Yurttaşlık Derneği tarafından Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Küresel Çevre Fonu (UN- DP-GE... more Yurttaşlık Derneği tarafından Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Küresel Çevre Fonu (UN- DP-GEF) desteğiyle yürütülen “Daha Çok Sorumluluk Daha Az Plastik Projesi”, Kazdağları ve Edremit Körfezi’nde, tarımsal üretimde kullanılan pestisit ambalajı ve sair plastik kirliliğini azaltma hedefiyle; alternatif, katılımcı ve yerel bir atık yönetim modelinin tüm paydaşlarla birlikte tasarlanması ve uygulamaya geçirilmesi için genişletilmiş bir sorumluluk zemininin yaratılmasını hedeflemektedir. Projenin amaçladığı katılımcı atık yönetim planının oluşturulması ve daha etkili ve kapsayıcı uygulamaların hayata geçirilebilmesi açısından atık sisteminin en önemli aktörleri olan çiftçiler ve zirai ilaç bayilerinin konu hakkındaki fikir ve önerileri çok değerlidir.
Bu saha araştırması Kaz Dağları ve Edremit Körfezi’nde tarımsal üretimde pestisit kullanımı ve pestisit ambalaj atıklarının bertarafı ve pestisit kaynaklı plastik kirliliği hakkında bir durum tespiti yaparak, üreticilerin ve zirai ilaç bayilerinin konu hakkındaki bilgi, farkındalık ve tu- tumlarını anlamayı ve bu soruna dair çözüm önerilerini derlemeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda saha araştırması kapsamında yörede yaşayan ve tarımsal üretimi sürdüren çiftçiler- le bir anket çalışması ve pestisit ürünlerini satan perakende bayileri ile yarı yapılandırılmış derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Bu görüşmelerde derlenen veriler ile tarımda pestisit kullanımı ve pestisit ambalaj atıklarının bertarafına yönelik çiftçilerin ve pestisit ürünlerin satışını yapan kişilerin bilgi, farkındalık, tutum ve davranışlarına yönelik keşifsel bir analiz ortaya konmuştur. Böylelikle projenin amaçladığı pestisit kaynaklı plastik kirliliğinin azaltılması amacıyla uygulamaya konması hedeflenen sürdürülebilir, kapsayıcı ve katılımcı bir atık yönetim sisteminin tasarlanması için kapsamlı bir veri sağlanmış ve analiz gerçekleştirilmiştir.
Yurttaşlık Derneğinin 2018-2020 yıllarında Avrupa Birliği'nin maddi desteğiyle yürüttüğü Kamu Pol... more Yurttaşlık Derneğinin 2018-2020 yıllarında Avrupa Birliği'nin maddi desteğiyle yürüttüğü Kamu Politikalarında Yurttaşın Sözü Projesi, yerel ve bölgesel düzeyde yurttaşların yaşadığı sorunların tespiti, çözümü ve daha iyi yaşam koşullarının yaratılması için yurttaşların kamu politikaları ve demokratik yönetim süreçlerine katılımını sağlayacak stratejiler ve savunuculuk yöntemleri geliştirilmesini amaçlamaktadır.
Bu çalışma, projenin odağına konulan sağlıklı, güvenilir ve adil fiyatlandırılmış gıdaya erişim konusunda çalışmanın yürütüldüğü bölgelerde mevcut koşulların ve sorun alanlarının tespit edilmesi amacıyla Marmara su havzası içindeki illerden biri olan Çanakkale’de yapılan saha çalışmasına dayanmaktadır. Çanakkale’de projenin ana teması kapsamında merkeze alınan çalışma konusu ise tarımsal üretim ve tarımsal örgütlenmeler olarak seçilmiştir.
INGEV'in, Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (IPM) ile işbirliği içinde düzenlediğ... more INGEV'in, Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (IPM) ile işbirliği içinde düzenlediği bu çalışmada, sosyal dayanışma ekonomisinin güçlendirilmesi için kooperatif işletmelerin önemi vurgulanmakta, 2016 yılında yürürlüğe giren Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının gerçekleştirilmesi yolunda kooperatifleri destekleyerek daha güçlü kooperatifleri yaratmak ve Türkiye’de kooperatifçilik ekonomisini büyütmek için gereken adımlar tartışılmaktadır.
The main reason why concerns about food and related demands came to the fore to such an extent wi... more The main reason why concerns about food and related demands came to the fore to such an extent with the Covid-19 pandemic is the vulnerable nature of the existing food system. It has once again become apparent that the agriculture-food system, with its structure that is dismissive of ecology, addicted to external inputs and based on long supply chains can sustain quite heavy wounds in the face of even short term shocks. A pro-public sector food policy that is open to international information sharing and cooperation, that is effective, transparent, accountable and inclusive of multiple actors, encompassing of different scales and levels, based on a way of operating which is considerate of regional and cultural differences and that is based on a participatory planning process, is vital in order not to face a scenario of ruination at every crisis. This is the only way a resilient, sustainable agricultural model and food supply chain can be built that all sections of society can equally benefit from.
Bu yazı odağına bir Akdeniz müştereği olarak tanımlanacak zeytin ağacını alarak zeytin ağaçlarını... more Bu yazı odağına bir Akdeniz müştereği olarak tanımlanacak zeytin ağacını alarak zeytin ağaçlarının son yıllarda Akdeniz’de, zeytinin anavatanı olarak sayılabilecek Anadolu’daki devinimini inceleyecektir. Bir coğrafyaya referansla izi sürülecek devinim, sadece bir nesnenin -zeytin ağacının, zeytinin veya zeytinyağın- fiziki anlamda yer değiştirmesi üzerinden düşünülen hareketinin ötesinde farklı anlamlarla ele alınacaktır. Zeytin ağaçlarının ekonomik bir faaliyetin konusu olmasıyla farklı üretim tarzları altındaki örgütlenişi, emek ve mülkiyet ilişkilerinde yaşanan dönüşüme bağlı bir devinimine işaret etmektedir. Bu yazıda, Türkiye’de 2000 yılı sonrasında zeytin ağaçlarının konu olduğu bu çatışmalı ve çok boyutlu devinim süreci eleştirel olarak incelenecektir. Devinim kavramı ile zeytin ağaçlarının insani faaliyetler sonucunda yerinden edilmesinin ötesinde, zeytinin siyasetinin, ekonomisinin ve ekolojisinin toplumsal değişim içerisinde geçirdiği dönüşüm kastedilmektedir. Son yıllarda Anadolu’da zeytin ağaçlarını yerinden eden söylem ve pratiklerin karşısında zeytinlikleri ve zeytin ağaçlarını yeniden bir müşterek olarak ele alan alternatif bir siyasetin imkanları tartışılacaktır.
