Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 2018
H. G. Gadamer’in, hermeneutiğe tanıdığı ontolojik öncelik, göstergebilimsel bir kültür ve toplums... more H. G. Gadamer’in, hermeneutiğe tanıdığı ontolojik öncelik, göstergebilimsel bir kültür ve toplumsallaşma analizini mümkün kılabilecek bir sosyal bilim metodolojisi için önemli bir başlangıç noktası teşkil etmektedir. “Ufuk kaynaşması”, “önyargı” ve “gelenek” kavramsallaştırmaları, hermeneutiğe tanınan ontolojik önceliğin, metodolojik alana genişletilmesi olanağını pekiştiren tamamlayıcı kavramsallaştırmalar olarak karşımıza çıkmaktadır. Gadamer’in ileri sürdüğü tezler, sosyal bilimlerdeki önemli dikotomik ayrımların (mikro-makro, birey-yapı, praksis-örüntü vb) aşılması yönünde uyarlanımcı nitelikte önemli kavramsal araçlar sağlamaktadır. Bu yönüyle Gadamer, sosyal bilimlerde dikotomik olarak konumlandırılan gerçeklik düzeylerini ve toplumsal cisimleşme biçimlerini “ilişkisel” bir strateji ile aşmaya imkân sağlayacak, hermeneutik temelli “hümanistik bir hakikat” teorisi için “ufuk açıcı” bir olanak sağlamaktadır. Bu türden bir varoluşsal hermeneutik perspektifin, “birey-toplum”, “özgürlük-belirlenmişlik”, “anlama – açıklama”, “anlamları önceleyen güç-gücü önceleyen anlam yapıları”, “öznel gerçeklik-nesnel gerçeklik” ve “öznel kültür-nesnel kültür”, dikotomilerinin ötesine geçen; ikiz-değerlilikleri ve çok anlamlılıkları sosyal teoriye davet eden; düzenlilik içeren örüntüler kadar, düzene gelmez müphemlikleri de göz önünde bulunduran ve bunlara yer açan bir sosyal kuramlaştırma olanağı ve metodolojisi için cesaret verici imaları bulunmaktadır. Özellikle de sosyal konstrüktivist bir perspektiften “gerçekliğin sosyal inşası tezi” için Gadamer, salt metodolojik tartışmalarla, nihilist konum alışlar arasındaki kilit bir konumda bulunmaktadır.
Berger ve Luckmann’ın (2008) “gerçekliğin sosyal inşası” tezi, sosyo-kültürel gerçekliği, etkileş... more Berger ve Luckmann’ın (2008) “gerçekliğin sosyal inşası” tezi, sosyo-kültürel gerçekliği, etkileşimci ve sistematik yapısal örüntü düzeyleri üzerinden “bütünlüklü ve ilişkisel” bir çer-çevede ele alma girişimi olarak dikkati çekmektedir. Berger ve Luckmann insan hayatının genel şartlarını ve temel yapılarını teşhis etme amacıyla “anlamı öznel ve nesnel boyutlarıyla de-rinlemesine” irdelemişler ve anlamın; insan bilincinde yani bir beden içerisinde bir şahıs olarak sosyalleşen bireyin bilincin-deki öznel inşa ediliş dinamikleri ile nesnel toplumsal gerçeklik düzeyindeki toplumsal cisimleşmeler alanı içindeki nesnel anlam stokları arasındaki ilişkiselliğin yapılaşma dinamiklerini, tarih-sel açıdan işleyen üç ayrı diyalektik moment üzerinden analiz etmişlerdir. Bu anlamda gerçekliğin sosyal inşası tezi, sosyo-kültürel gerçekliğin öznel ve nesnel gerçeklik olarak ayrım-laşmış iki analitik alan çerçevesinde inşa ediliş, sürdürülüş ve yeniden üretiliş dinamiklerinin; “içselleştirme”, “dışsallaş-tırma” ve “nesnelleştirme” olmak üzere eş zamanlı olarak iş-leyen üç temel diyalektik moment üzerinden açıklanması giri-şimi olarak dikkat çekmektedir.
"... Şiddetin farklı türlerine ilişkin toplumsal bilinç arttıkça, kadınların farklı şiddet türler... more "... Şiddetin farklı türlerine ilişkin toplumsal bilinç arttıkça, kadınların farklı şiddet türlerine ilişkin duyarlılıkları ve onları birer eşitsizlik biçimi olarak görünür kılma eğilimleri artmaktadır. Bununla birlikte bu türden farkındalıkların artışı ile birlikte diğer toplumsal eşitsizlik biçimlerine karşı da kadınların daha duyarlı hale gelmekte oldukları görülmektedir.
Çalışma kapsamında, toplumsal cinsiyet rollerinin sorgulanması süreci ile kadınların şiddetin mağduru olma eğilimleri arasında dikkat çekici bir ilişki olduğu görülmektedir. Buna göre, mağduriyet arttıkça aile reisliği ve kadın- erkek rol farklılaşmalarına ilişkin sosyo- kültürel anlam kodlarının ve özel- alan kamusal ayrımında dikkat çeken toplumsal pratiklerin sorgulanma derecesi artma eğilimi göstermektedir.
