Papers by Serhat Aras Tuna
Tarih-Kültür-Folklor-Coğrafya-İnanç KULP/PASUR, 2023
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Belleten, 2024
Salnameler, bir yıllık olayların bütününü içeren belgelerdir. Tarih araştırmalarında sıkça başvur... more Salnameler, bir yıllık olayların bütününü içeren belgelerdir. Tarih araştırmalarında sıkça başvurulan bu yıllıkların Osmanlı Devleti’nde ilki 1847’de yayımlanmıştır. Resmî hüviyetteki salnamelerin büyük bir kısmı devlet (umumi), vilayet ve nezaret salnameleri şeklinde tasnif edilmektedir. Resmî salnameler, çeşitli memurların bulunduğu komisyonlar tarafından hazırlanmaktaydı. Salnamelerdeki bilgilerin her sene güncellenmesi gerektiğinden salname tertip komisyonları ilgili yerlerden bilgileri toplar ve bunları kullanırdı. Bu süreç tashih formalarının hazırlanmasıyla yürütülürdü. Tashih formaları aracılığıyla bilgiler güncellense de çoğu kez bilgi hataları ya da yazım yanlış- ları meydana gelmekteydi. Bu yüzden salnamelere tashih ve ilave cetvelleri eklenirdi. Bazı tashihler ise memurların talepleri, şikâyetleri ya da incelemeler üzerine yapılmakta ve bunlar önem derecesi yüksek bilgi yanlışlıkları içerebilmekteydi. Dolayısıyla tashihler olağan ve olağan dışı şeklinde iki usulde uygulanmaktaydı. Bu çalışmada Osmanlı resmî salnamelerinde uygulanan tashih yöntemleri ve bunların yerine getiril- me usulleri incelenmiştir. Yapılan incelemede tashih meselesinin idareciler tarafından son derece önemsendiği tespit edilmiştir. Bu yüzden tashih, üst düzey bürokrasideki yazışmalara yansımıştır. Çalışmada resmî salnameler ve Osmanlı arşiv belgelerine müracaat edilmiştir. Çalışma dâhilinde İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) veri tabanındaki salnameler kullanılmıştır. Umumi salnamelerin hepsi incelenmiş, vilayet salnamelerinden bir örneklem oluşturulmuştur. Nezaret salnamelerinden ise kısmen yararlanılmıştır. Salnamelerde tespit edilen tashihler arşiv belgelerindeki yazışmalarla mukayese edilmiştir. Çalışmanın amacı salname literatürü yazım aşamasında araştırmacılara bir rehber sunmaktır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, 2020
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Türkiye Klinikleri Tıp Etiği-Hukuku-Tarihi Dergisi, 2022
ÖZET Bu çalışmada, Osmanlı Dönemi’nin öncü doktorlarından biri olan Besim Ömer’in (Akalın) Beyne’... more ÖZET Bu çalışmada, Osmanlı Dönemi’nin öncü doktorlarından biri olan Besim Ömer’in (Akalın) Beyne’l-Etfâl Sirâyet-i Emrâz adlı eseri incelenmiştir. Çalışma kapsamında, Besim Ömer’in hayatı ve eserlerine dair genel bir çerçeve çizilmiş ve ilgili eserin içeriği tanıtılmıştır. Besim Ömer, yayın hayatına onlarca eser sığdırmıştır. Gazete ve dergilerde yayımladığı yazılarının bir kısmını kitapçıklar şeklinde ayrıca bastırmıştır. Beyne’l-Etfâl Sirâyet-i Emrâz, bu türden eserlerden biridir. Besim Ömer, bu eserini başlangıçta Servet-i Fünûn dergisinde sağlıkla ilgili yazı dizisinin bir parçası olarak yayımlamıştır. Daha sonra herhangi bir değişiklik yapmadan aynı başlıkla kitapçık olarak bastırmıştır. Bu da çocuk hastalıklarına dair bilgileri yaygınlaştırma maksadı taşıdığına işaret etmektedir. Besim Ömer, Beyne’l-Etfâl Sirâyet-i Emrâz adlı eserde, çocuk hastalıklarının türlerinden öte çocukların hastalıklara yatkınlığına dikkat çekmiştir. Bazı hastalıklara, Avrupa’daki vakalardan örnekler gösterilmiş ve bulaşıcılığın nasıl gerçekleştiği ve ne türden önlemler alınması gerektiği aktarılmıştır. Eserin hedef kitlesi, ebeveyn ve okul idarecileridir. Bunlara, çocuk hastalıklarına dair gerekli uyarılarda bulunulmuştur. Hastalıkların ana sebebi olarak da mikroplar gösterilmiştir. Besim Ömer, bu eserini tıp eğitimi için gittiği Paris seyahatinden sonra kaleme almıştır. Böylece eserde, Avrupa’daki deneyimlerini somut bir şekilde okuyucuyla paylaşmaya çalışmıştır. Avrupalı bilim insanlarının çalışmalarını referans göstererek, tıbbın gelişmişlik düzeyi hakkında da bilgiler vermiştir. Eser, Osmanlı Türkçesi ile yazılmıştır. Eserde, Farsça ve Arapça kelimeler yoğun bir şekilde kullanılmıştır. Bu yüzden eserin Latin harfli transkripsiyonu çalışmaya eklenmiştir. ABSTRACT: In this study, the booklet named Transmission of Diseases among Children of Besim Ömer (Akalın), one of the pioneer doctors of the Ottoman Empire, was examined. Within the scope of this study, a general framework has been drawn about the life and works of Besim Ömer and the content of the related work introduced. Besim Ömer wrote dozens of works in his publishing life. He also published some of his articles in the form of booklets, which had previously appeared in various newspapers and magazines. Transmission of Diseases among Children is one of these works. Besim Ömer initially published this work as part of a series of articles on health in the magazine Servet-i Fünûn. It was later published as a booklet with the same title without any changes. This may indicate that it was intended to disseminate information on pediatric diseases. Besim Ömer, in Transmission of Diseases among Children, drew attention to the susceptibility of children to diseases rather than the types of pediatric diseases. Some diseases were given as examples through the cases in Europe, and how the contagion occurred and what kind of precautions should be taken. The target audience of his work were parents and school administrators. Necessary warnings about pediatric diseases were given to them. Microbes were shown as the main cause of pediatric diseases. Besim Ömer wrote this book after his trip to Paris for medical education. Thus, in the work, he tried to share his experiences in Europe with the readers. He also gave information about the level of development of medicine by referring to the studies of European scientists. The booklet was written in Ottoman Turkish. Persian and Arabic words were used extensively in the booklet. Therefore, the booklet has been Latinized and added to this study.