ÖZET Bu çalışma propaganda kavramını tarihsel bir perspektiften alarak günümüze kadar geçirdiği d... more ÖZET Bu çalışma propaganda kavramını tarihsel bir perspektiften alarak günümüze kadar geçirdiği dönüşümü ele almaktadır. Bu çerçevede öncelikli olarak kavram ayrıntılı bir şekilde tanımlanmış ardından tarihsel bir bakış açısıyla günümüze kadar gelinen süreçte kazandığı önem vurgulanmaya çalışılmıştır. Propagandanın kaynakları, çeşitleri ve amaçları tanımlandıktan sonra dış politika ile olan ilgisi irdelenmiş ve pratik bir örnek olarak Ermeni toplumunun I. Dünya Savaşı sonrası sözde Ermeni Soykırımı temelinde kimliklerini korumak uğruna uyguladıkları propaganda çalışmaları incelenmiştir. ABSTRACT This study deals with the concept of propaganda in historical perspective which had a transformation until today. Within this framework, firstly, the concept was described in detail and then, with a historical perspective, the importance it gained during the process until today was aimed to be described. After the sources, the kinds and the aims of propaganda was described, its relation with the foreign policy was scrutinized and for a practical example, The Armenian society's propaganda studies, which were under the skin of the so called Armenian Genocide after World War I, were examined, which they applied for the sake of saving their identity.
Tanımanın Devletler Hukukunda geniş bir tatbik sahası vardır. Bu mesele Devletler, hükümetler, mu... more Tanımanın Devletler Hukukunda geniş bir tatbik sahası vardır. Bu mesele Devletler, hükümetler, muharipler, asiler, millet, ülke değişiklikleri ve hattâ muahedeler için ortaya çıkar. Kısaca denilebilir ki tanıma, bir salâhiyet değişiminin bahis mevzuu olduğu her halde işe karışan bir ameliyedir. Devletler Hukukunun halihazır vaziyetinde, Devletler, işbu hukuk tarafından kendilerine tevdi olunan, bu vazifeyi oldukça geniş bir takdir salâhiyetini kullanmak suretiyle ifa etmektedirler. Burada nazariyelerin ve içtihadın vardığı hal suretlerinin çeşitliliği yüzünden Devletler Hukukunun en güç meselelerinden biri karşımıza çıkmaktadır. Devlet olarak tanıma ile hükümet olarak tanıma arasında farklar olup olmadığını araştırmak, de facto ve de jure tanımayı tefrik etmek, tanıma ile şahsiyet arasında bir münasebet mevcutsa bunun ayırıcı kıstasını bulmak, tamamen iradî bir tasarruf bahis mevzuu ise bunun ne dereceye kadar siyasî veya hukukî olduğunu tesbit etmek lâzımdır. Lauterpacht'a göre milletlerarası münasebetlerde hukukla siyasetin bu kadar birbirine karıştığı başka hiçbir mevzu yoktur. Bazı müellifler tanımanın veya tanımayı reddetmenin Devletler Hukuku ile alâkası olmadığını, bunun tamamen milletlerarası bir siyaset meselesi olduğunu söylemişlerdir. Phüip Marshall Brown şöyle yazmaktadır : «Tanıma mevzuundaki bütün izahlara ve nazariyelere rağmen hakikat bunun hiçbir kanunla tanzim edilmemiş olduğudur». Bu kanaat yanlıştır: Tanıma ve tanımama, tesirleri bakımından, hukukî olduklarından başka fonksiyonu itibariyle de böyledirler. Camia menfaati mefhumu tanıma mevzuunda çok açık bir tatbik sahası bulur. Tanıma Devletlerin hayatında en canalıcı noktalara temas eden ve kendileri için en buhranlı zamanlarda müdahalesi gözüken bir mefhumdur. Bununla beraber tanıma mevzuunda Devletler Hukukunun bugünkü durumu tatminkâr olmaktan çok uzaktır. Biz bu etüdümüzü sadece Devlet ve Hükümet olarak tanıma meselelerinin tetkikine tahsis edeceğiz.
