Papers by Ahmet Safa Colak
R u m e l i D E D i l v e E d e b i y a t A r a ş t ı r m a l a r ı D e r g i s i, 2024
lk insandan bu yana gökyüzü ve gökyüzünde yer alanlar insanoğlunun ilgisini çekmiştir. Hemen her ... more lk insandan bu yana gökyüzü ve gökyüzünde yer alanlar insanoğlunun ilgisini çekmiştir. Hemen her toplumda olduğu gibi Türklerin eski çağlardan itibaren doğaya farklı özellikler atfetmesi, gökyüzünü kutsallaştırması gökyüzüne duyulan bu ilginin bir göstergesidir. Yükseklik, ulaşılmazlık ve bilinmezlik gibi özellikleriyle gökyüzü her zaman keşfe hazır bir alandır. Gökyüzündeki gezegenler, yıldızlar, bunların adetleri, şekilleri ve döngüleri burçlara yüklenen anlamlara da bir referans olmuştur. Hem günlük pratiklerde, hem İslamî gelenekte hem de kültürel hayatta gökyüzündeki cisimler farklı yorumlamalara alan açmış, yönlendirici olmuştur. Özellikle burçlar etrafında gelişen bu inanışlar bugün için de ilgililerince ciddi manada önemsenir. Gökyüzünde yer alan hemen hemen her cismin birbirleri ile olan etkileşimlerinin yeryüzünde yer alan maddi ve manevi pek çok unsurun üstünde etkisi olduğu inancı vardır. Yeraltı, yeryüzü ve gökyüzü daima birbiri ile ilişkide olmuştur. Nitekim halk inanışında, pek çok hastalığın çözümü bile gökyüzündeki cisimlerin hareketlerine göre bulunur durumdadır. Bu inanış geçmiş çağlardan günümüze dek etkisini devam ettirmektedir. Geleneksel astrolojinin bir parçası olan bu inanışlar zaman zaman yazılı metinler hâline gelmiştir. Farklı kültürlerde farklı isimleri olan burçlar, maksadı itibariyle birbirlerine benzer özellikler gösterir. Geleneksel astroloji diğer bütün kültürlerde olduğu gibi Türk kültür ve edebiyatı açısından da dikkate alınmış, sözlü ve yazılı kültürde yerini almıştır. Burçlara Klasik Edebiyat içerisinde de oldukça geniş yer ayrılmıştır. Bunlar içerisinde müstakil olarak burçlarla ilgili yazılan eserlere “dîv-nâme, yıldız-nâme” gibi isimler verilmiştir. Bunların dışında, divanlar içerisinde yer alan gazellerde, kasidelerde veya mesnevi türündeki eserlerde burçlar etrafında gelişen inanışlara dair örnekleri sıkça görmek mümkündür. Çalışmaya esas eser ise Nasîrüddîn-i Tûsî’nin (579-672 H.) 38 beyitlik Farsça mesnevisinin Türkçe tercümesi olup Kayseri Râşîd Efendi Yazma Eser Kütüphanesinde 578/10 numarada kayıtlıdır. Eser sırası ile 12 burcu Farsça ve Türkçe olarak açıklamaktadır. Her burç için önce Farsça beyitler yer alır. Akabinde ise yine bu Farsça beyitlerin Türkçe manzum çevirisi gelmektedir. Nüshada müellif veya müstensihine dair bir bilgi yer almaz.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Journal of Turkish Studies, 2015
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
1st International Congress of Ege Social Sciences Graduate S, 2022
Türk edebiyatı şair ve nasirleri eserlerini ortaya koyarken içinde bulundukları toplumun yanı sır... more Türk edebiyatı şair ve nasirleri eserlerini ortaya koyarken içinde bulundukları toplumun yanı sıra çevre, siyasi atmosfer ve dinî unsurlardan da etkilenmişlerdir. Toplum da şair ve nasirler gibi bu unsurları benimsemiş, gelenekgörenek çerçevesinde dil While Turkish literature poets puting forward their studies, they were influenced by the environment, political atmosphere and religious elements as well as the society where they live. The society has adopted these elements like poets and transferred them to the future through language and culture within the framework of tradition. These works of Divan poets have been enriched with these elements by making references. Religious and mystical elements are seen more frequently, especially in divan poetry that developed after Islam. Prophets can be shown as examples of religious heroes, which are at the forefront of these. In Divan poetry, sometimes the prophets are mentioned directly and sometimes their prominent features are mentioned.