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Osmanli Devleti hastaliklarin kontrol altina alinabilmesi icin bircok usule basvurmustur. Bunlard... more Osmanli Devleti hastaliklarin kontrol altina alinabilmesi icin bircok usule basvurmustur. Bunlardan biri de koleraya karsi II. Mahmud doneminde, 1831’de, ilk kez uygulanan modern karantinadir. Kolera ile mucadele devletin saglik hususunda bircok teknik ve usul gelistirmesine vesile olmustur. Karantinanin yani sira kalabalik mekanlarin dezenfekte edilmesi, cevre temizligine ozen gosterilmesi ve bu alanlara dair teftislerin yapilmasi hastaliklarla mucadelede basvurulan yontemlerdendi. Nitekim bu calisma kapsaminda ele alinan mektep tatilleri de bu onlemlerden biriydi. II. Abdulhamid donemi hem saglik alanindaki gelismelerin hiz kazandigi hem de okullasma oraninda en cok artisin saglandigi yillardir. Bu donemde ayni zamanda gocler, savaslar ve ticari iliskilerin etkisiyle salgin ve bulasici hastaliklarda artis yasanmistir. Bu calismada II. Abdulhamid doneminde salgin ve bulasici hastaliklara karsi bir onlem olarak mekteplerin tatil edilmesi incelenmistir. Mekteplerin tatil edilmesine s...
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi
Bookmarks Related papers MentionsView impact
İlahiyat Tetkikleri Dergisi, 2021
19. yüzyıla kadar kitlesel ölümlere sebep olan salgın hastalıkların başında, veba ve kolera gelme... more 19. yüzyıla kadar kitlesel ölümlere sebep olan salgın hastalıkların başında, veba ve kolera gelmekteydi. Tüm dünyada olduğu gibi Osmanlı Devleti de bu hastalıklardan çeşitli dönemlerde büyük ölçüde etkilenmiştir. Osmanlı’da karantina uygulaması ve genel temizlik kurallarına uyulmasıyla hastalıkların üstesinden gelinmiş, Avrupa’daki ilaç ve tedavi çalışmaları yakından takip edilmiştir. Hem halkın hem de idarecilerin bilgilendirilmesi için son derece önem arz eden Osmanlı basını, salgın hastalıklara geniş yer vermiştir. Hastalığın kontrolü her ne kadar karantina ile sağlanmaya çalışılmışsa da karantina sürecine hadislerden hareketle dini bir meşruiyet atfedilerek sürecin daha sağlıklı bir şekilde yürütülmesi amaçlanmıştır. Dolayısıyla modern tıbbın önerileri dini kaidelerle güçlendirilmiş ve hastalıklarla maddi ve manevi unsurlarla topyekûn mücadele edilmiştir. Osmanlı’nın son dönemlerinde basında hastalık larla mücadelenin inanç kültürü kısmını oluşturan dini referans noktası hadis, dua ve rivayetlerden oluşmaktaydı. Bu çalışmamın çerçevesini dini konularla siyasi meselelerin bir arada işlendiği İslamcı süreli yayınların hastalıklarla ilgili kaleme alınan yazıları oluşturmuştur.//Plague and cholera were the primary epidemics causing huge numbers of deaths until the 19th cen-tury. Similar to the rest of the world, Ottoman Empire was also affected by these two diseases periodi- cally. Ottoman Empire could deal with them through quarantine regulations and by applying certain rules of hygiene, while also pursuing the developments of treatments and medication in Europe, at the same time. Epidemic diseases took place in Ottoman media widely, which was very important to inform the society and the governors. Even if there were attempts to control diseases through quarantine regula- tions, hadiths were also used as a religious base to support these regulations. As a result, the suggestions of modern medicine were supported by religious bases, and there were struggles against diseases finan- cially and emotionally. In the final period of Ottoman Empire, the religious bases for struggling against diseases were hadiths, praying, and narratives. This study involves the pieces of writings related to dis- eases in Islamic periodicals which covered both religious and political issues.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Anemon Muş Alparslan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2021
ÖZ Osmanlı Devleti'nde ilk modern belediyecilik faaliyetleri, İstanbul'da hayata geçirilmiştir. İ... more ÖZ Osmanlı Devleti'nde ilk modern belediyecilik faaliyetleri, İstanbul'da hayata geçirilmiştir. İdari düzenlemeler kapsamında uygulanan 1864 Tuna Vilayet Nizamnamesi ile taşrada da başlatılan uygulamanın kapsamının genişletilmesi,1867 ve sonrasında gerçekleşmiştir. Belediyelerin bu dönemde başlıca görevleri çevre temizliği, yapım ve onarım işleri, çarşı, pazar denetimi, itfaiyecilik ve halk sağlığının korunması gibi hususlardı. Belediyeler, daha çok liman ve ticaret kentleriyle özdeşleşmiştir. Belediye teşkilatlanmasının kuruluş ve gelişim süreci, Muş gibi iç ve hudut bölgelerinde uzun bir müddeti kapsamıştır. Bu çalışmada, Osmanlı Devleti döneminde Muş belediyesinin ne zaman kurulduğu, teşkilatın nasıl geliştiği ve ne ölçüde hizmet verebildiği incelenmiştir. / A B S T R A C T he first modern municipal work in Ottoman Empire was applied in Istanbul. It started in provinces through 1864 Regulation (Tuna Vilayet Nizamnamesi) as a part of administrative arrangements and improved in 1867 and hereby. The main duties of municipalities in that period were public cleaning, construction, examination of markets and bazaars, firefighting, protecting social health. The municipalities took place mostly in harbour and trade cities. Municipal organization took a long time in the hinterland and frontier areas such as Mus. In that study, the foundation of Mus Municipality, how its organization developed and how much it could provide service were examined.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
