GÜNCEL DİNÎ MESELELER İSTİŞARE TOPLANTISI -IX GÜNCEL İNANÇ PROBLEMLERİ (Deizm, Ateizm, Agnostisizm ve Nihilizm) (11-13 EYLÜL 2018) ANKARA, 2020
Benden bu yazıda istenen daha çok Türkiye odaklı Diyanet İşleri Başkanlığıyla (DİB) ilişkilendiri... more Benden bu yazıda istenen daha çok Türkiye odaklı Diyanet İşleri Başkanlığıyla (DİB) ilişkilendirilebilecek analizler. Bu nedenle ben bu yazıda ateizmin tarihine, çok geniş nedenler ailesine, bu nedenlerin felsefi analizlerine, çok zengin teodise ailesine temas etmiyorum. Bu çerçevede yazımı üç ana başlığa ayırdım. İlk başlık, Türkiye’deki ateizmin niceliksel ağırlığıyla ilgili. Bu başlık işaret ettiği kimi sorunlar nedeniyle sanırım bize bu ağırlığın ciddiye alınıp alınamayacağı ile ilgili önemli ölçüde fikir verecektir. İkinci başlık, Türkiye gibi empirik bilimle ilişkisi sorunlu ülkeler için ayrı bir öneme sahip. Zira gelişmekte olan ülkelerde kendisine yaygın bir popüler kültürün eşlik ettiği bilimcilik, bilimci felsefe, naturalizm ülkemizde batılı ülkelerden bir nebze daha fazla cazip görünüyor. Üçüncü başlıkta ise ateizmin en önemli argümanı olarak görünen kötülük problemine ve bu problem üzerinden DİB’e yönelik kimi mütevazı tavsiyelere, tekliflere yer veriyorum.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Uploads
Books by Kemal Batak
Elinizdeki eserde, Plantinga’nın, ilk olarak, ontolojik argümana bakışı incelenmektedir. Özellikle modal mantığın mümkün dünyalar semantiği çerçevesinde incelenen Plantingacı versiyondan önce, Plantinga’nın bu argümana tarihsel olarak bakışına da yer verilmiştir.
İkinci ve üçüncü bölümde, Tanrı inancına önermesel bir delile ihtiyaç duymaması anlamında “temel” bir inanç gözüyle bakan Plantinga, yoğun bir epistemolojik arka plânla konuyu tartışır. Tanrı inancının rasyonel, gerekçelendirilmiş, haklı temel, temel bir inanç olduğunu savunan bu perspektife göre, Tanrı inancının yanında Hristiyan inancı da bu inanç niteliklerine sahiptir. Epistemik olarak “dışsalcı” olan bu duruşa göre, Hristiyan inancı, sadece rasyonel değildir; aynı zamanda, Plantinga’nın rasyonaliteden daha güçlü bir anlamda kullandığı, “güvence” niteliğine de sahiptir. Bu nedenle Tanrı inancı ve Hristiyan inancı, Plantinga’ya göre, “bilgi” olarak görülebilir. Plantinga’nın bu görüşlerinin Türkiye’de de tartışmayı ve değerlendirmeyi hak ettiği açıktır.
Bugün Dawkins, Dennett ve diğer pek çok bilim insanı ve felsefeci için naturalist proje, takip edilmesi gereken bir projedir. Ancak bu (felsefî) görüş, rasyonel midir, tutarlı mıdır, bilim ile ilişkisi olduğunu iddia ettiğine göre, ne kadar (empirik) bilimseldir? Naturalizmin felsefî olarak değeri nedir? Bugün pek çok bilimsel ve felsefî etkinlik kendini felsefî (metafizik, ontolojik) naturalizm içinde ifade ettiğine göre, bu görüşün, örneğin, teizm bakımından değeri nedir? “Doğal bilimlerin bize sunduğu varlık ve metot tek meşru varlık ve metottur.” diyen naturalist görüşün kendisi doğal, empirik bilimlere dayanıyor mu?
Çağdaş entelektüel hayatta pek çok felsefî ve empirik bilimsel proje, insanı naturalist perspektiften anlama çabası içinde olduğu için teizm karşıtıdır da. Elinizdeki eser, zihin, bilinç, irade özgürlüğü, değerler ve ahlâkî değerler bağlamında “felsefî naturalist açıklama”nın “felsefî teist açıklama”ya göre başarısız, nihayetinde, kendisini çürüttüğü için tutarsız ve dolayısıyla irrasyonel olduğunu savunuyor.
Okuyucuyu başta etkilemek yanlış olabilir; ama -kitap içindeki tartışmaların göstereceği gibi- Quine’nın bu projesinin başarılı olmadığını düşünüyorum. Zaten ilgilenenler bilir ki çağdaş analitik felsefe, genelde, yoluna, Quinecı yerini alma naturalizmini bırakarak, ılımlı bir rasyonalizm/empirizm olarak devam ediyor.
(Önsöz’den)
Papers by Kemal Batak
Özet
Bu makalede Müslüman düşünürlerden Gazâlî’nin bir felsefe disiplini olan metafiziğe bakışı mantıksal pozitivizmin bakışıyla karşılaştırılmaktadır. Gazâlî “geniş anlamda metafiziği” bir bütün olarak reddetmezken mantıksal pozitivizm metafiziği bir bütün olarak reddediyor görünmektedir. Bu çalışmada, Gazâlî’nin metafiziğe karşı yaklaşımının, mantıksal pozitivizme göre, daha tutarlı ve daha felsefî olduğu savunulmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Gazâlî, mantıksal pozitivizm, mantık, metafizik
Abstract
I intend to compare al-Ghazali’s, a medieval Muslim thinker, approach to metaphysics as a philosophical discipline to that of logical positivists. While al-Ghazali does not reject “metaphysics in the broader sense,” logical positivists reject metaphysics altogether. I argue that al-Ghazali’s approach to metaphysics is more consistent and philosophically defensible than that of logical positivists.