Many heroes are used to develop the meaning world of classical Turkish poetry and to strengthen its expression. These names were preferred according to the form or type of verse written As an example of the studies in which the stories of the prophets are given a significant place in the masnavis, especially the poet who wrote Yusuf Züleyha is shown. In our study, it has been tried to determine the names of the prophets in the works named Yusuf ile Züleyha/Zeliha written by different poets and how these names were used. In order to determine these names, 16 different works named Yusuf and Züleyha/Zeliha were scanned.
ve kültür aracılığıyla geleceğe aktarmıştır. Divan şairleri de bu atıfları yapmış ve eserlerini bütün bu ögelerle zenginleştirmiştir. Özellikle İslamiyet sonrası gelişme gösteren divan şiirinde dinî ve tasavvufi unsurları daha sık görmek mümkündür. Bunların başında da muhakkak dinî kahramanlar olan peygamberler gelmektedir. Divan şiirinde peygamberlerin bazen doğrudan kendilerine bazen de öne çıkan özelliklerine değinilmiştir. Şairler, klasik Türk şiirinin anlam dünyasını geliştirmek ve anlatımını güçlendirmek için pek çok kahramandan yararlanmışlardır. Yazmış olduğu nazım şekline veya türüne göre bu isimleri tercih etmişlerdir. Özellikle Yusuf u Züleyhâ kaleme alan şairler, mesnevilerinde peygamber kıssalarına önemli oranda yer vermişlerdir. Çalışmamızda farklı şairler tarafından kaleme alınmış Yusuf ile Züleyha/Zeliha adlı eserlerde peygamberlere ait isimler ve bu isimlerden ne şekilde istifade edildiği tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu isimlerin tespiti için 15 farklı Yusuf ile Züleyha/Zeliha adlı eser taranmıştır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
1. ULUSLARARASI TÜRKOLOJİ KONGRESİ: “ARAYIŞLAR VE YÖNELİMLER” 16-18 MAYIS 2022/KARABÜK-TÜRKİYE, 2022
15. yüzyılın sonu ve 16. yüzyılın başında kaleme alındığı varsayılan eser Çağatay ve
Azerbaycan e... more 15. yüzyılın sonu ve 16. yüzyılın başında kaleme alındığı varsayılan eser Çağatay ve
Azerbaycan epik şiirinin özelliklerini barındırmaktadır. Eserin müellifi hakkında ise
malumat yoktur. Bahsi geçen dönemde Şemsî mahlaslı birçok şair olsa da eserimizi yazan
hangi Şemsî’dir, bugün için bunu tespit etmek oldukça güçtür. Eserin müellifinin Şemsî
olduğunu ise mesnevide yer alan gazellerde şairin mahlasının geçmesinden ötürü
anlamaktayız.
Şemsî’nin eserinin elimizde dört nüshası mevcuttur. Bu nüshaların ikisinde eserin kaleme
alındığı tarihle alakalı bilgiler yer almaktadır. Tebriz nüshasında yer alan bilgiye göre bu
nüsha 1525 yılında istinsah edilmiştir. Erivan nüshası ise 1475 yılında istinsah edilmiştir.
Dört nüsha üzerinden tenkitli metnini oluşturduğumuz eser 2750 beyit civarındadır.
İlk ve esas nüsha Tebriz Milli Kütüphanesi’nde 2671 numarada kayıtlı nüshadır. Bu nüsha
107 varaktan oluşmaktadır. İkinci nüsha ise Erivan Devlet Yazmalar Kütüphanesi’nde yer
alan Fs-208 numarada kayıtlıdır. 74 varak olan bu nüshanın başında, ortasında ve
sonunda Süle Fakih ve Hatayî Tebrîzî’ye ait Yûsuf u Züleyhâ adlı eserlerinden beyitler
karışmıştır. Üçüncü nüsha ise Azerbaycan Milli İlimler Akademisi Fuzûlî adına El yazmalar
Enstitüsü’nde B-6924/8549 numara kayıtlı nüshadır. Diğer nüshalara göre oldukça eksik
olan bu nüsha 23 varaktır. Dördüncü ve sonuncu nüsha ise yine Azerbaycan’da
keşfettiğimiz ama kütüphanelerde yer almayan nüshadır. 97 varak olan bu nüsha da diğer
üç nüsha gibi eksiktir. Çalışmada Şemsî’nin Yûsuf u Züleyha adlı mesnevisi, metin ve içerik
bağlamında tanıtımı yapılacaktır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
International Journal Of Turkish Literature Culture Education, 2015
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Klasik Türk Şiirinde Hz. Nuh
Bookmarks Related papers MentionsView impact
klasik türk edebiyatında hilye, 2014
Bookmarks Related papers MentionsView impact
SEYYÎD VEHBÎ'NİN MANZUM HADİS-İ ERBA'İN TERCÜMESİ
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
BAHARI FETIHNAME I UNGURUS ADLI ESERI VE BU ESERDEN HAREKETLE MACARISTAN FETHININ EDEBI TARIHI USLUPLA ANLATILISI
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Books by Ahmet Safa Colak
Ihlamur Akademi, 2023
Önsöz ve Teşekkür
Yûsuf ile Züleyâ hikâyesi, geniş bir coğrafyada dilden dile aktarılan aşk eksen... more Önsöz ve Teşekkür
Yûsuf ile Züleyâ hikâyesi, geniş bir coğrafyada dilden dile aktarılan aşk eksenli bir metindir. Türk edebiyatına 13. yüzyılda tercümeler yoluyla girmiştir. Mevcut bilgilere göre Türkçe ilk Yûsuf u Züleyhâ mesnevîsi ise Ali’nin “Kıssa-ı Yûsuf” adlı eseridir. Sonraki yüzyıllarda sayısı artan Yûsuf ile Züleyhâ mesnevîleri, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine kadar kaleme alınmıştır. Bu mesnevîlerin özünü oluşturan Yûsuf kıssası, sadece Osmanlı Devleti’nin hâkim olduğu topraklarda değil, bütün Müslüman şark şairlerinin ve nâsirlerinin sıklıkla tercih edilen bir konudur.
