[go: up one dir, main page]

Arap dünyasında antisemitizm

Arap dünyasında Antisemitizm, Yahudilere karşı uygulanan ayrımcılığa atıfta bulunur. Her ne kadar Araplar da Yahudiler gibi Sami ırkına mensup bir halk olsalar da, günümüzde bütün dillerde "Antisemitizm" kelimesi sadece Yahudilere yönelik ayrımcılığı tanımlamak için kullanılmaktadır.

Araplar arasında Antisemitizm'in 19. yüzyıldan bu yana arttığına inanılmaktadır. İslam dünyasındaki diğer Ehl-i Kitap azınlıklar gibi, Yahudiler de İslam dünyasında uzun süre çeşitli kısıtlamalara maruz kalmışlardır (Bkz. Zımmi). Bununla birlikte, kısıtlayıcı doğasına rağmen, zımmi statüsü çoğu zaman "Ehl-i Kitap"a baskılara karşı nispi güvence ve refah sağlamış, kendi dini yasalarını ve yaşam tarzları yaşamalarına imkân vermiştir. Buna karşılık, laik bir düşünce olan tüm vatandaşlara eşitlik fikri Fransız Devrimi'nin ardından kurumsallaşana kadar Avrupa'nın büyük bölümünde yaşayan Hristiyan olmayanlar bu derecede bir korumadan yoksundu.

Arap dünyasındaki Antisemitizm modern zamanlarda önemli derecede artmıştır. Bunun arkasında, Osmanlı İmparatorluğu ve geleneksel İslami toplumun çöküşü; Batı emperyalizmi ve Hristiyan Araplar aracılığı ile bölgeye taşınan Avrupa etkisi;[1] ve Arap milliyetçiliğinin yükselişi de vardır. Ayrıca, gerek sömürgecilik döneminde Yahudilerin elde ettiği gerekse Siyonist hareketin sahip olduğu orantısız nüfuza karşı duyulan içerleme de Antisemitizm'in yükselişinde rol oynamıştır.

Bernard Lewis'e göre, geride kalan bin dört yüz yılın büyük bölümünde, Araplar, kelimenin Batı'da kullanıldığı anlamda Antisemitik olmamıştır. Lewis, bunun Arapların Hristiyanlar gibi Yahudilerin Tanrı katili olduğu hikâyeleri ile büyütülmemelerine bağlar. İslam, Kur'an'da küfre giren saçmalıklar olarak görülen bu hikâyeleri reddeder. Müslümanlar kendilerini "asıl İsrailoğulları" olarak görmediklerinden Yahudilerin hayatta kalmasını kendilerine yönelik bir tehdit olarak görmezler. İslam'a göre, Eski Ahit geçerliliğini yitirdiğinden, iki inancın yorumları arasında da bir çatışma ortaya çıkamaz. Müslümanların dini kurumları ile Yahudiler arasında da bir teolojik çatışma bulunmamaktadır.[2]

Yirminci yüzyılın başlarında Arap dünyasında Antisemitik olaylar yaşanmışsa da, Antisemitizm asıl Arap-İsrail anlaşmazlığı ile doruğa çıkmıştır. 1948 Arap-İsrail Savaşı'nın ardından, Filistinlilerin yaşadıkları topraklardan toplu göçü, İsrail devletinin kurulması ve 1956 ve 1967 savaşlarında İsrail'in elde ettiği zaferler Araplar için çok ciddi birer şok olmuştur.[3] Arap rejimlerinin siyasi amaçları doğrultusunda Yahudileri günah keçisi yapmaya hazır oluşu da bu ülkelerdeki Yahudilerin durumunu daha da kötüleştirmiş, buralardaki Yahudi cemaatlerinin hemen hepsi (kimi zaman kendi isteği ile, kimi zaman da cebren) yaşadıkları ülkelerden göç etmiştir. Bernard Lewis, 1980'li yıllara gelindiğinde, Arap dünyasında yayımlanan Antisemitik yazının gerek miktarı gerekse de destekçilerinin sahip olduğu nüfuz ile, on dokuzuncu yüzyıl sonu ve yirminci yüzyıl başı Fransa'sının çok ötesinde, hatta Nazi Almanya ile kıyas kabul edebilecek oranlarda klasik Antisemitizm'in Arap entelektüel yaşamının temel bir parçası haline geldiğine işaret etmektedir.[4]

Orta Çağ

değiştir

Hristiyanlar ve Zerdüştçüler ile birlikte, Yahudiler de ekseriyetle Müslüman Araplar tarafından fethedilen topraklarda genelde gayrimüslim azınlıklara verilen zımmi (korunan azınlık) yasal statüsüne sahipti. Yahudiler ekseriyetle (ayrı bir ırk olarak değil) bir dini grup olarak görülmekte, bundan ötürü de "Arap ailesi"nin bir parçası kabul edilmekteydi.[5]