Keywords: Ghazali, Logical positivism, logic, metaphysics
NECESSITY OF NATURAL LAWS, DIVINE ACTION AND MIRACLE
-Can God Act in the World?-
Abstract
In this essay, first, I concentrate on the issue of miracle, in particular, divine action and divine intervention according to Enlightenment thinkers. Liberal teologians such as Rudolf Bultmann (1884-1976), after Laplacian determinist metaphysics was added to the Newtonian mechanics, found that divine action in the world would be contrary to the necessity of natural laws, i.e., to their being secientific and they defended a semi-deist view of “hand-off theology.” Many modern theologians defended outdated Laplacian determinist metaphysics for the sake of complying with scientific standards. Then, I discuss famous causality debate between al-Ghazali and Ibn Rushd in the light of the divine action and the New Scientific Picture that is intensively debated in the contemporary philosophy of religion. Here, contrary to the claim of Ibn Rushd, I argue, if quantum mechanics is correct, then al-Ghazali doesn’t uproot science and his view that causality is contingent is more scientific and more modern than that of Ibn Rushd’s position. Finally, I point out that, outside of the Theological Project of al-Ghazali, in his Epistemological Project, al-Ghazali believes that natural laws are certain and I argue that he follows a middle way in this regard.
Bu makalede bilimin ve kısmen bilginin tümevarım kaynaklı olup olmadığını özellikle Karl Popper’den hareketle tartışıyorum. Ona göre tümevarım diye bir şey yoktur. Tümevarım deneye dayanmadığı ve dolayısıyla bilimsel olmadığı için metafizik karakterlidir. Onun epistemolojisine göre bilim ya da bilgi tümdengelimsel bir yolla, bir kuramdan hareketle başlar, gözlemlerden hareketle değil.
Is Induction the Foundation of Science or Is there Anything to Be Called Induction?
-Karl Popper’s Criticism of Induction-
Summary:
In this article, I intend to discuss whether science and partly knowledge results from induction based on Karl Popper’s thought. For Popper there is nothing to be identified as induction. Because induction cannot be based on experience and is not scientifically attestable, it belongs to the area of metaphysics. On his epistemological criteria, science, or knowledge, begins deductively or based on a theory, not based on experience.
Özet
Çalışmamı üç bölüme ayırdım. İlkinde Viyana Çevresi’ni Karl Popper perspektifinden özellikle felsefi kuramlar/metafizik bağlamında, inceliyorum. İkincisinde felsefi/metafizik kuramların çürütülebilirlik perspektifinden yapısını tartışıyorum. Popper, felsefi/metafizik kuramların mantıksal pozitivizmin aksine yanlış olarak değerlendirilebileceğini, rasyonel olarak savunulabileceğini, bu kuramların problem çözme kabiliyetleri kadar rasyonel olduklarını düşünür. Bu tutum, anlam kuramı yaklaşımında metafiziğe yanlış olma lütfunu vermeyen mantıksal pozitivizme göre daha ileri bir safha olarak görülebilir. Üçüncü bölümde, atomculuk örneğinde görüldüğü gibi bilimsel düşünceleri bilim sahnesine çıkarmada etkili olmuş kimi metafizik düşüncelere değineceğim.
Anahtar Kelimeler: metafizik, bilim, Karl Popper, mantıksal pozitivizm.
Abstract
I have divided my paper into three chapters. First, I am working on Vienna Circle from the perspective of Karl Popper, specially from the point of philosophical/metaphysical theories. Secondly, I am arguing about philosophical/metaphysical theories from the perspective of refutability. Popper thinks that philosophical/metaphysical theories can be evaluated false on the contrary to logical positivism, can be argued as rational, and he thinks that these theories are rational as much as their ability of problem solving. This attitude can be seen as a forward step according to logical positivism which doesn’t grant being false to metaphysics in respect of meaning theory. Thirdly, I’m talking about metaphysics ideas which have become effective on making scientific ideas scientific.
Doğadan ve akıldan hareketle Tanrı’nın varlığının kanıtlanması faaliyeti olan doğal teoloji, din felsefesinin gündeminde son dönemlerde daha fazla yer işgal etmektedir. Klasik doğal teolojide savunulduğu gibi, teistik argümanlar, tüm rasyonel insanları ikna edecek evrensel ve kesin bir güce sahip midir? Teistik argümanlar evrensel olarak kabul edilebilir öncüllerden mi hareket etmektedir? Her ne kadar deneyimden de kaynaklansa, teistik argümanlar, daima, rasyonel insanların, rasyonel bir şekilde anlaşmazlığa düştükleri tartışmalı metafizik ilkelere, varsayımlara dayanmaktadır. Bu nedenle, bu makalede, teistik argümanların, karşıtlarından daha inandırıcı ya da makul olduğunda, iyi ya da başarılı bir teistik kanıtın oluşturulmuş olacağı savunulmaktadır. Anahtar Kelimeler: Doğal teoloji, teistik argüman, evrensel akıl, kesin kanıt, dinsel doğal teoloji, Aydınlanma
NATURAL THEOLOGY AND THE POWER OF THEISTIC ARGUMENTS
Abstract
Natural theology, which is considered to be the activity to prove God's existence using evidence from nature and reason, has occupied more space in the agenda of philosophy of religion recently. Do theistic arguments have universal and certain power to convince all rational people as it has been defended by classical natural theology? Can theistic arguments start from universally acceptable premises? Although theistic arguments have basis in experience, they are constructed on the controversial metaphysical principles, assumptions that, always, rational people, rationally conflict. Therefore, in this article I defended that if theistic arguments are more convincing or reasonable than their opponents, then they can be considered as good or successful theistic proofs.