OTAM, 2019
Bu çalışmada, 1864 Vilayet Nizamnamesi ile kurulmaya başlanıp özellikle I. Meşrutiyet döneminde s... more Bu çalışmada, 1864 Vilayet Nizamnamesi ile kurulmaya başlanıp özellikle I. Meşrutiyet döneminde sayıları giderek artan taşra belediyelerinin işlevleri ele alınmıştır. Bu işlevlerin çerçevesini ise rüsûm-ı erbaa (hayvan, zebhiye, kantar, kile) olarak bilinen ve mal ve eşya alım satımından alınan vergi gelirlerinin belediye çalışmalarına etkisi oluşturmaktadır. Bu vergiler, hazineye ait iken belediyelerin kalkınması maksadıyla buralara devredilmiş fakat daha sonra Osmanlı devlet maliyesinin maruz kaldığı buhranlardan dolayı belediyeler ile hazine arasında paylaştırılmıştır. Taşra belediyelerinin temel vazifelerinden olan imar-bayındırlık, temizlik, sağlık ve sosyal yardım uygulamaları gibi alanlarda kullanılan belediye gelirleri mevcut ihtiyaçları karşılayamadığından rüsûm-ı erbaanın tümden belediyelere devri hususunda yoğun bir talep olmuştur. Ülkenin batısından doğusuna kadar birçok bölgeden yapılan bu talepler belediyelerin ayakta kalmasının aracı olarak görülmüştür. Fakat maliyenin içinde bulunduğu durumdan ötürü bu talepler reddedilmiştir. Bu da taşra belediyelerinin birçok hizmeti yerine getirme hususunda geri kalmasına sebep olmuştur. Osmanlı arşiv vesikalarının esas alındığı bu çalışmada, ilgili vergi gelirlerine yönelik taleplere ilişkin süreç ele alınmıştır.//In this study, the functions of the provincial municipalities, which started to be established with the 1864 Vilayet Law and the number of which gradually increased during the First Constitutional Era, were discussed. The framework of these functions is the effect of the tax revenues known as rüsûm-ı erbaa (four types of tax revenues) and gained from the sale and purchase of goods and property, on the municipal activities. These taxes were transferred to the municipalities for their development while they formerly belonged to the treasury, but they were shared between the municipalities and the treasury due to the crises that the Ottoman state finance was exposed to. Since the municipal revenues used in areas such as zoning-public works, cleaning, health and social assistance practices, which were the main duties of the provincial municipalities, could not meet the needs then , an intense demand for the transfer of the rüsûm-ı erbaa (four types of tax revenues) to all municipalities emerged. These demands from many regions, from the west to the east, were considered as a means of sustaining the municipalities. However, the requests were rejected because of the financial situation, which caused the provincial municipalities to lag behind in providing many services. In this study, which is based on the Ottoman archive documents, the process of those demands regarding the related tax revenues was discussed.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Lokman Hekim Tıp Tarihi ve Folklorik Tıp Dergisi, 2020
Salgın hastalıklar insanlık tarihi boyunca birçok kez meydana gelerek toplumların ve devletlerin ... more Salgın hastalıklar insanlık tarihi boyunca birçok kez meydana gelerek toplumların ve devletlerin sosyal, ekonomik, siyasal ve askeri hayatlarını derinden etkilemiştir. Göç, ekonomik kriz ve nüfus azalmasına sebep olan salgınların önüne geçilmesi hususunda yüzyıllarca çeşitli yöntemlere başvurulmuştur. Bu da modern tıbbın gelişimine kadar geçen süreci pozitif yönde etkilemiştir. Toplumları büyük ölçüde etkileyen salgınlardan biri de koleradır. Hijyen koşullarından uzak yerlerde ortaya çıkan kolera, Osmanlı Devleti’nde birkaç kez yayılmıştır. İnsan hareketliliğinin yoğun olduğu yerlerin başında gelen İstanbul, koleradan etkilenen başlıca şehirlerden biridir. 19. yüzyılda, en az beş büyük kolera salgını geçiren kentte 1911 yazı kolera ile mücadeleyle geçmiştir. Bu çalışmanın amacı 1911 yazında İstanbul’da meydana gelen kolera salgınının etkisini dönemin muhalif yayınlarından birini oluşturan Alemdar Gazetesi aracılığıyla saptamaktır.
İncelenen nüshalara göre, 1911 yılının yaz mevsimi boyunca etkili olmasına rağmen hastalık Ağustos ayında artış göstermiştir. Eylül ayının sonlarında kontrol altına alınmaya başlanan hastalık, kışa doğru neredeyse bitme noktasına gelmiştir. Bu çerçevede gazetede yer alan kolera vakaları, koleraya karşı alınan tedbirler, halkın ve devletin koleraya bakış açısı incelenmiştir. 1911 yazında İstanbul’da meydana gelen salgında vaka sayısı 2.500’ü aşmıştır. Salgına karşı alınan tedbirlerde ise yetersiz kalınmıştır.
