Türklerde erkek çocuklarına güçlü hayvan adları verilmesi bir gelenek hâlini almıştır. En yaygın ... more Türklerde erkek çocuklarına güçlü hayvan adları verilmesi bir gelenek hâlini almıştır. En yaygın ve bilinen adlardan biri olan arslan günümüzde de sıkça erkek çocuklarına ad olarak verilmektedir. Alp Er Tonga adındaki tonganın kaplan cinsinden bir hayvan olduğunu da Kâşgarlı'dan öğrenmekteyiz. Kız çocuklarına da çeşitli hayvan isimleri verilmiştir. Alp Er Tonga'nın kızı olan Kaz buna bir örnektir. Geçmişin izleri tamamen silinip kaybolmaz. Değişimler, dönüşümler söz konusu olsa da bir yitip gitmeden bahsedilemez. Zamanın yıkıcılığı karşısında gelenek bir yolunu bulur ve yaşamaya devam eder. Bunlardan biri de kutsal kaz figürüdür. Türk destanlarında, Dede Korkut'ta gelinler, kızlar güzellik bakımından kaza benzetilirken günümüzde ise kız çocukları için kaz evladı biçiminde kullanılır olmuştur. Destan geleneğinden halk hikâyeciliğine geçiş dönemi eseri ve 15. yüzyılda yazıya geçirildiği kabul edilen Dede Korkut Hikâyeleri'nin anlatıcısı olan Korkut Ata'nın kimliği ile ilgili tarihî kaynaklarda farklı bilgiler bulunmaktadır. Bu kaynaklardan biri olan Seyahatnâme'de Evliya Çelebi Korkud Han'ın mezarının Ahlat'ta bulunduğunu belirtir. Bu yazıda Van Gölü çevresinde özellikle Dede Korkut yurdu Ahlat'ta kullanılan bu ifade biçimi üzerinde durulacaktır.
Yer adları, o bölgede yaşayan insanların hayat tarzlarını, hayata bakış açılarını bize göstermekl... more Yer adları, o bölgede yaşayan insanların hayat tarzlarını, hayata bakış açılarını bize göstermekle birlikte daha önce orada kimlerin yaşadığıyla ilgili de ipuçları verir. Anadolu'yu vatan edinen Türkler, bu coğrafyayı adlandırırken ya Türkçe yeni adlar vermişler ya da o bölgenin eski adını Türkçe söyleyişe uygun hâle getirmişlerdir. Anadolu sözcüğü bu Türkçe söyleyişe en güzel örnektir. Dikkati çeken bir diğer nokta Anadolu'nun her yanında ve dolayısıyla Ahlat'ta da yaygın görülen bulak'lı yer adlarıdır. Bu da bize insanların yerleştikleri yerlerde suyun olmasına çok önem verdiklerini gösterir. Eski bir yerleşim yeri olan Ahlat, pek çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Farklı dillerin kullanılması adlandırmaları da çeşitli kılmıştır. Türklerin Anadolu'ya giriş kapısı olan Ahlat'ta bu çeşitliliği görmek mümkündür. Ahlat adının kaynağıyla ilgili birbirinden ayrı değerlendirmeler olsa da Arapça HLT kökünden gelmiş olması daha kuvvetli bir ihtimaldir. Çünkü karışık anlamına gelen ahlat sözcüğü o bölgede yaşayan milletlerin de çeşitliliğini göstermektedir. Ahlat'taki yer adlarına bakıldığında bu adların genellikle Türkçe olduğu görülür. Bunun yanında Ermenice sözcükler de önemli bir yer tutar. Bu durum bölgede 20. yüzyıl başlarına kadar hatırı sayılır bir Ermeni nüfusun yaşamasından kaynaklanmıştır. Ayrıca Türkçe-Arapça, Türkçe-Farsça ve Türkçe-Ermenice birleşik sözcükler de görülür. Bu çalışmamızda Ahlat Ağzı'nda geçen bu yer adları üzerinde durulacaktır.