Öz: Bu makale son yıllarda ülkemizde ve uluslararası kamuoyunda sıkça gündeme gelen gıda ürünleri... more Öz: Bu makale son yıllarda ülkemizde ve uluslararası kamuoyunda sıkça gündeme gelen gıda ürünlerinin konu olduğu skandallardan yola çıkarak gıda güvenliğini tehdit eden meselelerin başında gelen gıda dolandırıcılığına, Türkiye' de anıldığı şekliyle taklit ve tağşiş meselesine odaklanmaktadır. Yazıda tağşiş basit bir suç kategorisi veya uluslararası gıda sistemi içerisinde bir anomali olarak ele alınmamıştır. Gıdanın ve tağşişin sosyal tarihine ve politik ekonomisine dair bir tartışma yürütülerek, bugünkü hâliyle tağşişin küresel tedarik zincirleri kadar karmaşık, çok aktörlü ve çok boyutlu bir mesele olduğu ve kapitalist gıda üretim biçiminin yapısal bir dinamiği olduğu ortaya konmuştur. Bu bakış açısıyla, gıdada tağşişe dair yürütülen hâkim mücadele yaklaşımı eleştirel olarak incelenmiştir.
Abstract: This article focuses on food fraud, a leading threat to food safety. More specifically, it focuses on counterfeiting and adulteration, two types of food fraud, known by the concepts taklit and tağşiş in Turkish. These two categories of food fraud became the subject of several high-profile food scandals in Turkey and internationally. The article does not treat adulteration merely as a category of criminal conduct or an anomaly vis-à-vis the international food system. Instead, the article takes a social historical and political economic angle on food and food adulteration and argues that adulteration is as complex and multidimensional as the global supply chains are and must be understood as a structural dynamic internal to the capitalist mode of food production. Approaching food fraud from this structural perspective, the article critically examines the existing struggles against food adulteration. TOPLUM VEHEKİM Temmuz-Ağustos 2019 Cilt: 34 Sayı: 4 DOSYA/DERLEME Giriş Gıda ve beslenme ile ilgili meseleler Türkiye'de son yıllarda kamuoyunu meşgul eden gündemlerin başını çekiyor. Bitkisel ve hayvansal gıda ürünlerinin üretimi, işlenmesi, paketlenmesi, ticareti ve en nihayetinde tüketimi sırasında, yani tarladan sof-raya olan zincirin farklı halkalarında, yakın zaman-da gündeme taşınan sorunlar, bunların sıklığı ve toplumsal sonuçları gıda ve beslenme hususunda yapısal bazı sorunlara işaret ediyor. 2018 yılında Türkiye ekonomisinin yaşadığı döviz krizinin tetik-lediği ekonomik gelişmeler, tarımsal üretim ve gıda fiyatlarında hâli hazırdaki sorunları pekiştirerek temel gıda ürünlerinin erişiminde sıkıntıların ya-şanmasına neden olacak bir gıda krizinin taşlarını döşedi. Gıda enfl asyonu, toplumun önemli bir kesi-minin yeterli gıdaya erişimini zora sokan bir durum olarak daha ciddi bir boyut kazandı. Öte yandan, gıda ürünlerinin üretimi ve satışında yapılan mev-zuat dışı uygulamalar sebebiyle ortaya çıkan be-sin zehirlenmeleri, taklit, tağşiş, ihracat iadeleri gibi olaylar erişilebilen ürünlerin güvenilirliği ve besleyiciliği ile ilgili soru işaretlerini de arttırdı. Gıda ve beslenme ile ilgili bu sorunların deneyimlenmesi ve etkileri sınıfsal olarak farklılık göstermekle birlikte, gıda güvenliği ve beslenmeye bağlı hastalıklar toplu-mun tüm kesimlerinin öncelikli gündemlerinden biri hâline geldi. Türkiye'de yakın zamanda gıda ve beslenmeyle ilgili ana akım medyada yer alan haberler en çok okunan ve izlenenler konular arasında. Gıda ve beslenme ko-nularının kamuoyu nezdindeki etkisinin farkında olan medya kuruluşları, televizyonun en çok izlendiği saat-lerde bazı popüler beslenme uzmanlarını davet ettik-leri tartışma programlarını yayın akışına eklediler. Bu programlara çıkan uzmanlar insanlara ne yemesi, ne yememesi hususunda tavsiyelerde bulunuyorlar. Sağ-lık ve beslenme ile ilgili meseleler, skandallar ve komp-lo teorileri arasında bir infial içinde tartışılıyor. Bu haberlerle bugünlerde daha sık karşılaşmamızın sebebi nedir? Gıdayla ilgili meseleler kamuoyunun
Özet: Zeytin son yıllarda Türkiye tarımında önem verilen ürünlerin en başında gelmektedir. Birçok... more Özet: Zeytin son yıllarda Türkiye tarımında önem verilen ürünlerin en başında gelmektedir. Birçok ürün için geçerli olan üretim alanlarındaki daralmanın tersine, zeytin ağacı varlığı ve zeytinlik alanlar hızlı bir şekilde artmaktadır. Öte yandan, zeytin ağaçları yine son yıllarda Türkiye'nin birçok farklı bölgesinde yaşanan çevre ihtilaflarının konusudur. Bu yazıda, zeytin ağacının sembolik iz düşümlerinden ve Türkiye'de güncel zeytincilik tartışmalarından yola çıkılarak, 2000'lerin başından bu yana Türkiye'deki ekonomik büyüme odaklı tarım ve ekoloji politikaları ve bunlara paralel olarak gözlemlenen tarımdaki üretim organizasyonunda gerçekleşen dönüşümünün bir veçhesi ele alınacak. İlk bölümde, 2000'lerin ilk yarısından bu yana telaffuz edilmeye başlanan " zeytincilikte dünya ikinciliği " hedefi çerçevesinde yapılan düzenlemeler ve bu hedef etrafında kurulan söylem eleştirel bir yaklaşımla inceleniyor. Burada zeytinciliğin devlet rejimi altında örgütlenme pratikleri olan yasal mevzuatlar ve destekleme politikaları tarihsel olarak ele alınıyor. Sonraki bölümde ise 2014 yılında mecliste tartışılan ve o yasama yılında kanunlaşması gerçekleşmeyen "Elektrik Piyasası Kanunu ile Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı " na odaklanılıyor. Bahsedilen kanun tasarısının tarım ve enerji alanındaki güncel kalkınma politikaları bağlamında nasıl bir konjonktür içerisinde gündeme geldiği ve bu tasarı ile zeytincilikte nasıl bir dönüşümün hedeflendiği üzerine bir tartışma açılıyor. Sonuç olarak, yazı boyunca bir çelişki olarak verilen zeytin ağaçları üzerinden eş anlı yürüyen koruma-destekleme ve kıymetsizleştirme süreçlerinin hangi bağlamda benzerlikler taşıdığı üzerine akıl yürütülerek, zeytin ağaçlarının sembolik anlamı üzerinden süregiden mücadele farklı aktörlerin bu süreçler dahilindeki etkileşimi üzerinden irdelenecektir.