Bu çalışmada, Batı epistemolojisinde 1970’lerde ortaya çıkıp, yoğun olarak 1980’lerden sonra tartışılmaya başlanan iki epistemolojik kuram incelenmiştir. Gerekçelendirme, düşünen kişi için “bütünüyle” içsel konulara bağlıdır, iddiasında olan içselcilik, marjinal bir tutum benimsemiş görünürken, inanç gibi bazı zihinsel içeriklerini anlamanın “kısmen”, neredeyse bütünüyle, dışsal süreç ve niteliklere bağlı olduğunu savunan dışsalcılık, sağduyuya ve gerçeğe daha yakın bir tutum benimsemiş görünmektedir. Din felsefesi yapma şeklini de bütünüyle etkileyen bu iki bakış açısından ilki, doğal teoloji ya da delil temelli yöntemi desteklerken, ikincisi, delilin ya da gerekçelendirmenin zorunlu olmadığı yöntemi desteklemektedir.
Abstract
In this study, two epistemological theories that emerged in 1970s in Western thought and began to be discussed intensively in 1980s are examined. While internalism, which claims that justification for the person who thought depends "completely" internal issues, seems to have adopted a marginal attitude; externalism, which claims that understanding certain mental contents, such as belief, depends “partly”, almost completely, on external processes and qualities, seems to have adopted an attitude closer to the truth and common sense. The two perspectives govern completely the manner one engages in doing philosophy of religion. While the first supports natural theology, or evidence-based methods, the second supports the methods that does not assign necesstity to evidence or justification.
Aristoteles sonradan Pironcu Agrippa tarafından değinilecek ‘Pironcu’ Probleme Posterior Analytics’in ana epistemolojik sorunu olarak değinir. Nedenlere dayalı bir bilgi olan burhani bilgi konusunda o, A3’te üç seçeneğe temas eder: a) Sonsuzca gerileme (teselsül), b) döngüsellik (devr) ve c) temelcilik. Bilginin yapısına dair bu tartışmada pek çok filozof gibi Aristoteles’in tercihi temelcilikten yanadır. Agrippa üçlemini ortaya koyup değerlendiren Pironcu Şüpheciye göre de, bir inancın gerekçelendirilmesi delil/iyi bir neden ya da argüman yoluyla olacaksa karşımıza üç seçenek çıkar: Batıl bir a) sonsuzca gerileme, b) devr, ya da c) (nedensiz) kör ya da keyfi bir temel. Bu yazıda Aristoteles’in, Pironcu şüpheciliğin ana kaynaklarını yazan Sextus Empiricus’un ve İbn Sînâ’nın söz konusu problemi ortaya koyan görüşlerine temas ettikten sonra felsefi şüpheciliğe yönelik çağdaş bir itiraza, çağdaş erdem epistemolojisinin kurucusu olan Ernest Sosa’nın itirazına, değiniyorum. Ancak tam bir (dışsalcı) genel bilgi teorisi döngüsellikten kurtulabilir mi? Şöyle ki bir Y yetisinin güvenilirliğine dair inancımızı Y’ye dayanarak gerekçelendirebiliyorsak; genel T bilgi teorisinin doğru olduğuna dair inancımızı yine T’ye dayanarak gerekçelendirebiliyorsak döngüselliğin içine düşmüş oluruz. Bir kez daha Pironcu Problemle yüzleşiyoruz; yargıyı askıya alan bir tür Pironcu Şüphecilik en makul seçenek mi; yoksa buradaki devr batıl olmayan erdemli bir devr mi? Sosa ikinci seçeneği savunur.
ABSTRACT
Aristotle discusses what will be called later as the ‘Pyrrhonian’ Problematic since Pyrrhonian Agrippa mentioned it, in Posterior Analytics as a main epistemological problem. He counts three options concerning demonstrative knowledge that a kind of knowledge that it based on reasons: a) Infinite regress, b) circularity, and c) foundationalism. In this debate which is related to the structure of knowledge, like many other philosophers, Aristotle accepts foundationalism. According to Pyrrhonian Skeptic who present and evaluate Agrippa’s trilemma, if justification of a belief is carried out with evidence/good reason or argument we have also three options: Vicious a) infinite regress, b) circularity, or c) a foundation that is (groundless) blind or arbitrary. In this paper, firstly, I explore the views of Aristotle and Sextus Empricus, who had written main books of Pyrrhonian Skepticism, and of Avicenna that present the problem in question. Then I discuss a contemporary objection to philosophical skepticism, namely the objection of Ernest Sosa, who is the founder of contemporary virtue epistemology. Could a fully (externalist) theory of knowledge refrain from circularity? If we justify our belief regarding reliability of faculty F via F and if we justify our belief that general theory of knowledge T is correct via T we would fall within circularity. Once more we come up against Pyrrhonian Problematic. Is a kind of Pyrrhonian Skepticism the best reasonable option or circularity here is not a vicious but virtuous one? Sosa defends the second option.
Bu makalede çağdaş erdem epistemolojisinin kurucusu olarak görülen Ernest Sosa’nın en çok bilinen görüşlerinden olan hayvani bilgi ve tefekküri bilgi ayrımını inceliyorum. Bilgi ve gerekçelendirmeyi hayvani ve tefekküri olarak ikiye ayıran Sosa’ya göre, S’nin İ inancı bir hayvani bilgidir; ancak İ, S’nin çevresi, deneyimi ve geçmişinin etkisi sebebiyle algı, iç gözlem ve hafıza yetileri tarafından otomatik olarak oluşturulmuşsa. Eğer böylesine bir otomatik girdi-çıktı ilişkisi aşılmak suretiyle S, İ inancının perspektifindeki yerine dair bir farkındalığa sahipse İ’nin tefekküri bilgi olduğunu söyleyebiliriz. İlk bilgi akıl ve muhakeme yoksunu hayvanlarla sınırlı değildir; insan her iki bilgi türünü de elde edebilir. Ancak tefekküri olmayan bilgi, bir meta-bilgi olmaması nedeniyle, öznenin inancının kaynağı, doğruluğu ve güvenilirliği hakkında farkındalığının olmadığı bir bilgidir. Mekanik bir bilgi olan bu bilgi, güvenilirci/dışsalcı bir bilgi iken tefekküri bilgi içselci bir bilgidir. Böylece Sosa kendi erdem epistemolojisi versiyonunda epistemoloji geleneğinde uzlaşmaz dikotomiler olarak görülen bilginin doğasına dair bu iki görüşü uzlaştırmıştır. Burada müzakere ettiğim pek çok sorun var: Üst bir bilgiyi oluşturan geniş bağdaşım bir inancın doğru olmasını garanti eder mi? Hayvani “gerekçelendirme” nedir? Bizatihi “tefekküri gerekçelendirme” bir inancın bilgi olması için yeterli midir? Kötü cin kurbanı herhangi bir anlamda gerekçelendirilmiş bir inanca sahip midir?