Toplumsal değişme süreci içinde kadının bir birey olarak içinde yaşadığı ataerlik ve kapitalist üretim süreçlerinin tahakküm dinamiklerine daha duyarlı hale gelmeye başlamış olmaları, söz konusu mevcut sosyo- kültürel- ekonomik- politik yapıların salt sistemin kendi mevcut kodlarına ilişkin 'içkin' eleştirilerine değil, mevcut örüntüler ve anlamlar sistemine dışsal 'aşkın eleştirilerin' de geliştirilebildiği toplumsal iletişim biçimlerinin geliştirilmesini gerekli kılıyor görülmektedir.
Kadının birincil ilişkiler ağı içinde olduğu aile çevresi ve yakın duygusal ilişkilere dayalı partnerleriyle olan ilişkileri ve bu ilişkilere yüklenen anlam ve değer kodları, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin önlenmesinde önemli stratejik başlangıç noktaları olarak dikkat çekmektedir..."
(Tanıtım Bülteninden)
Eşitlik, demokrasi ve temsil meselelerinin çözümü konusunda
gerçekleştirilmesi büyük ivedilik arz... more Eşitlik, demokrasi ve temsil meselelerinin çözümü konusunda gerçekleştirilmesi büyük ivedilik arz eden bir proje olarak Walter Benjamin’in tahakkümsüzlük etiği, modernizmin egemen düşünce anlayışı Kartezyen ikiliklerin aşılmasında ve dairesel tarih görüşünün yerleştirilmesi, benimsenmesi ve hayata geçirilmesinde yetkin bir ağzın onay verdiği yeni ve vaatkâr bir düşünüş tarzını simgeler.
Sosyokültürel gerçekliğin katılımcıları aracılığıyla (ve katılımcılarına rağmen), toplum olma imk... more Sosyokültürel gerçekliğin katılımcıları aracılığıyla (ve katılımcılarına rağmen), toplum olma imkanını sürdürebilecek bir çerçeve oluşturabilmesi ve tüm katılımcıların gözünde meşrulaşabilmesi için; tüm bireylere yönelik olarak asimetrik ilişkilerden eşitleyici ilişkilere yönelen; dezavantajları fırsat eşitliğine dönüştürecek stratejiler oluşturan; iletişim kanalları ve katılım mekanizmaları inşa eden; ve tüm bunları bir örnek haline getirecek "Başkalarının acılarının ve dezavantajlarının" eksikliğini kendi içinde taşıyabilen bir vatandaşlık ahlakı geliştirmesi gerekmektedir.
Bu anlamda sosyokültürel gerçekliğin meşrulaştırılması sürecinde güç parametrelerinin yeniden gözden geçirilmesi ve dezavantajlara dayalı tahakküm üreten niteliklerin, bir tahakkümsüzlük etiği perspektifinde "normalleştirilmesi", "ötekileştirmenin" tekrar tekrar yeniden ortaya çıkan dinamikleri ile sürekli dönüşümsellik içinde hesaplaşılması gerekmektedir.
Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, May 29, 2018
H. G. Gadamer’in, hermeneutige tanidigi ontolojik oncelik, gostergebilimsel bir kultur ve toplums... more H. G. Gadamer’in, hermeneutige tanidigi ontolojik oncelik, gostergebilimsel bir kultur ve toplumsallasma analizini mumkun kilabilecek bir sosyal bilim metodolojisi icin onemli bir baslangic noktasi teskil etmektedir. “Ufuk kaynasmasi”, “onyargi” ve “gelenek” kavramsallastirmalari, hermeneutige taninan ontolojik onceligin, metodolojik alana genisletilmesi olanagini pekistiren tamamlayici kavramsallastirmalar olarak karsimiza cikmaktadir. Gadamer’in ileri surdugu tezler, sosyal bilimlerdeki onemli dikotomik ayrimlarin (mikro-makro, birey-yapi, praksisoruntu vb) asilmasi yonunde uyarlanimci nitelikte onemli kavramsal araclar saglamaktadir. Bu yonuyle Gadamer, sosyal bilimlerde dikotomik olarak konumlandirilan gerceklik duzeylerini ve toplumsal cisimlesme bicimlerini “iliskisel” bir strateji ile asmaya imkân saglayacak, hermeneutik temelli “humanistik bir hakikat” teorisi icin “ufuk acici” bir olanak saglamaktadir. Bu turden bir varolussal hermeneutik perspektifin, “birey-toplum”, “ozgurluk-belirlenmislik”, “anlama – aciklama”, “anlamlari onceleyen guc-gucu onceleyen anlam yapilari”, “oznel gerceklik-nesnel gerceklik” ve “oznel kultur-nesnel kultur”, dikotomilerinin otesine gecen; ikiz-degerlilikleri ve cok anlamliliklari sosyal teoriye davet eden; duzenlilik iceren oruntuler kadar, duzene gelmez muphemlikleri de goz onunde bulunduran ve bunlara yer acan bir sosyal kuramlastirma olanagi ve metodolojisi icin cesaret verici imalari bulunmaktadir. Ozellikle de sosyal konstruktivist bir perspektiften “gercekligin sosyal insasi tezi” icin Gadamer, salt metodolojik tartismalarla, nihilist konum alislar arasindaki kilit bir konumda bulunmaktadir.
Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 2018
H. G. Gadamer’in, hermeneutiğe tanıdığı ontolojik öncelik, göstergebilimsel bir kültür ve toplums... more H. G. Gadamer’in, hermeneutiğe tanıdığı ontolojik öncelik, göstergebilimsel bir kültür ve toplumsallaşma analizini mümkün kılabilecek bir sosyal bilim metodolojisi için önemli bir başlangıç noktası teşkil etmektedir. “Ufuk kaynaşması”, “önyargı” ve “gelenek” kavramsallaştırmaları, hermeneutiğe tanınan ontolojik önceliğin, metodolojik alana genişletilmesi olanağını pekiştiren tamamlayıcı kavramsallaştırmalar olarak karşımıza çıkmaktadır. Gadamer’in ileri sürdüğü tezler, sosyal bilimlerdeki önemli dikotomik ayrımların (mikro-makro, birey-yapı, praksis-örüntü vb) aşılması yönünde uyarlanımcı nitelikte önemli kavramsal araçlar sağlamaktadır. Bu yönüyle Gadamer, sosyal bilimlerde dikotomik olarak konumlandırılan gerçeklik düzeylerini ve toplumsal cisimleşme biçimlerini “ilişkisel” bir strateji ile aşmaya imkân sağlayacak, hermeneutik temelli “hümanistik bir hakikat” teorisi için “ufuk açıcı” bir olanak sağlamaktadır. Bu türden bir varoluşsal hermeneutik perspektifin, “birey-toplum”, “özgürlük-belirlenmişlik”, “anlama – açıklama”, “anlamları önceleyen güç-gücü önceleyen anlam yapıları”, “öznel gerçeklik-nesnel gerçeklik” ve “öznel kültür-nesnel kültür”, dikotomilerinin ötesine geçen; ikiz-değerlilikleri ve çok anlamlılıkları sosyal teoriye davet eden; düzenlilik içeren örüntüler kadar, düzene gelmez müphemlikleri de göz önünde bulunduran ve bunlara yer açan bir sosyal kuramlaştırma olanağı ve metodolojisi için cesaret verici imaları bulunmaktadır. Özellikle de sosyal konstrüktivist bir perspektiften “gerçekliğin sosyal inşası tezi” için Gadamer, salt metodolojik tartışmalarla, nihilist konum alışlar arasındaki kilit bir konumda bulunmaktadır.
Berger ve Luckmann’ın (2008) “gerçekliğin sosyal inşası” tezi, sosyo-kültürel gerçekliği, etkileş... more Berger ve Luckmann’ın (2008) “gerçekliğin sosyal inşası” tezi, sosyo-kültürel gerçekliği, etkileşimci ve sistematik yapısal örüntü düzeyleri üzerinden “bütünlüklü ve ilişkisel” bir çer-çevede ele alma girişimi olarak dikkati çekmektedir. Berger ve Luckmann insan hayatının genel şartlarını ve temel yapılarını teşhis etme amacıyla “anlamı öznel ve nesnel boyutlarıyla de-rinlemesine” irdelemişler ve anlamın; insan bilincinde yani bir beden içerisinde bir şahıs olarak sosyalleşen bireyin bilincin-deki öznel inşa ediliş dinamikleri ile nesnel toplumsal gerçeklik düzeyindeki toplumsal cisimleşmeler alanı içindeki nesnel anlam stokları arasındaki ilişkiselliğin yapılaşma dinamiklerini, tarih-sel açıdan işleyen üç ayrı diyalektik moment üzerinden analiz etmişlerdir. Bu anlamda gerçekliğin sosyal inşası tezi, sosyo-kültürel gerçekliğin öznel ve nesnel gerçeklik olarak ayrım-laşmış iki analitik alan çerçevesinde inşa ediliş, sürdürülüş ve yeniden üretiliş dinamiklerinin; “içselleştirme”, “dışsallaş-tırma” ve “nesnelleştirme” olmak üzere eş zamanlı olarak iş-leyen üç temel diyalektik moment üzerinden açıklanması giri-şimi olarak dikkat çekmektedir.
"... Şiddetin farklı türlerine ilişkin toplumsal bilinç arttıkça, kadınların farklı şiddet türler... more "... Şiddetin farklı türlerine ilişkin toplumsal bilinç arttıkça, kadınların farklı şiddet türlerine ilişkin duyarlılıkları ve onları birer eşitsizlik biçimi olarak görünür kılma eğilimleri artmaktadır. Bununla birlikte bu türden farkındalıkların artışı ile birlikte diğer toplumsal eşitsizlik biçimlerine karşı da kadınların daha duyarlı hale gelmekte oldukları görülmektedir.
Çalışma kapsamında, toplumsal cinsiyet rollerinin sorgulanması süreci ile kadınların şiddetin mağduru olma eğilimleri arasında dikkat çekici bir ilişki olduğu görülmektedir. Buna göre, mağduriyet arttıkça aile reisliği ve kadın- erkek rol farklılaşmalarına ilişkin sosyo- kültürel anlam kodlarının ve özel- alan kamusal ayrımında dikkat çeken toplumsal pratiklerin sorgulanma derecesi artma eğilimi göstermektedir.
Toplumsal değişme süreci içinde kadının bir birey olarak içinde yaşadığı ataerlik ve kapitalist üretim süreçlerinin tahakküm dinamiklerine daha duyarlı hale gelmeye başlamış olmaları, söz konusu mevcut sosyo- kültürel- ekonomik- politik yapıların salt sistemin kendi mevcut kodlarına ilişkin 'içkin' eleştirilerine değil, mevcut örüntüler ve anlamlar sistemine dışsal 'aşkın eleştirilerin' de geliştirilebildiği toplumsal iletişim biçimlerinin geliştirilmesini gerekli kılıyor görülmektedir.