Kovid-19 pandemisi ile içinden geçmekte olduğumuz durum eşi benzeri görülmemiş küresel bir kriz a... more Kovid-19 pandemisi ile içinden geçmekte olduğumuz durum eşi benzeri görülmemiş küresel bir kriz anı. Pandeminin yarattığı şok dalgasından ilk etkilenen alanların başında insan yaşamı için en temel ihtiyaçlardan olan gıda geliyor. Türkiye, pandemiyle birlikte derinleşecek küresel çapta bir ekonomik durgunluk dönemine kırılgan bir ekonomik yapıyla giriyor. Süresi ve sonuçları kestirilemeyen gıda krizini ise tarımsal üretimdeki yapısal sorunlar ve gıda güvencesi riskleri karşılıyor. İçinde bulunduğumuz durumda üreticilerin karşı karşıya olduğu belirsizliği giderecek, gıda güvencesi ve güvenliği hususunda kamuoyundaki kaygıları azaltacak somut adımlara ihtiyaç var.
Bu yazıda, ithalat ve gümrük düzenlemeleriyle ilgili görüş ayrılıklarından yola çıkarak Türkiye’d... more Bu yazıda, ithalat ve gümrük düzenlemeleriyle ilgili görüş ayrılıklarından yola çıkarak Türkiye’de yakın zamanda gıda fiyatlarındaki gelişmelere odaklanacağım. Öncelikle hükümetin yakın zamanda gıda enflasyonu ile ilgili aldığı önlemleri derleyerek ekonomi yönetiminin bu konuya dair tutumunu tartışacağım. Daha sonra, son 15 yıllık süreçte Türkiye’de enflasyon ve gıda fiyatları üzerine olan ilişkiyi ortaya koymaya ve Türkiye’de ve dünyada gıda fiyatlarının seyrini takip etmeye çalışacağım. Sonuç olarak, gıda fiyatlarında yaşanılan sorunun Türkiye tarımıyla ilgili yapısal bir takım etmenlere bağlı olduğunu ve bu durumun gıda krizi olarak tariflenebilecek potansiyel bir tehlike barındırdığını iddia edeceğim.
Mısır, temel bir gıda kaynağı ve kadim bir tarımsal ürün olmasının ötesinde günümüz küresel gıda ... more Mısır, temel bir gıda kaynağı ve kadim bir tarımsal ürün olmasının ötesinde günümüz küresel gıda rejimine konu olan endüstri bitkilerinin (cash crop) başında gelmektedir. Türkiye'de gıda ve tarım alanında üzerine en çok tartışma yürütülen ürünlerin başındadır mısır. Yanlış destekleme politikaları, artan üretim maliyetleri, üreticinin pazarlama sıkıntısı, borçluluğun derinleşmesi gibi hemen her ürün için geçerli ve birçok üreticinin tarımsal üretimden kopmasına ve mülksüzleşmesine yol açan sorunlar mısır üretimi ve üreticisi açısından da yakıcıdır. Bunların ötesinde, mısıra özgü olarak GDO'lu genlere verilen ithalat izinleri, nişasta bazlı şeker (NBŞ) kotalarının arttırılması, etanol üretimi gibi bir dizi tartışma söz konudur. Son yıllarda sağlık ve beslenme alanlarındaki popüler tartışmalarda da mısır her daim gündemin üst sıralarında gelmektedir. Bu yazıda mısır üretimindeki dönüşüm sürecini tarımsal politik ekonomi perspektifinden üretim güçleri ve üretim ilişkilerinde yaşanan değişim dinamikleri üzerinden tartıştık. Mısırın kaçan tadını sözleşmeli tarım, nişasta bazlı şeker, endüstriyel hayvancılık ve GDO politikaları aracılığıyla takip etmeye çalıştık. “Nerde o eski mısırlar” sorusunu, gıdanın da politik bir alan olduğu kabulüyle, sadece gastronomik bir merakla değil veya apolitik ve dışlayıcı bir bilimsel söyleme başvurmadan, halk sağlığı, üretim politikaları, toplumsal güç ilişkileri ve gıda egemenliği bağlamında ele almaya çalıştık. Mısırın tadı Türkiye’de tarımsal dönüşüm ve ekolojik tahribatlar sonucu üretimden elini çekmek durumunda olan üreticilerle beraber, buna bağlı olarak hem üreten hem de talep eden kalmadığı için yitip giden yerel tohumlarla beraber ve endüstriyel tarımın kimyasallara dayalı üretim sistemi sonucunda tahrip olan ve şirketlerin ve devletlerin toprak gaspları sonucunda köylülerin erişiminden ve kontrolünden çıkan topraklarla beraber kaybolmaktadır. Dünyanın farklı yerlerinde bu sürece müdahale eden her oluşum ve hareket tarımsal emeğin değerini, insanlık onurunu, toplumsal adaleti ve mısırın tadını geri kazanmak için mücadele etmektedir.
Yurttaşlık Derneği tarafından Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Küresel Çevre Fonu (UN- DP-GE... more Yurttaşlık Derneği tarafından Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Küresel Çevre Fonu (UN- DP-GEF) desteğiyle yürütülen “Daha Çok Sorumluluk Daha Az Plastik Projesi”, Kazdağları ve Edremit Körfezi’nde, tarımsal üretimde kullanılan pestisit ambalajı ve sair plastik kirliliğini azaltma hedefiyle; alternatif, katılımcı ve yerel bir atık yönetim modelinin tüm paydaşlarla birlikte tasarlanması ve uygulamaya geçirilmesi için genişletilmiş bir sorumluluk zemininin yaratılmasını hedeflemektedir. Projenin amaçladığı katılımcı atık yönetim planının oluşturulması ve daha etkili ve kapsayıcı uygulamaların hayata geçirilebilmesi açısından atık sisteminin en önemli aktörleri olan çiftçiler ve zirai ilaç bayilerinin konu hakkındaki fikir ve önerileri çok değerlidir.