Anahtar Kelimeler: Kolera, Salgın, Hastalık, İstanbul, Alemdar. // In the history of humanity, epidemics have occured for many times and affected social, financial, political and military lives of the socities and governments. There have been many trials in order to prevent epidemics as they caused immigrations, financial crisis and depopulation in countries. These trials positively affected the period of time until the modern medicine appeared. One of the epidemics affecting the societies highly is cholera. As an illness observed in the places with hygiene problems, cholera spread in Ottoman Empire for a few times. İstanbul was one of the mostly affected cities of cholera as a result of high amount of population movement. In 19th century, there appeared the epidemics of cholera in İstanbul for five times and the summer of 1911 was full of struggles against cholera.The aim of that study is to analyze the effect of the cholera epidemic in İstanbul in 1911 through the content of Alemdar Daily News, one of the daily newspapers with opposing ideas.
The copies of newspaper show that the epidemic showed its effect through the whole summer of 1911, but more densely in August. Being controlled through the middle of September, the epidemic nearly disappeared in the winter months of 1911. The number of cholera incidents, the precautions against cholera and the attitude of the government and the society towards the epidemic were analyzed in that study. During the epidemic in the summer of 1911 in İstanbul, the number of cases exceeded 2,500. The measures taken against the epidemic were insufficient.
Key words: Cholera, Epidemic, Illness, Istanbul, Alemdar
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2020
Osmanlı Devleti hastalıkların kontrol altına alınabilmesi için birçok usule başvurmuştur. Bunlard... more Osmanlı Devleti hastalıkların kontrol altına alınabilmesi için birçok usule başvurmuştur. Bunlardan biri de koleraya karşı II. Mahmud döneminde, 1831’de, ilk kez uygulanan modern karantinadır. Kolera ile mücadele devletin sağlık hususunda birçok teknik ve usul geliştirmesine vesile olmuştur. Karantinanın yanı sıra kalabalık mekanların dezenfekte edilmesi, çevre temizliğine özen gösterilmesi ve bu alanlara dair teftişlerin yapılması hastalıklarla mücadelede başvurulan yöntemlerdendi. Nitekim bu çalışma kapsamında ele alınan mektep tatilleri de bu önlemlerden biriydi.
II. Abdülhamid dönemi hem sağlık alanındaki gelişmelerin hız kazandığı hem de okullaşma oranında en çok artışın sağlandığı yıllardır. Bu dönemde aynı zamanda göçler, savaşlar ve ticari ilişkilerin etkisiyle salgın ve bulaşıcı hastalıklarda artış yaşanmıştır. Bu çalışmada II. Abdülhamid döneminde salgın ve bulaşıcı hastalıklara karşı bir önlem olarak mekteplerin tatil edilmesi incelenmiştir. Mekteplerin tatil edilmesine sebep olan hastalıklar çoğunlukla çiçek, kızamık, kızıl, kuş palazı gibi çocuk hastalıkları ile koleradır. Osmanlı arşiv vesikalarından hareketle örneklemi kurulan çalışmada dönemin süreli yayınları ve döneme dair literatürden de istifade edilmiştir. Böylece salgınların eğitim işleri çerçevesinde sosyal, kültürel ve günlük yaşamı etkileme niteliği tespit edilmeye çalışılmıştır. // The Ottoman Empire used many methods to control the diseases. One of them was the modern quarantine, which was implemented for the first time during the reign of Mahmud II against cholera. Combating with cholera has led the Ottoman governers to develop various techniques and procedures on health. In addition to the quarantine, disinfection of crowded places, taking care of environmental cleanliness and inspecting these areas were also applied in this period. As a matter of fact, school holidays, which is covered within the scope of this study, were one of these measures taken against the spread of diseases.
The reign of Abdülhamid II was the period of important developments in the health area and also in the area of schooling. In this period, diseases increased due to migration, wars and commercial relations. In this study, school holidays were examined as a precaution against epidemics during the reign of Abdulhamid. The diseases that cause schools to be vacated, were the child diseases such as smallpox, measles, scarlet fever, diphtheria and also cholera. In the study, the sample of which was established based on the Ottoman archive documents, the periodicals of the time of Abdulhamid II and the literature belonging to that period were also used. In the frame of education, the effects of these diseases on social, cultural and daily lives have been tried to be explained.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Osmanlı Bilimi Araştırmaları, 2020
On dokuzuncu yüzyılın bilim ve teknik alanındaki başlıca icatlarından biri telefondur. 1875’teki ... more On dokuzuncu yüzyılın bilim ve teknik alanındaki başlıca icatlarından biri telefondur. 1875’teki icadından sonra dünya ülkelerine hızla yayılmıştır. Osmanlılar, patenti Alexander Graham Bell tarafından 1876’de alınan telefon ile II. Abdülhamid döneminde, 1881’de tanışmıştır. Ancak telefonla ilk deneyimleri çok kısa sürmüştür: Telefon, “gizli-saklı” işlerde kullanılma ihtimali üzerine, 1886’da yasaklanmıştır. Avrupa’dan Osmanlı liman kentlerine gelen telefonlar gümrüklerde “tevkif edilerek” muhafaza altına alınmıştır. Bu tedbirlere rağmen telefonun kaçak yollarla ülkeye girişi engellenememiş ve zaman içerisinde kullanımına yönelik talepler artmıştır. II. Meşrutiyet’in liberal politikaları çerçevesinde yabancı şirketlere imtiyaz verilerek telefon kullanımı teşvik edilmiştir. İstanbul, telefon ile özdeşleşen başlıca Osmanlı kenti olmuştur. İzmir ve Aydın gibi ticaret kentleri ile Anadolu’nun muhtelif yerlerindeki kullanımı sınırlı kalmıştır. Telefonun Osmanlı’ya ilk girişinden serbest bırakılmasına kadar geçen sürede, popüler süreli yayınlarda telefona dair geniş bir literatür oluşmuştur. Bu süre içerisinde, telefon kullanımı konusunda gelişmiş ülkelere nazaran oldukça geri