Anahtar Kelimeler: Erdem epistemolojisi, hayvani bilgi, tefekküri bilgi, gerekçelendirme, entelektüel erdem, epistemik perspektivizm, bağdaşımcılık
ERNEST SOSA ON ANIMAL KNOWLEDGE AND REFLECTIVE KNOWLEDGE
ABSTRACT
In this article, I explore animal knowledge and reflective knowledge, both of which are the most famous views of Ernest Sosa, who is seen as the founder of contemporary virtue epistemology. According to Sosa, who divides knowledge and justification as animal and reflective, S has an animal belief B if and only if, B had been constituted automatically based upon S’s impact of his/her environment, experience and past by S’s faculties of perception, introspection and memory. If S have awareness as to place belief B within his perspective by way of going beyond such automatic input-output relation, we can say that B is a reflective knowledge. First knowledge does not belong to animals only, which do not have reason; but human being too. Human being can attain both kinds of knowledge. But because of not being meta-knowledge, in unreflective knowledge, the subject do not have some awareness of source, correctness and reliability of his belief. As a mechanical knowledge, the first kind of knowledge is a reliabilist/ externalist knowledge, while reflective knowledge is an internalist knowledge. Sosa reconciles the two views about the nature of knowledge, which are seen as an irreconcilable dichotomies in the tradition of epistemology, in his version of virtue epistemology. There are a lot of problems that I discussed in this context: Does broad coherence that constitutes one upper knowledge, guarantee a belief’s being correct. What is animal “justification”? Does “reflective justification” per se sufficient for a belief being knowledge? Is victim of evil demon have justified belief in any sense?
Keywords: Virtue epistemology, animal knowledge, reflective knowledge, justification, intellectual virtue, epistemic perspectivism, coherentism
Contemporary analytic philosopher Ernest Sosa, who is seen as a founder of a modern/contemporary virtue epistemology, proposed the concept of intellectual virtue, which is one of the two basic concepts of his epistemology, and one of the most important concepts that he introduced to the contemporary epistemology literature in 1980, when he discussed ongoing problem between foundationalism and coherentism, as a solution to the problems in question. While the two theory about the structure of knowledge do not have a unified theory, intellectual virtue allow a room for a unified theory as a sources of justification and knowledge. After the failure of modern Cartesian rationalism, reliabilism which Sosa sees as one of two alternatives of the rationalism, determines the concept of intellectual virtue. The concept of intellectual virtue which is reliabilist and externalist, is a truth-conducive disposition or ability which states that S would mostly attain the truth and avoid error in a certain field of propositions F, when in a certain conditions C. Animal knowledge, which is one of the two main form of knowledge, is a believing something by way of a faculty or intellectual virtue. Then intellectual virtue is a source of justification and knowledge. According to his faculty reliabilism, while introspection, memory, deductive and intuitive reason is infallible, external perception, ampliative reason that is total of inductive and abductive reason is fallible. According to him, having a cognitive faculty or virtue, therefore, is not require to perfect infallibility but require a good success of ratio.
In this article, I examine first Edmund Gettier’s criticism of the definition of knowledge within the traditional epistemology, then Ernest Sosa’s evaluation of Gettier problem. Ernest Sosa who is mainly known as a champion of virtue epistemology, had tried to solve Gettier problem before presenting this evaluation. I describe, therefor, here the views of Sosa regarding the problem both in the period of virtue epistemology and the period prior to the virtue epistemology. According to him, traditional account of knowledge as a justified true belief had collapsed with Gettier. Sosa have some solutions that are basically externalist and reliabilist. He thinks that traditional internalist account of knowledge have neglected causal connection between the fact that p and one’s belief of p, that must be rejected epistemic closure principle which is used in Gettier counterexample, that true belief can be counted as knowledge only if it is based on intellectual virtue and that our reasoning which take us to knowledge ought not include any falsehood.
According to many commentators, on the one hand, Aristotle elaborates the concept of happiness as an action in coherence with all virtues in the first book of The Nicomachean Ethics, on the other hand, in the last book of The Nicomachean Ethics, he consubstantiates happiness with only one virtue, which is philosophical wisdom. In this article, I examine parts 7 and 8 of Book 10 of The Nicomachean Ethics, which are probably the most interesting and unexpected passages in the the book. These parts are the most problematic areas which became a subject matter of many books for the clarifications of the issues. Aristotle obviously claims that there is a relationship between the best intellectual virtue and God, giving him perfect happiness, which indicates that there is an intersection point among metaphysics, epistemology, ethic and philosophy of religion. In this context, the main aims of this article are, first, to describe the contemplative life which is caused by the highest intellectual virtue and to claim that this life is in harmony with the inclusivist theory.
Radical foundationalism has been criticized strongly especially after the second half of the past century. Coherentist justification has emerged as an alternative to foundationalist justification that was waning as a result of philosophers’ criticism such as W. V. Quine, Wilfrid Sellars, Nicholas Rescher, Keith Lehrer. According to Ernest Sosa who is one of the leading champions of contemporary virtue epistemology, both coherentist and foundationalist doctrines of justification are false. In this paper, I describe Sosa’s criticism of the two views on the structure of knowledge.
