışında sınıf, yerel ya da ulusal düzeyde ittifaklara
dayalı devrimler de oldu. Sınıf ittifakına dayalı devrimlere klasik Marksist modeller daha iyi
uysa da İngiliz, Fransız ya da Felemenklerin İspanya’ya karşı ayaklanmaları da bu kategoriye
girer.
Ulusal devrimler, aynı bölgede yaşayanların yerel devrimlerine benzerlik göstermekle
birlikte, daha geniş ölçekte ve aydınlar, siyasal girişimciler, askerler ve varsayılan bir
milliyetin sıradan üyeleri arasında daha karmaşık bir işbirliğiyle gerçekleşmişlerdir 11.
Zamanla sınıf ittifakına dayalı ve ulusal devrimler, daha yaygın hale geldi ve daha çok başarı
sağladı. Bunun nedeni, devlet örgütlenmesi ve devlet sisteminin, bunların işini kolaylaştıracak
bir değişim geçirmesiydi.
Rejim Değişikliği, Yıkıcı Faaliyetler ve Bilgi Savaşı
Bugünkü rejim değişikliği ve bilgi savaşı anlayışının kökleri Soğuk Savaş dönemine
dayanmaktadır. Soğuk Savaş’ın ideolojik kapsamlı rejim değişikliği gayretleri, iki kutuplu
dünyada kendi tarafını yeni ülkelerle tahkim etme amacını taşıyordu. 1983 yılında ABD
Ulusal Demokrasi Vakfı’nın (NED12) kurulması rejim değişikliklerini dışarıdan silah zoru
ile değil, içerinden “demokrasi projeleri” ile yerine getirme yöntemini doğurdu. Sovyetler
Birliği’nin çöküşünden sonra ABD, yeni dünya düzeninde kendini müzahir rejimler
yaratmak için “renkli devrimler” kurgusuna geçti13.
Soğuk Savaş’ta daha çok sert güce dayalı rejim değişiklikleri artık yumuşak güçle
yapılıyordu. Özellikle Sırbistan (2000), Kırgızistan ve Özbekistan (2005) ilk örnekleri oldu.
2011’de başlayan Arap Hareketleri ise içinde kamu diplomasisi ve sosyal medyanın (akıllı
güç14) da olduğu “diktatörü kovma” oyunu ile melez savaşlar (vekil güçler ve
konvansiyonel unsurların birlikte yer aldığı) ile yeni tür rejim değişikliklerini (Ukrayna,
Suriye, Libya vb.) getirdi.
Savaş, siyasi bir hareket tarzıdır ve devrim veya rejim değişikliği politikası zorlayıcı
ve bozucu yöntemlerle desteklenir. Bu maksatla, siyasi ve sosyal ortamın hedef ülkeyi
zorda bırakacak şekilde önceden hazırlanması gerekir. Bozguncu faaliyetlerin üç genel
özelliği vardır15;
(1) Bu devam eden bir savaşa ya da beklenen bir siyasi sonuca yönelik yardımcı
faaliyettir.
(2) Kesin sonuçlu dış bozgunculuk, coğrafi olarak daima düzensiz bir ortamdadır.
(3) Belirli bir ülkeye yöneltilen bozgunculuk normal olarak fırsatçı yöntemlerle icra
edilir.
11
Brinton, ibid, (1938), 70
NED: National Endowment for Democracy.
13
Greg Simons, The Corona Virus Pandemic and Global Transformations: Making or Breaking International
Orders? Outlines of Global Transformations: Politics, Economics, Law 13, No.5 (November 27, 2020), 20-37.
14
Bakınız; Sait Yılmaz, Akıllı Güç, Kumsaati Yayınları, (İstanbul, 2011).
15
Lawrence. W Beilenson. Power Through Subversion, Public Affairs Press, (Washington D.C., 1972), 90.
12
8
Tarihsel olarak rejim değişikliği; siyasi, ekonomik ve saygınlık üzerindeki hasarı
azaltmak için örtülü yöntemleri seçmiştir16. Bozucu faaliyetlerin bu yönü Soğuk Savaş
döneminde de yirmi birinci yüzyılda da çok az değişti. Çağdaş rejim değişikliği ve bilgi
savaşı, halkın bilişsel alanında saldırarak, siyasi ve uygulayıcıların fiziksel tehdide
yeterinde reaksiyon göstermesini engellemeye çalışırken, rejim değişikliği aktörlerinin
enerjisini artırmaya çalışmaktadır. Bilgi ve iletişim teknolojileri, bilgi savaşı yöntemleri ile
rejim değişikliği için kullanılmaktadır. Bilgi savaşının en önemli güç çarpanı, karşı tarafın
bilişsel alanını hızla doldurmasıdır. Savunan bilgi savaşına ne kadar uzun direnirse, rejimin
yaşama şansı da o kadar artar ve saldırganın finansal, siyasi ve imaj hasarı arttıkça
meşruiyetini de yitirir.
Rejim değişikliği için öncelikle bir halk hareketi başlatmanız, bunu ulusal seviyede
kitlesel hale getirmeniz ve uluslararası destek sağlamanız gereklidir. Böylece ülkedeki siyasi
ve askeri aktörlerin, onların arkasındaki güçlerin meşruiyetini tartışmalı hale getirip,
koltuklarını bırakmaları için aşındırmaya hedeflersiniz. Ancak, bu kolay bir iş değildir;
öncelikle yeni rejimin tarafları arasında bir ortak anlayış ve sonra sağlam bir karşı-propaganda
kurgusu gerekir. “Gerçek”, her zaman en güçlü silah haline gelir.
George Orwell’in söyleşi ile yalanı “gerçek” yaparak, rejimi değişikliğini özgürlük
için yaptığını söylemek ve kendi hareketinin “demokrasi” istediği savını kullanmak
stratejisi izlenir. Rejim değişikliğini “demokrasi” yalanına oturtmak, halkın gerçeklerden
çok ümidin peşinde olmasındandır17. Siyasi elitlerin özel planları ve niyetleri saklanırken,
halkın duygusal ümitlerine hitap edilir.
Bilgi savaşı, bilgi alanında izleyenlerin algılarını ve gerçek anlayışını belirlemeyi,
böylece fiziksel alanda anlama yön vermeyi ve bilişsel alanda ise müteakip
değerlendirmeleri şekillendirmeyi amaçlar18. Konu, sosyo-politik dünyada gücün iletişimle
birlikte kullanılma becerisidir19. Bu gündem, kitlesel medya yanında, NGO’lar, düşünce
merkezleri ve popüler kültür ile birlikte ikna edici iletişimin manipülatif şekillerini
kullanmayı içerir. Kalabalıkların ateşlenmesi ve sokağa dökülmesi elinizdeki bilginin
kalitesi ve niceliğine bağlıdır. Doğru aktörlerin, doğru tonda kalabalıkların duygularını ve
bilincini yönlendirmesi gerekir20. Bundan dolayı, yirmi birinci yüzyıl savaşlarında teknoloji
ve bilgi, siyasi beklentiler ve askeri operasyonlarla birlikte hayati ve paralel roller
oynayacaktır21.
Sosyal bilimciler çatışmalara bilgi savaşına yardımcı olmak ve devletin meşruiyetini
korumak için üç şekilde yardımcı olur22;
(1) Kanıt toplamak,
(2) Devlet aldatmasını desteklemek için işbirliği yapmak,
O’Rourke, ibid, (2020), 94.
Henry E. Hale, Regime Change Cascades: What We Have Learned from the 1848 Revolutions to the 2011
Arab Uprisings, Annual Review of Political Science 16, No. 1 (May 11, 2013), 349.
18
John Arquilla and Douglas A. Borer (Eds.), Information Strategy and Warfare: a Guide to Theory and
Practice, Routledge, (New York, 2007).
19
Piers Robinson, Expanding the Field of Political Communication: Making the Case for a Fresh Perspective
Through ‘Propaganda Studies, Frontiers in Communication 4, No.26, (July 2, 2019).
20
Chris Edmond, Information Manipulation, Coordination, and Regime Change, The Review of Economic
Studies 80, No.4, (October 2013), 1435.
21
Oleg Karpovich and Andrey Manoylo, Colour Revolutions: Techniques in Breaking Down Modern Political
Regimes, Author House, (Bloomington-IN, 2015).