Bu saha araştırması Kaz Dağları ve Edremit Körfezi’nde tarımsal üretimde pestisit kullanımı ve pestisit ambalaj atıklarının bertarafı ve pestisit kaynaklı plastik kirliliği hakkında bir durum tespiti yaparak, üreticilerin ve zirai ilaç bayilerinin konu hakkındaki bilgi, farkındalık ve tu- tumlarını anlamayı ve bu soruna dair çözüm önerilerini derlemeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda saha araştırması kapsamında yörede yaşayan ve tarımsal üretimi sürdüren çiftçiler- le bir anket çalışması ve pestisit ürünlerini satan perakende bayileri ile yarı yapılandırılmış derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Bu görüşmelerde derlenen veriler ile tarımda pestisit kullanımı ve pestisit ambalaj atıklarının bertarafına yönelik çiftçilerin ve pestisit ürünlerin satışını yapan kişilerin bilgi, farkındalık, tutum ve davranışlarına yönelik keşifsel bir analiz ortaya konmuştur. Böylelikle projenin amaçladığı pestisit kaynaklı plastik kirliliğinin azaltılması amacıyla uygulamaya konması hedeflenen sürdürülebilir, kapsayıcı ve katılımcı bir atık yönetim sisteminin tasarlanması için kapsamlı bir veri sağlanmış ve analiz gerçekleştirilmiştir.
Yurttaşlık Derneğinin 2018-2020 yıllarında Avrupa Birliği'nin maddi desteğiyle yürüttüğü Kamu Pol... more Yurttaşlık Derneğinin 2018-2020 yıllarında Avrupa Birliği'nin maddi desteğiyle yürüttüğü Kamu Politikalarında Yurttaşın Sözü Projesi, yerel ve bölgesel düzeyde yurttaşların yaşadığı sorunların tespiti, çözümü ve daha iyi yaşam koşullarının yaratılması için yurttaşların kamu politikaları ve demokratik yönetim süreçlerine katılımını sağlayacak stratejiler ve savunuculuk yöntemleri geliştirilmesini amaçlamaktadır.
Bu çalışma, projenin odağına konulan sağlıklı, güvenilir ve adil fiyatlandırılmış gıdaya erişim konusunda çalışmanın yürütüldüğü bölgelerde mevcut koşulların ve sorun alanlarının tespit edilmesi amacıyla Marmara su havzası içindeki illerden biri olan Çanakkale’de yapılan saha çalışmasına dayanmaktadır. Çanakkale’de projenin ana teması kapsamında merkeze alınan çalışma konusu ise tarımsal üretim ve tarımsal örgütlenmeler olarak seçilmiştir.
INGEV'in, Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (IPM) ile işbirliği içinde düzenlediğ... more INGEV'in, Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (IPM) ile işbirliği içinde düzenlediği bu çalışmada, sosyal dayanışma ekonomisinin güçlendirilmesi için kooperatif işletmelerin önemi vurgulanmakta, 2016 yılında yürürlüğe giren Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının gerçekleştirilmesi yolunda kooperatifleri destekleyerek daha güçlü kooperatifleri yaratmak ve Türkiye’de kooperatifçilik ekonomisini büyütmek için gereken adımlar tartışılmaktadır.
The main reason why concerns about food and related demands came to the fore to such an extent wi... more The main reason why concerns about food and related demands came to the fore to such an extent with the Covid-19 pandemic is the vulnerable nature of the existing food system. It has once again become apparent that the agriculture-food system, with its structure that is dismissive of ecology, addicted to external inputs and based on long supply chains can sustain quite heavy wounds in the face of even short term shocks. A pro-public sector food policy that is open to international information sharing and cooperation, that is effective, transparent, accountable and inclusive of multiple actors, encompassing of different scales and levels, based on a way of operating which is considerate of regional and cultural differences and that is based on a participatory planning process, is vital in order not to face a scenario of ruination at every crisis. This is the only way a resilient, sustainable agricultural model and food supply chain can be built that all sections of society can equally benefit from.
Bu yazı odağına bir Akdeniz müştereği olarak tanımlanacak zeytin ağacını alarak zeytin ağaçlarını... more Bu yazı odağına bir Akdeniz müştereği olarak tanımlanacak zeytin ağacını alarak zeytin ağaçlarının son yıllarda Akdeniz’de, zeytinin anavatanı olarak sayılabilecek Anadolu’daki devinimini inceleyecektir. Bir coğrafyaya referansla izi sürülecek devinim, sadece bir nesnenin -zeytin ağacının, zeytinin veya zeytinyağın- fiziki anlamda yer değiştirmesi üzerinden düşünülen hareketinin ötesinde farklı anlamlarla ele alınacaktır. Zeytin ağaçlarının ekonomik bir faaliyetin konusu olmasıyla farklı üretim tarzları altındaki örgütlenişi, emek ve mülkiyet ilişkilerinde yaşanan dönüşüme bağlı bir devinimine işaret etmektedir. Bu yazıda, Türkiye’de 2000 yılı sonrasında zeytin ağaçlarının konu olduğu bu çatışmalı ve çok boyutlu devinim süreci eleştirel olarak incelenecektir. Devinim kavramı ile zeytin ağaçlarının insani faaliyetler sonucunda yerinden edilmesinin ötesinde, zeytinin siyasetinin, ekonomisinin ve ekolojisinin toplumsal değişim içerisinde geçirdiği dönüşüm kastedilmektedir. Son yıllarda Anadolu’da zeytin ağaçlarını yerinden eden söylem ve pratiklerin karşısında zeytinlikleri ve zeytin ağaçlarını yeniden bir müşterek olarak ele alan alternatif bir siyasetin imkanları tartışılacaktır.