Şemsî’nin Yûsuf u Züleyhâ adlı mesnevîsi, 15. Yüzyılın sonlarında Doğu Türkçesi ile kaleme alınmış, Türkçenin değişik evrelerinden dil özellikleri gösteren bir eserdir. Çalışmanın amacı, mesnevî şeklinde kaleme alınmış olan bu eseri araştırmacıların ve ilgilenenlerin dikkatine ve istifadesine sunmaktır.
Çalışma, yedi bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmında mesnevî üzerinde durulmuş ve Yûsuf kıssasının kutsal kitaplar çerçevesinde değerlendirilmesi yapılmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde mesnevînin esas kaynakları olan kutsal kitaplarda geçen ilgili bölümlerle Şemsî’nin eseri, olay örgüsü açısından karşılaştırılmış; eserler arasındaki benzerlikler ve farklılıklar ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu karşılaştırmadan sonra Arap edebiyatı, Fars edebiyatı, Batı edebiyatı ve Türk edebiyatı olarak dört başlıkta Yûsuf ile Züleyhâ konulu eserlerin bu edebiyatlardaki teşekkül süreci incelenmiştir.
Üçüncü bölümde müellif ve eseri hakkında bilgi verilmiştir. Eserin müellifi Şemsî olsa da tarihî kaynaklarda yer alan Şemsî mahlaslı şairlerden hangisinin olduğu tespit edilememiştir. Bundan dolayı eserin yazıldığı dönemde eserler vermiş olan Şemsî mahlaslı şairlerin hayatlarına dair bilgilere yer verilmiştir. Şemsî mahlaslı şairlerin hayatlarına dair bilgiler verildikten sonra eser; dili, şairin bakış açısı, mekânlar, mesafe, zaman, şahıs kadrosu ve temalar gibi başlıklar altında incelenmiştir.
Dördüncü bölümde ise metni kurarken izlenilen yol belirtildikten sonra esas nüsha olan Tebriz nüshasının Erivan, Bakü ve Azerbaycan nüshaları ile karşılaştırılmasıyla oluşturulan tenkitli metne yer verilmiştir.
Beşinci bölümde metni anlamayı kolaylaştırmak için oluşturulan “Seçme Sözlük”, altıncı bölümde özel adlar dizini, yedinci bölümde ise sonuç bulunmaktadır.
Çalışmanın ikinci cildi, mesnevînin tenkitli metninin hazırlanmasında esas aldığımız dört nüshanın tıpkıbasımını barındırmaktadır. Tenkitli metin hazırlanırken her dört nüshadan da yararlanılmasından dolayı mevcut nüshaların tamamının yer almasını daha uygun gördük.
Mesnevînin çeviriyazısı hazırlanırken en kâmil olan ve istinsah tarihi en eski olan Tebriz nüshası esas alınmıştır. Diğer üç nüsha üzerinden nüsha farkları gösterilmiş ve Tebriz nüshasında eksik olan kısımlar tamamlanmıştır. Bu noktada mevcut dört nüshadan belli oranlarda eksik olduğunu belirtmemiz gerekmektedir. Ancak dört nüshanın karşılaştırılması ile mesnevînin tam hâline yaklaşılabilmiştir.
Metnin çeviriyazısında gösterilen bütün özene karşın çeviri hatalarının olabileceği kaçınılmazdır. Mesnevî ağırlıklı olarak tarihi Azerbaycan Türkçesi, Çağatay Türkçesi ve Eski Anadolu Türkçesi dil özellikleri göstermektedir. Bundan dolayı metin içerisinde kelimelerde ve eklerde farklılıklar oluşturmuştur. Ayrıca nüshalar eksik ve bazı noktaları okunamayacak düzeydedir. Her ne olursa olsun hatalar bizimdir ve bu hataların hoşgörüyle karşılanması en büyük dileğimizdir.