Zımmiler, uygulanması ve şiddeti zamana ve yere göre değişiklik gösteren, bir dizi kısıtlamaya tabiydiler. Söz konusu kısıtlamalar arasında, ayrı mahallelerde ikamet etme, ayırt edici kıyafetler giyme zorunluluğu, Müslümanlara itaat etme, Müslüman kadınlar ile evlenmeme, Müslümanları kendi dinlerine geçirmeme ve yasal sisteme kısıtlı erişim (bir Müslümanın ifadesine karşı bir Yahudinin ifadesi geçersizdi) gibi unsurlar bulunmaktaydı. Zımmiler, cizye adı verilen, yetişkin erkeklerden alınan özel bir kişi başı vergi ödemek zorundaydılar ve bunun karşılığında askerlik hizmetinden ve Müslümanların ödemekle mükellef olduğu zekattan muaftılar. Bunun karşılığında, zımmilere hoşgörü, kişisel meselelerde cemaat halinde otonomi ve can güvenliği gibi kısıtlı haklar verilmekteydi. Tıpkı Hristiyanlar gibi, Yahudi cemaatleri de, kendi yasalarıyla, Müslüman hükümdarlara karşı cemaatleri adına sorumlu olan kendi liderleri tarafından yönetilen yarı otonom gruplardı.

Orta Çağ standartlarına göre, İslam hakimiyeti altındaki Yahudiler, Hristiyan topraklardaki Yahudilere kıyasla genellikle daha resmi bir çerçeveye sahip, daha iyi koşullar altında yaşamaktaydı. Bunun sebeplerinden biri de, bu topraklardaki azınlık statüsünü Hristiyanlar ile birlikte paylaşmalarıdır. Bu iddia için gösterilen kanıtlardan biri de, Hristiyan azınlığın bulunmadığı topraklardaki Yahudilerin durumunun Hristiyan azınlığın bulunduğu topraklara kıyasla sıklıkla çok daha kötü olmasıdır. Örneğin, başta Fas, Libya ve Cezayir olmak üzere, Kuzey Afrika'da Yahudilere yönelik çok sayıda katliam ve etnik temizlik eylemi gerçekleştirilmiş,[6] Yahudiler daha sonra gettolarda yaşamaya zorlanmıştır.[7] Orta Çağ'da, Mısır, Suriye, Irak ve Yemen'de sinagogların yıkılmasını emreden buyruklar veriliştir.[8] Belirli dönemlerde, Yemen, Fas ve Bağdat'taki Yahudiler İslama geçmek ile ölüm arasında bir seçim yapmaya zorlanmıştır.[9] \ Yahudilerin dönem dönem kültürel ve ekonomik refah yaşadıkları, ancak kimi zamanlar da genel bir baskı altına girdikleri durum G.E. von Grunebaum tarafından şu şekilde özetlenmiştir:

"İslam topraklarında yüksek mevkilere gelmiş, güç sahibi olmuş, önemli mali nüfuz elde etmiş, kayda değer ve kabul gören entelektüel başarılar kaydetmiş çok sayıdaki Yahudi tebanın veya vatandaşın isimlerini sıralamak işten bile değildir; aynı durum Hristiyanlar için de geçerlidir. Ancak, baskıların, keyfi müsaderelerin, din değiştirmeye zorlama teşebbüslerinin veya pogromların uzun bir listesini yapmak da aynı şekilde zor olmayacaktır." [10]

Modernitedeki görüşler

değiştir

Ondokuzuncu yüzyıl

değiştir

1840 yılında yaşanan Şam Hadisesi, Yahudilere karşı ritüel cinayet suçlamalarının ve kan iftirasının bir sonucudur. Olaylar, 5 Şubat 1840 tarihinde, Fransisken Capuchin rahibi Peder Thomas ile Rum uşağı kaybolması ve bir daha kendilerinden haber alınamaması ile başlamıştır. Bölgenin Türk valisi ile Fransız konsolos Ratti-Menton, ritüel cinayet ve kan iftirası suçlamalarına inanmışlardı, zira gerçekleştiği idia edilen cinayet Yahudilerin Pesah (Hamursuz) Bayramı öncesinde meydana gelmişti. Başlatılan soruşturmada, Solomon Negrin adlı Yahudi berber, işkence altında suçu itiraf etmiş, başka Yahudileri de suçlamıştır. İki Yahudi işkence altında hayatını kaybederken biri de (Moşe Abulafia) işkenceden kurtulmak için İslama dönmüştür. Bunu izleyen yeni tutuklamalar ve baskılar, 63 Yahudi çocuğun rehine alınması ve Orta Doğu'nun dört bir yanındaki Yahudi cemaatlerine yönelik saldırılar ile sonuçlanmıştır. Uluslararası tepkiler karşısında, Mısır'da İbrahim Paşa bir tahkikat yapılmasını emretmiştir. İskenderiye'deki müzakereler sonucunda, toplam on üç mahkûmdan halen hayatta olan dokuzu suçlamalardan beraat etmiş ve salıverilmiştir. Daha sonraları, İstanbul'da da, Büyük Britanya Yahudi cemaatinin başı Moses Montefiore Sultan I. Abdülmecit'i, Osmanlı İmparatorluğu'nda kan iftirası suçlamalarının yayılmasının önüne geçmek üzere bir ferman yayınlamaya ikna etmiştir:

"…ve tebamıza karşı duyduğumuz sevgiden ötürü, kendilerine isnat edilen suçtaki masumiyetleri aşikar olan Yahudi milletinin, en ufak bir temele dahi dayanmayan suçlamalardan ötürü endişe duymasına ve azap çekmesine izin veremeyiz…."