Öz: Bu makale son yıllarda ülkemizde ve uluslararası kamuoyunda sıkça gündeme gelen gıda ürünleri... more Öz: Bu makale son yıllarda ülkemizde ve uluslararası kamuoyunda sıkça gündeme gelen gıda ürünlerinin konu olduğu skandallardan yola çıkarak gıda güvenliğini tehdit eden meselelerin başında gelen gıda dolandırıcılığına, Türkiye' de anıldığı şekliyle taklit ve tağşiş meselesine odaklanmaktadır. Yazıda tağşiş basit bir suç kategorisi veya uluslararası gıda sistemi içerisinde bir anomali olarak ele alınmamıştır. Gıdanın ve tağşişin sosyal tarihine ve politik ekonomisine dair bir tartışma yürütülerek, bugünkü hâliyle tağşişin küresel tedarik zincirleri kadar karmaşık, çok aktörlü ve çok boyutlu bir mesele olduğu ve kapitalist gıda üretim biçiminin yapısal bir dinamiği olduğu ortaya konmuştur. Bu bakış açısıyla, gıdada tağşişe dair yürütülen hâkim mücadele yaklaşımı eleştirel olarak incelenmiştir.
Abstract: This article focuses on food fraud, a leading threat to food safety. More specifically, it focuses on counterfeiting and adulteration, two types of food fraud, known by the concepts taklit and tağşiş in Turkish. These two categories of food fraud became the subject of several high-profile food scandals in Turkey and internationally. The article does not treat adulteration merely as a category of criminal conduct or an anomaly vis-à-vis the international food system. Instead, the article takes a social historical and political economic angle on food and food adulteration and argues that adulteration is as complex and multidimensional as the global supply chains are and must be understood as a structural dynamic internal to the capitalist mode of food production. Approaching food fraud from this structural perspective, the article critically examines the existing struggles against food adulteration. TOPLUM VEHEKİM Temmuz-Ağustos 2019 Cilt: 34 Sayı: 4 DOSYA/DERLEME Giriş Gıda ve beslenme ile ilgili meseleler Türkiye'de son yıllarda kamuoyunu meşgul eden gündemlerin başını çekiyor. Bitkisel ve hayvansal gıda ürünlerinin üretimi, işlenmesi, paketlenmesi, ticareti ve en nihayetinde tüketimi sırasında, yani tarladan sof-raya olan zincirin farklı halkalarında, yakın zaman-da gündeme taşınan sorunlar, bunların sıklığı ve toplumsal sonuçları gıda ve beslenme hususunda yapısal bazı sorunlara işaret ediyor. 2018 yılında Türkiye ekonomisinin yaşadığı döviz krizinin tetik-lediği ekonomik gelişmeler, tarımsal üretim ve gıda fiyatlarında hâli hazırdaki sorunları pekiştirerek temel gıda ürünlerinin erişiminde sıkıntıların ya-şanmasına neden olacak bir gıda krizinin taşlarını döşedi. Gıda enfl asyonu, toplumun önemli bir kesi-minin yeterli gıdaya erişimini zora sokan bir durum olarak daha ciddi bir boyut kazandı. Öte yandan, gıda ürünlerinin üretimi ve satışında yapılan mev-zuat dışı uygulamalar sebebiyle ortaya çıkan be-sin zehirlenmeleri, taklit, tağşiş, ihracat iadeleri gibi olaylar erişilebilen ürünlerin güvenilirliği ve besleyiciliği ile ilgili soru işaretlerini de arttırdı. Gıda ve beslenme ile ilgili bu sorunların deneyimlenmesi ve etkileri sınıfsal olarak farklılık göstermekle birlikte, gıda güvenliği ve beslenmeye bağlı hastalıklar toplu-mun tüm kesimlerinin öncelikli gündemlerinden biri hâline geldi. Türkiye'de yakın zamanda gıda ve beslenmeyle ilgili ana akım medyada yer alan haberler en çok okunan ve izlenenler konular arasında. Gıda ve beslenme ko-nularının kamuoyu nezdindeki etkisinin farkında olan medya kuruluşları, televizyonun en çok izlendiği saat-lerde bazı popüler beslenme uzmanlarını davet ettik-leri tartışma programlarını yayın akışına eklediler. Bu programlara çıkan uzmanlar insanlara ne yemesi, ne yememesi hususunda tavsiyelerde bulunuyorlar. Sağ-lık ve beslenme ile ilgili meseleler, skandallar ve komp-lo teorileri arasında bir infial içinde tartışılıyor. Bu haberlerle bugünlerde daha sık karşılaşmamızın sebebi nedir? Gıdayla ilgili meseleler kamuoyunun
Özet: Zeytin son yıllarda Türkiye tarımında önem verilen ürünlerin en başında gelmektedir. Birçok... more Özet: Zeytin son yıllarda Türkiye tarımında önem verilen ürünlerin en başında gelmektedir. Birçok ürün için geçerli olan üretim alanlarındaki daralmanın tersine, zeytin ağacı varlığı ve zeytinlik alanlar hızlı bir şekilde artmaktadır. Öte yandan, zeytin ağaçları yine son yıllarda Türkiye'nin birçok farklı bölgesinde yaşanan çevre ihtilaflarının konusudur. Bu yazıda, zeytin ağacının sembolik iz düşümlerinden ve Türkiye'de güncel zeytincilik tartışmalarından yola çıkılarak, 2000'lerin başından bu yana Türkiye'deki ekonomik büyüme odaklı tarım ve ekoloji politikaları ve bunlara paralel olarak gözlemlenen tarımdaki üretim organizasyonunda gerçekleşen dönüşümünün bir veçhesi ele alınacak. İlk bölümde, 2000'lerin ilk yarısından bu yana telaffuz edilmeye başlanan " zeytincilikte dünya ikinciliği " hedefi çerçevesinde yapılan düzenlemeler ve bu hedef etrafında kurulan söylem eleştirel bir yaklaşımla inceleniyor. Burada zeytinciliğin devlet rejimi altında örgütlenme pratikleri olan yasal mevzuatlar ve destekleme politikaları tarihsel olarak ele alınıyor. Sonraki bölümde ise 2014 yılında mecliste tartışılan ve o yasama yılında kanunlaşması gerçekleşmeyen "Elektrik Piyasası Kanunu ile Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı " na odaklanılıyor. Bahsedilen kanun tasarısının tarım ve enerji alanındaki güncel kalkınma politikaları bağlamında nasıl bir konjonktür içerisinde gündeme geldiği ve bu tasarı ile zeytincilikte nasıl bir dönüşümün hedeflendiği üzerine bir tartışma açılıyor. Sonuç olarak, yazı boyunca bir çelişki olarak verilen zeytin ağaçları üzerinden eş anlı yürüyen koruma-destekleme ve kıymetsizleştirme süreçlerinin hangi bağlamda benzerlikler taşıdığı üzerine akıl yürütülerek, zeytin ağaçlarının sembolik anlamı üzerinden süregiden mücadele farklı aktörlerin bu süreçler dahilindeki etkileşimi üzerinden irdelenecektir.