22
Narzanin Massoumi, Tom Mills, David Miller, Secrecy, Coercion and Deception in Research on ‘Terrorism’
and ‘Extremism’, Contemporary Social Science 15, No.2, (April 2, 2020), 141.
16
17
9
(3) Devletin zorbalıklarını (insan hakları ihlalleri, diğer zorlayıcı teknikler) örtmek.
Bilgi ortamına hâkimiyetiniz, fiziksel ortamdaki gerçeklerin nasıl algılanacağına etki
eder. Bu da bilişsel ortamda hedef kitleyi kontrol altına almanız demektir. Bilgi savaşının
iki ana amacı vardır23;
(1) Kendi askeri/yarı-askeri güçlerinin hedef üzerindeki girişimlerini meşru hale
getirmek ve böylece onların saldırganlıklarında hareket özgürlüğünü artırmak.
(2) Hedef hükümetin faaliyetlerini gayri-meşru kılarak ve sınırlayarak, kendini
savunamaz hale getirmek.
En işe yarar devrimci propaganda temaları “insan hakları” ve “savaş karşıtlığı”dır.
Propagandanın diğer bir yönü; yalanları ortaya çıkarmak, ezberleri bozmak görüntüsü altında
ortak kimliğe zarar vermek ve halkı gittikçe bilinçsizleştirmektir. Devrimcilerle mücadelenin
temelinde aralarındaki ittifakı bozmak ve propaganda ağını kırmak vardır.
Devrimci Durum ve Devrimci Sonuç
İmparatorlukların, ittifakların ve federasyonların dağılması devrimci durumlarla ortak
özellikler taşır. Gözle görülür tek bir üyenin ayrılması cezasız kaldığında, hızla birbirini
izleyen sinyaller yayılır. Bunlar, ayrılma olanağının kendisi, merkezi yönetimin taahhütlerini
yerine getirme ve diğerlerini tutma konusundaki yetersizliği, eskiden merkezin denetiminde
bulunan varlıkları ele geçirme fırsatı, diğer ayrılanlarla işbirliği yapma şansı ve merkeze bağlı
kalmanın giderek yükselen maliyetidir. Yüzlerce yıldır rakip güçlerin tezgâhıyla ve çoğu
durumda bu güçlerin çıkarları doğrultusunda kendi denetimindeki toprakları kaybeden
Burgonya, Habsburg, Osmanlı, Avusturya-Macaristan ve yakın zamanda (Baltık ve Doğu
Avrupa ülkelerini kaybeden) Sovyetler Birliği için durum böyleydi24.
Tarihte devrimci sonucu getiren üç aşama şu şekilde idi;
(1) Savaş,
(2) Siyasal çöküş ve
(3) Devrim.
Devrimin iki bileşeni vardır25;
(1) Devrimci durum; (Lev Troçki’nin ikili iktidar kavramına dayanır) egemenliğin
birden çok odağa dağılmasını içerir. Devletin denetimini ele geçirmek veya devlet olmak için
iki ya da çok sayıda blok, birbiriyle uzlaşmayan taleplerde bulunur.
(2) Devrimci sonuç; iktidarın yeni bir yönetici ittifaka geçmesiyle oluşur. Bu yeni
ittifak eski iktidardan bazı kesimleri yanına çekmiş, geniş bir silahlı kuvveti denetimine
almışsa devrimci sonucun ortaya çıkma ihtimali daha yüksektir.
Bütün bunlar, hızla olup bittiğinde, iktidar devrimci yolla el değişirmiş demektir.
Kendisi devrimci nitelik taşımadığı halde devrimci sonuç doğuran beş durum söz
konusudur;
(1) Mevcut bir devletin, ondan çok farklı bir devlet tarafından istila edilmesi (Moğol
baskınları).
23
Greg Simons, The Evolution of Regime Change and Information Warfare in the 21st Century, Journal of
International Analytics, 11:(4), 2020, 72.
24
Charles Garvais, People’s Revolution, Novalis, (2014), 30.
25
The American Revolution Institute, People’s Revolution, Basic Principles, (March 2021).
10
(2) Genel bir savaşın anlaşmalarla sona ermesi (1815 Viyana Kongresi ile Fransa’da
monarşi ve aristokrasinin yeniden kurulması).
(3) Büyük güçlerin ulusal dış siyasete müdahalesi (İtilaf devletlerinin koruması altında
1919’da başlayan Yunan işgali dönemi).
(4) Bir yöneticinin çok kısa zamanda, planlı ve köklü biçimde devleti yeniden
düzenlemesi (1920’lerde Mustafa Kemal’in Türkiye’de başlattığı laikleşme ve Batılılaşma).
(5) Hâkim ittifak ile sınıf ittifakının devletten desteğini çekmesi (İtalyan ve Alman
burjuvazilerinin faşistlerin yasal yollardan iktidarı ele geçirmelerine göz yummaları).
Devrimler, kolektif mücadelenin bir parçası ve bütünüdür. Kolektif mücadeleyi
değiştiren koşulların aynısı, devrimci durumların ve aynı zamanda devrimci sonuçların
koşullarını da değiştirmiştir.
Devrimci durumlar;
- Rejim veya iktidar değişikliği arayışı,
- Devlet içinde toprak veya özerklik/bağımsızlık talebi,
- Ulusal devrim (yeni devlet kurma),
- Karşı devrim arayışı.
Devrimci durumlar en çok şu koşullardan birinde ya da bir kaçında gelişmiştir26;
(1) Devletlerin, en iyi örgütlenmiş durumdaki yurttaşlarından talep ettikleriyle bu
yurttaşlardan alabildikleri arasındaki uyuşmazlığın kesin ve belirgin artış göstermesi,
(2) Devletlerin, yurttaşlarına karşı güçlü kolektif kimlikleri tehdit eden veya bu
kimliklerle ilişkili hakları çiğneyen talepler öne sürmesi ve
(3) Kendilerine rakip önemli güçler ortaya çıktıkça, yöneticilerin gücünün gözle
görülür biçimde azalması.
Kimi dönemlerde ve yerlerde devrimci durumlar yaygın biçimde oluşurken, ender
olarak devrimci sonuçlar doğurmuş, devrimci durumların sık gelişmediği dönemler ve
yerlerde ise devlet iktidarının geniş ölçekte el değiştirmesi nispeten yaygın (devrimci nitelikte
olmadan) nispeten yaygın görülmüştür.
Yeni gelişen yaklaşıma göre, sıradan insanlar27;
- Ortak çıkarları,
- Ortak bir örgütlenmeleri,
- Harekete geçirilebilen kaynakları ve
- Baskıya karşı bir derece güvenceleri olduğunda,
- Ortak çıkarlarını gerçekleştirebilecekleri bir fırsat ya da bu çıkarlara yönelik bir
tehdit sezerlerse,
kolektif taleplerde bulunurlar.
Ancak, bunları karşılamaya niyeti olmayan ve karanlık gündemleri olan baskı
rejimleri;
26
Tilly, ibid, (1993), 315-316.
Derry Nairn, Viva La Revolution!: The Story of People Power in 30 Revlutions, Elliot & Thompson, (2012),
59.
27
11
- Medyayı kontrol ederek,
- Adaleti siyasileştirerek,
- Silahlı kuvvetleri paralize ederek,
- Demokrasi ve seçimleri sonuç alamaz hale getirerek,
çok sesliliğin ve kolektif örgütlenmenin önüne geçer, illegal yapılanma ve yöntemlerin
(ayaklanma, darbe, iç savaş vb.) ve bazen dış destekli yollara başvurulmasının önünü açarlar.
Ancak, oluşan devrimci potansiyel bir akış yolu bulamadığında sele dönüşür ve
yaşanan despotizm, büyük bir halk devrimine yol açar. Bununla beraber, bu şiddete dayalı bir
yöntem olduğu için iç savaşın öngörülemeyen sonuçları da olabilir.
Devrimci sonuç özellikle üçüncü durumda yani devletin, taleplerini zorla dayatma
gücünü önemli ölçüde ve gözle görülür bir biçimde yitirdiği koşullarda ortaya çıkar.