Bununla birlikte, pogromlar Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da yayılmaya devam etmiştir: Halep (1850, 1875), Şam (1840, 1848, 1890), Beyrut (1862, 1874), Deir El Kamar (1847), Yafa (1876), Kudüs (1847, 1870 ve 1895), Kahire (1844, 1890, 1901-02), Mansura (1877), İskenderiye (1870, 1882, 1901-07), Port Said (1903-1908) ve Demenhur (1871, 1873, 187 ve 1891).[11]

Ondokuzuncu yüzyıl sonunda yaşanan Dreyfus olayı'nın Arap dünyasında da sonuçları olmuştur. Fransa'da patlak veren ateşli Antisemitizm olayları, başta Maruni Lübnan olmak üzere, Fransa'nın nüfuz bölgelerinde de yankı bulmuştur. Öte yandan, Müslüman Arap basın, asılsız bir suçlamaya hedef olan Yüzbaşı Dreyfus'a sempati ile yaklaşmış, Fransa'da Yahudilere yapılan baskıları eleştirmiştir.[12]

Yirminci yüzyıldaki yükseliş

değiştir

Arap dünyasındaki Antisemitizm, Antisemitik propaganda ve kan iftiralarının Avrupa'dan bölgeye ulaşması ve Filistin'deki Britanya Mandası'nda yürütülen Siyonist çalışmalara karşı duyulan öfkenin yayılması ile yirminci yüzyılda yükselişe geçmiştir. Filistin'e konuşlandırılan Britanyalı askerler, son derece Antisemit bir kimliğe sahip Beyaz Hareket'in yanında savaştıkları Rus iç savaşından henüz dönmüşlerdi. Britanya kuvvetlerinin Siyon Liderlerinin Protokolleri'nin Filistin'e getirilmesinden sorumlu olduğu söylenir. Mart 1921'de, Kudüs Belediye Başkanı Musa Kazım El Hüseyni, Winston Churchill'e şunu söylüyordu: "Yahudiler birçok diyarda yıkımın en aktif savunucuları arasında olagelmiştir…. Rusya'nın parçalanmasına tamamen ya da büyük ölçüde sebep oldukları çok iyi bilinen Yahudiler, yine Almanya ile Avusturya'nın yenilgisinin de en büyük müsebbipleridir." [13]

Matthias Küntzel, Yahudi Komplo teorisinin Arap dünyasına kesin olarak gelişinin, 1937 ile 1945 yılları arasında, Arap dünyasını hedef alan Nazi propagandasının etkisi altında gerçekleştiğini savunmaktadır.[14] Küntzel'e göre, Nazilerin Arapça radyo istasyonu 80'e yakın çalışanı ile her gün Arapça yayın yapıyordu. İslam ile Nazizm arasında benzerliklerin kurulduğu yayınlar, Berlin'den Nazi yanlısı propaganda yayını yapan Kudüs Müftüsü Emin El-Hüseyni tarafından da destekleniyordu. Nazi rejimi, 1936'da Yahudi işletmelerinin boykot edilmesi yönündeki çağrılarına başlayan Mısır'daki Müslüman Kardeşler'e de mali destek sağlamıştır.

Bernard Lewis, Arap dünyasındaki Nazi nüfuzuna ve bunun daha sonra Suriye ve Irak'ta yönetimi ele geçiren Baas hareketinin kurucusu Michel Aflak üzerindeki etkisine de değinir:

"Nürnberg Yasaları'nın ilan edilmesinin ardından, Hitler başta Nazi propagandasının en aktif olduğu Fas ve Filistin olmak üzere, Arap ve Müslüman dünyanın dört bir yanından tebrik mesajları almıştı… … Çok geçmeden, paramiliter gençlik teşkilatları, renkli gömlekleri, katı disiplinleri ve az ya da çok karizmatik liderleri ile Nazi ve Faşist benzeri siyasi partiler ortaya çıkmaya başladı." [15]