kalan Osmanlı’nın telefonla imtihanı yoğun bürokratik yazışmalarda da kendini göstermiştir. /// An important technological advance of the nineteenth century, the telephone, spread throughout the world following its invention in 1875. Patented by Alexander Graham Bell in 1876, it was introduced in the Ottoman Empire in 1881 during Abdulhamid II’s reign. The Ottomans’ experience with the device was rather short: It was prohibited because of possible clandestine uses. Devices arriving in Ottoman harbours were seized and stored. However, the illegal import of the telephones could not be prevented because of increasing demands. The liberalistic policies of the Second Constitution that extended privileges to foreign companies, encouraged its use. Istanbul had the largest telephone network but its use was limited in İzmir, Aydın and other Anatolian cities. From its introduction to its free use in 1908, a large amount of literature appeared in popular periodicals. Telephone-related issues were discussed in many bureaucratic documents which witnessed its delayed adoption in the Empire, compared to developed countries of the time.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
e-Şarkiyat , 2020
Dicle Gazetesi İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Diyarbakır şubesinin desteğiyle çıkarılmıştır. Gaz... more Dicle Gazetesi İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Diyarbakır şubesinin desteğiyle çıkarılmıştır. Gazetede 4 yıllık yayın hayatı boyunca dâhili ve harici siyasi, sosyal, ekonomik, düşünsel ve edebi konular hakkında yazılar yayınlanmıştır. Bu çalışmada Dicle Gazetesi’nin çıkarılma aşamasındaki gelişmeler, yazar kadrosu, yayın politikası ve gazetenin Diyarbakır için önemi incelenmiştir.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Tarih Araştırmaları Dergisi, 2020
Osmanlı taşrasında yaygınlaştırılan belediye dairelerinin en hızlı gelişim dönemi II. Abdülhamid ... more Osmanlı taşrasında yaygınlaştırılan belediye dairelerinin en hızlı gelişim dönemi II. Abdülhamid saltanatına denk gelmektedir. Daha çok liman ve ticaret kentlerinde görünür olan bu kurum, yol yapımı, temizlik, sağlık, alışveriş denetimi ve daha birçok alanda hizmet vermiştir.19. yüzyılda giderek büyüyen Mersin, belediyecilik faaliyetlerine etkili bir şekilde ihtiyaç duyulan yerler arasındaydı. Zira kent ana ticari merkezlerden biriydi. Bu ise hem yerli halkın hem de yabancıların buradaki ihtiyaçlarının düzenli bir şekilde karşılanmasını gerektirmekteydi. Bu ihtiyaçların başını ise şehir planlaması ve sıhhi işler almaktaydı. Fakat dönemin mali buhranları, her tarafta olduğu gibi Mersin’de de birçok ihtiyacın karşılanmasında büyük zorlukların yaşanmasına sebep olmuştur .Bu çalışmada 19. yüzyıl boyunca idari taksimatı sürekli değişen Mersin ve çevresindeki beledi hizmetlerin türü ve bu hizmetlerin ne derece yerine getirebildiği tetkik edilmiştir. Bu vesileyle Osmanlı modern belediyeciliğinin Mersin temsiliyeti incelenmiştir. Çalışmada Osmanlı arşiv vesikaları başta olmak üzere dönemin salnameleri ve çeşitli kaynaklarından istifade edilmiştir. Böylece benzer çalışmalarla karşılaştırma imkânı sağlandığında Mersin’in diğer taşra bölgeleriyle olan benzerlik ve farklılıkları da ortaya çıkarılmış olunacaktır. // The rapid development of municipalities was in the period of Abdulhamid II. The municipalities focused on the services in road construction, cleaning, health, control of trade and many other areas.Mersin was one of the places which needed municipality work 19th century. Because it was one of the trade centers of that period. This was causing the need to meet the needs of the local people and the foreigners regularly. One of these needs were city planning and health issues. However, financial problems in that period caused the difficulties in meeting the demands in Mersin, similar to the other cities.In this study, the focus will be on investigating the municipal work in Mersin and around, whose administrators constantly changed in 19th century. As a result, modern Ottoman municipal work will be analyzed through the sample of Mersin. This study will be on Ottoman archive documents and many other documents of that period. As a result, it will be possible to compare with other studies on that period, which will help to compare Mersin with the other rural areas in terms of their similarities and differences.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Tarihi ve Kültürel Yönleriyle Bitlis (c.2), 2019
Bu çalışmada, Bitlis’teki salgın hastalıklar ve bu hastalıkların kontrolüne dair sınırlılıklar e... more Bu çalışmada, Bitlis’teki salgın hastalıklar ve bu hastalıkların kontrolüne dair sınırlılıklar ele alınmıştır. Hastalıklara iki farklı başlık altında değinilmiştir. Bunlardan biri insan diğeri de hayvan hastalıklarıdır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
After the 18 th century, the Ottoman-Polish relations were shaped according to the European state... more After the 18 th century, the Ottoman-Polish relations were shaped according to the European states' perspective of Poland. The Ottomans, who opposed the partition plan of Poland by Russia, Prussia and Austria, started to support Poland's struggle for independence. For more than a century, Poland remained under the sovereignty of these states. After World War I, Poland regained its independence. The Ottomans were one of the first states to officially recognize Poland. Therefore, it closely followed the process of Poland's regaining its independence. In the first stage, mutual consulates were opened and negotiations with bureaucrats were accelerated. During this period, the Polish refugees in the Ottoman Empire were allowed to return to their countries and it was decided to continue the friendly relations. In this study, the perspective of the Ottoman administrators/rulers and the press towards Poland's period of partitions and re-independence process are evaluated by examining Servet-i Fünûn journal and other sources.