Savaşta alınan yenilgi, silahlı kuvvetlerin devlete karşı koyması veya maliyetinin çökmesi
de, devletin taleplerini dayatma gücüne çok ağır darbeler indirebilir.
Devrimci sonuç;
- Yönetimdeki kişilerin çekilmesi,
- Devrimci ittifakların silahlı kuvvetleri ele geçirmesi,
- Rejimin silahlı kuvvetlerin saf dışı edilmesi ya da dağıtılması,
- Devlet aygıtının, devrimci bir ittifakın eline geçmesi ile meydana gelir.
Sokrates’in söylediği gibi “Devrimci değişim, eski ile mücadele ederek değil, yeni bir
şeyler yaparak ortaya çıkar.” Bu da muhafazakâr ya da ideolojik çevrelerle ittifakı zaman
kaybedici ve devrimi yoldan çıkarıcı bir hale getirdiğinden, devrimci lider cesur ve kararlı
olmalıdır. Bu sadece Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimci durumu değil, örneğin Sovyet, Çin
ya da Doğu Avrupa’da rejimler değişirken, yeni devletleri başka bir rotaya sokarken
muhalefetle de ittifak yapmanın mümkün olmadığı durumları da içerir.
Devrimler sonucu yeni kurucu devleti kuran lider, kendi projesinin bazı merkezi
unsurlarını kurumlaştırırken, uygulamada projenin tamamına ya da bazı kurumlarına karşı
çıkanlar ile ittifak kurmak mümkün olmaz ve bu odaklar karşı ayaklanmalar için fırsat
kollar28.
Devrime Giden Yol
Devrimci sürecin gelişmesinde, geniş anlamda yönetimde açık bir bölünmenin
meydana gelmesi ve son bulmasıyla devrimci duruma uygun bir potansiyel ortaya çıkmıştır.
Böylece yurttaşların önemli bir kesimi, bağlılık ve itaat konusunda rakip hak iddiaları
arasında seçim yapmak zorunda kalır, birçok mevcut hak tehlikeye düşer. Ancak, bu devrimci
süreçlerin nasıl bir gelişme gösterdiği, devletin o anki karakterine, taleplerin dayatılmasında
zorlamanın nasıl düzenlendiğine, hâkim inançlara, devletin ve uluslararası sistemin dışındaki
siyasal örgütlenmelere tabidir.
Devrimin sonucu olarak yurttaşların hayatında meydana gelen değişimin karakterini ve
derecesi temelde üç etkene bağlıdır;
(1) Devrim başlamadan önce yönetimde bulunanlarla sona erdiği andan itibaren
yönetime gelenler arasındaki toplumsal farklılıklar (1789-1799 Fransız Devrimi’nde
28
Shumel. N. Eisenstadt, Breakdown of Communist Regimes, Duedalus, 12(2), 1992, 33.
12
soyluluğun ve ruhban sınıfının ortadan kaldırılması, yeni Türkiye Cumhuriyeti’nde
Sultanlığın ve Hilafetin kaldırılması toplum hayatında çok kapsamlı sonuçlar doğurmuştur).
(2) Devrim sırasında ortaya çıkan bölünmenin ne kadar derin olduğu; yönetici
kadroların tam anlamıyla parçalanması, ortalama olarak sonraki iktidarı güç paylaşımında
büyük değişimler getirir.
(3) Devrimci sırasındaki mücadelelerin toplumsal hayata getirdiği düzenlemelerin
ölçüsü, sonraki toplumsal hayatta da köklü etkiler yaratmıştır.
Bir devletin çevresindeki toplumsal süreçler, devrim beklentisini ve devrimin
karakterini derinden etkiler. Ama bu, dolaylı biçimde, esas olarak üç yoldan gerçekleşir29;
(1) Devletin yapısını ve yönetimindeki halkla ilişkisini şekillendirerek,
(2) Her bir politikada baş aktörlerin kimler olduğunu, aynı zamanda siyasal
mücadeleye nasıl yaklaştıklarını belirleyerek ve
(3) Devlet üzerindeki baskının miktarını ve geldiği yönleri etkileyerek.
Örneğin herhangi bir tarım ekonomisinden sanayi ekonomisine geçiş, hem devletin
karakterini değiştirir, hem de toprak sahiplerinin, köylülerin iktidar mücadelesindeki önemini
azaltır.
Diğer bütün şartlar eşit olduğunda zayıf bir devlet, güçlü bir devlete göre devrime
daha açıktır.
Tablo 3: Devrimin Yedi Aşaması
Aşama
1
Durum
Normal
Gündem
İktidar geleneksel yollarla gücünü geliştirmektedir.
2
Statükonun
Sorgulanması
Mevcut rejimde memnuniyetsizliklerin elitler tarafından
eleştirilmesi
3
Şikâyetlerin halka
yansıması
Orta sınıfın memnuniyetsizliklerini örgütlenerek dile
getirmeye başlaması
4
Güç kayması
Muhalefetin güç kazanması, reform ve değişimlerin
dayatılması
5
Sivil Savaş
6
Terör
7
Devrim
Eski ve yeni rejimi destekleyenler arasında çatışmalar
Kazanan tarafın diğerini sindirmesi ve kontrol sağlamsı için
şiddete başvurması
Devrimi yapanların gücünü pekiştirmeleri ve kendi
normallerini hayata geçirmeleri
Devrim, trafik sıkışıklığına benzer. Biçimi ve derecesi büyük değişiklik gösteren trafik
sıkışıklığı anlaşılmaz bir şekilde rutin araç akışını etkisi altına alır, bu akıştan gelişir ve çok
çeşitli nedenlerle, çok çeşitli koşullar altında meydana gelir. Yine de trafik sıkışıklığı rastgele
olmaz; trafik zamanlamasının, sürücülerin hava koşullarına gösterdiği tepkinin, yolların
bakım ve onarım tarzlarının, otomobillerin kaza yaptığı veya bozulduğu noktaların ve her biri
diğerlerinden bağımsız olan ama yine de kendi başına bir dereceye kadar öngörülebilen başka
pek çok faktörün belli bir düzen içinde ortaya çıkmasından ötürü olur. Bu faktörler o kadar
karmaşık bir biçimde bir araya gelir ki, iş neredeyse şansa kalır. Sözgelimi, bazen yoğun sis,
trafik sıkışıklığı için muhtemelen yeterli bir koşulken, bazı durumlarda yolda motoru stop
etmiş bir araba veya bir köprünün gemilere yol vermek üzere açılması da trafik sıkışıklığına
neden olabilir. Trafik bir kez sıkıştı mı, kenardaki otomobillerin yan yollara kaçması,
ortadakilerin de küçük avantajlar uğruna birbirleriyle kıyasıya çekişmesi şeklinde tekrarlanan
29
Wael Ghonim, Revolution 2.0, Houghton Mifflin Harcourt, (2012), 21-22.
13
davranış kalıpları ortaya çıkar. Trafik sıkışıklığına neden olan sürücülerin hava koşullarına
gösterdiği tepki, yolların bakımı, trafik polislerinin yerleştirileceği noktalar gibi unsurların her
biri tek tek ele alındığında çok anlamlı ve gözle görülür düzenlilikler gösterir. Ancak, ne
trafik sıkışıklığı ne de devrimler için bütün durumlara cevap verecek bir genel teori ortaya
koymak mümkün değildir. Çünkü her ikisinde de pek çok nedensel mekanizma, birçok farklı
bileşim bir araya gelmiştir.
Genel bir devrim teorisi formüle etmek mümkün olmadığı gibi, bütün dönemler ve
yerler için gerekli ve yeterli devrim koşullarını değişmez biçimde belirlemek de imkânsızdır
ancak bazı genellemeler yapılabilir.
Devrimlerde rol oynayan kritik nedensen mekanizmalar, üç başlık altında toplanmıştır;
(1) Devlete rakip iddiaların ortaya atılmasına neden olanlar,
(2) Bu iddiaların benimsenmesine neden olanlar,
(3) Devlet iktidarını elinde tutanların, muhalif ittifaklarla onların iddialarını bastırma
konusunda hazırlıksız yakalanmasına neden olanlar.