Her ne kadar bölgedeki Antisemitizm Arap-İsrail Savaşları ile doğal olarak artmışsa da, 1930'larda Cezayir'de yaşanan pogromlar ile 1940'larda Irak ve Libya'da Yahudileri hedef alan saldırılar gibi, Nazilerden esinlenen Yahudilere yönelik pogromlar, İsrail'in kuruluşu öncesinde de vardı. George Gruen, Arap dünyasında Yahudilere yönelik artan düşmanlığı birkaç etkene bağlar: Osmanlı İmparatorluğu'nun ve geleneksel İslami toplumun parçalanması; bölgedeki ticari, mesleki ve idari yaşamda Yahudilerin orantısız bir rol aldığı Batılı emperyalist güçlerin hakimiyeti; destekçilerinin yerel Yahudilerin servetini ve statüsünü devlet üzerinden ele geçirmek istediği Arap milliyetçiliğinin yükselişi; Yahudi milliyetçiliği ve Siyonist harekete karşı duyulan öfke; ve halk desteği olmayan rejimlerin siyasi amaçları doğrultusunda yerel Yahudileri günah keçisi olarak kullanma arzusu.[16]

1948 Arap-İsrail Savaşı, Filistinlilerin yaşadıkları topraklardan toplu göçü, İsrail Devleti'nin kuruluşu ve Arap ülkelerinin Avrupa kontrolünden çıkarak bağımsızlıklarını kazanmasını takiben, Yahudilerin Arap dünyasındaki durumu da kötüye gitmiştir. Bunu izleyen on yıllar içinde, buralarda yaşayan Yahudilerin neredeyse tümü, kimi zaman kendi isteği, kimi zaman da tehdit altında Arap dünyasından kaçmıştır (bkz. Yahudilerin Arap topraklarından toplu göçü). 1945 yılında, Arap dünyasının dört bir yanındaki cemaatlerde yaşayan Yahudilerin sayısı 758.000 ila 866.000 arasındaydı. Günümüzde bu sayı 8.000'in altına düşmüştür. Bir zamanlar nüfusunun yüzde 3'ü Yahudi olan Libya gibi, bazı Arap devletlerinde ise artık hiçbir Yahudi cemaati bulunmazken diğer Arap ülkelerinde sadece birkaç yüz Yahudi kalmıştır.

Günümüzden örnekler

değiştir

Arap Birliği

değiştir

Arap Birliği Konseyi, 2 Aralık 1945 tarihinde Yahudi ürünlerine karşı resmi boykot ilan etmiştir. "Yahudiler tarafından üretilen ve imal edilen mallar Arap ülkelerinde istenmeyen ürünler olarak görülmelidir." Tüm Arap "kurumları, kuruluşları, tüccarlar, komisyoncuları ve bireyleri"ne "Siyonist ürün ve mallarını alıp satmayı, dağıtmayı veya tüketmeyi reddetmeleri" çağrısı yapılmıştır.[17] Boykot ancak 1970'lerde son bulmuştur.

Mısır'daki Müslüman Kardeşler örgütünün lideri Muhammed Mehdi Akif, bir "mit" olarak nitelendirdiği Holokost'u reddererek, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecat'ın Holokost İnkârına destek vermiştir.[18]

Mısır'da devlet kontrolündeki El-Ekber gazetesi, 29 Nisan 2002 tarihinde, bir aldatmaca olduğunu savunduğu Holokost'u inkâr eden bir makale yayımlamıştır. Holokost ile tüm Yahudilerin yok edilememesine hayıflanan bir paragrafta şöyle deniyordu:

"Holokost denen aldatmacaya gelince…. Fransızlar tarafından gerçekleştirilen birçok araştırma, bunun bir uydurma, bir yalan ve bir aldatmacadan başka bir şey olmadığını ortaya koymuştur!! Bu, taslağında son derece büyük bir titizlikle hazırlanan, gerçeklerle hiçbir ilgisi olmayan çok sayıda sahte fotoğrafın kullanıldığı bir "senaryo"dur. Evet, bu bir filmdir; ne daha fazla ne de daha az. Nazizm ile suçladıkları Hitler'in kendisi de, benim gözümde cinayet ve kan dökme dünyasının mütevazı bir "öğrencisi"nden başka bir şey değil. Onları bu sahte Holokost'ununun cehenneminde yaktığı suçlamasından tamamiyle masumdur!!

Birçok Fransız ve Britanyalı bilim insanı ve araştırmacının da kanıtladığı gibi, olay tümüyle Avrupa ülkelerinin genelinden, bilhassa da Alman hükümetinden para sızdırmak amacını taşıyan büyük bir İsrail entrikasından ibarettir. Ancak bu hayal ürünü hikâye ışığında, şahsen Hitler'e tüm kalbimle dillendirmek istediğim bir şikayetim olacak: "Keşke bunu gerçekten yapsaydın be kardeşim, keşke tüm bunlar gerçekten olmuş olsaydı; böylece tüm dünya da onların kötülük ve günahlarının [olmadığı] bir dünyada rahat bir nefes alabilirdi." [19]

2003 yılında, El-Vafd gazetesinde yer verilen karikatürlerde, Yahudiler kanca burunları ile Nazilerle bir tutulan Şeytansı figürler olarak betimlenmekteydi.