Elinizdeki eserde, Plantinga’nın, ilk olarak, ontolojik argümana bakışı incelenmektedir. Özellikle modal mantığın mümkün dünyalar semantiği çerçevesinde incelenen Plantingacı versiyondan önce, Plantinga’nın bu argümana tarihsel olarak bakışına da yer verilmiştir.
İkinci ve üçüncü bölümde, Tanrı inancına önermesel bir delile ihtiyaç duymaması anlamında “temel” bir inanç gözüyle bakan Plantinga, yoğun bir epistemolojik arka plânla konuyu tartışır. Tanrı inancının rasyonel, gerekçelendirilmiş, haklı temel, temel bir inanç olduğunu savunan bu perspektife göre, Tanrı inancının yanında Hristiyan inancı da bu inanç niteliklerine sahiptir. Epistemik olarak “dışsalcı” olan bu duruşa göre, Hristiyan inancı, sadece rasyonel değildir; aynı zamanda, Plantinga’nın rasyonaliteden daha güçlü bir anlamda kullandığı, “güvence” niteliğine de sahiptir. Bu nedenle Tanrı inancı ve Hristiyan inancı, Plantinga’ya göre, “bilgi” olarak görülebilir. Plantinga’nın bu görüşlerinin Türkiye’de de tartışmayı ve değerlendirmeyi hak ettiği açıktır.
Bugün Dawkins, Dennett ve diğer pek çok bilim insanı ve felsefeci için naturalist proje, takip edilmesi gereken bir projedir. Ancak bu (felsefî) görüş, rasyonel midir, tutarlı mıdır, bilim ile ilişkisi olduğunu iddia ettiğine göre, ne kadar (empirik) bilimseldir? Naturalizmin felsefî olarak değeri nedir? Bugün pek çok bilimsel ve felsefî etkinlik kendini felsefî (metafizik, ontolojik) naturalizm içinde ifade ettiğine göre, bu görüşün, örneğin, teizm bakımından değeri nedir? “Doğal bilimlerin bize sunduğu varlık ve metot tek meşru varlık ve metottur.” diyen naturalist görüşün kendisi doğal, empirik bilimlere dayanıyor mu?
Çağdaş entelektüel hayatta pek çok felsefî ve empirik bilimsel proje, insanı naturalist perspektiften anlama çabası içinde olduğu için teizm karşıtıdır da. Elinizdeki eser, zihin, bilinç, irade özgürlüğü, değerler ve ahlâkî değerler bağlamında “felsefî naturalist açıklama”nın “felsefî teist açıklama”ya göre başarısız, nihayetinde, kendisini çürüttüğü için tutarsız ve dolayısıyla irrasyonel olduğunu savunuyor.
Okuyucuyu başta etkilemek yanlış olabilir; ama -kitap içindeki tartışmaların göstereceği gibi- Quine’nın bu projesinin başarılı olmadığını düşünüyorum. Zaten ilgilenenler bilir ki çağdaş analitik felsefe, genelde, yoluna, Quinecı yerini alma naturalizmini bırakarak, ılımlı bir rasyonalizm/empirizm olarak devam ediyor.
(Önsöz’den)
Özet
Bu makalede Müslüman düşünürlerden Gazâlî’nin bir felsefe disiplini olan metafiziğe bakışı mantıksal pozitivizmin bakışıyla karşılaştırılmaktadır. Gazâlî “geniş anlamda metafiziği” bir bütün olarak reddetmezken mantıksal pozitivizm metafiziği bir bütün olarak reddediyor görünmektedir. Bu çalışmada, Gazâlî’nin metafiziğe karşı yaklaşımının, mantıksal pozitivizme göre, daha tutarlı ve daha felsefî olduğu savunulmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Gazâlî, mantıksal pozitivizm, mantık, metafizik
Abstract
I intend to compare al-Ghazali’s, a medieval Muslim thinker, approach to metaphysics as a philosophical discipline to that of logical positivists. While al-Ghazali does not reject “metaphysics in the broader sense,” logical positivists reject metaphysics altogether. I argue that al-Ghazali’s approach to metaphysics is more consistent and philosophically defensible than that of logical positivists.
Keywords: Ghazali, Logical positivism, logic, metaphysics
NECESSITY OF NATURAL LAWS, DIVINE ACTION AND MIRACLE
-Can God Act in the World?-
Abstract
In this essay, first, I concentrate on the issue of miracle, in particular, divine action and divine intervention according to Enlightenment thinkers. Liberal teologians such as Rudolf Bultmann (1884-1976), after Laplacian determinist metaphysics was added to the Newtonian mechanics, found that divine action in the world would be contrary to the necessity of natural laws, i.e., to their being secientific and they defended a semi-deist view of “hand-off theology.” Many modern theologians defended outdated Laplacian determinist metaphysics for the sake of complying with scientific standards. Then, I discuss famous causality debate between al-Ghazali and Ibn Rushd in the light of the divine action and the New Scientific Picture that is intensively debated in the contemporary philosophy of religion. Here, contrary to the claim of Ibn Rushd, I argue, if quantum mechanics is correct, then al-Ghazali doesn’t uproot science and his view that causality is contingent is more scientific and more modern than that of Ibn Rushd’s position. Finally, I point out that, outside of the Theological Project of al-Ghazali, in his Epistemological Project, al-Ghazali believes that natural laws are certain and I argue that he follows a middle way in this regard.
Bu makalede bilimin ve kısmen bilginin tümevarım kaynaklı olup olmadığını özellikle Karl Popper’den hareketle tartışıyorum. Ona göre tümevarım diye bir şey yoktur. Tümevarım deneye dayanmadığı ve dolayısıyla bilimsel olmadığı için metafizik karakterlidir. Onun epistemolojisine göre bilim ya da bilgi tümdengelimsel bir yolla, bir kuramdan hareketle başlar, gözlemlerden hareketle değil.
Is Induction the Foundation of Science or Is there Anything to Be Called Induction?