Birleşmiş Milletler Hizmetinde Uğranılan Zararın Tazmini Davası Uluslararası Adalet Divanı (Danış... more Birleşmiş Milletler Hizmetinde Uğranılan Zararın Tazmini Davası Uluslararası Adalet Divanı (Danışma Görüşü) (1949) Reparation for Injuries Suffered in the Service of the United Nations Case, I.C.J. Reports (Advisory Opinion) (1949)
GİRİŞ Bu tüzüğe taraf devletler, Bütün insanların ortak bağlarla birleştiği, ortak bir miras dahi... more GİRİŞ Bu tüzüğe taraf devletler, Bütün insanların ortak bağlarla birleştiği, ortak bir miras dahilinde kültürlerin bir araya geldiği ve bu hassas mozaiğin her an dağılabileceğinden endişe duyulduğunun bilincinde olarak, Bu yüzyıl süresince milyonlarca çocuk, kadın ve erkeğin, insanlık vicdanını derdinden etkilemiş, hayal bile edilemeyen kötülüklerin kurbanı olduğunu akılda tutarak, Bu tür ağır suçların, dünyadaki barış, güvenlik ve esenliği tehdit ettiğini kabul ederek, Uluslararası toplumu bir bütün olarak yakından ilgilendiren, çok ciddi suçların cezasız kalmaması ve ulusal düzeyde ve uluslararası işbirliğinin güçlendirilmesi suretiyle, bu suçların etkin bir şekilde kovuşturulmasının, güvence altına alınması gerektiğini teyit ederek, Bu suçların faillerinin, cezasız bırakılmasına son verme ve böylece bu tür suçları önleme konusunda kararlı olarak, Uluslararası suçların sorumluları üzerinde yargı yetkisinin kullanılmasının her devletin görevi olduğunu anımsayarak, Birleşmiş Milletler Şartında yer alan amaç ve ilkeler ile özellikle tüm devletlerin, herhangi bir devletin toprak bütünlüğü ve siyasi bağımsızlığına karşı güç ve tehdit kullanmaktan veya BM amaçlarına uymayan şekilde müdahalelerden kaçınmaları gereğini tekrar teyit ederek, Bu bağlamda tüzüğün hiçbir maddesinin, hiçbir devlete başka bir devletin içişlerine ya da silahlı çatışmalarına karışma yetkisi vermediğini vurgulayarak, Şimdiki ve gelecek nesillerin iyiliği için, uluslararası toplumu bir bütün olarak yakından ilgilendiren, çok ciddi suçlar üzerinde haiz olarak, Birleşmiş Milletler Sistemi ile ilişki içinde, bağımsız ve daimi bir Uluslararası Ceza Mahkemesi kurulması konusunda kararlı olarak, Bu tüzük çatısı altında kurulacak olan ceza mahkemesinin, devletlerin ulusal yargı yetkisinin bir tamamlayıcısı olduğunu vurgulayarak, Uluslararası adaletin uygulanacağına ilişkin, sonsuz güveni sağlama konusunda emin olarak, Aşağıdaki hususlarda mutabık kalmışlardır:
Hüseyin Pazarcı, Uluslararası Hukuk, Hukukun Temel İlkeleri, Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi... more Hüseyin Pazarcı, Uluslararası Hukuk, Hukukun Temel İlkeleri, Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi, Jus Cogens, Hukukun Kaynakları
ÖZET Bu çalışma propaganda kavramını tarihsel bir perspektiften alarak günümüze kadar geçirdiği d... more ÖZET Bu çalışma propaganda kavramını tarihsel bir perspektiften alarak günümüze kadar geçirdiği dönüşümü ele almaktadır. Bu çerçevede öncelikli olarak kavram ayrıntılı bir şekilde tanımlanmış ardından tarihsel bir bakış açısıyla günümüze kadar gelinen süreçte kazandığı önem vurgulanmaya çalışılmıştır. Propagandanın kaynakları, çeşitleri ve amaçları tanımlandıktan sonra dış politika ile olan ilgisi irdelenmiş ve pratik bir örnek olarak Ermeni toplumunun I. Dünya Savaşı sonrası sözde Ermeni Soykırımı temelinde kimliklerini korumak uğruna uyguladıkları propaganda çalışmaları incelenmiştir. ABSTRACT This study deals with the concept of propaganda in historical perspective which had a transformation until today. Within this framework, firstly, the concept was described in detail and then, with a historical perspective, the importance it gained during the process until today was aimed to be described. After the sources, the kinds and the aims of propaganda was described, its relation with the foreign policy was scrutinized and for a practical example, The Armenian society's propaganda studies, which were under the skin of the so called Armenian Genocide after World War I, were examined, which they applied for the sake of saving their identity.