Ekim 2000 tarihli makalesinde, köşe yazarı Adil Hammoda, Mısır'ın devlet denetimindeki el-Ahram gazetesinde, Yahudilerin Matsa'yı (Yahudi olmayan) çocukların kanından yaptığını iddia ediyordu.[20] El-Ahram Hebdo'nun editörü Muhammed Salmavi de gazetelerinde "kan iftirası gibi Avrupa kökenli mitlerin kullanılmasını savunuyordu." [21]

Ürdün, Yahudilik simgelerini görünür halde taşıyan, hatta kişisel dini eşyalarını yanında bulunduran Yahudilerin ülkeye girişine izin vermemektedir. İsrail'deki Ürdün Büyükelçisi, ülkeye girmesine izin verilmeyen bir dindar Yahudinin şikayetine cevaben, güvenlikle ilgili sebeplerden ötürü Ürdün'ne girmek isteyen yolcuların dua şalları (Tallit) ve vücuda takılan parçalar (Tefilin) giymemesi gerektiğini söylemiştir.[22] Ürdünlü yetkililer, söz konusu politikanın Yahudi turistlerin güvenliğini sağlamaya yönelik olduğunu ifade etmektedir.[23]

2009 Temmuz'unda, altı Breslov Hasidik Yahudi, Petra yakınlarındaki Hor Dağı'nda bulunan Harun'un kabrini ziyaret etmek için girmek istedikleri Ürdün'den Turizm Bakanlığı'nın ikazı üzerine sınır dışı edilmişlerdir. Grup, Ürdünlü yetkililerin İsrail'den giriş yapmak isteyen dış görünüşünden Yahudi olduğu belli olan kişilere girişte zorluk çıkardığını bildikleri için Mısır'ın Sina Yarımadası'dan feribot ile Ürdün'e gitmişlerdi. Konu İsrail Dışişleri Bakanlığı tarafından da bilinmektedir.

Suudi Arabistan

değiştir

Suudi Arabistan'da, devlete ait bir Web sitesinde ülkeye girmek isteyen Yahudilere vize verilmeyeceği belirtilmiştir.[24][25] Daha sonra bu ifade Web sitesinden kaldırılmış, "hatalı bilgi" konulduğu için özür dilenmiştir. Aralarında Yahudilerin de bulunduğu, İslam dışındaki diğer dinlere mensup kişilerin dinlerini alenen uygulamalarına Suudi Arabistan'da izin verilmemektedir. ABD Dışişleri Bakanlığı'na göre,[26] Suudi Arabistan'da din özgürlüğü yoktur. Suudi Arabistan'ın resmi dini olan İslam'ın öğretileri yasalarla uygulanmaktadır.

Suudi Arap medyasında, kitaplarda, haberlerde ve camilerde [27] kimilerinin Antisemitik olarak nitelendirdiği hicivler ile Yahudilere sözlü olarak saldırılmaktadır.[28] Suudi Arap devlet yetkilileri ve devletin dini liderleri, Yahudilerin dünyayı ele geçirmek için komplolar düzenledikleri fikrini sıklıkla savunmaktadır. İddialarının kanıtı olarak ise, gerçekleri yansıttığını ileri sürdükleri Siyonlu Liderlerin Protokolleri'nden yaptıkları alıntıları göstermektedirler.[29][30]

Bir Suudi Arap devlet gazetesi, tüm Yahudilerden nefret etmenin doğru olduğunu ileri sürmüştür. "Neden onlar (Yahudiler), binlerce yıl önce Irak ve Mısır'da, sonra da Almanya, İspanya, Fransa ve Birleşik Krallık'ta, tarihi yeniden yazmak için sermaye ve basında gücü ele geçirdikleri güne kadar kendilerine ev sahipliği yapan tüm halklardan nefret görmüştür?" [31]

Suudi Arabistan'daki okul kitaplarında Yahudiler (ve Hristiyanlar ile Vahabi olmayan Müslümanlar) kötü gösterilmektedir. Washington Post'un 21 Mayıs 2006 tarihli sayısındaki bir habere göre, Suudilerin Antisemitizm'den arındırıldığını iddia ettikleri ders kitaplarında halen Yahudilere maymun (Hristiyanlara ise domuz) denmekte; öğrencilere Yahudilerden sakınmaları ve onlarla arkadaşlık yapmamaları söylenmekte; Yahudilerin şeytana tapındıkları iddia edilmekte; ve Müslümanlar Yahudileri mağlup etmek için Müslümanlardan Cihat ilan etmeye teşvik edilmektedir.[32]

Eski Ku Klux Klan lideri David Duke Kasım 2005'te Suriye'yi ziyaret etmiş ve Suriye televizyonunda canlı yayınlanan bir konuşma yapmıştır.[33]

1984'te, Suriye Savunma Bakanı Mustafa Tlass, Yahudilerin Şam'da kanlarını Matza yapmakta kullanmak üzere Hristiyan çocuklarını öldürdüklerini iddia ettiği "Siyon Matzası" adlı bir kitap yayımlamıştır (bkz. Şam Hadisesi). Kitabı, Atı olmayan Atlı adlı Mısır'daki televizyon dizisine ve Hizbullah'a bağlı el-Manar televizyon kanalının yayınladığı için Avrupa'da yayın yapması yasaklanmasına neden olan Diyaspora adlı dizilere de esin kaynağı olmuştur.