Özet
Osmanlı-Polonya ilişkileri 18. yüzyıldan sonra Avrupalı devletlerin Polonya’ya bakış açısına göre şekillenmiştir. Rusya, Prusya ve Avusturya’nın Polonya’yı paylaşım planına karşı çıkan Osmanlılar, Polonya’nın bağımsızlık mücadelesini desteklemeye başladılar. Bir asrı aşkın sürede Polonya bu devletlerin hâkimiyetinde kalmıştır. I. Dünya Savaşı’ndan sonra da Polonya yeniden bağımsızlığını kazanmıştır. Osmanlılar Polonya’yı resmen tanıyan ilk devletlerden biridir. Bu yüzden Polonya’nın yeniden bağımsızlığını elde etme sürecini takından takip etmiştir. İlk etapta karşılıklı konsolosluklar açılmıştır. Bu sürede bürokratlarla görüşmeler hızlandırılmıştır. Bu dönemde Osmanlı Devleti’nde bulunan Polonyalı mültecilerin ülkelerine dönmeleri sağlanmış ve dostluk ilişkilerinin devam ettirilmesi kararı alınmıştır. Bu çalışmada Polonya’nın bölüşülmesi, yeniden bağımsız olma süreci ve Osmanlı yöneticileri ile basınının bu sürece bakış açısı Servet-i Fünûn’dan ve diğer kaynaklardan istifade edilerek değerlendirilmiştir.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Kitap, Tanzimat devrinden başlamak üzere Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi olarak iki bölüm olarak haz... more Kitap, Tanzimat devrinden başlamak üzere Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi olarak iki bölüm olarak hazırlanmıştır. Kitabın Osmanlı bölümünde on üç yazar ve Cumhuriyet bölümünde on dört yazar, yarısı kişi, yarısı olay olmak üzere yirmi yedi konuyu ele almışlardır. Ele alınan konular detaylı bir şekilde irdelenmiş; kişilerin ve olayların Osmanlı ile Türkiye Cumhuriyeti Devletlerinin gerek hariciye kurumunun bürokrasisine gerekse defacto politikalarına etkilerinin açıklığa kavuşturulmasına akademik anlamda özen gösterilmiştir.
İlgili bölümde Tanzimat dönemi itibariyle yoğunlaşan diplomasi çalışmaları dahilinde Osmanlı-İran hududunun belirlenmesine yönelik çabalar incelenmiştir.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
İletişim Yayınları, 2019
Tanzimat'ın Van'da uygulanma aşamasında aşiretlerin kontrolü ve bu aşiretlerin Osmanlı modernleşm... more Tanzimat'ın Van'da uygulanma aşamasında aşiretlerin kontrolü ve bu aşiretlerin Osmanlı modernleşmesiyle ilişkisini içermektedir.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Çizgi Kitap Evi, 2019
Tanzimat dönemi modernleşme politikaları çerçevesinde Muş sancağında uygulamaya konan eğitim kuru... more Tanzimat dönemi modernleşme politikaları çerçevesinde Muş sancağında uygulamaya konan eğitim kurumlarının niteliği üzerinde durulmuştur.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Osmanlı Devleti Döneminde Diyarbekir Belediyesi, 2018
Osmanlı modernleşmesinin en kapsamlı dönemi Tanzimat devridir. Tanzimat, modern hukuk devletine g... more Osmanlı modernleşmesinin en kapsamlı dönemi Tanzimat devridir. Tanzimat, modern hukuk devletine geçiş süreci olduğundan birçok idari, mali, hukuki kurumun kurulması bu döneme denk gelmiştir. Bu kurumlardan biri de belediye daireleridir. Klasik dönemde çeşitli müessese ve kişiler vasıtasıyla yerine getirilen beledi hizmetler, başkent İstanbul’da 1854’te kurulan Şehremaneti’ne devredilmiştir. Taşrada ise modern belediyelere geçiş 1864 Vilayet Nizamnamesi ile sağlanmıştır. Nizamnameyi takip eden yıllarda yeni kanunlarla birlikte tüm vilayetlerde belediyelerin kurulmasına çaba sarf edilmiştir.Osmanlı belediyelerinin asıl kurumsallaşma dönemi ise I. Meşrutiyet’ten sonrasına denk gelmektedir. Bu dönemde belediyelerin görev ve yetkileri genişletilmiştir. Belediyelere, imar ve bayındırlık işleri, temizlik, emlak ve nüfus sayımı, alışveriş kontrolü, sağlık gibi birçok görev yük- lenmiştir. Fakat belediyelerden kanun dâhilinde belirtilen şekilde verim sağlanamamıştır. Zira XIX. yüzyılın genelini kapsayan isyanlar, savaşlar ve ekonomik bunalımlar belediye gelirlerinin düzenli toplanması ve harcanmasına müsaade etmemiştir. Diyarbekir belediyesinin kuruluşu 1864 Nizamnamesine yakın bir döneme denk gelmektedir. Modernleşmenin merkezi olan başkent İstanbul’a oldukça uzak olan bu taşra kentinde belediyecilik faaliyetleri oldukça kısıtlı kalmış ve belediye daha çok sağlık işleriyle anılmıştır. Bu çalışmada Osmanlı arşiv belgelerinden hareketle Diyarbekir belediye reisleri, meclis üyeleri ve ilgili dairelerinin vazifeleri ile bunların etkinlik derecesi incelenecektir. Bu çerçevede belgelerin yoğunlaştığı XIX. yüzyılın son çeyreği ile XX. yüzyılın başları çalışmanın temel dönemini oluşturacaktır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Uploads
Papers by Serhat Aras Tuna
İncelenen nüshalara göre, 1911 yılının yaz mevsimi boyunca etkili olmasına rağmen hastalık Ağustos ayında artış göstermiştir. Eylül ayının sonlarında kontrol altına alınmaya başlanan hastalık, kışa doğru neredeyse bitme noktasına gelmiştir. Bu çerçevede gazetede yer alan kolera vakaları, koleraya karşı alınan tedbirler, halkın ve devletin koleraya bakış açısı incelenmiştir. 1911 yazında İstanbul’da meydana gelen salgında vaka sayısı 2.500’ü aşmıştır. Salgına karşı alınan tedbirlerde ise yetersiz kalınmıştır.