Her dilde standart bir yazı dili ve bu dilden farklılaşan yerel ağızlar bulunmaktadır. Türkçede d... more Her dilde standart bir yazı dili ve bu dilden farklılaşan yerel ağızlar bulunmaktadır. Türkçede de standart dilde bulunmayan ancak ağızlarda rastladığımız ses, yapı ve söyleyiş farklılıklarını görürüz. Konuşma dilinde en az nefes ve enerji harcayarak kendini ifade etme durumu vardır. Dolayısıyla nasıl ki Türkçe sözcüklerin telaffuzlarında zaman içinde değişiklikler meydana gelmişse alıntı sözcüklerde de aynı şekilde değişiklikler söz konusu olmuştur. Anadolu'da birçok ağızda sıkça kullanılan kapalı e sesiyle ilgili pek çok değerlendirme yapılmış ve genel olarak bu sesin varlığı kabul edilmiştir. Ancak alıntı sözcüklerdeki bu sesle ilgili ayrıntılı bir değerlendirmede bulunulmamıştır. Bu çalışmada özellikle Doğu Anadolu ağızlarında yabancı sözcüklerde yaygın olan ve Azerî Türkçesinin etkisiyle açıklayabileceğimiz kapalı e sesi üzerinde durulacaktır.
Ağızlar yazı dilinden farklı olarak bünyelerinde eskicil (arkaik) unsurlar barındırırlar. Bu yönl... more Ağızlar yazı dilinden farklı olarak bünyelerinde eskicil (arkaik) unsurlar barındırırlar. Bu yönleriyle geçmişten günümüze dilde ne gibi değişimlerin olduğunu bizlere göstermiş olurlar. Arkaiklik (eskicilik), bir Türk dilindeki ses ve yapı özellikleriyle sözlüksel biçimlerin Eski Türkçeyle karşılaştırıldığında diğer Türk dillerinde bulunmaması ve Eski Türkçeye benzer biçimde bu dilde yaşamasıdır. Ses, yapı ve sözcük bakımından Oğuzcaya dayanan Anadolu ağızlarında eskicil izleri görmek mümkündür. Bu açıdan Doğu Anadolu ağızlarına baktığımızda karşımıza Eski Türkçedeki ŋ sesinin g olarak korunması: ög 'ön', söz içi ve sonundaki g sesinin korunması gibi eskicil unsurlarla karşılaşmak mümkündür. Bu çalışmada verilen sözcük ve eklerden hareketle eskicil unsurlar tespit edilmeye çalışılacaktır.
Türklerde erkek çocuklarına güçlü hayvan adları verilmesi bir gelenek hâlini almıştır. En yaygın ... more Türklerde erkek çocuklarına güçlü hayvan adları verilmesi bir gelenek hâlini almıştır. En yaygın ve bilinen adlardan biri olan arslan günümüzde de sıkça erkek çocuklarına ad olarak verilmektedir. Alp Er Tonga adındaki tonganın kaplan cinsinden bir hayvan olduğunu da Kâşgarlı'dan öğrenmekteyiz. Kız çocuklarına da çeşitli hayvan isimleri verilmiştir. Alp Er Tonga'nın kızı olan Kaz buna bir örnektir. Geçmişin izleri tamamen silinip kaybolmaz. Değişimler, dönüşümler söz konusu olsa da bir yitip gitmeden bahsedilemez. Zamanın yıkıcılığı karşısında gelenek bir yolunu bulur ve yaşamaya devam eder. Bunlardan biri de kutsal kaz figürüdür. Türk destanlarında, Dede Korkut'ta gelinler, kızlar güzellik bakımından kaza benzetilirken günümüzde ise kız çocukları için kaz evladı biçiminde kullanılır olmuştur. Destan geleneğinden halk hikâyeciliğine geçiş dönemi eseri ve 15. yüzyılda yazıya geçirildiği kabul edilen Dede Korkut Hikâyeleri'nin anlatıcısı olan Korkut Ata'nın kimliği ile ilgili tarihî kaynaklarda farklı bilgiler bulunmaktadır. Bu kaynaklardan biri olan Seyahatnâme'de Evliya Çelebi Korkud Han'ın mezarının Ahlat'ta bulunduğunu belirtir. Bu yazıda Van Gölü çevresinde özellikle Dede Korkut yurdu Ahlat'ta kullanılan bu ifade biçimi üzerinde durulacaktır.