Bilindiği üzere uzun soluklu bir sürecin neticesi olan çalışmalar, beraberinde pek çok unsuru da taşır. Bu eser için de aynı durum söz konusudur. Uykusuz geceler, heyecan dolu sabahları meydana getirdi, hikâye ile hemhâl olundu ve payıma düşenler Safa’ya katıldı. Nihayetinde, övünçlüyüm. Temennim, okurlara hem akademik hem de kişisel anlamda katkı sağlayacak bir eser olmasıdır.
Çalışmamın her aşamasında bana rehberlik yapan ve desteğini esirgemeyen değerli hocam Prof. Dr. Yavuz BAYRAM’a, yönlendirmeleriyle yardımcı olan değerli hocam Prof. Dr. Murat Ali KARAVELİOĞLU’na teşekkür ederim. Yol göstericiliği ve desteği ile bu çalışmaya ışık tutmuş olan merhum Doç. Dr. Cemal AKSU hocama da binler rahmet dilerim.
Son teşekkürüm ise hayat yolculuğundaki eşikleri aşmamda yegâne destekçim ve yoluma eşlik eden ışığa.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
DİL VE EDEBİYATTA PSİKOLOJİK UNSURLAR, 2023
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Teaching Documents by Ahmet Safa Colak
Avrasya Uluslararası Araştırma Dergisi, 2023
Şair; malzemesi kelime, harcı hayal dünyası olan sanatkârdır. En önemli eseri ise şiirleridir. Çe... more Şair; malzemesi kelime, harcı hayal dünyası olan sanatkârdır. En önemli eseri ise şiirleridir. Çeşitli konularda, farklı nazım şekilleri ile duygu ve düşüncelerini aktaran şairler, bu şiirleri kullandıkları kelime ve kavramlara geniş anlam katmanları ekleyerek oluşturur. Çağrışımlarla kelimelere yeni anlamlar kazandırarak orijinal, başarılı ve üstün olma gibi gaye ve düşünceleri vardır. Bu kelimeler, kavramlar ve hayaller incelendiğinde şairin sahip olduğu düşünce dünyası keşfedilebilir. Ancak divan şairine yönelik bu keşfi yapabilmek için araştırmacıların divan şiir dünyasına yönelik bir bilgi birikimine sahip olmaları gerekir. Bu şiir dünyası mazmunlar çevresinde örülmüş olduğu için belli düzeyde ilgi ve bilgi çerçevesinde anlaşılabilmektedir. Klasik Türk şiirinin kelime hazinesi, edebi sanatları, sembolleri, aruz gibi kuralları araştırmacının bilgi birikimi içerisinde olması gerekenlerden sadece bazılarıdır. Bu birikim sonrası derin, zengin ve farklı hayaller anlaşılabilir hâle gelir. Bu çalışmada şairin hayal dünyası ile anlam zenginliği kazanmış olan “irem" kelimesinin katmanlı anlamları tespit edilmeye çalışılacaktır. İrem, "cennete özenilerek Şeddâd tarafından yaptırılmış yer" anlamındadır. Kur’ân-ı Kerim’de bahsolunan irem oradaki şekli ile divan şiirinde sıklıkla anılmıştır. Dini ilimlerce olumsuz olarak tanımlanan İrem, edebi metinlerde istisnalar dışında pozitif bir anlama kavuşmuş ve mutluluk uyandıracak şekilde kullanılmıştır. Şiirlerde ise daha ziyade doğal güzellik, buluşma yeri, sevgilinin özelliği gibi manalara gelecek istifade edilmiştir. Çalışmada örnekler çerçevesinde bütün bu geniş anlam dairesi ortaya konulmaya çalışılmış ve irem kelimesinin kapsamı incelenmiştir. Bu inceleme, irem kelimesi ile doğrudan veya ikincil olarak etkileşim hâlindeki kelimeler arasındaki bağlama odaklanılarak yapılmıştır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Uploads
Papers by Ahmet Safa Colak
Many heroes are used to develop the meaning world of classical Turkish poetry and to strengthen its expression. These names were preferred according to the form or type of verse written As an example of the studies in which the stories of the prophets are given a significant place in the masnavis, especially the poet who wrote Yusuf Züleyha is shown. In our study, it has been tried to determine the names of the prophets in the works named Yusuf ile Züleyha/Zeliha written by different poets and how these names were used. In order to determine these names, 16 different works named Yusuf and Züleyha/Zeliha were scanned.