Bu mekanizmalar, birbiriyle bağlantılı olan ve ortak (etnik, dini vb.) kimlikleri
devletin tehdidi altında olan nüfus gruplarının seferber olmasıyla devletin artık savunmasız
bulunduğu inancının yaygınlaşmasına neden olur. Aynı mekanizmalar, bazı koşullarda
birleşip devrimci nitelik taşımayan iktidar çekişmeleri yaratırken, bazı koşullarda da devrimci
durumlar doğurur.
Büyük devrimlerde genellikle tek bir devrimci durum değil, birbirini izleyen devrimci
durumlar söz konusudur. İktidara meydan okuyanlar değişir, yöneticiler değişir, iddialar
değişir, yurttaşların iddialara bağlılığı değişir ve yöneticilerin kendilerine meydan okuyanları
susturma yeteneği değişir.
Uzun ve karmaşık devrimlerde, devrimci durumların derinliğiyle karakteri aynı şekilde
değişkenlik gösterir. Bir an yurttaşların çoğu ittifaklardan birinin yanında yer almış ve her iki
taraf da devletin üzerinde rutin bir denetim kuramaz durumdayken, başka bir an gelir,
ittifaklardan biri bütün bir devlet aygıtını ele geçirir. Örneğin 1789’dan 1799’a uzanan Fransız
Devrimi’nin, kesintisiz bir dizi halindeki devrimci durumlardan mı oluştuğu, yoksa devlet
iktidarının geçici olarak pekiştirildiği dönemlerle birbirinden ayrılmış yarım düzine kadar
devrimci durum mu içerdiği hala tartışma konusudur.
Günümüz Dünyasında Devrimci Durumlar Nerede Saklı?
İçinde yaşadığımız on yıllar bir geçiş dönemi; Soğuk Savaş’ın hala mirasının devam
ettiği ama insan hayatından aile ve toplumsal yaşama ve dünya düzenine kadar çok önemli
değişikliklerin eşiğindeyiz. Bu yüzden, gelecekle ilgili devrimci beklentiyi iki ana gruba
ayırıyoruz;
(1) Üçüncü Dünya Savaşı’na kadar olan ve ardından yeni bir dünya düzenine
geçilecek 2050 yılına kadar olan dönemde, devlet düzenli dünyanın başarısızlıklarının neden
olduğu, rejim değişikliği amaçlı devrimler devam edecek.
(2) 2050 sonrasında ise bizi başka bir dünya düzeni, muhtemelen tek dünya devleti ve
tekno-diktatörlük düzeni bekliyor. Devrimciler şimdiden önemli çalışmaların yapıldığı bu
dünya için de hazırlık yapmadığı takdirde, insanlığın tamamen köleleştirildiği bir hayata
mahkûm olacağız.
Bu iki kategoriden ilkini yani günümüz devrimci durumlarının nerelerde saklı
oldukları ile ilgilini anlatalım, tekno-diktatörlük senaryosunu başka bir makaleye bırakalım.
14
Başarısız Devletler.
Günümüz devletlerinin yalnızca on altısı, yüzyıllara uzanan yapıda tarihi bir devlet
yapısı göstermektedir. Devletler ebedi değildir; oluşumun, değişimin ve de zamanın
geçişindeki tarihi olaylara yenik düşerler. Dünya genelinde göreceli olarak genel refah
seviyesi artıyor gözükse de otoriter eğilimler artıyor, halklar mutsuz. Modern dönemin
devletleri; güçlü, zayıf, kırılgan ya da başarısız gibi kategorilere ayrılıyorlar. Soğuk Savaş’tan
bu yana, zayıf ya da başarısız devletler, uluslararası düzen için en önemli sorun haline geldi30.
Zayıf ya da başarısız devletler, insan hakları ihlallerinde bulunur, insanlık felaketlerine yol
açar, kitlesel göç dalgaları yaratır ve komşularına saldırırlar. Bu devletler, diğer gelişmiş
ülkelere ciddi zarar verebilen uluslararası teröristlerin barınmasına uygun ortam sağlarlar31.
Bunlar kendi topraklarını kontrol edemeyen ve başta güvenlik olmak üzere temel işlevlerini
yerine getiremeyen devletlerdir. Şiddet yaygındır.
Dünya devletlerinin ve dünya insanlarının gelirleri ve yaşam standartları arasında
önemli farklılıklar var. Demokrasi, insan hak ve özgürlüklerinin uygulamaları dünya
genelinde yetersizdir. Yolsuzluk, küresel olarak ciddi bir problem, ekonomilerin kanseridir.
Dünya genelinde ahlaki çöküş yaşanmakta, diğer yandan köktencilik, dini fanatizm ve
terörizm yükselmektedir. Başka devletlerin ve silahlı grupların koalisyon halinde saldıracağı
bir av haline gelen bu devletlerin toprakları yirmi birinci yüzyılın savaş alanları ve kriz
bölgeleridir. Bunlar içinde Pakistan, Meksika, Afganistan, Lübnan, Somali, Yemen ve
Türkiye en dikkati çekenler arasındadır32.
Tablo 4: Günümüzde Devrimci Durum Potansiyeli Yüksek Devletler
Ülke
Rusya Federasyonu
Devrimci Durum
Ulus-devlet
hapishanesi
Potansiyel
83 cumhuriyet/özerk bölgenin ayrılması
Çin Halk Cumhuriyeti
Tampon devletler ve
iç istikrarsızlık
Doğu Türkistan, Hong-Kong, İç Moğolistan’ın
bağımsızlığı, 56 eyaletin bölünmesi
Amerika Birleşik
Devletleri
İç Bölünme
Irk ve eyalet esasına dayalı olarak federe devletlerin
ayrılması
Birleşik Krallık
Gevşek
konfederasyon
İngiltere, İskoçya, Kuzey İrlanda ve Galler’in
ayrılması
İran İslam Cumhuriyeti
Baskı Yönetimi
Teokratik devlet düzenine son verilmesi
Türkiye
Rejim Krizi
Teokratik devlet kurma (karşı-devrim) gayretleri
Yirmi birinci yüzyıl dünyasında zayıf ve başarısız devletlerin sayısı güçlü olanlardan
daha fazladır. Daha zayıf, başarısız olmakta olan ve başarısız devlet sayısı yüzyıl öncesine
göre iki katına çıktı. Bu hassas devletler, dünya nüfusunun çoğunluğunu temsil ediyor. Aynı
zamanda pek çok fırsatçı devletin, devlet dışı aktörün (silahlı gruplar, özerk bölgeler, siyasi
akımlar) hedefindedirler33.
ABD Barış Fonu’nun 2008 yılı Başarısız Devletler Endeksi’ne göre; 178 devletin 35’i
alarm, 92’si ise uyarı bölgesindedir34. Aynı yıl, Brooking Institution’ın Devlet Zayıflığı
Endeksi’ne göre ise 28 devlet kritik zayıf, diğer bir 28 devlet zayıf, üçüncü grup 28 devlet ise
30
Chester Crocker, Engaging Failing States, Foreign Affairs, 82-5, (2003), 32-45.
Francis Fukuyama, Devlet İnşası, Çev. D.Çetinkasap, Remzi Kitabevi, (İstanbul, 2005), 111-112.
32
Arch Puddington, Freedom in the World 2009: Setbacks and Resilience, Freedom House, (January 2009), 21.
http://www.freedomhouse.org/uploads/fiw09/FIW09_OverviewEssay_Final.pdf.
33
Sait Yılmaz, Başarısız Devlet, academia.edu.tr, (12 Nisan 2019).
34
Fund for Peace, Fragile States Index, (2009). http://www.fundforpeace.org/web/index.
31
15
uyarı bölgesindedir. 144 devletin 92’si başarısız, zayıf veya başarısız olmakta şeklinde
sınıflandırılmıştır35.
ABD ve İngiltere, başarısız ve kırılgan devletler konseptini 2000’li yıllar ile birlikte
dış müdahalelerin meşru temeli haline getirdiler ve çoktaraflı örgütlerin gündemine soktular.
11 Eylül saldırıları sonrası ABD dış politikası “Terörle Küresel Mücadele” sloganı ile
askerileştirirken, başka ülkelere doğrudan askeri müdahale hakkı olduğunu iddia etti. Ancak,
askeri müdahaleler halkın desteğini almıyordu. Bu yüzden, liberal müdahaleciler, neo-con’lar
ve dış işleri bakanlığı, diğer ülkelerde devrim yapmanın yeni yollarını aramaya başladılar.