Kovid-19 pandemisi ile içinden geçmekte olduğumuz durum eşi benzeri görülmemiş küresel bir kriz a... more Kovid-19 pandemisi ile içinden geçmekte olduğumuz durum eşi benzeri görülmemiş küresel bir kriz anı. Pandeminin yarattığı şok dalgasından ilk etkilenen alanların başında insan yaşamı için en temel ihtiyaçlardan olan gıda geliyor. Türkiye, pandemiyle birlikte derinleşecek küresel çapta bir ekonomik durgunluk dönemine kırılgan bir ekonomik yapıyla giriyor. Süresi ve sonuçları kestirilemeyen gıda krizini ise tarımsal üretimdeki yapısal sorunlar ve gıda güvencesi riskleri karşılıyor. İçinde bulunduğumuz durumda üreticilerin karşı karşıya olduğu belirsizliği giderecek, gıda güvencesi ve güvenliği hususunda kamuoyundaki kaygıları azaltacak somut adımlara ihtiyaç var.
Bu yazıda, ithalat ve gümrük düzenlemeleriyle ilgili görüş ayrılıklarından yola çıkarak Türkiye’d... more Bu yazıda, ithalat ve gümrük düzenlemeleriyle ilgili görüş ayrılıklarından yola çıkarak Türkiye’de yakın zamanda gıda fiyatlarındaki gelişmelere odaklanacağım. Öncelikle hükümetin yakın zamanda gıda enflasyonu ile ilgili aldığı önlemleri derleyerek ekonomi yönetiminin bu konuya dair tutumunu tartışacağım. Daha sonra, son 15 yıllık süreçte Türkiye’de enflasyon ve gıda fiyatları üzerine olan ilişkiyi ortaya koymaya ve Türkiye’de ve dünyada gıda fiyatlarının seyrini takip etmeye çalışacağım. Sonuç olarak, gıda fiyatlarında yaşanılan sorunun Türkiye tarımıyla ilgili yapısal bir takım etmenlere bağlı olduğunu ve bu durumun gıda krizi olarak tariflenebilecek potansiyel bir tehlike barındırdığını iddia edeceğim.
Mısır, temel bir gıda kaynağı ve kadim bir tarımsal ürün olmasının ötesinde günümüz küresel gıda ... more Mısır, temel bir gıda kaynağı ve kadim bir tarımsal ürün olmasının ötesinde günümüz küresel gıda rejimine konu olan endüstri bitkilerinin (cash crop) başında gelmektedir. Türkiye'de gıda ve tarım alanında üzerine en çok tartışma yürütülen ürünlerin başındadır mısır. Yanlış destekleme politikaları, artan üretim maliyetleri, üreticinin pazarlama sıkıntısı, borçluluğun derinleşmesi gibi hemen her ürün için geçerli ve birçok üreticinin tarımsal üretimden kopmasına ve mülksüzleşmesine yol açan sorunlar mısır üretimi ve üreticisi açısından da yakıcıdır. Bunların ötesinde, mısıra özgü olarak GDO'lu genlere verilen ithalat izinleri, nişasta bazlı şeker (NBŞ) kotalarının arttırılması, etanol üretimi gibi bir dizi tartışma söz konudur. Son yıllarda sağlık ve beslenme alanlarındaki popüler tartışmalarda da mısır her daim gündemin üst sıralarında gelmektedir. Bu yazıda mısır üretimindeki dönüşüm sürecini tarımsal politik ekonomi perspektifinden üretim güçleri ve üretim ilişkilerinde yaşanan değişim dinamikleri üzerinden tartıştık. Mısırın kaçan tadını sözleşmeli tarım, nişasta bazlı şeker, endüstriyel hayvancılık ve GDO politikaları aracılığıyla takip etmeye çalıştık. “Nerde o eski mısırlar” sorusunu, gıdanın da politik bir alan olduğu kabulüyle, sadece gastronomik bir merakla değil veya apolitik ve dışlayıcı bir bilimsel söyleme başvurmadan, halk sağlığı, üretim politikaları, toplumsal güç ilişkileri ve gıda egemenliği bağlamında ele almaya çalıştık. Mısırın tadı Türkiye’de tarımsal dönüşüm ve ekolojik tahribatlar sonucu üretimden elini çekmek durumunda olan üreticilerle beraber, buna bağlı olarak hem üreten hem de talep eden kalmadığı için yitip giden yerel tohumlarla beraber ve endüstriyel tarımın kimyasallara dayalı üretim sistemi sonucunda tahrip olan ve şirketlerin ve devletlerin toprak gaspları sonucunda köylülerin erişiminden ve kontrolünden çıkan topraklarla beraber kaybolmaktadır. Dünyanın farklı yerlerinde bu sürece müdahale eden her oluşum ve hareket tarımsal emeğin değerini, insanlık onurunu, toplumsal adaleti ve mısırın tadını geri kazanmak için mücadele etmektedir.
Uploads
Makale ve Raporlar
Bu saha araştırması Kaz Dağları ve Edremit Körfezi’nde tarımsal üretimde pestisit kullanımı ve pestisit ambalaj atıklarının bertarafı ve pestisit kaynaklı plastik kirliliği hakkında bir durum tespiti yaparak, üreticilerin ve zirai ilaç bayilerinin konu hakkındaki bilgi, farkındalık ve tu- tumlarını anlamayı ve bu soruna dair çözüm önerilerini derlemeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda saha araştırması kapsamında yörede yaşayan ve tarımsal üretimi sürdüren çiftçiler- le bir anket çalışması ve pestisit ürünlerini satan perakende bayileri ile yarı yapılandırılmış derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Bu görüşmelerde derlenen veriler ile tarımda pestisit kullanımı ve pestisit ambalaj atıklarının bertarafına yönelik çiftçilerin ve pestisit ürünlerin satışını yapan kişilerin bilgi, farkındalık, tutum ve davranışlarına yönelik keşifsel bir analiz ortaya konmuştur. Böylelikle projenin amaçladığı pestisit kaynaklı plastik kirliliğinin azaltılması amacıyla uygulamaya konması hedeflenen sürdürülebilir, kapsayıcı ve katılımcı bir atık yönetim sisteminin tasarlanması için kapsamlı bir veri sağlanmış ve analiz gerçekleştirilmiştir.