ve kültür aracılığıyla geleceğe aktarmıştır. Divan şairleri de bu atıfları yapmış ve eserlerini bütün bu ögelerle zenginleştirmiştir. Özellikle İslamiyet sonrası gelişme gösteren divan şiirinde dinî ve tasavvufi unsurları daha sık görmek mümkündür. Bunların başında da muhakkak dinî kahramanlar olan peygamberler gelmektedir. Divan şiirinde peygamberlerin bazen doğrudan kendilerine bazen de öne çıkan özelliklerine değinilmiştir. Şairler, klasik Türk şiirinin anlam dünyasını geliştirmek ve anlatımını güçlendirmek için pek çok kahramandan yararlanmışlardır. Yazmış olduğu nazım şekline veya türüne göre bu isimleri tercih etmişlerdir. Özellikle Yusuf u Züleyhâ kaleme alan şairler, mesnevilerinde peygamber kıssalarına önemli oranda yer vermişlerdir. Çalışmamızda farklı şairler tarafından kaleme alınmış Yusuf ile Züleyha/Zeliha adlı eserlerde peygamberlere ait isimler ve bu isimlerden ne şekilde istifade edildiği tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu isimlerin tespiti için 15 farklı Yusuf ile Züleyha/Zeliha adlı eser taranmıştır.
Azerbaycan epik şiirinin özelliklerini barındırmaktadır. Eserin müellifi hakkında ise
malumat yoktur. Bahsi geçen dönemde Şemsî mahlaslı birçok şair olsa da eserimizi yazan
hangi Şemsî’dir, bugün için bunu tespit etmek oldukça güçtür. Eserin müellifinin Şemsî
olduğunu ise mesnevide yer alan gazellerde şairin mahlasının geçmesinden ötürü
anlamaktayız.
Şemsî’nin eserinin elimizde dört nüshası mevcuttur. Bu nüshaların ikisinde eserin kaleme
alındığı tarihle alakalı bilgiler yer almaktadır. Tebriz nüshasında yer alan bilgiye göre bu
nüsha 1525 yılında istinsah edilmiştir. Erivan nüshası ise 1475 yılında istinsah edilmiştir.
Dört nüsha üzerinden tenkitli metnini oluşturduğumuz eser 2750 beyit civarındadır.
İlk ve esas nüsha Tebriz Milli Kütüphanesi’nde 2671 numarada kayıtlı nüshadır. Bu nüsha
107 varaktan oluşmaktadır. İkinci nüsha ise Erivan Devlet Yazmalar Kütüphanesi’nde yer
alan Fs-208 numarada kayıtlıdır. 74 varak olan bu nüshanın başında, ortasında ve
sonunda Süle Fakih ve Hatayî Tebrîzî’ye ait Yûsuf u Züleyhâ adlı eserlerinden beyitler
karışmıştır. Üçüncü nüsha ise Azerbaycan Milli İlimler Akademisi Fuzûlî adına El yazmalar
Enstitüsü’nde B-6924/8549 numara kayıtlı nüshadır. Diğer nüshalara göre oldukça eksik
olan bu nüsha 23 varaktır. Dördüncü ve sonuncu nüsha ise yine Azerbaycan’da
keşfettiğimiz ama kütüphanelerde yer almayan nüshadır. 97 varak olan bu nüsha da diğer
üç nüsha gibi eksiktir. Çalışmada Şemsî’nin Yûsuf u Züleyha adlı mesnevisi, metin ve içerik
bağlamında tanıtımı yapılacaktır.
Books by Ahmet Safa Colak
Yûsuf ile Züleyâ hikâyesi, geniş bir coğrafyada dilden dile aktarılan aşk eksenli bir metindir. Türk edebiyatına 13. yüzyılda tercümeler yoluyla girmiştir. Mevcut bilgilere göre Türkçe ilk Yûsuf u Züleyhâ mesnevîsi ise Ali’nin “Kıssa-ı Yûsuf” adlı eseridir. Sonraki yüzyıllarda sayısı artan Yûsuf ile Züleyhâ mesnevîleri, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine kadar kaleme alınmıştır. Bu mesnevîlerin özünü oluşturan Yûsuf kıssası, sadece Osmanlı Devleti’nin hâkim olduğu topraklarda değil, bütün Müslüman şark şairlerinin ve nâsirlerinin sıklıkla tercih edilen bir konudur.
Şemsî’nin Yûsuf u Züleyhâ adlı mesnevîsi, 15. Yüzyılın sonlarında Doğu Türkçesi ile kaleme alınmış, Türkçenin değişik evrelerinden dil özellikleri gösteren bir eserdir. Çalışmanın amacı, mesnevî şeklinde kaleme alınmış olan bu eseri araştırmacıların ve ilgilenenlerin dikkatine ve istifadesine sunmaktır.