-Karl Popper’s Criticism of Induction-
Summary:
In this article, I intend to discuss whether science and partly knowledge results from induction based on Karl Popper’s thought. For Popper there is nothing to be identified as induction. Because induction cannot be based on experience and is not scientifically attestable, it belongs to the area of metaphysics. On his epistemological criteria, science, or knowledge, begins deductively or based on a theory, not based on experience.
Özet
Çalışmamı üç bölüme ayırdım. İlkinde Viyana Çevresi’ni Karl Popper perspektifinden özellikle felsefi kuramlar/metafizik bağlamında, inceliyorum. İkincisinde felsefi/metafizik kuramların çürütülebilirlik perspektifinden yapısını tartışıyorum. Popper, felsefi/metafizik kuramların mantıksal pozitivizmin aksine yanlış olarak değerlendirilebileceğini, rasyonel olarak savunulabileceğini, bu kuramların problem çözme kabiliyetleri kadar rasyonel olduklarını düşünür. Bu tutum, anlam kuramı yaklaşımında metafiziğe yanlış olma lütfunu vermeyen mantıksal pozitivizme göre daha ileri bir safha olarak görülebilir. Üçüncü bölümde, atomculuk örneğinde görüldüğü gibi bilimsel düşünceleri bilim sahnesine çıkarmada etkili olmuş kimi metafizik düşüncelere değineceğim.
Anahtar Kelimeler: metafizik, bilim, Karl Popper, mantıksal pozitivizm.
Abstract
I have divided my paper into three chapters. First, I am working on Vienna Circle from the perspective of Karl Popper, specially from the point of philosophical/metaphysical theories. Secondly, I am arguing about philosophical/metaphysical theories from the perspective of refutability. Popper thinks that philosophical/metaphysical theories can be evaluated false on the contrary to logical positivism, can be argued as rational, and he thinks that these theories are rational as much as their ability of problem solving. This attitude can be seen as a forward step according to logical positivism which doesn’t grant being false to metaphysics in respect of meaning theory. Thirdly, I’m talking about metaphysics ideas which have become effective on making scientific ideas scientific.
Doğadan ve akıldan hareketle Tanrı’nın varlığının kanıtlanması faaliyeti olan doğal teoloji, din felsefesinin gündeminde son dönemlerde daha fazla yer işgal etmektedir. Klasik doğal teolojide savunulduğu gibi, teistik argümanlar, tüm rasyonel insanları ikna edecek evrensel ve kesin bir güce sahip midir? Teistik argümanlar evrensel olarak kabul edilebilir öncüllerden mi hareket etmektedir? Her ne kadar deneyimden de kaynaklansa, teistik argümanlar, daima, rasyonel insanların, rasyonel bir şekilde anlaşmazlığa düştükleri tartışmalı metafizik ilkelere, varsayımlara dayanmaktadır. Bu nedenle, bu makalede, teistik argümanların, karşıtlarından daha inandırıcı ya da makul olduğunda, iyi ya da başarılı bir teistik kanıtın oluşturulmuş olacağı savunulmaktadır. Anahtar Kelimeler: Doğal teoloji, teistik argüman, evrensel akıl, kesin kanıt, dinsel doğal teoloji, Aydınlanma
NATURAL THEOLOGY AND THE POWER OF THEISTIC ARGUMENTS
Abstract
Natural theology, which is considered to be the activity to prove God's existence using evidence from nature and reason, has occupied more space in the agenda of philosophy of religion recently. Do theistic arguments have universal and certain power to convince all rational people as it has been defended by classical natural theology? Can theistic arguments start from universally acceptable premises? Although theistic arguments have basis in experience, they are constructed on the controversial metaphysical principles, assumptions that, always, rational people, rationally conflict. Therefore, in this article I defended that if theistic arguments are more convincing or reasonable than their opponents, then they can be considered as good or successful theistic proofs.
Bu çalışmada, Batı epistemolojisinde 1970’lerde ortaya çıkıp, yoğun olarak 1980’lerden sonra tartışılmaya başlanan iki epistemolojik kuram incelenmiştir. Gerekçelendirme, düşünen kişi için “bütünüyle” içsel konulara bağlıdır, iddiasında olan içselcilik, marjinal bir tutum benimsemiş görünürken, inanç gibi bazı zihinsel içeriklerini anlamanın “kısmen”, neredeyse bütünüyle, dışsal süreç ve niteliklere bağlı olduğunu savunan dışsalcılık, sağduyuya ve gerçeğe daha yakın bir tutum benimsemiş görünmektedir. Din felsefesi yapma şeklini de bütünüyle etkileyen bu iki bakış açısından ilki, doğal teoloji ya da delil temelli yöntemi desteklerken, ikincisi, delilin ya da gerekçelendirmenin zorunlu olmadığı yöntemi desteklemektedir.
Abstract
In this study, two epistemological theories that emerged in 1970s in Western thought and began to be discussed intensively in 1980s are examined. While internalism, which claims that justification for the person who thought depends "completely" internal issues, seems to have adopted a marginal attitude; externalism, which claims that understanding certain mental contents, such as belief, depends “partly”, almost completely, on external processes and qualities, seems to have adopted an attitude closer to the truth and common sense. The two perspectives govern completely the manner one engages in doing philosophy of religion. While the first supports natural theology, or evidence-based methods, the second supports the methods that does not assign necesstity to evidence or justification.