Kadının birincil ilişkiler ağı içinde olduğu aile çevresi ve yakın duygusal ilişkilere dayalı partnerleriyle olan ilişkileri ve bu ilişkilere yüklenen anlam ve değer kodları, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin önlenmesinde önemli stratejik başlangıç noktaları olarak dikkat çekmektedir..."
(Tanıtım Bülteninden)
Eşitlik, demokrasi ve temsil meselelerinin çözümü konusunda
gerçekleştirilmesi büyük ivedilik arz... more Eşitlik, demokrasi ve temsil meselelerinin çözümü konusunda gerçekleştirilmesi büyük ivedilik arz eden bir proje olarak Walter Benjamin’in tahakkümsüzlük etiği, modernizmin egemen düşünce anlayışı Kartezyen ikiliklerin aşılmasında ve dairesel tarih görüşünün yerleştirilmesi, benimsenmesi ve hayata geçirilmesinde yetkin bir ağzın onay verdiği yeni ve vaatkâr bir düşünüş tarzını simgeler.
Sosyokültürel gerçekliğin katılımcıları aracılığıyla (ve katılımcılarına rağmen), toplum olma imk... more Sosyokültürel gerçekliğin katılımcıları aracılığıyla (ve katılımcılarına rağmen), toplum olma imkanını sürdürebilecek bir çerçeve oluşturabilmesi ve tüm katılımcıların gözünde meşrulaşabilmesi için; tüm bireylere yönelik olarak asimetrik ilişkilerden eşitleyici ilişkilere yönelen; dezavantajları fırsat eşitliğine dönüştürecek stratejiler oluşturan; iletişim kanalları ve katılım mekanizmaları inşa eden; ve tüm bunları bir örnek haline getirecek "Başkalarının acılarının ve dezavantajlarının" eksikliğini kendi içinde taşıyabilen bir vatandaşlık ahlakı geliştirmesi gerekmektedir.
Bu anlamda sosyokültürel gerçekliğin meşrulaştırılması sürecinde güç parametrelerinin yeniden gözden geçirilmesi ve dezavantajlara dayalı tahakküm üreten niteliklerin, bir tahakkümsüzlük etiği perspektifinde "normalleştirilmesi", "ötekileştirmenin" tekrar tekrar yeniden ortaya çıkan dinamikleri ile sürekli dönüşümsellik içinde hesaplaşılması gerekmektedir.
Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, May 29, 2018
H. G. Gadamer’in, hermeneutige tanidigi ontolojik oncelik, gostergebilimsel bir kultur ve toplums... more H. G. Gadamer’in, hermeneutige tanidigi ontolojik oncelik, gostergebilimsel bir kultur ve toplumsallasma analizini mumkun kilabilecek bir sosyal bilim metodolojisi icin onemli bir baslangic noktasi teskil etmektedir. “Ufuk kaynasmasi”, “onyargi” ve “gelenek” kavramsallastirmalari, hermeneutige taninan ontolojik onceligin, metodolojik alana genisletilmesi olanagini pekistiren tamamlayici kavramsallastirmalar olarak karsimiza cikmaktadir. Gadamer’in ileri surdugu tezler, sosyal bilimlerdeki onemli dikotomik ayrimlarin (mikro-makro, birey-yapi, praksisoruntu vb) asilmasi yonunde uyarlanimci nitelikte onemli kavramsal araclar saglamaktadir. Bu yonuyle Gadamer, sosyal bilimlerde dikotomik olarak konumlandirilan gerceklik duzeylerini ve toplumsal cisimlesme bicimlerini “iliskisel” bir strateji ile asmaya imkân saglayacak, hermeneutik temelli “humanistik bir hakikat” teorisi icin “ufuk acici” bir olanak saglamaktadir. Bu turden bir varolussal hermeneutik perspektifin, “birey-toplum”, “ozgurluk-belirlenmislik”, “anlama – aciklama”, “anlamlari onceleyen guc-gucu onceleyen anlam yapilari”, “oznel gerceklik-nesnel gerceklik” ve “oznel kultur-nesnel kultur”, dikotomilerinin otesine gecen; ikiz-degerlilikleri ve cok anlamliliklari sosyal teoriye davet eden; duzenlilik iceren oruntuler kadar, duzene gelmez muphemlikleri de goz onunde bulunduran ve bunlara yer acan bir sosyal kuramlastirma olanagi ve metodolojisi icin cesaret verici imalari bulunmaktadir. Ozellikle de sosyal konstruktivist bir perspektiften “gercekligin sosyal insasi tezi” icin Gadamer, salt metodolojik tartismalarla, nihilist konum alislar arasindaki kilit bir konumda bulunmaktadir.