Çalışma, yedi bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmında mesnevî üzerinde durulmuş ve Yûsuf kıssasının kutsal kitaplar çerçevesinde değerlendirilmesi yapılmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde mesnevînin esas kaynakları olan kutsal kitaplarda geçen ilgili bölümlerle Şemsî’nin eseri, olay örgüsü açısından karşılaştırılmış; eserler arasındaki benzerlikler ve farklılıklar ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu karşılaştırmadan sonra Arap edebiyatı, Fars edebiyatı, Batı edebiyatı ve Türk edebiyatı olarak dört başlıkta Yûsuf ile Züleyhâ konulu eserlerin bu edebiyatlardaki teşekkül süreci incelenmiştir.
Üçüncü bölümde müellif ve eseri hakkında bilgi verilmiştir. Eserin müellifi Şemsî olsa da tarihî kaynaklarda yer alan Şemsî mahlaslı şairlerden hangisinin olduğu tespit edilememiştir. Bundan dolayı eserin yazıldığı dönemde eserler vermiş olan Şemsî mahlaslı şairlerin hayatlarına dair bilgilere yer verilmiştir. Şemsî mahlaslı şairlerin hayatlarına dair bilgiler verildikten sonra eser; dili, şairin bakış açısı, mekânlar, mesafe, zaman, şahıs kadrosu ve temalar gibi başlıklar altında incelenmiştir.
Dördüncü bölümde ise metni kurarken izlenilen yol belirtildikten sonra esas nüsha olan Tebriz nüshasının Erivan, Bakü ve Azerbaycan nüshaları ile karşılaştırılmasıyla oluşturulan tenkitli metne yer verilmiştir.
Beşinci bölümde metni anlamayı kolaylaştırmak için oluşturulan “Seçme Sözlük”, altıncı bölümde özel adlar dizini, yedinci bölümde ise sonuç bulunmaktadır.
Çalışmanın ikinci cildi, mesnevînin tenkitli metninin hazırlanmasında esas aldığımız dört nüshanın tıpkıbasımını barındırmaktadır. Tenkitli metin hazırlanırken her dört nüshadan da yararlanılmasından dolayı mevcut nüshaların tamamının yer almasını daha uygun gördük.
Mesnevînin çeviriyazısı hazırlanırken en kâmil olan ve istinsah tarihi en eski olan Tebriz nüshası esas alınmıştır. Diğer üç nüsha üzerinden nüsha farkları gösterilmiş ve Tebriz nüshasında eksik olan kısımlar tamamlanmıştır. Bu noktada mevcut dört nüshadan belli oranlarda eksik olduğunu belirtmemiz gerekmektedir. Ancak dört nüshanın karşılaştırılması ile mesnevînin tam hâline yaklaşılabilmiştir.
Metnin çeviriyazısında gösterilen bütün özene karşın çeviri hatalarının olabileceği kaçınılmazdır. Mesnevî ağırlıklı olarak tarihi Azerbaycan Türkçesi, Çağatay Türkçesi ve Eski Anadolu Türkçesi dil özellikleri göstermektedir. Bundan dolayı metin içerisinde kelimelerde ve eklerde farklılıklar oluşturmuştur. Ayrıca nüshalar eksik ve bazı noktaları okunamayacak düzeydedir. Her ne olursa olsun hatalar bizimdir ve bu hataların hoşgörüyle karşılanması en büyük dileğimizdir.
Bilindiği üzere uzun soluklu bir sürecin neticesi olan çalışmalar, beraberinde pek çok unsuru da taşır. Bu eser için de aynı durum söz konusudur. Uykusuz geceler, heyecan dolu sabahları meydana getirdi, hikâye ile hemhâl olundu ve payıma düşenler Safa’ya katıldı. Nihayetinde, övünçlüyüm. Temennim, okurlara hem akademik hem de kişisel anlamda katkı sağlayacak bir eser olmasıdır.
Çalışmamın her aşamasında bana rehberlik yapan ve desteğini esirgemeyen değerli hocam Prof. Dr. Yavuz BAYRAM’a, yönlendirmeleriyle yardımcı olan değerli hocam Prof. Dr. Murat Ali KARAVELİOĞLU’na teşekkür ederim. Yol göstericiliği ve desteği ile bu çalışmaya ışık tutmuş olan merhum Doç. Dr. Cemal AKSU hocama da binler rahmet dilerim.
Son teşekkürüm ise hayat yolculuğundaki eşikleri aşmamda yegâne destekçim ve yoluma eşlik eden ışığa.