Emperyalizm karşıtı Yahudi-Arap yazar Albert Memmi'nin https://web.archive.org/web/20081120132211/http://www.jimena.org/faq/memmi.htm adresinde anlattıkları, Tunus'ta Yahudilerin maruz kaldığı ayrımcılık ve fiziki saldırılara dair kişisel bir hikâye sunuyor:

"Her krizde, en ufak bir öneme haiz her olayda, kitleler çıldırır, Yahudi dükkânlarını ateşe verirdi. Bu, Yom Kippur Savaşı sırasında dahi yaşandı. Tunus Devlet Başkanı Habib Borgiba, muhtemelen Yahudilere karşı hiçbir zaman hasmane tutum sergilememişti, ancak o meşum "gecikme," polisin olay yerine ancak dükkânlar yağmalanıp yakıldıktan sonra ulaşması anlamına geliyordu. Fransa'ya ve İsrail'e toplu göçün devam etmiş, hatta artmış olması bu yüzden hiç de şaşırtıcı değildir."

Filistin Yönetimi

değiştir

Mısır merkezli Müslüman Kardeşler örgütünün bir kolu olan Hamas'ın kuruluş ilkeleri bildirgesi ya da "taahhütnamesi"nde Fransız Devrimi'nin, Rus Devrimi'nin, sömürgeciliğin ve her iki dünya savaşının da arkasında Siyonistlerin olduğunu iddia etmektedir. Ayrıca, Serbest Masonların ve Rotary kulüplerinin Siyonist güdümlü oldukları öne sürülmekte, Siyon Liderlerinin Protokolleri'ne göndermelerde bulunulmaktadır.[34] Fransız Devrimi'nin arkasında Yahudilerin ve Serbest Masonların olduğu iddiaları, 19. yüzyıl ortasında Almanya'da ortaya çıkmıştır.[35]

Filistin Kurtuluş Örgütü'nin lideri Mahmud Abbas, 1982 yılında Moskova Üniversitesi'nde Naziler ile Siyonist Hareket'in Liderleri Arasındaki Gizli Bağlantı başlıklı doktora tezini yayımlamıştır.[36][37] Doktora tezi daha sonra kitap haline getirilmiştir. Diğer Yan: Nazizm ile Siyonizm arasındaki Gizli İlişki adlı kitap, Abbas'ın 2003 yılında Filistin Yönetimi Başbakanı olarak atanmasının ardından Holokost inkârının bir örneği olduğu gerekçesi ile yoğun eleştirilere maruz kalmıştır. Kitabında, Abbas şöyle yazmaktadır:

"Bu sayının [Holokost'ta yaşamının yitirenlerin sayısının] abartılması Siyonist hareketin çıkarına gözükmekte, zira bu şekilde kazanımları daha büyük olmaktadır. Bu da, onları uluslararası kamuoyunda Siyonizm ile bir dayanışma yaratmak üzere [altı milyon] sayısını vurgulamaya sevk etmiştir. Birçok akademisyen, altı milyon sayısını tartışmış ve çarpıcı sonuçlara ulaşmıştır —bu sonuçlara göre, Yahudi kurbanların sayısı sadece birkaç yüz bindir.[38][39][40]

Arap gazeteleri

değiştir

Aralarında, Filistin Yönetimi'nin resmi gazetesi El-Hayat El Cedide'nin de bulunduğu birçok Arap gazetesi, sıklıkla "Yahudiler"in dünyadaki tüm hükümetleri kontrol ettiğini ve "Yahudiler"in Batı Şeria'daki tüm Araplara yönelik bir soykırım yapmayı planladıklarını yazmaktadır. Bazıları ise daha az çarpıcı hikâyeler vermekte ve Yahudilerin ABD yönetiminde çok büyük bir nüfuza sahip olduklarını belirtmektedir. Sık sık, diğer ülke liderlerinin Yahudiler tarafından kontrol edildiği iddia edilmektedir.

Birçok resmi Arap devlet gazetesinde yer verilen makalelerde, Siyon Liderlerinin Protokolleri'nin gerçekleri yansıttığı ve bundan ötürü dünyayı ele geçirmeye yönelik bir uluslararası Yahudi komplosuna işaret ettiği iddia edilmektedir.

"Netanyahu'nun planı, Siyon Liderlerinin Protokolleri'nin yazıldığı ve Herzl'in Weizmann ile birlikte bu komplonun uygulanmasına müsait bir yer belirlemek üzere dünyayı köşe bucak dolaştığı dönemde belirlenen özel aşamalara göre düzenlenen büyük Siyonist planına tamamıyla uymaktadır," (Filistin Yönetimi'nin resmi gazetesi, El Hayat el-Cedide, 30 Kasım 1997).