H. G. Gadamer’in, hermeneutige tanidigi ontolojik oncelik, gostergebilimsel bir kultur ve toplums... more H. G. Gadamer’in, hermeneutige tanidigi ontolojik oncelik, gostergebilimsel bir kultur ve toplumsallasma analizini mumkun kilabilecek bir sosyal bilim metodolojisi icin onemli bir baslangic noktasi teskil etmektedir. “Ufuk kaynasmasi”, “onyargi” ve “gelenek” kavramsallastirmalari, hermeneutige taninan ontolojik onceligin, metodolojik alana genisletilmesi olanagini pekistiren tamamlayici kavramsallastirmalar olarak karsimiza cikmaktadir. Gadamer’in ileri surdugu tezler, sosyal bilimlerdeki onemli dikotomik ayrimlarin (mikro-makro, birey-yapi, praksisoruntu vb) asilmasi yonunde uyarlanimci nitelikte onemli kavramsal araclar saglamaktadir. Bu yonuyle Gadamer, sosyal bilimlerde dikotomik olarak konumlandirilan gerceklik duzeylerini ve toplumsal cisimlesme bicimlerini “iliskisel” bir strateji ile asmaya imkân saglayacak, hermeneutik temelli “humanistik bir hakikat” teorisi icin “ufuk acici” bir olanak saglamaktadir. Bu turden bir varolussal hermeneutik perspektifin, “birey-toplum”, “ozgurluk-belirlenmislik”, “anlama – aciklama”, “anlamlari onceleyen guc-gucu onceleyen anlam yapilari”, “oznel gerceklik-nesnel gerceklik” ve “oznel kultur-nesnel kultur”, dikotomilerinin otesine gecen; ikiz-degerlilikleri ve cok anlamliliklari sosyal teoriye davet eden; duzenlilik iceren oruntuler kadar, duzene gelmez muphemlikleri de goz onunde bulunduran ve bunlara yer acan bir sosyal kuramlastirma olanagi ve metodolojisi icin cesaret verici imalari bulunmaktadir. Ozellikle de sosyal konstruktivist bir perspektiften “gercekligin sosyal insasi tezi” icin Gadamer, salt metodolojik tartismalarla, nihilist konum alislar arasindaki kilit bir konumda bulunmaktadir.
Berger ve Luckmann’ın (2008) “gerçekliğin sosyal inşası” tezi, sosyo-kültürel gerçekliği, etkileş... more Berger ve Luckmann’ın (2008) “gerçekliğin sosyal inşası” tezi, sosyo-kültürel gerçekliği, etkileşimci ve sistematik yapısal örüntü düzeyleri üzerinden “bütünlüklü ve ilişkisel” bir çer-çevede ele alma girişimi olarak dikkati çekmektedir. Berger ve Luckmann insan hayatının genel şartlarını ve temel yapılarını teşhis etme amacıyla “anlamı öznel ve nesnel boyutlarıyla de-rinlemesine” irdelemişler ve anlamın; insan bilincinde yani bir beden içerisinde bir şahıs olarak sosyalleşen bireyin bilincin-deki öznel inşa ediliş dinamikleri ile nesnel toplumsal gerçeklik düzeyindeki toplumsal cisimleşmeler alanı içindeki nesnel anlam stokları arasındaki ilişkiselliğin yapılaşma dinamiklerini, tarih-sel açıdan işleyen üç ayrı diyalektik moment üzerinden analiz etmişlerdir. Bu anlamda gerçekliğin sosyal inşası tezi, sosyo-kültürel gerçekliğin öznel ve nesnel gerçeklik olarak ayrım-laşmış iki analitik alan çerçevesinde inşa ediliş, sürdürülüş ve yeniden üretiliş dinamiklerinin; “içselleştirme”, “dışsallaş-tırma” ve “nesnelleştirme” olmak üzere eş zamanlı olarak iş-leyen üç temel diyalektik moment üzerinden açıklanması giri-şimi olarak dikkat çekmektedir.
Sosyal bilimler ne tür bilimlerdir, sosyal bilimlerde veri-kuram ilişkilerine yönelik perspektifl... more Sosyal bilimler ne tür bilimlerdir, sosyal bilimlerde veri-kuram ilişkilerine yönelik perspektifler, paradigmalar, araştırma problematiğine ilişikin veri tipleri olarak nitel ve nicel veriler, nitel analize dayalı metodolojik stratejiler ve veri analiz türleri....