Teaching Documents by Ahmet Safa Colak
Many heroes are used to develop the meaning world of classical Turkish poetry and to strengthen its expression. These names were preferred according to the form or type of verse written As an example of the studies in which the stories of the prophets are given a significant place in the masnavis, especially the poet who wrote Yusuf Züleyha is shown. In our study, it has been tried to determine the names of the prophets in the works named Yusuf ile Züleyha/Zeliha written by different poets and how these names were used. In order to determine these names, 16 different works named Yusuf and Züleyha/Zeliha were scanned.
ve kültür aracılığıyla geleceğe aktarmıştır. Divan şairleri de bu atıfları yapmış ve eserlerini bütün bu ögelerle zenginleştirmiştir. Özellikle İslamiyet sonrası gelişme gösteren divan şiirinde dinî ve tasavvufi unsurları daha sık görmek mümkündür. Bunların başında da muhakkak dinî kahramanlar olan peygamberler gelmektedir. Divan şiirinde peygamberlerin bazen doğrudan kendilerine bazen de öne çıkan özelliklerine değinilmiştir. Şairler, klasik Türk şiirinin anlam dünyasını geliştirmek ve anlatımını güçlendirmek için pek çok kahramandan yararlanmışlardır. Yazmış olduğu nazım şekline veya türüne göre bu isimleri tercih etmişlerdir. Özellikle Yusuf u Züleyhâ kaleme alan şairler, mesnevilerinde peygamber kıssalarına önemli oranda yer vermişlerdir. Çalışmamızda farklı şairler tarafından kaleme alınmış Yusuf ile Züleyha/Zeliha adlı eserlerde peygamberlere ait isimler ve bu isimlerden ne şekilde istifade edildiği tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu isimlerin tespiti için 15 farklı Yusuf ile Züleyha/Zeliha adlı eser taranmıştır.
Azerbaycan epik şiirinin özelliklerini barındırmaktadır. Eserin müellifi hakkında ise
malumat yoktur. Bahsi geçen dönemde Şemsî mahlaslı birçok şair olsa da eserimizi yazan
hangi Şemsî’dir, bugün için bunu tespit etmek oldukça güçtür. Eserin müellifinin Şemsî
olduğunu ise mesnevide yer alan gazellerde şairin mahlasının geçmesinden ötürü
anlamaktayız.
Şemsî’nin eserinin elimizde dört nüshası mevcuttur. Bu nüshaların ikisinde eserin kaleme
alındığı tarihle alakalı bilgiler yer almaktadır. Tebriz nüshasında yer alan bilgiye göre bu
nüsha 1525 yılında istinsah edilmiştir. Erivan nüshası ise 1475 yılında istinsah edilmiştir.
Dört nüsha üzerinden tenkitli metnini oluşturduğumuz eser 2750 beyit civarındadır.
İlk ve esas nüsha Tebriz Milli Kütüphanesi’nde 2671 numarada kayıtlı nüshadır. Bu nüsha
107 varaktan oluşmaktadır. İkinci nüsha ise Erivan Devlet Yazmalar Kütüphanesi’nde yer
alan Fs-208 numarada kayıtlıdır. 74 varak olan bu nüshanın başında, ortasında ve
sonunda Süle Fakih ve Hatayî Tebrîzî’ye ait Yûsuf u Züleyhâ adlı eserlerinden beyitler
karışmıştır. Üçüncü nüsha ise Azerbaycan Milli İlimler Akademisi Fuzûlî adına El yazmalar
Enstitüsü’nde B-6924/8549 numara kayıtlı nüshadır. Diğer nüshalara göre oldukça eksik
olan bu nüsha 23 varaktır. Dördüncü ve sonuncu nüsha ise yine Azerbaycan’da
keşfettiğimiz ama kütüphanelerde yer almayan nüshadır. 97 varak olan bu nüsha da diğer
üç nüsha gibi eksiktir. Çalışmada Şemsî’nin Yûsuf u Züleyha adlı mesnevisi, metin ve içerik
bağlamında tanıtımı yapılacaktır.
Yûsuf ile Züleyâ hikâyesi, geniş bir coğrafyada dilden dile aktarılan aşk eksenli bir metindir. Türk edebiyatına 13. yüzyılda tercümeler yoluyla girmiştir. Mevcut bilgilere göre Türkçe ilk Yûsuf u Züleyhâ mesnevîsi ise Ali’nin “Kıssa-ı Yûsuf” adlı eseridir. Sonraki yüzyıllarda sayısı artan Yûsuf ile Züleyhâ mesnevîleri, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerine kadar kaleme alınmıştır. Bu mesnevîlerin özünü oluşturan Yûsuf kıssası, sadece Osmanlı Devleti’nin hâkim olduğu topraklarda değil, bütün Müslüman şark şairlerinin ve nâsirlerinin sıklıkla tercih edilen bir konudur.