Sadece askeri değil, demokrasi projeleri ile de ülkelerde rejimlerin değiştirilmesini
(demokratik realizm) yani devrimleri öngören bir politika izlemeye başladı.
Ancak, BM Şartnamesi, ülkelerin iç işlerine ve toprak bütünlüğüne saygı üzerine
kurulduğundan 2000’li yıllarda yeni bir konsept yaratıldı; Koruma Hakkı (R2P; Right to
Protect)36. Böylece sözde halkına eziyet eden diktatörlere karşı diğer ülkelerin müdahale
hakkı olduğu iddia edildi. Arap Hareketleri, hiçbir hukuksal geçerliliği olmayan “diktatörü
kovma” oyununa dönüştürüldü. Yeni gelişmekte olan sosyal medya ve kamu diplomasisi
(akıllı güç) çalışmaları bu senaryolara entegre edildi. ABD, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini
demokrasiye saldırı olarak görüyor ve Biden Doktrini’ne göre; dünyada demokrat ve otokrat
ülkeler arasında yeni bir Demirperde ortaya çıkıyor. Ukrayna fay hattının üzerinde bir
şekillendirme alanıdır.
ABD.
Amerikan Devrimi öncesi, Amerikan Kolonileri 1400’den 1820’ye kadar bir tür
yakınlık içindeydi. İngiliz kökenliler (Yankiler) sadece bu halkın bir parçası idi; Fransız,
İspanyol, Hollandalı, Portekizli ve pek çok yerli toplumu iç içe geçti ve birlikte hareket etti.
Devrim ve sonrasında George Washington, Thomas Jefferson, John Adams, James Madison
ve Alexander Hamilton gibi isimler öne çıksa da merkez bir sahne yoktu, pek çok aktör rol
oynadı37. Devrimi tetikleyen yeni İngiliz vergileri olmuştu ama bu tüm toplumları birlikte
reaksiyon göstermeye yöneltti. Devrim esnasında halk Vatanseverler (Patriots) ve Kralcılar
(Loyalists) olarak ikiye bölünmüş ve İngilizler ikinci gruptakiler ile işbirliği yapıyordu.
Dışarıdan destek kadar, göçmenlere toprak verme, yerliler ve köle ticareti ile ilgili değişen
tutumları devrimin başarısında belirleyici oldu.
Bölünme isteği ya da teşebbüsleri ABD kurulduğu günden beri ülke siyasetinin bir
unsuru oldu. ABD Anayasa Mahkemesi ise tek taraflı ayrılma kararını anayasaya aykırı
bulmakta ve diğer devletlerin (eyaletlerin) onayı ya da bir devrim sonucu ayrılmanın mümkün
olacağını söylemektedir. Amerika'yı yönetenlere göre zaten bu hak 1776’da kullanılmış ve
Sivil Savaş döneminden beri bölücülük (secession) ABD’de yasaklanmıştır. Bunu gündeme
getiren herhangi bir grup basın ve hükümet tarafından hemen militan aşırı grup olarak hedef
tahtasına oturtulmaktadır. ABD tarihindeki en meşhur bölünme girişimi güneydeki on üç
eyaletin Konfederal bir yapı oluşturarak ayrılmak istemesi idi. Bu istek Amerikan İç
Savaşı’na (1861-1865) yol açtı. Eyaletlerin bağımsız olma istekleri Teksas, Cascadia, Hawaii,
Vermont gibi eyaletlerde öne çıkmaktadır.
ABD’nin en büyük sorunlarından birisi yasama-yargı-yürütme arasındaki dengenin
uzun yıllardır erimeye devam etmesidir. Hükümet ve yargı gerçek bir bağımsızlığa sahip
35
Susan E. Rice, Stewart Patrick, Index of State Weakness in the Developing World, The Brookings Institution,
(Washington, DC, 2008).
36
David C. Hendrickson, Revolution and Intervention: A Delicate Balance, Destroyed, Colorado College,
(August 28, 2014).
37
Alan Taylor, American Revolutions: A Continental History, 1750–1804 W. W. Norton, (New York, 2016),
204.
16
değildir. Ülkenin polisi canınıza, özgürlüğünüze ve mülkiyetinize suçlulardan daha büyük bir
tehdittir. Amerika’da dünyanın herhangi bir ülkesinden çok daha fazla siyasi mahkûm vardır.
Hapishaneler gelişen bir endüstridir ve özel şirketler evlerden daha fazla toplama kampı inşa
etmektedir. Amerika’da demokrasi sadece bir masaldır ve gerçekten demokratik olarak
adlandırılabilecek tek bir kurum dahi yoktur. Amerika anayasası nedeni ile daha doğarken
edindiği hayati bir hastalığa sahiptir ve bu yüzeysel bazı tedavilerle iyileşemez yani hastanın
hayatını kurtaracak derin bir ameliyata ihtiyaç bulunmaktadır. Bugünkü Amerikan anayasası
ise imparatorluğun vicdanı değil vasıtasıdır.
Amerikan yönetim sistemi bir demokrasi değil, zengin bir sınıfı öncelikle ve en iyi bir
şekilde temsil eden bir düzen yani plutokrasi’dir38. Amerikan sistemindeki problemin
temelinde para, güç ve etki döngüsü yatmaktadır. Amerika için problem hangi partinin
hükümette olduğu değil, yönetimin dizaynında, çalışmasında ve güçler dağılımındadır. Seçim
sonuçları her zaman adaletsiz bir toplum düzeni, ekonomik olarak iyi kesimin yükün çoğunu
taşıyan alttaki kesim tarafından sürekli olarak sübvanse edildiği, kısır değişmez bir yazgı
yaratmaktadır. Temsilciler tüm nüfusu değil onlara en çok çalışan zenginleri öncelikle ve en
iyi şekilde temsil eder. Yoksulluk, suç, şiddet, sağlık güvencesi olmamak, işsizlik, evsizlik,
hırsızlık, fazla çalışma, boşanma, göç, uyuşturucu kullanımı, fahişelik, yalnızlık, rüşvet,
ahlaksızlık gibi aklınıza gelebilecek tüm sosyal hastalıkların nedeni plutokrasinin
sonuçlarıdır. Diğer bir bakış açısı ile görülen tüm bu semptomlar gerçekte daha derin bir
hastalığın belirtileridir.
Avrupa.
2008 yılında başlayan küresel ekonomik krizden beri Atlantiğin iki yakasında artan bir
siyasi ayaklanma atmosferi var ve bu durum aşırı sağ gibi (Almanya, Fransa, Avusturya ve
Hollanda gibi ülkelerde) liberal demokrasi karşıtı hareketlerin ortaya çıkmasına neden oluyor.
Devrimler, milliyetçiler ve halkçıların işi mevcut düzen ile sorunların arkasında ulus-devlete
daha çok yetki vermek, istenmeyen göçleri engellemek ve ekonomik olarak eski günlere
dönmek var39. Hedefte ise daha çok sosyal demokratlar ve sosyalistler gibi geleneksel siyasi
partiler var ama ılımlı sağ partilerden de memnun değiller. Avrupa’da milliyetçi-halkçı
devrim 1930’larda ortaya çıktı ve sahneyi Komünistler ve Faşistler alırken, liberal demokrasi
geriledi. Sorun sadece ekonomik çalkantı değildi. Güç mekanizmasının arkasındaki elitler,
devletin meşruiyeti, ideolojik ayrılıklar ve derin kültürel bölünmeler üzerinden kitlesel siyasi
hareketleri tetiklediler. Batı demokrasileri bugün de tıpkı 1930’lardaki gibi bir dönüm
noktasına yakın.
Rusya Federasyonu.
Rusya devlet başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’yı işgal kararı başlangıçta ideolojik
görüşleri ne olursa olsun Rus elitlerini savaşı destekleme yönünde bir araya getirmişti. Rus
şahinler, bir yandan askeri bir başarısızlığın Moskova etkisini azaltmasından ve bunun ülkeyi
istikrarsızlaştırmasından korkuyordu. Rus liberal blokun çoğu üyesi bu endişeleri
taşımamakla beraber, Batı yaptırımlarının kaldırılması için masada güçlü olmak
beklentisindeydi. Ancak, Ukrayna’da savaş kötüye giderken, çarenin Putin’in gitmesi olduğu
sık sık gündeme gelmeye başladı.