Aristoteles sonradan Pironcu Agrippa tarafından değinilecek ‘Pironcu’ Probleme Posterior Analytics’in ana epistemolojik sorunu olarak değinir. Nedenlere dayalı bir bilgi olan burhani bilgi konusunda o, A3’te üç seçeneğe temas eder: a) Sonsuzca gerileme (teselsül), b) döngüsellik (devr) ve c) temelcilik. Bilginin yapısına dair bu tartışmada pek çok filozof gibi Aristoteles’in tercihi temelcilikten yanadır. Agrippa üçlemini ortaya koyup değerlendiren Pironcu Şüpheciye göre de, bir inancın gerekçelendirilmesi delil/iyi bir neden ya da argüman yoluyla olacaksa karşımıza üç seçenek çıkar: Batıl bir a) sonsuzca gerileme, b) devr, ya da c) (nedensiz) kör ya da keyfi bir temel. Bu yazıda Aristoteles’in, Pironcu şüpheciliğin ana kaynaklarını yazan Sextus Empiricus’un ve İbn Sînâ’nın söz konusu problemi ortaya koyan görüşlerine temas ettikten sonra felsefi şüpheciliğe yönelik çağdaş bir itiraza, çağdaş erdem epistemolojisinin kurucusu olan Ernest Sosa’nın itirazına, değiniyorum. Ancak tam bir (dışsalcı) genel bilgi teorisi döngüsellikten kurtulabilir mi? Şöyle ki bir Y yetisinin güvenilirliğine dair inancımızı Y’ye dayanarak gerekçelendirebiliyorsak; genel T bilgi teorisinin doğru olduğuna dair inancımızı yine T’ye dayanarak gerekçelendirebiliyorsak döngüselliğin içine düşmüş oluruz. Bir kez daha Pironcu Problemle yüzleşiyoruz; yargıyı askıya alan bir tür Pironcu Şüphecilik en makul seçenek mi; yoksa buradaki devr batıl olmayan erdemli bir devr mi? Sosa ikinci seçeneği savunur.
ABSTRACT
Aristotle discusses what will be called later as the ‘Pyrrhonian’ Problematic since Pyrrhonian Agrippa mentioned it, in Posterior Analytics as a main epistemological problem. He counts three options concerning demonstrative knowledge that a kind of knowledge that it based on reasons: a) Infinite regress, b) circularity, and c) foundationalism. In this debate which is related to the structure of knowledge, like many other philosophers, Aristotle accepts foundationalism. According to Pyrrhonian Skeptic who present and evaluate Agrippa’s trilemma, if justification of a belief is carried out with evidence/good reason or argument we have also three options: Vicious a) infinite regress, b) circularity, or c) a foundation that is (groundless) blind or arbitrary. In this paper, firstly, I explore the views of Aristotle and Sextus Empricus, who had written main books of Pyrrhonian Skepticism, and of Avicenna that present the problem in question. Then I discuss a contemporary objection to philosophical skepticism, namely the objection of Ernest Sosa, who is the founder of contemporary virtue epistemology. Could a fully (externalist) theory of knowledge refrain from circularity? If we justify our belief regarding reliability of faculty F via F and if we justify our belief that general theory of knowledge T is correct via T we would fall within circularity. Once more we come up against Pyrrhonian Problematic. Is a kind of Pyrrhonian Skepticism the best reasonable option or circularity here is not a vicious but virtuous one? Sosa defends the second option.
Bu makalede çağdaş erdem epistemolojisinin kurucusu olarak görülen Ernest Sosa’nın en çok bilinen görüşlerinden olan hayvani bilgi ve tefekküri bilgi ayrımını inceliyorum. Bilgi ve gerekçelendirmeyi hayvani ve tefekküri olarak ikiye ayıran Sosa’ya göre, S’nin İ inancı bir hayvani bilgidir; ancak İ, S’nin çevresi, deneyimi ve geçmişinin etkisi sebebiyle algı, iç gözlem ve hafıza yetileri tarafından otomatik olarak oluşturulmuşsa. Eğer böylesine bir otomatik girdi-çıktı ilişkisi aşılmak suretiyle S, İ inancının perspektifindeki yerine dair bir farkındalığa sahipse İ’nin tefekküri bilgi olduğunu söyleyebiliriz. İlk bilgi akıl ve muhakeme yoksunu hayvanlarla sınırlı değildir; insan her iki bilgi türünü de elde edebilir. Ancak tefekküri olmayan bilgi, bir meta-bilgi olmaması nedeniyle, öznenin inancının kaynağı, doğruluğu ve güvenilirliği hakkında farkındalığının olmadığı bir bilgidir. Mekanik bir bilgi olan bu bilgi, güvenilirci/dışsalcı bir bilgi iken tefekküri bilgi içselci bir bilgidir. Böylece Sosa kendi erdem epistemolojisi versiyonunda epistemoloji geleneğinde uzlaşmaz dikotomiler olarak görülen bilginin doğasına dair bu iki görüşü uzlaştırmıştır. Burada müzakere ettiğim pek çok sorun var: Üst bir bilgiyi oluşturan geniş bağdaşım bir inancın doğru olmasını garanti eder mi? Hayvani “gerekçelendirme” nedir? Bizatihi “tefekküri gerekçelendirme” bir inancın bilgi olması için yeterli midir? Kötü cin kurbanı herhangi bir anlamda gerekçelendirilmiş bir inanca sahip midir?
Anahtar Kelimeler: Erdem epistemolojisi, hayvani bilgi, tefekküri bilgi, gerekçelendirme, entelektüel erdem, epistemik perspektivizm, bağdaşımcılık
ERNEST SOSA ON ANIMAL KNOWLEDGE AND REFLECTIVE KNOWLEDGE
ABSTRACT
In this article, I explore animal knowledge and reflective knowledge, both of which are the most famous views of Ernest Sosa, who is seen as the founder of contemporary virtue epistemology. According to Sosa, who divides knowledge and justification as animal and reflective, S has an animal belief B if and only if, B had been constituted automatically based upon S’s impact of his/her environment, experience and past by S’s faculties of perception, introspection and memory. If S have awareness as to place belief B within his perspective by way of going beyond such automatic input-output relation, we can say that B is a reflective knowledge. First knowledge does not belong to animals only, which do not have reason; but human being too. Human being can attain both kinds of knowledge. But because of not being meta-knowledge, in unreflective knowledge, the subject do not have some awareness of source, correctness and reliability of his belief. As a mechanical knowledge, the first kind of knowledge is a reliabilist/ externalist knowledge, while reflective knowledge is an internalist knowledge. Sosa reconciles the two views about the nature of knowledge, which are seen as an irreconcilable dichotomies in the tradition of epistemology, in his version of virtue epistemology. There are a lot of problems that I discussed in this context: Does broad coherence that constitutes one upper knowledge, guarantee a belief’s being correct. What is animal “justification”? Does “reflective justification” per se sufficient for a belief being knowledge? Is victim of evil demon have justified belief in any sense?