Tanımanın Devletler Hukukunda geniş bir tatbik sahası vardır. Bu mesele Devletler, hükümetler, mu... more Tanımanın Devletler Hukukunda geniş bir tatbik sahası vardır. Bu mesele Devletler, hükümetler, muharipler, asiler, millet, ülke değişiklikleri ve hattâ muahedeler için ortaya çıkar. Kısaca denilebilir ki tanıma, bir salâhiyet değişiminin bahis mevzuu olduğu her halde işe karışan bir ameliyedir. Devletler Hukukunun halihazır vaziyetinde, Devletler, işbu hukuk tarafından kendilerine tevdi olunan, bu vazifeyi oldukça geniş bir takdir salâhiyetini kullanmak suretiyle ifa etmektedirler. Burada nazariyelerin ve içtihadın vardığı hal suretlerinin çeşitliliği yüzünden Devletler Hukukunun en güç meselelerinden biri karşımıza çıkmaktadır. Devlet olarak tanıma ile hükümet olarak tanıma arasında farklar olup olmadığını araştırmak, de facto ve de jure tanımayı tefrik etmek, tanıma ile şahsiyet arasında bir münasebet mevcutsa bunun ayırıcı kıstasını bulmak, tamamen iradî bir tasarruf bahis mevzuu ise bunun ne dereceye kadar siyasî veya hukukî olduğunu tesbit etmek lâzımdır. Lauterpacht'a göre milletlerarası münasebetlerde hukukla siyasetin bu kadar birbirine karıştığı başka hiçbir mevzu yoktur. Bazı müellifler tanımanın veya tanımayı reddetmenin Devletler Hukuku ile alâkası olmadığını, bunun tamamen milletlerarası bir siyaset meselesi olduğunu söylemişlerdir. Phüip Marshall Brown şöyle yazmaktadır : «Tanıma mevzuundaki bütün izahlara ve nazariyelere rağmen hakikat bunun hiçbir kanunla tanzim edilmemiş olduğudur». Bu kanaat yanlıştır: Tanıma ve tanımama, tesirleri bakımından, hukukî olduklarından başka fonksiyonu itibariyle de böyledirler. Camia menfaati mefhumu tanıma mevzuunda çok açık bir tatbik sahası bulur. Tanıma Devletlerin hayatında en canalıcı noktalara temas eden ve kendileri için en buhranlı zamanlarda müdahalesi gözüken bir mefhumdur. Bununla beraber tanıma mevzuunda Devletler Hukukunun bugünkü durumu tatminkâr olmaktan çok uzaktır. Biz bu etüdümüzü sadece Devlet ve Hükümet olarak tanıma meselelerinin tetkikine tahsis edeceğiz.
Birleşmiş Milletler Hizmetinde Uğranılan Zararın Tazmini Davası Uluslararası Adalet Divanı (Danış... more Birleşmiş Milletler Hizmetinde Uğranılan Zararın Tazmini Davası Uluslararası Adalet Divanı (Danışma Görüşü) (1949) Reparation for Injuries Suffered in the Service of the United Nations Case, I.C.J. Reports (Advisory Opinion) (1949)
GİRİŞ Bu tüzüğe taraf devletler, Bütün insanların ortak bağlarla birleştiği, ortak bir miras dahi... more GİRİŞ Bu tüzüğe taraf devletler, Bütün insanların ortak bağlarla birleştiği, ortak bir miras dahilinde kültürlerin bir araya geldiği ve bu hassas mozaiğin her an dağılabileceğinden endişe duyulduğunun bilincinde olarak, Bu yüzyıl süresince milyonlarca çocuk, kadın ve erkeğin, insanlık vicdanını derdinden etkilemiş, hayal bile edilemeyen kötülüklerin kurbanı olduğunu akılda tutarak, Bu tür ağır suçların, dünyadaki barış, güvenlik ve esenliği tehdit ettiğini kabul ederek, Uluslararası toplumu bir bütün olarak yakından ilgilendiren, çok ciddi suçların cezasız kalmaması ve ulusal düzeyde ve uluslararası işbirliğinin güçlendirilmesi suretiyle, bu suçların etkin bir şekilde kovuşturulmasının, güvence altına alınması gerektiğini teyit ederek, Bu suçların faillerinin, cezasız bırakılmasına son verme ve böylece bu tür suçları önleme konusunda kararlı olarak, Uluslararası suçların sorumluları üzerinde yargı yetkisinin kullanılmasının her devletin görevi olduğunu anımsayarak, Birleşmiş Milletler Şartında yer alan amaç ve ilkeler ile özellikle tüm devletlerin, herhangi bir devletin toprak bütünlüğü ve siyasi bağımsızlığına karşı güç ve tehdit kullanmaktan veya BM amaçlarına uymayan şekilde müdahalelerden kaçınmaları gereğini tekrar teyit ederek, Bu bağlamda tüzüğün hiçbir maddesinin, hiçbir devlete başka bir devletin içişlerine ya da silahlı çatışmalarına karışma yetkisi vermediğini vurgulayarak, Şimdiki ve gelecek nesillerin iyiliği için, uluslararası toplumu bir bütün olarak yakından ilgilendiren, çok ciddi suçlar üzerinde haiz olarak, Birleşmiş Milletler Sistemi ile ilişki içinde, bağımsız ve daimi bir Uluslararası Ceza Mahkemesi kurulması konusunda kararlı olarak, Bu tüzük çatısı altında kurulacak olan ceza mahkemesinin, devletlerin ulusal yargı yetkisinin bir tamamlayıcısı olduğunu vurgulayarak, Uluslararası adaletin uygulanacağına ilişkin, sonsuz güveni sağlama konusunda emin olarak, Aşağıdaki hususlarda mutabık kalmışlardır:
Hüseyin Pazarcı, Uluslararası Hukuk, Hukukun Temel İlkeleri, Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi... more Hüseyin Pazarcı, Uluslararası Hukuk, Hukukun Temel İlkeleri, Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi, Jus Cogens, Hukukun Kaynakları
Uploads
Papers
Burada nazariyelerin ve içtihadın vardığı hal suretlerinin çeşitliliği yüzünden Devletler Hukukunun en güç meselelerinden biri karşımıza çıkmaktadır. Devlet olarak tanıma ile hükümet olarak tanıma arasında farklar olup olmadığını araştırmak, de facto ve de jure tanımayı tefrik etmek, tanıma ile şahsiyet arasında bir münasebet mevcutsa bunun ayırıcı kıstasını bulmak, tamamen iradî bir tasarruf bahis mevzuu ise bunun ne dereceye kadar siyasî veya hukukî olduğunu tesbit etmek lâzımdır. Lauterpacht'a göre milletlerarası münasebetlerde hukukla siyasetin bu kadar birbirine karıştığı başka hiçbir mevzu yoktur. Bazı müellifler tanımanın veya tanımayı reddetmenin Devletler Hukuku ile alâkası olmadığını, bunun tamamen milletlerarası bir siyaset meselesi olduğunu söylemişlerdir. Phüip Marshall Brown şöyle yazmaktadır : «Tanıma mevzuundaki bütün izahlara ve nazariyelere rağmen hakikat bunun hiçbir kanunla tanzim edilmemiş olduğudur». Bu kanaat yanlıştır: Tanıma ve tanımama, tesirleri bakımından, hukukî olduklarından başka fonksiyonu itibariyle de böyledirler. Camia menfaati mefhumu tanıma mevzuunda çok açık bir tatbik sahası bulur.
Tanıma Devletlerin hayatında en canalıcı noktalara temas eden ve kendileri için en buhranlı zamanlarda müdahalesi gözüken bir mefhumdur. Bununla beraber tanıma mevzuunda Devletler Hukukunun bugünkü durumu tatminkâr olmaktan çok uzaktır.
Biz bu etüdümüzü sadece Devlet ve Hükümet olarak tanıma meselelerinin tetkikine tahsis edeceğiz.
Reparation for Injuries Suffered in the Service of the United Nations Case, I.C.J. Reports (Advisory Opinion) (1949)
Videos
Burada nazariyelerin ve içtihadın vardığı hal suretlerinin çeşitliliği yüzünden Devletler Hukukunun en güç meselelerinden biri karşımıza çıkmaktadır. Devlet olarak tanıma ile hükümet olarak tanıma arasında farklar olup olmadığını araştırmak, de facto ve de jure tanımayı tefrik etmek, tanıma ile şahsiyet arasında bir münasebet mevcutsa bunun ayırıcı kıstasını bulmak, tamamen iradî bir tasarruf bahis mevzuu ise bunun ne dereceye kadar siyasî veya hukukî olduğunu tesbit etmek lâzımdır. Lauterpacht'a göre milletlerarası münasebetlerde hukukla siyasetin bu kadar birbirine karıştığı başka hiçbir mevzu yoktur. Bazı müellifler tanımanın veya tanımayı reddetmenin Devletler Hukuku ile alâkası olmadığını, bunun tamamen milletlerarası bir siyaset meselesi olduğunu söylemişlerdir. Phüip Marshall Brown şöyle yazmaktadır : «Tanıma mevzuundaki bütün izahlara ve nazariyelere rağmen hakikat bunun hiçbir kanunla tanzim edilmemiş olduğudur». Bu kanaat yanlıştır: Tanıma ve tanımama, tesirleri bakımından, hukukî olduklarından başka fonksiyonu itibariyle de böyledirler. Camia menfaati mefhumu tanıma mevzuunda çok açık bir tatbik sahası bulur.
Tanıma Devletlerin hayatında en canalıcı noktalara temas eden ve kendileri için en buhranlı zamanlarda müdahalesi gözüken bir mefhumdur. Bununla beraber tanıma mevzuunda Devletler Hukukunun bugünkü durumu tatminkâr olmaktan çok uzaktır.
Biz bu etüdümüzü sadece Devlet ve Hükümet olarak tanıma meselelerinin tetkikine tahsis edeceğiz.
Reparation for Injuries Suffered in the Service of the United Nations Case, I.C.J. Reports (Advisory Opinion) (1949)