İçindekiler
GİRİŞ ...... 2
1. Sosyoloji Nedir? ...................... 2
1.1. Sosyoloji Teriminin ... more İçindekiler GİRİŞ ...... 2 1. Sosyoloji Nedir? ...................... 2 1.1. Sosyoloji Teriminin Gündeme Gelişi ............................... 4 1.2. Bir Bilim Olarak Sosyolojinin Vaadi ..................................................................... 5 1.3. Socius Üzerine Söylenen Söz – Socius’un Bilimi Olarak Sosyoloji ..................... 6 1.4. Sosyolojinin Genel Olarak Konusu ....................................................................... 7 1.5. Sosyoloji Nasıl Tanımlanabilir? .................................. 8 1.5.1. Sosyolojide İdeal Tip Kavramları ve Olay-Olgu İlişkisi .............................. 10 1.5.2. Socius ve Sosyal Gerçekliğin Analiz Düzeyleri .......................................... 11 1.5.3. Öznel ve Nesnel Gerçeklik Olarak: Benliğin ve Kurumsallaşmanın Dinamikleri ............................................................................................................. 13 1.5.4. Sosyoloji ve Diğer Sosyal Bilimler ile İşbölümü .......................................... 16 1.5.5. Özgürlük-Belirlenmişlik Dikotomisi Açısından Sosyoloji ........................... 18 1.5.6. Sosyoloji - Karşılıklı Bağımlılık Ağı - Sağduyu İlişkisi ............................... 22 2. Sosyolojik İmgelem (Tahayyül) Gücü ve Düşünümsellik ........ 24 3. Bir Bilim Olarak Sosyoloji ............................................ 25 4. Sosyolojide Paradigmatik Yaklaşımlar ........................ 30 5. Sosyolojide Müphemlik ve Özgürlük ............................ 33 6. Sosyolojik Düşüncenin Yönlendirilebileceği Temel Temalar ......... 33
Gerontoloji: Kapsam, Disiplinlerarası İşbirliği Ekonomi Politika, 2017
Bu çalışmada Türkiye’de devlet-toplum ilişkilerinin sosyal politika alanı üzerindeki yansımaların... more Bu çalışmada Türkiye’de devlet-toplum ilişkilerinin sosyal politika alanı üzerindeki yansımalarından hareketle, gelir, zenginlik ve yoksulluk kavramlarına yönelik genel bir değerlendirmenin yapılması amaçlanmaktadır. Günümüz koşullarında yoksullukla mücadelede etkin ve insani yaklaşımlar geliştirmek için emek piyasasına değil sosyal haklara vurgu yapılmasının gerekliliğine ve imkânına işaret eden yaklaşımların yaşlılık ve ona bağlı olarak giderek yaşlanmakta olan genç ve yetişkin kuşaklar için önermekte oldukları temel bir hak olarak vatandaşlık gelirine dayalı refah rejimi önerilerinin dikkat alınması gereken açılımları bulunduğu düşünülmektedir. Uluocak, Şeref (2017), “Türkiye’de Gelir Zenginlik ve Yoksulluk”, Gerontoloji: Kapsam, Disiplinlerarası İşbirliği Ekonomi Politika, (içinde), Edit. İsmail Tufan ve Mithat Durak, Nobel Yayınevi, İstanbul. s.339-386.
Bu sunum çerçevesinde eleştirel realizmin bazı temel ontolojik ve epistemolojik iddiaları ele alı... more Bu sunum çerçevesinde eleştirel realizmin bazı temel ontolojik ve epistemolojik iddiaları ele alınmaya ve bu iddiaların toplumsal olay-olguların araştırılması açısından içerimleri gösterilmeye çalışılacaktır.
Toplumsal bölünmeler, sosyal eşitsizlik ve dezavantaj biçimleri üreten geniş kalıp ve süreçlere i... more Toplumsal bölünmeler, sosyal eşitsizlik ve dezavantaj biçimleri üreten geniş kalıp ve süreçlere işaret etmektedir. Bu süreç ve oluşumlar ise, ekonomik olduğu kadar, bireylerin yaşam seyrine ve sağlık durumlarına bağlı olarak ortayla çıkan sosyal süreçlerle ilişkilidir (Bilton ve diğerleri, 2008: 68). Zenginlik ve yoksulluk, bu yönüyle toplumdaki temel sosyo-ekonomik bölünmelerden birine karşılık gelmektedir ve zenginliğin bölüşülmesindeki yaygın eşitsizlik toplumsal bölünmenin en önemli ve belki de en bariz biçimlerinden birini teşkil etmektedir(Bilton ve diğerleri, 2008: 70). Söz konusu eşitsiz bölünmelerin, toplumların içinde bulundukları tarihsel dönem ve bağlama ilişkin olarak belirleyici faktör ve ayırt edici sosyal kategorileri (yaş, cinsiyet, meslek, sınıf, etnisite, inanç ve ulus vb) farklılaşabilmektedir. Bununla birlikte endüstriyel toplumlarda tipik olarak sınıf temelli ve zengin-yoksul bölünmesine dayalı bir farklılaşmanın daha dikkat çekici olduğu görülmektedir. Literatürde, birçok sosyal kuramcının, yoksulluğu bir zenginlik biçimin yokluğu olarak değil, aksine zenginliği üreten ekonomik sistemin doğrudan bir sonucu olarak değerlendirme eğiliminde oldukları görülmektedir. Yoksulluk olgusu, sosyolojik açıdan; bireysel olduğu kadar toplumsal; konjönktürel ve tesadüfi olduğu kadar sistemsel-yapısal nitelikler taşıyan; çok boyutlu bir sosyal güvenlik ve insan hakları sorunu olarak dikkat çekmektedir. Çok boyutlu bir olgu olarak yoksulluk olgusunun kavramsallaştırılması ve ölçülebilir, gözlemlenebilir hale getirilmesi yönündeki çabalar, söz konusu sorun alanına tözsel olmaktan çok “ilişkisel” bir bakış açısı ile bakılmasını ve düşünümsel bir sosyo-etik tavır alışı gerekli kılıyor görünmektedir.