Bu çalışma, projenin odağına konulan sağlıklı, güvenilir ve adil fiyatlandırılmış gıdaya erişim konusunda çalışmanın yürütüldüğü bölgelerde mevcut koşulların ve sorun alanlarının tespit edilmesi amacıyla Marmara su havzası içindeki illerden biri olan Çanakkale’de yapılan saha çalışmasına dayanmaktadır. Çanakkale’de projenin ana teması kapsamında merkeze alınan çalışma konusu ise tarımsal üretim ve tarımsal örgütlenmeler olarak seçilmiştir.
güçlendirilmesi için kooperatif işletmelerin önemi vurgulanmakta, 2016 yılında yürürlüğe giren Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının gerçekleştirilmesi yolunda kooperatifleri destekleyerek daha güçlü kooperatifleri yaratmak ve Türkiye’de kooperatifçilik ekonomisini büyütmek için gereken adımlar tartışılmaktadır.
Abstract: This article focuses on food fraud, a leading threat to food safety. More specifically, it focuses on counterfeiting and adulteration, two types of food fraud, known by the concepts taklit and tağşiş in Turkish. These two categories of food fraud became the subject of several high-profile food scandals in Turkey and internationally. The article does not treat adulteration merely as a category of criminal conduct or an anomaly vis-à-vis the international food system. Instead, the article takes a social historical and political economic angle on food and food adulteration and argues that adulteration is as complex and multidimensional as the global supply chains are and must be understood as a structural dynamic internal to the capitalist mode of food production. Approaching food fraud from this structural perspective, the article critically examines the existing struggles against food adulteration. TOPLUM VEHEKİM Temmuz-Ağustos 2019 Cilt: 34 Sayı: 4 DOSYA/DERLEME Giriş Gıda ve beslenme ile ilgili meseleler Türkiye'de son yıllarda kamuoyunu meşgul eden gündemlerin başını çekiyor. Bitkisel ve hayvansal gıda ürünlerinin üretimi, işlenmesi, paketlenmesi, ticareti ve en nihayetinde tüketimi sırasında, yani tarladan sof-raya olan zincirin farklı halkalarında, yakın zaman-da gündeme taşınan sorunlar, bunların sıklığı ve toplumsal sonuçları gıda ve beslenme hususunda yapısal bazı sorunlara işaret ediyor. 2018 yılında Türkiye ekonomisinin yaşadığı döviz krizinin tetik-lediği ekonomik gelişmeler, tarımsal üretim ve gıda fiyatlarında hâli hazırdaki sorunları pekiştirerek temel gıda ürünlerinin erişiminde sıkıntıların ya-şanmasına neden olacak bir gıda krizinin taşlarını döşedi. Gıda enfl asyonu, toplumun önemli bir kesi-minin yeterli gıdaya erişimini zora sokan bir durum olarak daha ciddi bir boyut kazandı. Öte yandan, gıda ürünlerinin üretimi ve satışında yapılan mev-zuat dışı uygulamalar sebebiyle ortaya çıkan be-sin zehirlenmeleri, taklit, tağşiş, ihracat iadeleri gibi olaylar erişilebilen ürünlerin güvenilirliği ve besleyiciliği ile ilgili soru işaretlerini de arttırdı. Gıda ve beslenme ile ilgili bu sorunların deneyimlenmesi ve etkileri sınıfsal olarak farklılık göstermekle birlikte, gıda güvenliği ve beslenmeye bağlı hastalıklar toplu-mun tüm kesimlerinin öncelikli gündemlerinden biri hâline geldi. Türkiye'de yakın zamanda gıda ve beslenmeyle ilgili ana akım medyada yer alan haberler en çok okunan ve izlenenler konular arasında. Gıda ve beslenme ko-nularının kamuoyu nezdindeki etkisinin farkında olan medya kuruluşları, televizyonun en çok izlendiği saat-lerde bazı popüler beslenme uzmanlarını davet ettik-leri tartışma programlarını yayın akışına eklediler. Bu programlara çıkan uzmanlar insanlara ne yemesi, ne yememesi hususunda tavsiyelerde bulunuyorlar. Sağ-lık ve beslenme ile ilgili meseleler, skandallar ve komp-lo teorileri arasında bir infial içinde tartışılıyor. Bu haberlerle bugünlerde daha sık karşılaşmamızın sebebi nedir? Gıdayla ilgili meseleler kamuoyunun
Drafts
Bu yazıda mısır üretimindeki dönüşüm sürecini tarımsal politik ekonomi perspektifinden üretim güçleri ve üretim ilişkilerinde yaşanan değişim dinamikleri üzerinden tartıştık. Mısırın kaçan tadını sözleşmeli tarım, nişasta bazlı şeker, endüstriyel hayvancılık ve GDO politikaları aracılığıyla takip etmeye çalıştık. “Nerde o eski mısırlar” sorusunu, gıdanın da politik bir alan olduğu kabulüyle, sadece gastronomik bir merakla değil veya apolitik ve dışlayıcı bir bilimsel söyleme başvurmadan, halk sağlığı, üretim politikaları, toplumsal güç ilişkileri ve gıda egemenliği bağlamında ele almaya çalıştık.
Mısırın tadı Türkiye’de tarımsal dönüşüm ve ekolojik tahribatlar sonucu üretimden elini çekmek durumunda olan üreticilerle beraber, buna bağlı olarak hem üreten hem de talep eden kalmadığı için yitip giden yerel tohumlarla beraber ve endüstriyel tarımın kimyasallara dayalı üretim sistemi sonucunda tahrip olan ve şirketlerin ve devletlerin toprak gaspları sonucunda köylülerin erişiminden ve kontrolünden çıkan topraklarla beraber kaybolmaktadır. Dünyanın farklı yerlerinde bu sürece müdahale eden her oluşum ve hareket tarımsal emeğin değerini, insanlık onurunu, toplumsal adaleti ve mısırın tadını geri kazanmak için mücadele
etmektedir.
Papers
Bu saha araştırması Kaz Dağları ve Edremit Körfezi’nde tarımsal üretimde pestisit kullanımı ve pestisit ambalaj atıklarının bertarafı ve pestisit kaynaklı plastik kirliliği hakkında bir durum tespiti yaparak, üreticilerin ve zirai ilaç bayilerinin konu hakkındaki bilgi, farkındalık ve tu- tumlarını anlamayı ve bu soruna dair çözüm önerilerini derlemeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda saha araştırması kapsamında yörede yaşayan ve tarımsal üretimi sürdüren çiftçiler- le bir anket çalışması ve pestisit ürünlerini satan perakende bayileri ile yarı yapılandırılmış derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Bu görüşmelerde derlenen veriler ile tarımda pestisit kullanımı ve pestisit ambalaj atıklarının bertarafına yönelik çiftçilerin ve pestisit ürünlerin satışını yapan kişilerin bilgi, farkındalık, tutum ve davranışlarına yönelik keşifsel bir analiz ortaya konmuştur. Böylelikle projenin amaçladığı pestisit kaynaklı plastik kirliliğinin azaltılması amacıyla uygulamaya konması hedeflenen sürdürülebilir, kapsayıcı ve katılımcı bir atık yönetim sisteminin tasarlanması için kapsamlı bir veri sağlanmış ve analiz gerçekleştirilmiştir.