"Yahudiler dünyayı fethetmeye çalışmaktadır... Sadece halkımızı değil, tüm dünyayı ortadan kaldırmayı hedefleyen Siyonist-Sömürgeci komplonun ipliğini pazara çıkarmalıyız," (Filistin Yönetimi Tarım Bakanı Abdül Cevat Salih, El Hayat El-Cedide, 6 Kasım 1997).[41]

Hizbullah'a bağlı El-Manar TV kanalı

değiştir

Hizbullah'ın El-Manar televizyon kanalı sık sık Yahudi düşmanı yayınlar yapmakla, Yahudileri Arap dünyasına karşı bir Siyonist komplo yürütmekle suçlamakla ve çoğu zaman Encyclopædia Brittannica'da "Yirminci yüzyılın başlarında Antisemitizm'e bir bahane ve temel sağlayan sahte bir belge" şeklinde tanımlanan Siyonlu Liderlerin Protokolleri'den alıntılara yayınlarında yer vermekle suçlanmaktadır.

El-Manar'da, tarihi Antisemitik suçlamalara dayanan Diyaspora adlı bir televizyon dizisi yayınlanmıştır. Diziyi izleyen BBC muhabirleri şunları söylemiştir:

"Diyaspora'yı izleyen muhabirler, 19. yüzyılda yayımlanan ve diğerlerinin yanı sıra Naziler tarafından da ırka dayalı nefreti körüklemekte kullanılan Siyon Liderlerinin Protokolleri adlı meşum belgeden birçok alıntı yapıldığını belirtmektedir" [42]

Bir diğer olayda ise, bir El-Manar yorumcusu, "Siyonistlerin Arap ülkelerine AIDS bulaştırmaya yönelik teşebbüsleri"ne atıfta bulunmuştur. El-Manar yetkilileri Yahudi düşmanlığını körükleyici yayınlar yaptıklarını reddetmekte ve konumlarını Yahudi düşmanı değil, İsrail karşıtı şeklinde tanımlamaktadır.

Antisemitik içerik suçlamaları ile ilgili olarak Fransız Yahudilerinin şemsiye kuruluşu CRIF tarafından gerçekleştirilen protestolar sonucu, dönemin Fransa Başbakanı Jean-Pierre Raffarin, 2 Aralık 2004 tarihinde El-Manar'ın Fransa'da yayın yapmasının yasaklanması çağrısında bulunmuştur. Bu çağrı, El-Manar'ın Avrupa'da yayınlarını sürdürmek için ihtiyaç duyduğu lisansın Fransa'da medyayı denetleyen kurum tarafından yenilenmesinden sadece iki hafta sonra gelmişti.[43]

El-Manar TV kanalı, 13 Aralık 2004 tarihinde, Fransa'nın en yüksek idari mahkemesi tarafından sürekli olarak ırka dayalı nefreti ve Antisemitizm'i körüklediği gerekçesiyle yasaklanmıştır.[44]

"Atı Olmayan Atlı"

değiştir

2001-2002 arasında, Arap Radyo ve Televizyonu, Siyon Liderlerinin Protokolleri'nin de sahneye uyarlandığı "Atı Olmayan Atlı" başlıklı 30 bölümlük bir dizi çekmiştir. Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail, tarih boyunca "Yahudilere baskı yapmak için bir bahane" olarak kullanılan ırkçı yalanları içerdiğini savundukları programı yayınlayan Mısır'ı eleştirmiştir.