Sosyoloji, kendi özgünlüğü içinde toplumsal dünyayı anlamaya ve açıklamaya yönelmiş önemli bir so... more Sosyoloji, kendi özgünlüğü içinde toplumsal dünyayı anlamaya ve açıklamaya yönelmiş önemli bir sosyal bilimdir. Fakat toplum nezdinde sosyoloji, daha çok uçlarda olan, karmaşık ve anlaşılması güç söylemler üreten ve hakkında pek fazla bilgi sahibi olunmayan bir alandır. Bir bilgi edinme etkinliği ve bilim olarak sosyoloji, bizlere gündelik yaşam içerisinde pek de farkında olmadığınız alanlar ve konular hakkında bir düşünümsellik ve kendimizi; çevremizdeki insanları; diğerlerini; kültürümüzü ve diğer kültürleri; toplumu ve diğer insan topluluklarını; belirli bir tarihsel dönemi ve bu dönemin temel eğilimlerini; geçmişi, şimdiyi ve geleceği; düzenlilik ve ayrışmaları; bütünleşme ve çatışmaları; tekillikleri ve yapılaşmış örüntü biçimleri içinde karşılıklı ilişkisellikleri içinde görmemize imkân verecek bir imgelem (tahayyül) geliştirebilmemiz için katkılar sağlayabilecek olduğunu ümit ettiğimiz bir alandır.
Uploads
Çalışma kapsamında, toplumsal cinsiyet rollerinin sorgulanması süreci ile kadınların şiddetin mağduru olma eğilimleri arasında dikkat çekici bir ilişki olduğu görülmektedir. Buna göre, mağduriyet arttıkça aile reisliği ve kadın- erkek rol farklılaşmalarına ilişkin sosyo- kültürel anlam kodlarının ve özel- alan kamusal ayrımında dikkat çeken toplumsal pratiklerin sorgulanma derecesi artma eğilimi göstermektedir.
Toplumsal değişme süreci içinde kadının bir birey olarak içinde yaşadığı ataerlik ve kapitalist üretim süreçlerinin tahakküm dinamiklerine daha duyarlı hale gelmeye başlamış olmaları, söz konusu mevcut sosyo- kültürel- ekonomik- politik yapıların salt sistemin kendi mevcut kodlarına ilişkin 'içkin' eleştirilerine değil, mevcut örüntüler ve anlamlar sistemine dışsal 'aşkın eleştirilerin' de geliştirilebildiği toplumsal iletişim biçimlerinin geliştirilmesini gerekli kılıyor görülmektedir.
Kadının birincil ilişkiler ağı içinde olduğu aile çevresi ve yakın duygusal ilişkilere dayalı partnerleriyle olan ilişkileri ve bu ilişkilere yüklenen anlam ve değer kodları, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin önlenmesinde önemli stratejik başlangıç noktaları olarak dikkat çekmektedir..."
(Tanıtım Bülteninden)
gerçekleştirilmesi büyük ivedilik arz eden bir proje olarak Walter
Benjamin’in tahakkümsüzlük etiği, modernizmin egemen düşünce
anlayışı Kartezyen ikiliklerin aşılmasında ve dairesel tarih görüşünün
yerleştirilmesi, benimsenmesi ve hayata geçirilmesinde yetkin
bir ağzın onay verdiği yeni ve vaatkâr bir düşünüş tarzını simgeler.
Bu anlamda sosyokültürel gerçekliğin meşrulaştırılması sürecinde güç parametrelerinin yeniden gözden geçirilmesi ve dezavantajlara dayalı tahakküm üreten niteliklerin, bir tahakkümsüzlük etiği perspektifinde "normalleştirilmesi", "ötekileştirmenin" tekrar tekrar yeniden ortaya çıkan dinamikleri ile sürekli dönüşümsellik içinde hesaplaşılması gerekmektedir.
Çalışma kapsamında, toplumsal cinsiyet rollerinin sorgulanması süreci ile kadınların şiddetin mağduru olma eğilimleri arasında dikkat çekici bir ilişki olduğu görülmektedir. Buna göre, mağduriyet arttıkça aile reisliği ve kadın- erkek rol farklılaşmalarına ilişkin sosyo- kültürel anlam kodlarının ve özel- alan kamusal ayrımında dikkat çeken toplumsal pratiklerin sorgulanma derecesi artma eğilimi göstermektedir.
Toplumsal değişme süreci içinde kadının bir birey olarak içinde yaşadığı ataerlik ve kapitalist üretim süreçlerinin tahakküm dinamiklerine daha duyarlı hale gelmeye başlamış olmaları, söz konusu mevcut sosyo- kültürel- ekonomik- politik yapıların salt sistemin kendi mevcut kodlarına ilişkin 'içkin' eleştirilerine değil, mevcut örüntüler ve anlamlar sistemine dışsal 'aşkın eleştirilerin' de geliştirilebildiği toplumsal iletişim biçimlerinin geliştirilmesini gerekli kılıyor görülmektedir.
Kadının birincil ilişkiler ağı içinde olduğu aile çevresi ve yakın duygusal ilişkilere dayalı partnerleriyle olan ilişkileri ve bu ilişkilere yüklenen anlam ve değer kodları, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin önlenmesinde önemli stratejik başlangıç noktaları olarak dikkat çekmektedir..."
(Tanıtım Bülteninden)
gerçekleştirilmesi büyük ivedilik arz eden bir proje olarak Walter
Benjamin’in tahakkümsüzlük etiği, modernizmin egemen düşünce
anlayışı Kartezyen ikiliklerin aşılmasında ve dairesel tarih görüşünün
yerleştirilmesi, benimsenmesi ve hayata geçirilmesinde yetkin
bir ağzın onay verdiği yeni ve vaatkâr bir düşünüş tarzını simgeler.