Rusya’daki siyasi aktörlerle ilgili pek çok sınıflandırma yaptık. Ancak, ideolojik
olarak iki kamp var; liberaller ve şahinler. Bu kampların elitleri arasında aile ilişkileri, iş
Sait Yılmaz, ABD Halkına Ne Oluyor? academia.edu.tr, (04 Mayıs 2014).
Scott B. MacDonald, Reflections on the 'Revolution' in Europe and America, Smith’s Research and Gradings,
(October 29, 2017).
38
39
17
dünyası çıkarları, kişisel dostluklar ve paylaşılan rekabet kaynaklı bağlar var. Bu eliti, rolleri
ve sorumlulukları bakımından üç kategoriye ayırabiliriz; siloviki, teknokratlar ve oligarklar40;
- Siloviki; kolluk kuvvetleri ve güvenlik teşkilleri üyelerinden meydana geliyor ve
aralarında yoğun bir rekabet var. Kendi ittifaklarını korurken; rakiplerini izliyor, araştırıyor ve
kovuşturuyorlar.
- Teknokratlar; bürokratik etki sağlıyor ve özellikle devlet sözleşmeleri ve
yardımlarında etkili oluyorlar. Bu kategorideki birinin kariyerinde ilerlemesi güvenli teşkilleri
ile ilişkilerine bağlı.
- Oligarklar; rüşvet veya şirket payları ile finansal çıkarlarını koruyan ittifakları temsil
ediyorlar. Çoğu güvenlik teşkilleri ile yakın çalışmak zorunda. Bunların başında Rosneft’in
başkanı Igor Sechin, savunma holdingi Rostec’in CEO’su Sergei Chemezov var.
Bütün bu klanlar, yoğun gözetleme ve yolsuzluk ortamında kendi içinde küçük güç
çatışmaları yaşıyorlar. Putin, bunları kendi amaçları için kullanırken, birinin diğerlerinden çok
daha güçlü olmamasına dikkat ediyor. Ukrayna Savaşı ile birlikte Putin, benzer manevralara
girişti, özellikle Silahlı Kuvvetler ve Savunma Bakanlığı içinde bazı atamalar yaptı. Bu
manevraların içinde Wagner Grup’un başkanı Yevgeny Prigojin ve Çeçen lider Ramazan
Kadirov da vardı. Savaş aleyhine konuşan Mikhail Friedman ve Oleg Deripaska gibi üyeler
etkisini kaybetti. Prigojin’in sonunu biliyoruz. Rusya başkanını korumakla görevli Federal
Koruma Kuvveti (FSO), aynı zamanda etraftakilerin sadakatini de takip ediyor. Putin’e karşı
bir darbe, savaşın kaybedilmesini ve ülkenin bölünmesini getirebilir. Eğer Putin giderse onun
yerini Siloviki ile yakın bağları olan bir teknokratın alması bekleniyor.
Çin.
Mao Zedong’un 16 Mayıs 1966’da başlattığı Kültür Devrimi, Eylül 1986’da sona
erdiğinde Çin toplumu parçalara ayrılmış ve yaklaşık bir milyon kişi öldürülmüş ya da
hayatını kaybetmişti. Çin hala bu dönemin hasarını tedavi edemedi ve etkileri hala toplumu
zehirliyor, benzer bir trajedinin yeniden gelmesinden korkuyorlar. Komünist Parti de 1981’de
Kültürel Devrim’in teori ve pratik olarak tamamen yanlış olduğunu kabul etmişti. Ama Çin
Komünist Partisi’nin bugünkü lideri Şi Cinping, Mao dönemine ilişkin açıklamaları ile endişe
yaratıyor. 2013 yılında Mao dönemine ilişkin şöyle demişti; “Bizim kızıl ülkemiz asla rengini
değiştirmeyecek41”. Mao’nun Kültür Devrimi’nde yaptığı gibi Şi Cinping de muhaliflerini
tasfiye etmekte usta, yolsuzluklar konusunda sadece siyasi rakiplerini cezalandırıyor. Son
Komünist Parti Kongresi’nde muhaliflerini tasfiyeye devam etti ve konumunu kalıcı hale
getirdi.
Çin aslında bilgiç, kendine güvenen, enerjik ve ihtiraslı halkı ile dünyada bir değişimin
en hızlı yaşanabileceği bir ülke. Ancak, otoriter tek parti yönetimi bu halka göz açtırmıyor.
Ancak gene de Çinliler, hükümetin engellerinin arasından bir yol buluyor, polis devletine
rağmen bu deli-dolu insanlar evlerinin tehlikeye atmayı ve kolluk güçleri ile karşı karşıya
gelmeyi göze alıyorlar. Özellikle fabrikalar kapandığı zaman işçi protestoları dalgası başlıyor.
Çin halkı korkusuz değil ama zamanı geldiğinde, Komünist Parti izin vermese de, kendileri
için düşünüp hareket etmeyi biliyorlar. Eğer bir gün Çin’de devrim olacaksa bu yeni devrimi
Mao ya da Şi Cinping değil, Komünist Parti’ye ve onun diktatör liderlerine rağmen Çin halkı
yapacak.
Hong-Kong.
40
41
Kelly Alkhouli, The False Promise of Regime Change in Russia, CPFA, (February 18, 2023).
Gordon G. Chang, China's Coming Revolution, (May 21, 2016).
18
Hong Kong’da bir devrim olup olmayacağı belirsiz. Ama Nisan 2019’da olduğu gibi
ne zaman beklenemeyen büyük bir gösteri olsa, talepler demokrasi, Çin’den bağımsızlık ve
Komünizme son vermek oluyor. Kimse bunların olacağını beklemiyor ama Çin’de ayaklanma
ve devriler hep çevrede başlamış sonra merkezi vurmuştur42. Son Çin İmparatorluğu olan
Mançuların Sing hanedanı da, diğerleri gibi kenarlarından çökmüştü. Hong-Kong’daki
protestolar hükümet şeklini değiştirmeyi hedeflediği için bazen Şemsiye Devrim olarak da
adlandırılıyor. Gösteriler sürekli ve bazen milyonlarca insan bir araya gelebiliyor.
Kırgızistan.
Günümüzde en yakın rejim değişikliği Kırgızistan’da bekleniyor. ABD Dış İlişkiler
Komitesi başkanı senatör Bob Mendez, Ağustos 2023’de Kırgız Hükümetine bir mektup
yazarak; hapisteki renkli devrimcilerin serbest bırakılmasını, Batılı NGO’lara
dokunulmamasını ve Batılı medya organlarının yayınlarına engel olunmamasını istedi43. Aynı
tür mektubu Mart 2022’de Pakistan’a da göndermişti ve bir ay sonra post-modern darbe
gerçekleşti. ABD rejim değişikliği çalışmalarının arkasında jeopolitik kapsamın dışında, bu
ülkelerin Çin ve Rusya ile yakın ilişkileri ya da Washington’un uyarılarını dikkate almayan
eylemleri yatıyor. Kırgızistan, Rusya’ya uygulanan yaptırımlar konusunda üç büyük ülkenin
arasında kalmış durumda. Kırgızistan’da renkli bir devrimden çok melez savaş bekleniyor.
Komşusu Kazakistan, Rusya konusunda ABD’nin yakın markajında ve denge politikası ile
çıkarlarını maksimize etme peşinde. En başından beri Rusya’nın kıskacındaki Kırgızistan’ın
ise Kazakistan kadar manevra alanı yok. Türk Cumhuriyetlerinin tamamı Rusya’nın melez
savaşı ile Amerikan renkli devrimleri arasında bir ikinci cephe olmaya aday.
İran.