Keywords: Virtue epistemology, animal knowledge, reflective knowledge, justification, intellectual virtue, epistemic perspectivism, coherentism
Contemporary analytic philosopher Ernest Sosa, who is seen as a founder of a modern/contemporary virtue epistemology, proposed the concept of intellectual virtue, which is one of the two basic concepts of his epistemology, and one of the most important concepts that he introduced to the contemporary epistemology literature in 1980, when he discussed ongoing problem between foundationalism and coherentism, as a solution to the problems in question. While the two theory about the structure of knowledge do not have a unified theory, intellectual virtue allow a room for a unified theory as a sources of justification and knowledge. After the failure of modern Cartesian rationalism, reliabilism which Sosa sees as one of two alternatives of the rationalism, determines the concept of intellectual virtue. The concept of intellectual virtue which is reliabilist and externalist, is a truth-conducive disposition or ability which states that S would mostly attain the truth and avoid error in a certain field of propositions F, when in a certain conditions C. Animal knowledge, which is one of the two main form of knowledge, is a believing something by way of a faculty or intellectual virtue. Then intellectual virtue is a source of justification and knowledge. According to his faculty reliabilism, while introspection, memory, deductive and intuitive reason is infallible, external perception, ampliative reason that is total of inductive and abductive reason is fallible. According to him, having a cognitive faculty or virtue, therefore, is not require to perfect infallibility but require a good success of ratio.
In this article, I examine first Edmund Gettier’s criticism of the definition of knowledge within the traditional epistemology, then Ernest Sosa’s evaluation of Gettier problem. Ernest Sosa who is mainly known as a champion of virtue epistemology, had tried to solve Gettier problem before presenting this evaluation. I describe, therefor, here the views of Sosa regarding the problem both in the period of virtue epistemology and the period prior to the virtue epistemology. According to him, traditional account of knowledge as a justified true belief had collapsed with Gettier. Sosa have some solutions that are basically externalist and reliabilist. He thinks that traditional internalist account of knowledge have neglected causal connection between the fact that p and one’s belief of p, that must be rejected epistemic closure principle which is used in Gettier counterexample, that true belief can be counted as knowledge only if it is based on intellectual virtue and that our reasoning which take us to knowledge ought not include any falsehood.
According to many commentators, on the one hand, Aristotle elaborates the concept of happiness as an action in coherence with all virtues in the first book of The Nicomachean Ethics, on the other hand, in the last book of The Nicomachean Ethics, he consubstantiates happiness with only one virtue, which is philosophical wisdom. In this article, I examine parts 7 and 8 of Book 10 of The Nicomachean Ethics, which are probably the most interesting and unexpected passages in the the book. These parts are the most problematic areas which became a subject matter of many books for the clarifications of the issues. Aristotle obviously claims that there is a relationship between the best intellectual virtue and God, giving him perfect happiness, which indicates that there is an intersection point among metaphysics, epistemology, ethic and philosophy of religion. In this context, the main aims of this article are, first, to describe the contemplative life which is caused by the highest intellectual virtue and to claim that this life is in harmony with the inclusivist theory.
Radical foundationalism has been criticized strongly especially after the second half of the past century. Coherentist justification has emerged as an alternative to foundationalist justification that was waning as a result of philosophers’ criticism such as W. V. Quine, Wilfrid Sellars, Nicholas Rescher, Keith Lehrer. According to Ernest Sosa who is one of the leading champions of contemporary virtue epistemology, both coherentist and foundationalist doctrines of justification are false. In this paper, I describe Sosa’s criticism of the two views on the structure of knowledge.
-From the Viewpoint of Virtue Epistemology-
In this article, I examine in detail Aristotle’s five intellectual virtues and their relationship with moral virtues. From these five intellectual virtues, while art and practical wisdom is concerned with calculative part of the soul, scientific knowledge, intuitive reason and philosophical wisdom that consist of these two virtues are concerned with the scientific part of soul. Complex relations between intellectual virtues or states and moral virtues are extremely important. For one can have a real moral virtue only if he or she is governed by an intellectual virtue. On the other hand, Aristotle who is one of the sources of contemporary virtue epistemology, explains and justifies knowledge by means of cognitive abilities or intellectual virtues. Ernest Sosa who is one of the leading champions of contemporary virtue epistemology also revives epistemology in question firstly by means of the concept of intellectual virtue.
Aristoteles’te Entelektüel Erdemler
-Bir Erdem Epistemolojisi Örneği-
Bu makalede Aristoteles’in beş entelektüel erdemini, bu erdemlerin ahlaki erdemlerle ilişkisini incelenmektedir. Aristoteles’in beş entelektüel erdeminden sanat ve pratik bilgelik, ruhun hesapla ilgili parçası ile ilgili iken bilimsel bilgi, sezgisel akıl ve bu ikisinin toplamından oluşan felsefi bilgelik, ruhun bilimsel parçası ile ilgilidir. Ruhun bu hallerinin, erdemlerinin ahlaki erdemlerle karmaşık ilişkisi de son derece önemlidir; zira kişi gerçek ahlaki erdeme ancak bir entelektüel erdemin yönetiminde sahip olabilir. Öte yandan, çağdaş erdem epistemolojisinin kaynaklarından olan Aristoteles de bilgiyi epistemik erdemler, bilişsel yetiler ya da entelektüel erdemler yoluyla açıklar ve gerekçelendirir. Çağdaş erdem epistemolojisinin savunucularından Ernest Sosa da bu epistemolojiyi ilk olarak entelektüel erdem kavramı yoluyla gündeme taşımıştır.