Anahtar Kelimeler: Kolera, Salgın, Hastalık, İstanbul, Alemdar. // In the history of humanity, epidemics have occured for many times and affected social, financial, political and military lives of the socities and governments. There have been many trials in order to prevent epidemics as they caused immigrations, financial crisis and depopulation in countries. These trials positively affected the period of time until the modern medicine appeared. One of the epidemics affecting the societies highly is cholera. As an illness observed in the places with hygiene problems, cholera spread in Ottoman Empire for a few times. İstanbul was one of the mostly affected cities of cholera as a result of high amount of population movement. In 19th century, there appeared the epidemics of cholera in İstanbul for five times and the summer of 1911 was full of struggles against cholera.The aim of that study is to analyze the effect of the cholera epidemic in İstanbul in 1911 through the content of Alemdar Daily News, one of the daily newspapers with opposing ideas.
The copies of newspaper show that the epidemic showed its effect through the whole summer of 1911, but more densely in August. Being controlled through the middle of September, the epidemic nearly disappeared in the winter months of 1911. The number of cholera incidents, the precautions against cholera and the attitude of the government and the society towards the epidemic were analyzed in that study. During the epidemic in the summer of 1911 in İstanbul, the number of cases exceeded 2,500. The measures taken against the epidemic were insufficient.
Key words: Cholera, Epidemic, Illness, Istanbul, Alemdar
II. Abdülhamid dönemi hem sağlık alanındaki gelişmelerin hız kazandığı hem de okullaşma oranında en çok artışın sağlandığı yıllardır. Bu dönemde aynı zamanda göçler, savaşlar ve ticari ilişkilerin etkisiyle salgın ve bulaşıcı hastalıklarda artış yaşanmıştır. Bu çalışmada II. Abdülhamid döneminde salgın ve bulaşıcı hastalıklara karşı bir önlem olarak mekteplerin tatil edilmesi incelenmiştir. Mekteplerin tatil edilmesine sebep olan hastalıklar çoğunlukla çiçek, kızamık, kızıl, kuş palazı gibi çocuk hastalıkları ile koleradır. Osmanlı arşiv vesikalarından hareketle örneklemi kurulan çalışmada dönemin süreli yayınları ve döneme dair literatürden de istifade edilmiştir. Böylece salgınların eğitim işleri çerçevesinde sosyal, kültürel ve günlük yaşamı etkileme niteliği tespit edilmeye çalışılmıştır. // The Ottoman Empire used many methods to control the diseases. One of them was the modern quarantine, which was implemented for the first time during the reign of Mahmud II against cholera. Combating with cholera has led the Ottoman governers to develop various techniques and procedures on health. In addition to the quarantine, disinfection of crowded places, taking care of environmental cleanliness and inspecting these areas were also applied in this period. As a matter of fact, school holidays, which is covered within the scope of this study, were one of these measures taken against the spread of diseases.
The reign of Abdülhamid II was the period of important developments in the health area and also in the area of schooling. In this period, diseases increased due to migration, wars and commercial relations. In this study, school holidays were examined as a precaution against epidemics during the reign of Abdulhamid. The diseases that cause schools to be vacated, were the child diseases such as smallpox, measles, scarlet fever, diphtheria and also cholera. In the study, the sample of which was established based on the Ottoman archive documents, the periodicals of the time of Abdulhamid II and the literature belonging to that period were also used. In the frame of education, the effects of these diseases on social, cultural and daily lives have been tried to be explained.
Özet
Osmanlı-Polonya ilişkileri 18. yüzyıldan sonra Avrupalı devletlerin Polonya’ya bakış açısına göre şekillenmiştir. Rusya, Prusya ve Avusturya’nın Polonya’yı paylaşım planına karşı çıkan Osmanlılar, Polonya’nın bağımsızlık mücadelesini desteklemeye başladılar. Bir asrı aşkın sürede Polonya bu devletlerin hâkimiyetinde kalmıştır. I. Dünya Savaşı’ndan sonra da Polonya yeniden bağımsızlığını kazanmıştır. Osmanlılar Polonya’yı resmen tanıyan ilk devletlerden biridir. Bu yüzden Polonya’nın yeniden bağımsızlığını elde etme sürecini takından takip etmiştir. İlk etapta karşılıklı konsolosluklar açılmıştır. Bu sürede bürokratlarla görüşmeler hızlandırılmıştır. Bu dönemde Osmanlı Devleti’nde bulunan Polonyalı mültecilerin ülkelerine dönmeleri sağlanmış ve dostluk ilişkilerinin devam ettirilmesi kararı alınmıştır. Bu çalışmada Polonya’nın bölüşülmesi, yeniden bağımsız olma süreci ve Osmanlı yöneticileri ile basınının bu sürece bakış açısı Servet-i Fünûn’dan ve diğer kaynaklardan istifade edilerek değerlendirilmiştir.
İlgili bölümde Tanzimat dönemi itibariyle yoğunlaşan diplomasi çalışmaları dahilinde Osmanlı-İran hududunun belirlenmesine yönelik çabalar incelenmiştir.
İncelenen nüshalara göre, 1911 yılının yaz mevsimi boyunca etkili olmasına rağmen hastalık Ağustos ayında artış göstermiştir. Eylül ayının sonlarında kontrol altına alınmaya başlanan hastalık, kışa doğru neredeyse bitme noktasına gelmiştir. Bu çerçevede gazetede yer alan kolera vakaları, koleraya karşı alınan tedbirler, halkın ve devletin koleraya bakış açısı incelenmiştir. 1911 yazında İstanbul’da meydana gelen salgında vaka sayısı 2.500’ü aşmıştır. Salgına karşı alınan tedbirlerde ise yetersiz kalınmıştır.