Bu çalışma, projenin odağına konulan sağlıklı, güvenilir ve adil fiyatlandırılmış gıdaya erişim konusunda çalışmanın yürütüldüğü bölgelerde mevcut koşulların ve sorun alanlarının tespit edilmesi amacıyla Marmara su havzası içindeki illerden biri olan Çanakkale’de yapılan saha çalışmasına dayanmaktadır. Çanakkale’de projenin ana teması kapsamında merkeze alınan çalışma konusu ise tarımsal üretim ve tarımsal örgütlenmeler olarak seçilmiştir.
güçlendirilmesi için kooperatif işletmelerin önemi vurgulanmakta, 2016 yılında yürürlüğe giren Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının gerçekleştirilmesi yolunda kooperatifleri destekleyerek daha güçlü kooperatifleri yaratmak ve Türkiye’de kooperatifçilik ekonomisini büyütmek için gereken adımlar tartışılmaktadır.
Abstract: This article focuses on food fraud, a leading threat to food safety. More specifically, it focuses on counterfeiting and adulteration, two types of food fraud, known by the concepts taklit and tağşiş in Turkish. These two categories of food fraud became the subject of several high-profile food scandals in Turkey and internationally. The article does not treat adulteration merely as a category of criminal conduct or an anomaly vis-à-vis the international food system. Instead, the article takes a social historical and political economic angle on food and food adulteration and argues that adulteration is as complex and multidimensional as the global supply chains are and must be understood as a structural dynamic internal to the capitalist mode of food production. Approaching food fraud from this structural perspective, the article critically examines the existing struggles against food adulteration. TOPLUM VEHEKİM Temmuz-Ağustos 2019 Cilt: 34 Sayı: 4 DOSYA/DERLEME Giriş Gıda ve beslenme ile ilgili meseleler Türkiye'de son yıllarda kamuoyunu meşgul eden gündemlerin başını çekiyor. Bitkisel ve hayvansal gıda ürünlerinin üretimi, işlenmesi, paketlenmesi, ticareti ve en nihayetinde tüketimi sırasında, yani tarladan sof-raya olan zincirin farklı halkalarında, yakın zaman-da gündeme taşınan sorunlar, bunların sıklığı ve toplumsal sonuçları gıda ve beslenme hususunda yapısal bazı sorunlara işaret ediyor. 2018 yılında Türkiye ekonomisinin yaşadığı döviz krizinin tetik-lediği ekonomik gelişmeler, tarımsal üretim ve gıda fiyatlarında hâli hazırdaki sorunları pekiştirerek temel gıda ürünlerinin erişiminde sıkıntıların ya-şanmasına neden olacak bir gıda krizinin taşlarını döşedi. Gıda enfl asyonu, toplumun önemli bir kesi-minin yeterli gıdaya erişimini zora sokan bir durum olarak daha ciddi bir boyut kazandı. Öte yandan, gıda ürünlerinin üretimi ve satışında yapılan mev-zuat dışı uygulamalar sebebiyle ortaya çıkan be-sin zehirlenmeleri, taklit, tağşiş, ihracat iadeleri gibi olaylar erişilebilen ürünlerin güvenilirliği ve besleyiciliği ile ilgili soru işaretlerini de arttırdı. Gıda ve beslenme ile ilgili bu sorunların deneyimlenmesi ve etkileri sınıfsal olarak farklılık göstermekle birlikte, gıda güvenliği ve beslenmeye bağlı hastalıklar toplu-mun tüm kesimlerinin öncelikli gündemlerinden biri hâline geldi. Türkiye'de yakın zamanda gıda ve beslenmeyle ilgili ana akım medyada yer alan haberler en çok okunan ve izlenenler konular arasında. Gıda ve beslenme ko-nularının kamuoyu nezdindeki etkisinin farkında olan medya kuruluşları, televizyonun en çok izlendiği saat-lerde bazı popüler beslenme uzmanlarını davet ettik-leri tartışma programlarını yayın akışına eklediler. Bu programlara çıkan uzmanlar insanlara ne yemesi, ne yememesi hususunda tavsiyelerde bulunuyorlar. Sağ-lık ve beslenme ile ilgili meseleler, skandallar ve komp-lo teorileri arasında bir infial içinde tartışılıyor. Bu haberlerle bugünlerde daha sık karşılaşmamızın sebebi nedir? Gıdayla ilgili meseleler kamuoyunun
Bu yazıda mısır üretimindeki dönüşüm sürecini tarımsal politik ekonomi perspektifinden üretim güçleri ve üretim ilişkilerinde yaşanan değişim dinamikleri üzerinden tartıştık. Mısırın kaçan tadını sözleşmeli tarım, nişasta bazlı şeker, endüstriyel hayvancılık ve GDO politikaları aracılığıyla takip etmeye çalıştık. “Nerde o eski mısırlar” sorusunu, gıdanın da politik bir alan olduğu kabulüyle, sadece gastronomik bir merakla değil veya apolitik ve dışlayıcı bir bilimsel söyleme başvurmadan, halk sağlığı, üretim politikaları, toplumsal güç ilişkileri ve gıda egemenliği bağlamında ele almaya çalıştık.
Mısırın tadı Türkiye’de tarımsal dönüşüm ve ekolojik tahribatlar sonucu üretimden elini çekmek durumunda olan üreticilerle beraber, buna bağlı olarak hem üreten hem de talep eden kalmadığı için yitip giden yerel tohumlarla beraber ve endüstriyel tarımın kimyasallara dayalı üretim sistemi sonucunda tahrip olan ve şirketlerin ve devletlerin toprak gaspları sonucunda köylülerin erişiminden ve kontrolünden çıkan topraklarla beraber kaybolmaktadır. Dünyanın farklı yerlerinde bu sürece müdahale eden her oluşum ve hareket tarımsal emeğin değerini, insanlık onurunu, toplumsal adaleti ve mısırın tadını geri kazanmak için mücadele
etmektedir.