Adı İran İslam Cumhuriyeti olsa da ne İslam, ne Cumhuriyet, ne de İran; İslam’ın
genel kabul görmeyen bir versiyonunu teolojik temel yapan rejim birkaç seçilmemiş kişinin
zorbalığı ile yürüyor ve buna Cumhuriyet diyorlar. Üstelik ülke İran’ı, kültür ve tarihini temsil
etmiyor. Nüfusun çoğu İranlı olmadığı gibi Ahameniş İmparatorluğu’ndan44 son İran Şahı’na
2.500 yıllık bir tarih iddiasındadır45. Ve bugünkü rejim bu yüzden İran değil, anti-İran işgal
kuvveti olarak görülmektedir. Bu işgal kuvveti, ne halkı temsil etmekte hem de onun
isteklerine kulak vermektedir. Tahran’da işgal kuvveti gençliği öldürmekte, kadınlara vahşice
davranmakta ve en küçük bir muhalefeti dahi ezmeye çalışmaktadır.
1979’daki İran Devrimi’nin getirdiği teokratik tiranlık tam bir başarısızlık içinde ve
bugünkü durumu değiştirmek için ikinci bir devrim kaçınılmaz ve uygun zamanı bekliyor.
Batılılar, son 20 yılda İslam’ı ehlileştirmek için Ilımlı İslamcıları iktidara getirmek üzere laik
rejimleri hedef aldılar. Ama radikal İslamcı bir rejim olan İran tam bir çelişki içinde ve ılımlı
İslamcıların çok çabuk radikal hale geldiği ve Batılı değerlerle uyuşmalarının mümkün
olmadığı görüldü. İran halkı, halk tarafından, halk için ve halkla beraber ülkeyi yönetecek
yeni bir sistem istiyor. Uzun bir zamandır Batılılar, İran’daki rejimi değiştirmek için halk
ayaklanmaları ile testler yapıyorlar ve sona oldukça yaklaştılar.
Devrime Giden Yolda Yeni Dinamikler
Devrim, kendine özgü bir kavramdır; kimi onu isyan, kimi darbe, ayaklanma,
kalkışma ya da benzeri toplumsal kargaşa ile eş anlamlı tutar. Ancak genel olarak, gerçek bir
devrimin birkaç önkoşulu vardır.
42
Gordon C. Chang, How the Hong Kong Movement Is Now a Major Revolution, (August 27, 2019).
Andrew Korybko, Kyrgyzstan Is the US’ Next Regime Change Target, (August 15, 2023).
44
Ahameniş İmparatorluğu ya da Hehamenişiler (Eski Farsça), İmparatorluk), MÖ 6. yüzyılda Büyük Kiros
tarafından kurulan, tarihteki ilk Pers devletidir.
45
Arash Aramesh, Daniel Khalessi, Is the Second Iranian Revolution Here? (October 13, 2022).
43
19
- İlk olarak, ayaklanma için bir kıvılcım, ateşleyici gerekir. 1830’da romantik bir
tiyatro oyununda (La Muette de Portici) yukarıdan düşen bir şemsiye gürültüsünü insanların
silah sesi zannetmesi ayaklanmayı tetikledi. Bir balıkçının İspanya Kralı’nın kendisine kötü
davrandığı dedikodusu, 1843’te Hollanda ve Belçika’nın ayrılmasına yol açtı. 1917’de
Petrograd’ta başlayan grevi devrimi tetikledi. 2011 yılında Tunus’ta bir pazarcı olan
Muhammed Bouazizi’ye 46 yaşındaki bir kadın polisin (Fedia Hamdi) tokat atması rejimi
değiştirdi.
- Bir devrimin başarılı olması için devrimci bir yapıya ve halk desteğine ihtiyaç vardır.
Devrimciler iktidarı ele geçirene kadar, gücünü ve halk desteğini kaybetme tehlikesi vardır
çünkü otoriter rejim onlara manevra alanı bırakmamaya çalışacaktır. Ancak, devrim ihtiyacı
bulaşıcıdır ve mutlaka yeniden bir yerde patlayacaktır. Rusya’da 1905’de ortaya çıkan 2
milyon kişinin ölümüne neden olan devrim girişimi Çar tarafından bastırıldı ama kaçınılmaz
son 1917’de geldi.
- Devrimlerin ana nedeni birilerinin iktidarda çok uzun süre kalmaları ve diktatörce
eğilimlerin ve yozlaşmanın iyice belirgin hale gelmesidir. Örneğin Tunus’taki Ben Ali ya da
Mısır’daki Mübarek rejimleri böyleydi. Bu tür eski moda otoriter devletler, halkına geçmişin
özlemini satarken, dış etkilere karşı oldukça hassastırlar. Cemal Nasır da ekonomiyi harap
etmiş, pek çok insanı hapse atmış, devrimci durum oluşmuştu. Eğer hastalıktan ölmeseydi,
Mısır’da devrim çok daha önce olabilirdi.
- Devrimler istenmeyen güçler tarafından çalınabilir. Rusya ve İran’daki devrimler bir
süre sonra kendileri ile yola çıkanları yok ettiler. Mısır Devrimi’nde ise Müslüman Kardeşler
seçimle işbaşına gelse de kısa bir süre halk her şeyin çok daha kötüye gideceğini anladı46.
Devrim sonrası iş başına gelen Mursi’nin anayasa değişikliği gayretleri ile belirginleşen
niyetleri, başta ordu olmak üzere laik kesimler tarafından erkenden önlendi.
- Devrimler artık teknolojiyi kullanıyor; Facebook ve Twitter’ın Arap Devrimlerinde
tetikleyici ve yönlendirici etkisi test edildi. Sosyal medyadaki paylaşımların çeşitli ülkelerdeki
halkların devrimci duruma ne kadar yakın olduklarını, nasıl tetiklenebileceği ve organize
edilebileceğini analiz etmek için de kullanılıyor. Bu konuda Batılı ülkelerde çeşitli araştırma
merkezleri istihbarat teşkilleri ile işbirliği yapıyorlar.
Günümüz Türkiye’sinde Sol kesimlere göre; bugün, profesyonel devrimcinin görevi,
yirminci yüzyıldaki gibi kurumları, mesleki mevzileri ve doğrudan proleter olmayan
mücadeleleri partinin uzantısı haline getirmek değildir. Net bir rota, program ve hedef
etrafında bunların arasındaki köprüleri kurmak gereklidir47. Bu kesim, yepyeni bir
profesyonel devrimci kuşağına ihtiyaçları olduğunu düşünüyor. İşinin ehli kadroların
yokluğunda, hâkim sınıflar en ciddi krizlerden bile güçlenerek çıktığı değerlendiriliyor.
Sol hala, dünyayı sınıf çatışması merkezli görüyor ama sadece Lenin ve Gramsci
okumaktan da somut bir rota çıkarılamayacağını kabul ediyor. Sol’a göre, henüz bir reçete
yok ama reçete yolda oluşacak.
Hâlbuki içinde bulunduğunuz şartların dünyası Marx’ın yaşadığı dönemden çok farklı.
Yeni ortaya çıkmakta olan teknolojiler, kimliklerimizi, ilişkilerimizi, işimizi ve dünya
düzenini belirleyecek ve tıpkı küresel iklim değişikliğinin sonuçları gibi küresel bir varoluş
sorunu içindeyiz. Yeni toplumsal yapının kodlarını yazacak entelektüel bir tabakaya
ihtiyacımız var. Bunu biz kendimiz yazamazsak, başkalarının yazdığına uymak zorunda
bırakılacağız.
46
Walter Laqueur, Another Revolution Betrayed, (May 16, 2011).
Cihan Tuğal, 2023 Seçimleri Işığında: 21. Yüzyılda Profesyonel Devrimcilik Nedir? (I) Evrensel, (2 Ağustos
2023). 2023 seçimleri ışığında: 21. yüzyılda profesyonel devrimcilik nedir? (I) - Cihan Tuğal - Evrensel
47
20
Modern bilimsel devrim bize üç temel ders öğretti48;
- Dünyanın doğası, genellikle gizemli ve sezgi ile anlaşılamaz, onu anlamamız
bulmacayı çözmek için ne kadar istekli olduğumuza bağlıdır.
- Bulmacayı çözmek için istekli olmak, dünya ile ilgili sezgisel algılardan şüphe
etmek, doğru seçimler yapmak.
- Bu seçimleri entelektüel biçimde sınırları belirlenmiş bir süreç içinde kabul etmek,
zaman içinde zorlukları yenmek.