Şemsî’nin Yûsuf u Züleyhâ adlı mesnevîsi, 15. Yüzyılın sonlarında Doğu Türkçesi ile kaleme alınmış, Türkçenin değişik evrelerinden dil özellikleri gösteren bir eserdir. Çalışmanın amacı, mesnevî şeklinde kaleme alınmış olan bu eseri araştırmacıların ve ilgilenenlerin dikkatine ve istifadesine sunmaktır.
Çalışma, yedi bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmında mesnevî üzerinde durulmuş ve Yûsuf kıssasının kutsal kitaplar çerçevesinde değerlendirilmesi yapılmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde mesnevînin esas kaynakları olan kutsal kitaplarda geçen ilgili bölümlerle Şemsî’nin eseri, olay örgüsü açısından karşılaştırılmış; eserler arasındaki benzerlikler ve farklılıklar ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu karşılaştırmadan sonra Arap edebiyatı, Fars edebiyatı, Batı edebiyatı ve Türk edebiyatı olarak dört başlıkta Yûsuf ile Züleyhâ konulu eserlerin bu edebiyatlardaki teşekkül süreci incelenmiştir.
Üçüncü bölümde müellif ve eseri hakkında bilgi verilmiştir. Eserin müellifi Şemsî olsa da tarihî kaynaklarda yer alan Şemsî mahlaslı şairlerden hangisinin olduğu tespit edilememiştir. Bundan dolayı eserin yazıldığı dönemde eserler vermiş olan Şemsî mahlaslı şairlerin hayatlarına dair bilgilere yer verilmiştir. Şemsî mahlaslı şairlerin hayatlarına dair bilgiler verildikten sonra eser; dili, şairin bakış açısı, mekânlar, mesafe, zaman, şahıs kadrosu ve temalar gibi başlıklar altında incelenmiştir.
Dördüncü bölümde ise metni kurarken izlenilen yol belirtildikten sonra esas nüsha olan Tebriz nüshasının Erivan, Bakü ve Azerbaycan nüshaları ile karşılaştırılmasıyla oluşturulan tenkitli metne yer verilmiştir.
Beşinci bölümde metni anlamayı kolaylaştırmak için oluşturulan “Seçme Sözlük”, altıncı bölümde özel adlar dizini, yedinci bölümde ise sonuç bulunmaktadır.
Çalışmanın ikinci cildi, mesnevînin tenkitli metninin hazırlanmasında esas aldığımız dört nüshanın tıpkıbasımını barındırmaktadır. Tenkitli metin hazırlanırken her dört nüshadan da yararlanılmasından dolayı mevcut nüshaların tamamının yer almasını daha uygun gördük.
Mesnevînin çeviriyazısı hazırlanırken en kâmil olan ve istinsah tarihi en eski olan Tebriz nüshası esas alınmıştır. Diğer üç nüsha üzerinden nüsha farkları gösterilmiş ve Tebriz nüshasında eksik olan kısımlar tamamlanmıştır. Bu noktada mevcut dört nüshadan belli oranlarda eksik olduğunu belirtmemiz gerekmektedir. Ancak dört nüshanın karşılaştırılması ile mesnevînin tam hâline yaklaşılabilmiştir.
Metnin çeviriyazısında gösterilen bütün özene karşın çeviri hatalarının olabileceği kaçınılmazdır. Mesnevî ağırlıklı olarak tarihi Azerbaycan Türkçesi, Çağatay Türkçesi ve Eski Anadolu Türkçesi dil özellikleri göstermektedir. Bundan dolayı metin içerisinde kelimelerde ve eklerde farklılıklar oluşturmuştur. Ayrıca nüshalar eksik ve bazı noktaları okunamayacak düzeydedir. Her ne olursa olsun hatalar bizimdir ve bu hataların hoşgörüyle karşılanması en büyük dileğimizdir.
Bilindiği üzere uzun soluklu bir sürecin neticesi olan çalışmalar, beraberinde pek çok unsuru da taşır. Bu eser için de aynı durum söz konusudur. Uykusuz geceler, heyecan dolu sabahları meydana getirdi, hikâye ile hemhâl olundu ve payıma düşenler Safa’ya katıldı. Nihayetinde, övünçlüyüm. Temennim, okurlara hem akademik hem de kişisel anlamda katkı sağlayacak bir eser olmasıdır.
Çalışmamın her aşamasında bana rehberlik yapan ve desteğini esirgemeyen değerli hocam Prof. Dr. Yavuz BAYRAM’a, yönlendirmeleriyle yardımcı olan değerli hocam Prof. Dr. Murat Ali KARAVELİOĞLU’na teşekkür ederim. Yol göstericiliği ve desteği ile bu çalışmaya ışık tutmuş olan merhum Doç. Dr. Cemal AKSU hocama da binler rahmet dilerim.
Son teşekkürüm ise hayat yolculuğundaki eşikleri aşmamda yegâne destekçim ve yoluma eşlik eden ışığa.