Anahtar Kelimeler: Kolera, Salgın, Hastalık, İstanbul, Alemdar. // In the history of humanity, epidemics have occured for many times and affected social, financial, political and military lives of the socities and governments. There have been many trials in order to prevent epidemics as they caused immigrations, financial crisis and depopulation in countries. These trials positively affected the period of time until the modern medicine appeared. One of the epidemics affecting the societies highly is cholera. As an illness observed in the places with hygiene problems, cholera spread in Ottoman Empire for a few times. İstanbul was one of the mostly affected cities of cholera as a result of high amount of population movement. In 19th century, there appeared the epidemics of cholera in İstanbul for five times and the summer of 1911 was full of struggles against cholera.The aim of that study is to analyze the effect of the cholera epidemic in İstanbul in 1911 through the content of Alemdar Daily News, one of the daily newspapers with opposing ideas.
The copies of newspaper show that the epidemic showed its effect through the whole summer of 1911, but more densely in August. Being controlled through the middle of September, the epidemic nearly disappeared in the winter months of 1911. The number of cholera incidents, the precautions against cholera and the attitude of the government and the society towards the epidemic were analyzed in that study. During the epidemic in the summer of 1911 in İstanbul, the number of cases exceeded 2,500. The measures taken against the epidemic were insufficient.
Key words: Cholera, Epidemic, Illness, Istanbul, Alemdar
II. Abdülhamid dönemi hem sağlık alanındaki gelişmelerin hız kazandığı hem de okullaşma oranında en çok artışın sağlandığı yıllardır. Bu dönemde aynı zamanda göçler, savaşlar ve ticari ilişkilerin etkisiyle salgın ve bulaşıcı hastalıklarda artış yaşanmıştır. Bu çalışmada II. Abdülhamid döneminde salgın ve bulaşıcı hastalıklara karşı bir önlem olarak mekteplerin tatil edilmesi incelenmiştir. Mekteplerin tatil edilmesine sebep olan hastalıklar çoğunlukla çiçek, kızamık, kızıl, kuş palazı gibi çocuk hastalıkları ile koleradır. Osmanlı arşiv vesikalarından hareketle örneklemi kurulan çalışmada dönemin süreli yayınları ve döneme dair literatürden de istifade edilmiştir. Böylece salgınların eğitim işleri çerçevesinde sosyal, kültürel ve günlük yaşamı etkileme niteliği tespit edilmeye çalışılmıştır. // The Ottoman Empire used many methods to control the diseases. One of them was the modern quarantine, which was implemented for the first time during the reign of Mahmud II against cholera. Combating with cholera has led the Ottoman governers to develop various techniques and procedures on health. In addition to the quarantine, disinfection of crowded places, taking care of environmental cleanliness and inspecting these areas were also applied in this period. As a matter of fact, school holidays, which is covered within the scope of this study, were one of these measures taken against the spread of diseases.
The reign of Abdülhamid II was the period of important developments in the health area and also in the area of schooling. In this period, diseases increased due to migration, wars and commercial relations. In this study, school holidays were examined as a precaution against epidemics during the reign of Abdulhamid. The diseases that cause schools to be vacated, were the child diseases such as smallpox, measles, scarlet fever, diphtheria and also cholera. In the study, the sample of which was established based on the Ottoman archive documents, the periodicals of the time of Abdulhamid II and the literature belonging to that period were also used. In the frame of education, the effects of these diseases on social, cultural and daily lives have been tried to be explained.
Özet
Osmanlı-Polonya ilişkileri 18. yüzyıldan sonra Avrupalı devletlerin Polonya’ya bakış açısına göre şekillenmiştir. Rusya, Prusya ve Avusturya’nın Polonya’yı paylaşım planına karşı çıkan Osmanlılar, Polonya’nın bağımsızlık mücadelesini desteklemeye başladılar. Bir asrı aşkın sürede Polonya bu devletlerin hâkimiyetinde kalmıştır. I. Dünya Savaşı’ndan sonra da Polonya yeniden bağımsızlığını kazanmıştır. Osmanlılar Polonya’yı resmen tanıyan ilk devletlerden biridir. Bu yüzden Polonya’nın yeniden bağımsızlığını elde etme sürecini takından takip etmiştir. İlk etapta karşılıklı konsolosluklar açılmıştır. Bu sürede bürokratlarla görüşmeler hızlandırılmıştır. Bu dönemde Osmanlı Devleti’nde bulunan Polonyalı mültecilerin ülkelerine dönmeleri sağlanmış ve dostluk ilişkilerinin devam ettirilmesi kararı alınmıştır. Bu çalışmada Polonya’nın bölüşülmesi, yeniden bağımsız olma süreci ve Osmanlı yöneticileri ile basınının bu sürece bakış açısı Servet-i Fünûn’dan ve diğer kaynaklardan istifade edilerek değerlendirilmiştir.
İlgili bölümde Tanzimat dönemi itibariyle yoğunlaşan diplomasi çalışmaları dahilinde Osmanlı-İran hududunun belirlenmesine yönelik çabalar incelenmiştir.
Bu çalışmada Dr. Şükrü Kamil’in Maarif’teki yazıları kategorilere göre tasnif edilerek değerlendirilmiştir. Bu yazılar salgın ve bulaşıcı hastalıkların sebep ve sonuçları, hastalıkların yayılım alanları, mekân temizliğinin önemi, spor ve jimnastiğin beden üzerindeki olumlu etkisi, gençler için sağlıklı yaşam formülleri ve daha birçok temadan oluşmaktadır. İSAM ve Milli Kütüphane veri tabanları aracılığıyla erişilen bu yazılar, alt başlıklar halinde tematik tasnife tabi tutulmuş ve bunların tanıtımı yapılmıştır. Ayrıca yazıların fihristi de oluşturulmuştur. Böylece Dr. Şükrü Kâmil’in yazıları özelinde Osmanlı döneminde yaşayan bir tıp doktorunun ilmî bir mecmuada hangi çalışmalara yer verdiği ve Maarif’in sıhhi hususlardaki yayın içeriğinin bir kısmı incelenmiştir.