Yer adları, o bölgede yaşayan insanların hayat tarzlarını, hayata bakış açılarını bize göstermekl... more Yer adları, o bölgede yaşayan insanların hayat tarzlarını, hayata bakış açılarını bize göstermekle birlikte daha önce orada kimlerin yaşadığıyla ilgili de ipuçları verir. Anadolu'yu vatan edinen Türkler, bu coğrafyayı adlandırırken ya Türkçe yeni adlar vermişler ya da o bölgenin eski adını Türkçe söyleyişe uygun hâle getirmişlerdir. Anadolu sözcüğü bu Türkçe söyleyişe en güzel örnektir. Dikkati çeken bir diğer nokta Anadolu'nun her yanında ve dolayısıyla Ahlat'ta da yaygın görülen bulak'lı yer adlarıdır. Bu da bize insanların yerleştikleri yerlerde suyun olmasına çok önem verdiklerini gösterir. Eski bir yerleşim yeri olan Ahlat, pek çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Farklı dillerin kullanılması adlandırmaları da çeşitli kılmıştır. Türklerin Anadolu'ya giriş kapısı olan Ahlat'ta bu çeşitliliği görmek mümkündür. Ahlat adının kaynağıyla ilgili birbirinden ayrı değerlendirmeler olsa da Arapça HLT kökünden gelmiş olması daha kuvvetli bir ihtimaldir. Çünkü karışık anlamına gelen ahlat sözcüğü o bölgede yaşayan milletlerin de çeşitliliğini göstermektedir. Ahlat'taki yer adlarına bakıldığında bu adların genellikle Türkçe olduğu görülür. Bunun yanında Ermenice sözcükler de önemli bir yer tutar. Bu durum bölgede 20. yüzyıl başlarına kadar hatırı sayılır bir Ermeni nüfusun yaşamasından kaynaklanmıştır. Ayrıca Türkçe-Arapça, Türkçe-Farsça ve Türkçe-Ermenice birleşik sözcükler de görülür. Bu çalışmamızda Ahlat Ağzı'nda geçen bu yer adları üzerinde durulacaktır.
Her dilde standart bir yazı dili ve bu dilden farklılaşan yerel ağızlar bulunmaktadır. Türkçede d... more Her dilde standart bir yazı dili ve bu dilden farklılaşan yerel ağızlar bulunmaktadır. Türkçede de standart dilde bulunmayan ancak ağızlarda rastladığımız ses, yapı ve söyleyiş farklılıklarını görürüz. Konuşma dilinde en az nefes ve enerji harcayarak kendini ifade etme durumu vardır. Dolayısıyla nasıl ki Türkçe sözcüklerin telaffuzlarında zaman içinde değişiklikler meydana gelmişse alıntı sözcüklerde de aynı şekilde değişiklikler söz konusu olmuştur. Anadolu'da birçok ağızda sıkça kullanılan kapalı e sesiyle ilgili pek çok değerlendirme yapılmış ve genel olarak bu sesin varlığı kabul edilmiştir. Ancak alıntı sözcüklerdeki bu sesle ilgili ayrıntılı bir değerlendirmede bulunulmamıştır. Bu çalışmada özellikle Doğu Anadolu ağızlarında yabancı sözcüklerde yaygın olan ve Azerî Türkçesinin etkisiyle açıklayabileceğimiz kapalı e sesi üzerinde durulacaktır.
Ağızlar yazı dilinden farklı olarak bünyelerinde eskicil (arkaik) unsurlar barındırırlar. Bu yönl... more Ağızlar yazı dilinden farklı olarak bünyelerinde eskicil (arkaik) unsurlar barındırırlar. Bu yönleriyle geçmişten günümüze dilde ne gibi değişimlerin olduğunu bizlere göstermiş olurlar. Arkaiklik (eskicilik), bir Türk dilindeki ses ve yapı özellikleriyle sözlüksel biçimlerin Eski Türkçeyle karşılaştırıldığında diğer Türk dillerinde bulunmaması ve Eski Türkçeye benzer biçimde bu dilde yaşamasıdır. Ses, yapı ve sözcük bakımından Oğuzcaya dayanan Anadolu ağızlarında eskicil izleri görmek mümkündür. Bu açıdan Doğu Anadolu ağızlarına baktığımızda karşımıza Eski Türkçedeki ŋ sesinin g olarak korunması: ög 'ön', söz içi ve sonundaki g sesinin korunması gibi eskicil unsurlarla karşılaşmak mümkündür. Bu çalışmada verilen sözcük ve eklerden hareketle eskicil unsurlar tespit edilmeye çalışılacaktır.
Uploads
Papers