Ayrıca bakınız

değiştir

Dipnotlar

değiştir
  1. ^ Lewis (1986), pg. 132
  2. ^ Lewis (1986), pg. 117-8
  3. ^ Lewis (1986), pg. 204
  4. ^ Bernard Lewis, Semites and Antisemites New York/London: Norton, 1986, p. 256.
  5. ^ Lewis (1999), pg. 131
  6. ^ "The Forgotten Refugees". 27 Eylül 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Ağustos 2009. 
  7. ^ Maurice Roumani, The Case of the Jews from Arab Countries: A Neglected Issue, 1977, pp. 26-27.
  8. ^ "The Treatment of Jews in Arab/Islamic Countries". 14 Mayıs 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Ağustos 2009. 
  9. ^ Bat Ye'or, The Dhimmi, 1985, p.61
  10. ^ G.E. Von Grunebaum, Eastern Jewry Under Islam, 1971, p.369.
  11. ^ Bodansky, Yossef. "Islamic Anti-Semitism as a Political Instrument" Co-Produced by The Ariel Center for Policy Research and The Freeman Center for Strategic Studies, 1999. ISBN 0-9671391-0-4, ISBN 978-0-9671391-0-4, see also The Encyclopedia of world history By Peter N. Stearns, William Leonard Langer page 527 published 2001
  12. ^ Lewis (1986), pg. 133
  13. ^ quoted in Benny Morris, Righteous Victims, Knopf 1999 Page 99
  14. ^ Jewish Political Studies Review 17:1-2 (Spring 2005) "National Socialism and Anti-Semitism in the Arab World", Matthias Küntzel
  15. ^ Lewis, Bernard. Semites and Anti-Semites: An Inquiry into Conflict and Prejudice. W.W. Norton & Company, 1999. ISBN 0393308397, p. 148
  16. ^ The Other Refugees: Jews of the Arab World 29 Ekim 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. by George E. Gruen (Jerusalem Center for Public Affairs)
  17. ^ The Arab Boycott 29 Ekim 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. by Mitchell Bard (JVL)
  18. ^ Egyptian Islamists deny Holocaust 6 Eylül 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., 23 December 2005.
  19. ^ Columnist for Egyptian Government Daily to Hitler:'If Only You Had Done It, Brother' 5 Ağustos 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (MEMRI bulletin No.375. May 3, 2002
  20. ^ Al-Ahram (Egypt), October 28, 2000
  21. ^ Clark, Kate. "Interpreting Egypt's anti-semitic cartoons." 15 Ocak 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. ''BBC News. 10 August 2003. 28 April 2008.
  22. ^ "Jordan denies entry to Israeli with Jewish prayer items". HaAretz. 10 Temmuz 2009. 14 Temmuz 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Temmuz 2009. 
  23. ^ "Israeli tourists asked to hand over Jewish paraphernalia". eTurboNews. 13 Ağustos 2008. 13 Ekim 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Temmuz 2009. 
  24. ^ Official Saudi Arabia Tourism Website: No Jews Allowed. “Jewish People” May Not Receive Travel Visas Required To Travel Into The Kingdom 25 Aralık 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. by Congressman Anthony D. Weiner (D-Queens & Brooklyn) February 26, 2004
  25. ^ Jews barred in Saudi tourist drive 2 Nisan 2019 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (BBC) February 27, 2004.
  26. ^ "United States Commission on International Religious Freedom. Countries of Particular Concern. Saudi Arabia". 26 Eylül 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Ağustos 2009. 
  27. ^ "'Friday Sermons in Saudi Mosques: Review and Analysis', September 26, 2002 (MEMRI)". 5 Ağustos 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Ağustos 2009. 
  28. ^ "'Antisemitic Satire on a Saudi TV Channel (MBC)', April 19, 2007 (VIDEO) (memritv.org)". 15 Aralık 2005 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Ağustos 2009. 
  29. ^ CMIP report: The Jews in World History according to the Saudi textbooks 28 Eylül 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. The Danger of World Jewry, by Abdullah al-Tall, pp. 140–141 (Arabic). Hadith and Islamic Culture, Grade 10, (2001) pp. 103–104.
  30. ^ http://www.freedomhouse.org/religion/pdfdocs/KSAtextbooks06.pdf 23 Ağustos 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. 2006 Saudi Arabia's Curriculum of Intolerance, Report by Center for Religious Freedom of Freedom House. 2006
  31. ^ Al-Riyadh, Saudi government daily, April 15, 2002, Turki 'Abdallah as-Sudayri, All of History is against Them
  32. ^ Shea, Nina. "This is a Saudi textbook. (After the intolerance was removed.)" 11 Eylül 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., The Washington Post, May 21, 2006, p. B01.
  33. ^ "See his website". 1 Temmuz 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Ağustos 2009. 
  34. ^ Hamas Covenant articles 22 and 32 Hamas Covenant 1988 20 Temmuz 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  35. ^ Warrant for Genocide, The Myth of the Jewish World Conspiracy and the Protocols of the Elders of Zion, Norman Cohn chapter 1.
  36. ^ Was Abu Mazen a Holocaust Denier? 31 Mart 2019 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. By Brynn Malone (History News Network)
  37. ^ Abu Mazen: A Political Profile. Zionism and Holocaust Denial 10 Mart 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. by Yael Yehoshua (MEMRI) April 29, 2003
  38. ^ A Holocaust-Denier as Prime Minister of "Palestine"? 8 Eylül 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. by Dr. Rafael Medoff (The David S. Wyman Institute for Holocaust Studies)
  39. ^ Abu Mazen and the Holocaust 5 Şubat 2019 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. by Tom Gross
  40. ^ PA Holocaust Denial 13 Kasım 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. by Itamar Marcus (Palestinian Media Watch)
  41. ^ Palestinian Authority Anti-Semitism Since the Hebron Accord 6 Temmuz 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (Jewish Virtual Library)
  42. ^ "BBC NEWS | World | Europe | France offers 'hate TV' reprieve". 27 Ağustos 2004 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Ağustos 2009. 
  43. ^ "(BBC)". 12 Ocak 2006 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Ağustos 2009. 
  44. ^ "(BBC)". 14 Mart 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Ağustos 2009. 

Bibliyografya

değiştir