Bu anlamda sosyokültürel gerçekliğin meşrulaştırılması sürecinde güç parametrelerinin yeniden gözden geçirilmesi ve dezavantajlara dayalı tahakküm üreten niteliklerin, bir tahakkümsüzlük etiği perspektifinde "normalleştirilmesi", "ötekileştirmenin" tekrar tekrar yeniden ortaya çıkan dinamikleri ile sürekli dönüşümsellik içinde hesaplaşılması gerekmektedir.
GİRİŞ ...... 2
1. Sosyoloji Nedir? ...................... 2
1.1. Sosyoloji Teriminin Gündeme Gelişi ............................... 4
1.2. Bir Bilim Olarak Sosyolojinin Vaadi ..................................................................... 5
1.3. Socius Üzerine Söylenen Söz – Socius’un Bilimi Olarak Sosyoloji ..................... 6
1.4. Sosyolojinin Genel Olarak Konusu ....................................................................... 7
1.5. Sosyoloji Nasıl Tanımlanabilir? .................................. 8
1.5.1. Sosyolojide İdeal Tip Kavramları ve Olay-Olgu İlişkisi .............................. 10
1.5.2. Socius ve Sosyal Gerçekliğin Analiz Düzeyleri .......................................... 11
1.5.3. Öznel ve Nesnel Gerçeklik Olarak: Benliğin ve Kurumsallaşmanın
Dinamikleri ............................................................................................................. 13
1.5.4. Sosyoloji ve Diğer Sosyal Bilimler ile İşbölümü .......................................... 16
1.5.5. Özgürlük-Belirlenmişlik Dikotomisi Açısından Sosyoloji ........................... 18
1.5.6. Sosyoloji - Karşılıklı Bağımlılık Ağı - Sağduyu İlişkisi ............................... 22
2. Sosyolojik İmgelem (Tahayyül) Gücü ve Düşünümsellik ........ 24
3. Bir Bilim Olarak Sosyoloji ............................................ 25
4. Sosyolojide Paradigmatik Yaklaşımlar ........................ 30
5. Sosyolojide Müphemlik ve Özgürlük ............................ 33
6. Sosyolojik Düşüncenin Yönlendirilebileceği Temel Temalar ......... 33
Uluocak, Şeref (2017), “Türkiye’de Gelir Zenginlik ve Yoksulluk”, Gerontoloji: Kapsam, Disiplinlerarası İşbirliği Ekonomi Politika, (içinde), Edit. İsmail Tufan ve Mithat Durak, Nobel Yayınevi,
İstanbul. s.339-386.
Zenginlik ve yoksulluk, bu yönüyle toplumdaki temel sosyo-ekonomik bölünmelerden birine karşılık gelmektedir ve zenginliğin bölüşülmesindeki yaygın eşitsizlik toplumsal bölünmenin en önemli ve belki de en bariz biçimlerinden birini teşkil etmektedir(Bilton ve diğerleri, 2008: 70).
Söz konusu eşitsiz bölünmelerin, toplumların içinde bulundukları tarihsel dönem ve bağlama ilişkin olarak belirleyici faktör ve ayırt edici sosyal kategorileri (yaş, cinsiyet, meslek, sınıf, etnisite, inanç ve ulus vb) farklılaşabilmektedir.
Bununla birlikte endüstriyel toplumlarda tipik olarak sınıf temelli ve zengin-yoksul bölünmesine dayalı bir farklılaşmanın daha dikkat çekici olduğu görülmektedir.
Literatürde, birçok sosyal kuramcının, yoksulluğu bir zenginlik biçimin yokluğu olarak değil, aksine zenginliği üreten ekonomik sistemin doğrudan bir sonucu olarak değerlendirme eğiliminde oldukları görülmektedir.
Yoksulluk olgusu, sosyolojik açıdan; bireysel olduğu kadar toplumsal; konjönktürel ve tesadüfi olduğu kadar sistemsel-yapısal nitelikler taşıyan; çok boyutlu bir sosyal güvenlik ve insan hakları sorunu olarak dikkat çekmektedir.
Çok boyutlu bir olgu olarak yoksulluk olgusunun kavramsallaştırılması ve ölçülebilir, gözlemlenebilir hale getirilmesi yönündeki çabalar, söz konusu sorun alanına tözsel olmaktan çok “ilişkisel” bir bakış açısı ile bakılmasını ve düşünümsel bir sosyo-etik tavır alışı gerekli kılıyor görünmektedir.
Bir bilgi edinme etkinliği ve bilim olarak sosyoloji, bizlere gündelik yaşam içerisinde pek de farkında olmadığınız alanlar ve konular hakkında bir düşünümsellik ve kendimizi; çevremizdeki insanları; diğerlerini; kültürümüzü ve diğer kültürleri; toplumu ve diğer insan topluluklarını; belirli bir tarihsel dönemi ve bu dönemin temel eğilimlerini; geçmişi, şimdiyi ve geleceği; düzenlilik ve ayrışmaları; bütünleşme ve çatışmaları; tekillikleri ve yapılaşmış örüntü biçimleri içinde karşılıklı ilişkisellikleri içinde görmemize imkân verecek bir imgelem (tahayyül) geliştirebilmemiz için katkılar sağlayabilecek olduğunu ümit ettiğimiz bir alandır.