Dördüncü Sanayi Devrimi’nin problemleri artık geçmişte olduğu gibi sadece zeki
insanlar, yeni bir ulusal güvenlik teorisi ile çözülemez. Sorunlarımız o kadar karmaşık ki her
disiplinden geniş bir entelektüel kapasiteye, yeni bir toplum mühendisliğine ihtiyacımız var.
Çözümler artık eskilerin dahi bilim adamlarından çok, daha büyük bir ortak aklın çabası ile
gelecek. Yeni bilimsel devrim, ancak tartışmaya ve rekabete açık liberal toplumlarda yani
fikir ve girişim özgürlükleri ile gelebilir.
Yirminci yüzyılda teknolojilerin sağladığı üstünlükler ile beşinci nesil rejim
değişikliklerinin esasları belirleniyor. Rejim değişikliği ile bilgi savaşı arasında yakın ilişki
var. Fiziksel, bilgi ve bilişsel ortamlar birbiri ile yakından alakalı olarak algıları ve
reaksiyonları etkilemeyi hedefliyor. Yirminci yüzyılda rejim değişiklikleri için bilgi savaşı
çok daha önemli hale gelecek. Bu yüzden, melez savaşların içine bilgi savaşı ve siber savaş
çoktan eklendi. Bugün iletişim teknolojilerinin etkili olduğu bir kültürel devrim yaşıyoruz.
Ama bu devrim sosyal düzenlemelerle desteklenmediği takdirde duracaktır49. Daha kötüsü
bencil yönetici sınıfa kendi toplumlarını kontrol imkânı verecektir. Peki devrim, nasıl
gelecek? Her devrimin koşulları kendi devrimci durumu içinde saklı ama bilgi savaşını
kazanmadıkça devrimin gerçekleşmesi çok zor.
Şimdi yeni bir isyan tipi çağındayız. Dünya genelinde protestoları takip eden Carnegie
Endowment for International Peace’e göre, sivil hareketler son yıllarda oldukça arttı 50. Eski
CIA analizcisi Martin Gurri’ye göre, İran’da son örneği görüldüğü gibi, akıllı telefon kullanan
halkın bilgi akışına ülke yönetimi engel olamamakta ve öndersiz hareketler halindeki sivil
protestolar durmaksızın tekrarlanmaktadır51.
Yeni dünya konjonktüründe ısrarlı muhaliflerin protestolarının arkasında artık istismar
edilmemek, aptal yerine konmamak var; yolsuzluklara ve hırsızlıklara tepki var, daha çok
özgürlük isteği var. Ancak, sivil liderlerin bu yozlaşmış oligarklarla mücadele edecek gücü
yok ama teknoloji çağında iktidarın faaliyetlerini daha iyi izleyebilir ve başarısızlıklarını
deşifre edebilirler. Bu isyanlar demokratik formda olabilir ama süratle şekil değiştirilebilir. Bu
yeni isyan çeşidine Biden yönetimi, Ukrayna’da olduğu gibi, hala Soğuk Savaş gözlüğü ile
bakmakta ve bunun bir demokrasi-otokrasi mücadelesi olduğunu düşünmektedir.
ABD, başka ülkelerde demokrasiyi geliştirmek için siyasi partilere, parlamentolara ve
seçimlere odaklanırken; Zbigniew Brzezinski, demokrasinin dışarıdan dayatma ile değil
içeriden ve safhalar halinde gelişeceğini belirtmektedir. Başka ülkelerin iç aktörlerine müdahil
olarak, onların siyasi şereflerine ve onlara olan güvene zarar verirken, halk ta derin şekilde
bölünmektedir. Şerefli olmak, demokrat ve otoriter liderleri birbirinden ayıran bir çizgidir52.
Şeref, seçimle gelmez, halkın gözünde bir anda oluşur ve sonra halkı peşine takar, onu meşru
48
Vincent J. Cardichi, Can the World Tame 21st-Century Technology? AI & Society, (October 19, 2022).
Christopher Mott, Elite Overproduction and Foreign Policy, National Interest, (August 19, 2023).
50
Carnegie Endowment for International Peace,
51
Martin Gurri, Revolt of Public and the Crisis of Authority in the New Millenium, Stripe Press, (2018), 98.
52
Jennifer Brick, Toward a Global Revolution of Dignity, Founding Director of the Center for Governance and
Markets, (July 7, 2022).
49
21
kılar ve bu sel durdurulamaz. Batı propaganda mekanizmasının “değer yüklü” dünyasında
“bilgi sınıfı”, “üretim sınıfı” ile ayrışıyor. Neo-liberallerin hayali olan milliyetsiz, vatansız,
ulus-devletsiz dünya, pek çok devlet tarafından tehdit olarak algılanıyor.
ABD’nin finansal ve teknolojik monopolünü hegemonya mücadelesinde gittikçe daha
çok kullanması, karşı cepheyi bir araya getiriyor. Geleneksel sağ ve sol ideolojiler artık işe
yaramaz hale gelirken, yeni teknolojik materyalizm siyaseti yönlendiren elit manipülasyonu
ile kriz tsunamileri yaratıyor53. Bu kriz dalgaları tüm dünyayı veya geniş kıtasal alanları
saracak, büyük ayaklanmaların habercisi olabilir. Pandemi, yiyecek ve su kıtlığı, savaşlar,
başarısız devlet yönetimleri ve ekonomik çıkmazlar pek çok ülkede ortaya çıkan toplumsal
hareketler ile birlikte, yayılgan hale gelebilir ve beklenmedik bir devletler üstü durum ve hatta
yeni bir ideolojinin doğuşuna neden olabilir.
Sonuç
Devrim, tarihsel ve toplumsal değişiklikler getirir ama bu her zaman rejim değişikliği
demek değildir. Devrim, bir devlet eylemi değil, örgütlü halk eylemidir. Devrimci durum;
devrimci örgütlenme ve ortak amaç gerektirir. Devrimi terk eden ve çürüyen devlet
yöneticilerine karşı çözüm, gene devrimdedir. Devrimi yapacak kuvvet de halkın ve gençliğin
kendisidir. Yirmi birinci yüzyılda devrimci durum, bilgi savaşında devletin zayıf olduğu
durumu bekleyecektir. Gözetleme ve takip, bilgi karartma imkânı olanlar, devletin bu araçları
çöktüğü zaman, devrim yapmaya daha yakın olacaklardır. Örgütlenme, devrim bilinci,
kararlılık, profesyonellik ve çok çalışmak yirmi birinci yüzyılda da devrimlerin anahtarı
olacaktır. Dünya yeni devrimlere oldukça yakındır, yaklaşan devrimlerin bölgesel ve kıtasal
yayılganlık seviyesi yüksek olacak, fırsatçı ayaklanmalara da imkân sağlayacaktır.
Türkiye’de “devrim” kelimesi öncelikle ve doğru olarak Mustafa Kemal Atatürk ile
özdeşleştirilir. Türk halkı devrimcidir; kötü yönetim ve adaletsizliğe karşı her fırsatta
ayaklanmıştır. Anadolu coğrafyasının uzun bir ayaklanma ve devrim tecrübesi var.
Anadolu’dan ilk Türk sosyalist Şeyh Bedrettin örneğinde olduğu gibi devrimci düşünceler ve
“Ferman padişahınsa dağlar bizimdir” diyen Dadaloğlu gibi devrimciler ortaya çıktı. Modern
dönemin ilk devrimcileri Jön Türklerdi ama onların devrim anlayışı yeni bir devlet kurma
vizyonuna ulaşamadı. 1960 Anayasa Devrimi sonrası gelişen Türk Solu içinde 1968
olaylarından etkilenen bir grup genç Küba’daki silahlı devrimi örnek aldı. Son iki yüzyılda
dünyadaki tüm devrimciler içinde yirmi birinci yüzyıla da rehberlik eden tek önder
Atatürk’tür. Ancak, Atatürk devrimleri yarım kalmıştır ve bir karşı-devrim tehlikesi ile karşı
karşıyadır. Bu konuyu bir sonraki makalede detaylı bir şekilde ele alacağız.
53
Brian Patrick Bolger, Is the West Ready for the Second Russian Revolution? The European Conservative,
(October 18, 2022).
22